Tunceli Türkiye'de Kadın Olmak İçin En İyi Kent Yarışını Nasıl Kaybetti?

10 Mart tarihli Hürriyet Pazar ekinde, Şehriban Oğhan’ın hazırladığı “Kadın olmak için en iyi 10 şehir” başlıklı incelemede çeşitli verilerden hareketle Türkiye’de kadına dair kimi durumların fotoğrafı çekiliyordu.[1] Dosyanın en dikkat çeken bölümü TÜİK’in verilerine dayanarak hazırlanan “Türkiye’de kadın olmak için en iyi kent” indeksiydi. Oğhan, indeksin nasıl hazırlandığını söyle açıklıyordu:

“Türkiye’de kadınların yaşayabileceği en iyi illeri bulmak için ağırlıklı olarak TÜİK’in 2011 istatistiklerinden yararlandık ve dört parametreyi esas aldık: Lise ve dengi okul mezunu kadınların ekonomik, son seçimde belediye meclislerine seçilen kadınların siyasi, ilk evlenme yaşının sosyal-kültürel, intiharların da kadınların yaşam memnuniyeti anlamında bize yol göstereceğini düşünüp, verileri illerin kadın nüfusuyla oranladık. Basit bir puanlama yöntemiyle her parametreye kötüden iyiye doğru 1-81 arası rakam verdik. Bu rakamları topladığımızda ortaya bu tablo çıktı.”

/

Özcesi, 81 il karşılaştırıldığı için 81 üzerinden puanlama yapılmış. Seçilen konu başlıklarında en iyi istatistiğe sahip ile 81 puan, en kötü durumdakine ise 1 puan verilerek bir sıralamaya gidilmiş. Böylesi bir dosya için temel ve anlaşılır bir mantık. Bir hafta öncesinde Sosyolojiye Giriş dersinde sosyal bilimlerde istatistiki bilgilerin nasıl kullanılabileceğine dair konuşurken gözümüze ayrıksı görünen kimi rakamların arkasında sosyolojik açıdan önemli hikayeler olabileceğini ve önümüze gelen her tabloyu koşulsuz kabul etmek yerine sosyolojik bir tahayyülle incelememiz gerektiğini söylemiştim. Tartışmaya örnek olarak karşılaştırma açısından anlamlı olabilecek 10 ülkenin 10 yıllık intihar istatistiklerini kullanmıştık. Gelecek yıl için daha iyi bir örnek olabilir mi düşüncesiyle listeyi incelerken ilginç bir ayrıksı durumla karşılaştım. Listeye 13. sıradan giren Tunceli Eğitim’de 79, Çocuk Gelinler’de 81 ve Politika’da 79 gibi neredeyse en yüksek puanları almışken son kriter olan İntihar’da 5 gibi son derece düşük bir puan alması nedeniyle listeye ancak 13. sıradan girebilmişti. Üşenmeden listeyi intihar kriterini çıkararak tekrar düzenlediğimde yanılmadığımı gördüm. Bu listede Tunceli, İstanbul’u geride bırakarak 13. sıradan 1. sıraya yükseliyordu – ki diğer hiç bir ilde böylesi bir fark oluşmuyordu.

/

Akademik ilgim çerçevesinde Tunceli’yle ilgili hadiselerden biraz haberdar olmama karşın ildeki intihar istatistiklerinin neden böylesi yüksek bir orana sahip olduğunu açıklayabileceğim hiç bir özel bilgim yoktu. Meseleyi paylaştığım bölgeyi tanıyan arkadaşlarım da bu konuya dair bir bilgileri olmadığını söyledi. Bunun üzerine bir yanlışlık olup olmadığını anlamak için TÜİK istatistiklerine baktım ve Tunceli’deki ayrıksı durumun ciddi bir açıklamaya muhtaç olduğunu gördüm.[2]

/
/

2002 yılından itibaren Türkiye’de resmi istatistiki bilgiler derlenirken Avrupa Birliği uyum çalışmaları çerçevesinde “İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflaması” (İBBS) kullanılıyor (2011, s. 8). Bu sınıflandırmaya göre Türkiye’de 26 istatistiki bölge tanımlanıyor ve Tunceli; Bingöl, Bitlis, Elazığ Hakkari, Malatya, Muş ve Van ile birlikte Orta Doğu Anadolu olarak anılan bölge içinde yer alıyor.

