Aman aman, aklınızdan yel alsın, kupüre bakıp da şoka girmeyin. Öyle şey olur mu hiç, bu başka bir “elektrik şoku”, hem zaten şoku alan generaller de Amerikalı!
“Şok”çu bir basınımız var… Başlıkçılarımız, uysa da uymasa da bir yolunu bulup telaffuz etmeyi pek seviyorlar bu tatsız kelimeyi. (İki meslek grubu arasında tabii ki bir benzerlik yok ama tam bu noktada nedense bir de esnafın “şok”a meftun olduğu geldi aklıma.)
Bir gazetenin yazıişlerinde uzun süren bir “şoksuzluk” dönemi yaşanmışsa, o kadroyu kimse tutamaz; bir yolunu bulup şoktan bir manşete imza atıverirler. Bu manşetlerin, “şok” kelimesinin içerdiği güçlü “şaşkınlık” vurgusuyla hiçbir alâkası olmaz genellikle ama ne gam… İşte size taze bir örnek:
Akşam gazetesinin 21 Kasım tarihli nüshası… Başlık: “GENERALLERE ELEKTRİK ŞOKU…”
Yani: “Bush’un görevlendirdiği ABD’li iki general, Genelkurmay’da PKK için masaya oturdu. Aynı dakikalarda 1.5 km. uzaklıktaki Enerji Bakanlığı’nda İran’la elektrik anlaşmasına imza atıldı... (…) NİSPET GİBİ İMZA TÖRENİ: ABD’li iki komutan, Erdoğan-Bush görüşmesine katılan Genelkurmay İkinci Başkanı Org. Ergin Saygun ile buluştu. Karargah’taki zirve 3 saat sürdü. Aynı anda Enerji Bakanlığı’nda İran heyeti ile ‘tarihi anlaşma’ imzalanıyordu.”
Şimdi söyleyin, “generaller”in “1.5 kilometre uzaklıktaki Enerji Bakanlığı’nda imzalanan anlaşma” nedeniyle “şoka girmeleri” için ne olması gerekir? O gün orada öyle bir anlaşma imzalanacağını bilmiyor olmalılar, öyle değil mi? Peki bu mümkün mü? Diyelim ki ülkelerinden yola çıkmadan önce bu yönde bilgilendirilmediler, e bu durumda da Türkiye’de birilerinin onlara “1.5 kilometre ötede ne dolaplar dönüyor, haberiniz var mı” diye takılmış olmaları gerekir ki adamlar şoka girsinler. Bunlardan hangisi geçerli? Gazete, haberinde “generaller”in ne surette şoka girdikleri konusunda bilgi vermediğine göre ikisi de değil.
Zaten haberin ekonomi sayfasındaki asıl metninde “generallerin şoku”na ilişkin hiçbir şey yok. Oraya bakınca anlıyoruz ki, bu haliyle haberin yeterince heyecan uyandırmayacağı kanaatine ulaşan Akşam Yazıişleri, kendi iktidar alanlarında habere bir kuş kondurmayı uygun bulmuşlar.
GENEL YAYIN YÖNETMENİ GÖRDÜ MÜ?
“Şok” sorunu dışında, bu haberle ilgili bir mesele daha var: Gerek sunum, gerek kelime tercihleri ve vurgulardan kolayca anlaşılabileceği gibi bu haber bize “densizlik” mesajı veriyor, yapılan işin “teröre karşı mücadeleye zarar verdiğini” ima ediyor.
Oysa gazetenin genel yayın yönetmeni Serdar Turgut, İran’la bu türden anlaşmaların basındaki en büyük destekçilerinden biri… İran’la yapılan gaz anlaşması için Turgut 20 Temmuz 2007’de “AK Parti’nin büyük başarısı” başlıklı yazısında bakın neler demişti:
“Belki de seçime bu kadar az kalmışken bu başlıkla bir yazı yazmam doğru değildir. En azından yanlış anlaşılacak bir konu bu, orası kesin. Ama ne yapayım, AKP hükümeti seçime giderken öyle bir işe imza attı ki; ülkesini seven ve daha iyi olması için düşünen bir insanın bunu alkışlamaması mümkün değil. O nedenle kim ne düşünürse düşünsün, isterse tarafsızlığını kaybetti desin, yine de bu konuyu yazacağım, yazmak zorundayım.”
Gazetenin genel yayın yönetmeni suçlanmak pahasına İran’la yapılan gaz anlaşmasını savunuyor (ki ABD o anlaşmaya da karşıydı), fakat iş elektriğe gelince manşetten çakıyor anlaşmaya…
Ben bu durumu izah edemedim kendi kendime, sizin bir cevabınız var mı?
Taraf, 23.11.2007