AKP’nin İslami kökenli olmayan, devletlü Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül nereden nasıl icap ettiyse Türklerin aile değerlerine bağlılığını vurgulayan bir konuşma yapmış ve de o konuşma arasında şöyle demiş: ‘Avrupa nüfusunun %27’si gayrimeşru. Yani Avrupa’da yaşayan 450 milyon insandan 100 milyonu evlilik-dışı olarak doğmuş.’
Gönül böyle demiş ya, televizyonlarda falan koca koca adamlar -ki aralarında kendilerine hala solcu diyen İşçi Partisi temsilcisi de vardı- müstehzi gülümsemelerle ‘efendim, biz zaten demiyor muyduk Avrupa çok dejenere bir toplumdur, Gönül’ün aklı yeni mi başına gelmiş’ yollu yorumlarda bulunmaya başladılar. Hatta aralarından biri ‘yani Avrupalıların %27’si piçmiş’ diyerek meseleyi ‘mantıki sonuçlarına’ ulaştırma basiretini de gösterdi. Yorumcuların büyük bir isabetle işaret ettiği sonuçlar belliydi: ‘Piç oranının bu kadar yüksek olduğu AB’nin Türkiye’ye bu kadar piçlik yapmasında şaşılacak bir yan yoktur. Piçleşmek istemiyorsak AB’den uzak durmamızda fayda vardır.’
Kimsenin aklına ‘eee nedir yani?’ diye sormak gelmedi. O zaman biz soralım bunlara, siz piç olmadınız da ne oldu? Neye yaradı şimdiye kadar bunca meşruiyet, bunca ‘biz piç değiliz’ şişinmesi? Piç olmayan insanlardan oluşan Türkiye’nin başı göğe mi erdi? Bu yüzden Türkiye sağa sola, içine dışına ‘piçlik’ yapmaktan geri mi durdu? Yoksa paradoksal bir müdahale ile, başımızın göğe ermesi için piç oranımızı arttırmamız gerektiğini mi ihsas ediyorsunuz?
Yanlış anlamıyoruz: Vecdi Gönül’ün ve de Gönül yorumcularının laflarına bakarak bütün piç olmayanların akıl tutulmasından muzdarip olduğunu düşünmüyoruz. Tabii ki piç olmayıp makul laflar eden insanlar da mevcuttur. Ama böyleleri de var işte.
Mavrayı kesip Vecdi Gönül gibi iflah olmaz muhafazakarlara ve daha önemlisi onların etki alanında olan toplum kesimlerine haykıralım:
Evlilik-dışı çocuk yapmak mevcut toplumsal yapılarda cesaret isteyen bir iştir. Gönül gibiler sayesinde Türkiye’de daha da cesaret isteyen bir iştir ve yine Gönül gibiler sayesinde Türkiye’de ‘evlilik-dışı’ ilişki ya da çocuk vukuatları yüzünden her yıl muhtemelen binlerce kadın ve çocuk öldürülmekte ve yine binlerce çocuk cami avlularına ya da oraya buraya terkedilmektedir. Evlilik-içi ve meşru bir çocuk olarak dünyaya gelen Gönül bu tabloyla gurur duymalıdır.
Gönül’ün verdiği rakamları tartışmayı abesle iştigal etmek olarak saysak da, Avrupa’da evlilik oranlarının düştüğü ve birlikte yaşama pratiklerinin yaygınlaştığı bir vakıadır (ki bu eğilim daha geriden ve yavaş da gelse Türkiye için de doğrudur). Dolayısıyla Avrupa’da (ve daha az oranda Türkiye’de) doğan çocukların bir kısmının ana babası evli değildir. Evli olmadan birlikte yaşamanın ve çocuk yapmanın, evlenerek birlikte yaşamaya ve çocuk yapmaya göre herhangi bir üstünlüğü gösterilememiştir. Evlenerek ya da evlenmeden çocuk yapan çiftlerden bazıları ayrılabilirler. Bunlardan kimileri çocuklarıyla ilişkilerini sürdürürler, kimileri sürdürmezler. Burada daha önce evli olup olmamanın ayırdedici bir önemi yoktur. Ayrılmayıp devam eden çiftlerden kimilerinin çocuklarıyla ilişkileri iyi olur, kimilerinin de berbat. Burada da evli olup olmamak ayırdedici bir faktör değildir. Bunları bilmek, evlilik-içi ve meşru bir çocuk olarak dünyaya gelen Gönül’ün işine gelmez.
Gönül yorumcularından birinin sarfettiği ve bu meselenin de popülerleşmesinde ana eksen olacağı kesin olan laf ise: ‘Avrupa’nın %27’si piçmiş.’ Piçin tanımı anası ve/veya babası (yani nesebi) belli olmayan’dır. Oysa evlilik-dışı çocukların büyük çoğunluğunun anababası bellidir. Kuşkusuz belli olmayanlar da vardır ve bu kesime aşağılama/dışlama amacıyla ‘piç’ ya da daha diplomatik bir dille ‘gayrımeşru’ denmektedir. Bu kategoriye sokulabilecek çocukların büyük kısmının babaları belli değildir ya da ortada yoktur ve çocuklar çoklukla binbir zorlukla tek başına anneleri tarafından büyütülmektedir. Dolayısıyla çoğu durumda anne bellidir ve büyük zorluklarla tek başına çocuk yetiştirmektedir. Lüzumlu istatistiklerin pek bulunamadığı Türkiye’de bu kategoriye giren kaç aile vardır bilemiyoruz ama az da olsa mevcutturlar ve de toplumsal desteği/dayanışmayı en fazla hakeden kesimler arasında görülmeleri gerekir. Öte yandan, bu toplumun çoğunluğu, evli anababalarıyla birlikte yaşayan ve onlar tarafında büyütülen Vecdi Gönül gibi ‘meşru’ çocuklardan oluşmaktadır.
AB üyeliği peşine düşmüş AKP’li bir Milli Savunma Bakanının bu tür lakırdılar edebilmesi birçok açıdan manidardır. Mikro düzeyde cereyan eden bu olay, daha derin makro kimi gelişmelerin anlamlı bir semptomu olarak okunabilir. Son zamanlarda giderek artan ölçüde milliyetçi hezeyanlara prim veren, hatta teslim olan bir görüntü sergileyen AKP, AB’yi daha iyi tanıdıkça ve derin devletimizle belli bir denge durumunu sağladığına inandıkça sanki yerleşik ve egemen ‘milli güvenlik’ ideolojisine kendi muhafazakar meşrebince katkılar yapma peşindedir. Dünyadaki bütün muhafazakar partilerin ana cephanelerinden olan ‘ahlaki teyakkuz seferberliği’nin AKP’de ortaya çıkış biçimi ‘dejenere Batı’nın aşağılanması ve o muhteşem milli/ahlaki özümüzün parlatılması/övülmesidir. AKP, büyük ölçüde pragmatik nedenlerle ve hiç bir şekilde sindirmeden yürüttüğü AB macerasında, kendisinin yerli ve bir o kadar da sakil muhafazakarlık duvarına toslamış görünmektedir.