Tunceli’nin intihar kategorisinde neden bu kadar düşük bir puan aldığını anlamak için genel olarak Türkiye ve bölgesi olan Ortadoğu Anadolu özelinde Kaba İntihar Hızı[3] ortalaması üzerinden basit bir karşılaştırmaya gittiğimde yukarıdaki tablolara ulaştım. Bölgesindeki diğer illerin aksine Tunceli’de kaba intihar hızı 2007’den sonra hızla yükselmeye başlıyor 2009 ve 2010 takip eden iki yılda yüz-binde 15 gibi açıklanması zor bir orana yaklaşıyor ve hemen 2011 yılında yarı yarıya düşerek yüz-binde 7,5’e geriliyordu.[4]

Söz konusu olan intihar gibi hadiseler olduğunda bu denli dalgalanmaların çok özgün nedenleri olması gerekir. Sosyolojinin kurucu figürlerinden Emile Durkheim, 1897 yılında yayınladığı İntihar Üzerine çalışmasında son derece kişisel bir edim gibi gözüken intiharlar ile toplumsal koşul ve bağlamlar arasındaki güçlü ilişkiye işaret eder. Bir örnek olarak hatırlarsak 1990’ların sonuna doğru Batman ve Trabzon gibi bir kısım ilde kadın intiharları gündeme gelmiş ve herkes bu vakaların ardındaki nedenleri sorgulamaya başlamıştı. Müjgan Halis’in 2001 yılında yayınladığı Batman’da Kadınlar Ölüyor çalışmasında kadın intiharların ardındaki toplumsal bağlama ilişkin oldukça önemli gözlemler aktarmıştı. Kimi diğer araştırmacı ve feminist eylemcilerle birlikte Halis, kadınların intihara zorlandığı gibi dehşet verici bir gerçeğe işaret ediyordu. Diğer bir deyişle, resmi istatistiklere intihar olarak kayıt edilen ölümlerin bir kısmı namus belasına işlenen toplu cinayetlerdi.

Bu çerçeveden, Tunceli’ye dair intihar istatistiklerinde bir kaç yıl içinde kaydedilen böylesine belirgin bir dalgalanmanın özel nedenleri olduğunu düşünmemiz gerekiyor. Bu konuda bir fikir sahibi olabilmek için TÜİK’in verilerinden devam edersek öncelikle bahsettiğimiz istatistiki artışın sayısal olarak karşılığına bakalım. Geride bıraktığımız son 10 yılda Tunceli’deki intihar rakamlarını aşağıdaki tablodan izleyebilirsiniz. Görüldüğü üzere 2005 ve yukarıda işaret edilen istatistiki tabloya yansıyan artışın yaşandığı 2009 ve 2010 yıllarında Tunceli intihar eden kişi sayısı 10 ila 15 arasında değişiyor. 2008’de 5 olan rakam 2009’da 11 ve 2010’da 13’e yükseliyor. Dolayısıyla rakamların istatistiki temsilindeki artış da hadisenin hayattaki sayısal karşılığı da anlaşılır gözüküyor. Söz gelimi, 30 bin nüfuslu bir ilçede bir yıl bir, ertesi yıl iki kişi intihar ederse istatistiki veri doğrudan iki katına çıkacaktır.

Kuşkusuz, il nüfusunun kaba intihar hızının hesaplanmasında bir bileşen olduğunu göz önüne alırsak yüz-binde 15 gibi bir oran Türkiye ve bölge ortalamasının oldukça üzerinden. Bu konuyu anlamak için aynı dönemde Tunceli’de yaşanan nüfus değişikliğine bakmanın da önemli olacağını düşündüm. Zira, 1938 sonrası tehcir ve ikinci 1938 olarak anılan 1994’de yaşanan zorunlu göç siyasetleri nedeniyle Tunceli’nin demografik yapısı Türkiye’nin en ayrıksı örneklerinden birini sunuyor. Geride bıraktığımız 70 yılda ilin nüfus değişimi istatistiklerinde bölgenin yaşadığı travmayı görmek mümkün.

/

Yukarıdaki tablodan izlenebileceği üzere 1990 yılından itibaren hızla nüfus kaybeden Tunceli aynı zamanda kırsal nüfusun il ve ilçe merkezlerine göç ettiği ayrıksı bir nüfus hareketi yaşıyor. Yine TÜİK’in istatistiklerine baktığımızda 1997 yılına gelindiğinde 79 köyün resmi olarak var olmasına karşın 0 (sıfır) nüfus barındırdığını görüyoruz.

Kimi dönem nükseden eden çatışmalara karşın 2000’lerle birlikte zorunlu köy boşaltma siyasetinin ve askeri ambargonun kalkmasıyla bölgede görece bir rahatlama yaşandı. 2000 yılında düzenlenmeye başlanan Munzur Kültür ve Doğa Festivali gibi etkinliklerle Türkiye ve Avrupa’daki Dersim diasporası yıllar sonra memleketlerini ziyaret etmeye, yazları burada geçirmeye ve yatırım yapmaya başladı. 2008 yılında Tunceli Üniversite’sinin açılması başka bir dönüm noktasına işaret ediyordu. Bu gelişmelerle, adrese dayalı kayıt sistemine geçildiği 2007 yılından sonra Tunceli’de nasıl bir nüfus hareketliliği yaşandığına bakmanın da önemli olacağını düşündüm.

/
Görsel 7 Tunceli Nüfus Gelişimi 2007 - 2012

Burada da garip bir durum söz konusu. Yukarıdaki tabloda gördüğümüz üzere, tam da kaba intihar hızının yükseldiği 2009 ve 2010 yıllarında Tunceli’de kabaca toplam nüfusun yüzde 10’nuna tekabül eden keskin bir nüfus düşüşü yaşanıyor.

