Dağlıca olayındaki gerçekleri açığa çıkarma kampanyası sırasında yürüttüğü gazetecilik nedeniyle Taraf’sız bir basının ne kadar eksik kalacağına dair bir şeyler söylemiştim. Aynı duyguya, Taraf’ın 17 Şubat tarihli manşetini okuduktan ve başka gazetelerin aynı haberi görmezlikten geldiğine şahit olduktan sonra da kapıldım. Aralarında önde gelen entelektüellerin de bulunduğu 600’ü aşkın başörtülü kadın, Taraf’ın formülasyonuyla söylüyorum, “Yasağımız kalktı ama 301 ve öteki yasaklar kalkmadan özgür olamayız” diyorlardı. “Tüm samimiyetimizle açıklıyoruz ki” diye başlayan bildiri, tam bir başkalarının derdini de kendine dert edinme bildirisiydi.
Manşet haberi okuyup bitirdikten sonra büyük bir merakla öbür gazetelere döndüm. Sonuç korkunçtu, Sabah’taki “olmasa da olur” dedirten minik haberi saymazsak hiçbir yerde hiçbir şey yoktu. Zaman, Yeni Şafak, Vakit ve Yeni Asya’da da öyle… Kürşat Bumin (Yeni Şafak) ve Tuğçe Baran (Vatan) iki güzel yazı yazmıştı, hepsi o kadar. Bumin “Günün jargonuyla ‘işte budur’”, Baran ise “bu bildiri benim indimde bir milattır” diyordu. Yazarın “zira”sı da çok güzeldi:
“Zira gerçek özgürlüğün peşinde olanlar için ‘başı açık özgürlük’, ‘başı kapalı özgürlük’ diye bir ayrımın olmadığını gösterdi bana. Belli ki bu kızlar DA aynı bu taraftaki gerçek özgürlükçüler gibi kimseye yaranamayacak. Bir zekâları, bir dünya görüşleri ve türban DIŞINDA bir dertleri olduğunu göstermekle muhtemelen kendi cemaatleri tarafından DA ‘gaflet, dalalet, hıyanet ve dahi saçmalık’ içinde olmakla suçlanacaklar. Ve yazık olacak. Zekâ ve vicdan en tahammül edilemeyen iki şey.”
Taraf, 19.2.2008