/
Tunceli Nüfus Gelişimi (Cinsiyet) 2007 - 2012

Bu duruma bir de cinsiyet merceğiyle baktığımda ise yaşanan düşüşün sadece erkek nüfusa ilişkin olduğunu gördüm. Bu durumların hiç birini açıklayabilecek özel bir bilgim yok. Fakat, Tunceli’nin “Türkiye’de kadın olmak için en iyi 10 şehir” yarışını kaybetmesine yol açan intihar istatistiklerindeki açıklaması çok yükselişte kısa bir süre içinde yaşanan bu keskin nüfus azalmasının da etkili olduğunu göz önüne almak gerekiyor. İndeksini hazırlayanlar açısından ise bu fark edilmesi güç bir ayrıntı elbette. Ancak, Tunceli’nin Cumhuriyet tarihinde sahip olduğu diğer tüm ayrıksılıklarla birlikte anlaşılabilir bir ayrıntı.

Konumuz, “kadın olmak için en iyi kentler” olduğu için Tunceli’ye dair tarihten küçük bir anekdotla bitirelim. Bildiğiniz üzere İmparatorluk’tan Cumhuriyet’e geçiş sürecinde devletin yönlendirmesiyle Dersim üzerine epey bir araştırma yapılıyor. Bu dönem yapılan resmi araştırmalardan sonuncusunu yine bir asker olan Albay Nazmi Sevgen gerçekleştiriyor ve sonuçları 1949 yılında CHP kurmaylarına bir rapor olarak sunuyor.[5] Sevgen’in raporda kullandığı dil kimi yerlerde Anadolu’nun kuytularında yeni keşfedilmiş bir yerli kabileden bahsediyormuşçasına naif. Bazı durumlar karşısındaki şaşkınlıkları ise Cumhuriyet’in Aleviler konusundaki genel kafa karışıklığını anlamak açısından önemli dil-sürçmeleri olarak okunabilir. Onlardan biri ise kadın meselesiyle ilgili. Sevgen ilginç bulduğu bir izlenimini şu şekilde aktarmış raporda:

“Daha düne kadar, yurdun başka yerlerinde evlenecek kızın rey hakkı nazarı itibare alınmazken, Dersim'de yıllardan beri müstakbel yuva kadının fikrine hürmet etmiş ve kızın istemediği bir adamla evlendirilmesi ayıp bir durum görülmüştür” (s.104).

60 yıl öncesinden seslenen bu gözlemle birlikte yukarıdaki tartışma çerçevesinden Tunceli’nin “Türkiye’de kadın olmak için en iyi kentler” yarışında haksız bir biçimde 13. Sıraya yerleştiğini; ama diğer yandan da, Dersim’in makus tarihinin 8 Mart vesilesiyle hazırlanan hafif bir dosyada dahi tekerrür etmiş olmasının da bir o kadar manidar olduğunu söylemek mümkün.[6]


[1] Haberin dijital versiyonuna şu adresten ulaşabilirsiniz: http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/galeridetay.aspx?cid=66665&rid=4369&p=33.

[2] İntihar İstatistikleri. (2011), TÜİK. Ankara.

[3] Kaba İntihar Hızı: Belli bir yıl içinde her bin nüfus başına düşen intihar sayısıdır: KİH = (İ / N) x 1,000. KİH: Kaba İntihar Hızı, İ: İntihar sayısı, N: Yıl ortası nüfus (s.8). TÜİK’in raporunda KİH bu şekilde hesaplandığı belirtmesine karşın sanıyorum çarpan 100,000 olacak.

[4] Bir not olarak TÜİK’in raporundan bir ayrıntı aktarmak isterim: “2009 yılından itibaren jandarma teşkilatının sorumlu olduğu yerleşim yerlerine ilişkin intihar veriler Jandarma Genel Komutanlığı’ndan manyetik ortamda alınmaya başlamıştır.” Bu uygulamaya geçilmezden önce intihar istatistikleri kağıt kalemle tutuluyor ve aylık olarak valilikler aracılığıyla TÜİK’e gönderiliyordu. Bu gibi beklenmedik değişiklikler söz konusu olduğunda verinin nasıl toplandığı ve güvenilirliği sorusu önem kazanır. Bu nedenle 2009 yılındaki uygulama değişikliğini not etmekle birlikte aşağıdaki tabloda görüleceği üzere 2005 yılında da Tunceli’deki intihar sayısında açıklamaya muhtaç bir yükseliş yaşanıyor (s. 8).

[5] Sevgen, Nazmi. (2003), Zazalar ve Kızılbaşlar. Ankara: Kalan Yayınları.

[6] Mesele üzerine sohbet ettiğimiz ve yazıyı okuyup yorum veren Bilgin Ayata ve Mustafa İşlek’e teşekkürlerimle.