Futbol ve politikanın buluştuğu -ve aslen hiç ayrılmadığı- İtalya’nın küçük liman şehri Livorno’nun komünist kalbi bu aralar daha hızlı atıyor. Sol politikanın dağınıklığı pek çok coğrafyaya sirayet etmişken, futbol tribünlerinde (ki sizi temin ederim, Makyavelizmin en rahat kol gezdiği mecralardan biri olarak birliğin sağlanacağı en zor yerlerdendir) sağlanmış bu güç birliğini anlamaya çalışmak yorucu, ama bir o kadar da heyecan verici…
Livorno, İtalya ekonomisine yön veren, ekseriyetle kuzeyde konuşlanmış büyük şehirlerin, “çizme”nin gerikalanını arka-bahçeleştirme politikasının mağdurlarından küçük bir liman şehri. Bu ekonomi-politik aynen futbolda da yansımasını bulmuş; uluslararası arenada Milan, Inter, Juventus, Roma, Lazio gibi takımların yanında hep bir İtalyan şarabı tınısında kalmıştır Livorno’nun adı... Nüfusun büyük kısmının Maocu olduğu bu komünist şehrin futbol takımının, Almanya’daki St.Pauli’nin İtalyan karşılığı olduğunu söyleyebiliriz. Ya da tribün profili olarak Marsilya’nın zapatist South Winners taraftar grubunun bir nevi İtalyan şubesi… Aslında İtalya’da tribünlerinde sol görüşün hakim olduğu bilinen azımsanmayacak sayıda futbol takımı var: Atalanta, Modena ve Empoli bunlardan bazıları. Ayrıca tarih, İtalyan futbolundaki politik çalkalanmalara fazlasıyla alışık. Kuzey politikasına isyanın Güney kanadı temsilcilerinden Napoli halkının, dünya kupasında İtalya yerine, ruhani lider vasfındaki oyuncuları Diego Maradona’dan dolayı Arjantin’i desteklemesi buna çarpıcı bir örnek teşkil eder.
Livorno son dönemlerdeki sportif başarısı kadar, rakip tribünlerdeki pek çok faşist refleksi harekete geçirip ifşa etmesiyle de gönüllerimizde taht kuruyor. Irkçılığın kalesi Lazio’da Di Canio’nun gol attıktan sonra nazi selamı vermesi gündemin belki de en sıcak maddesi. Buna ek olarak “let’s kick racism out of football” sloganıyla futboldan şutlanmak istenen ırkçılığın beklenmedik dağlara kar olup yağdığı da oluyor. Örneğin, San Siro’da İnter taraftarının Messina’lı siyahi oyuncu Zoro’ya ırkçı tezahüratlarda bulunması ve Zoro’nun maçı bırakıp gitme raddesine gelişi durumun vehametini ortaya koyuyor. Açıktır ki, kendini alenen karşı kutupta konumlamış Livorno’nun futbola taşıdığı yoğun politik unsurlar tüm bu neo-faşist dışavurumlarda önemli etki sahibi. Yukaridaki iki örnekten bir genellemeye varmak zor itirazına karşı şu son gelişmeyi de verelim. Lazio'nun hemşerisi ve fakat onun ırkçı demografisine karşılık kendine, iki numara bol gelen devrimci sol-entellekt kaftanını biçmiş, ama bu dümeni küllahımıza dahi yutturamamış olan Roma takımının tribünlerindeki cerahat da nihayet aktı; geçen haftasonu Roma-Livorno maçında tribünde gamalı haçlı pankartlar ve Nazi bayrakları sallandı. Ne diyelim, Livorno’nun futbolda hasır altı edilen pekçok pisliği açığa çıkarmaya devam etmesini, gücün sembolü büyük takım taraftarlarının istifrasının da devamını diliyoruz.
Birkaç hafta önceki Livorno-Lazio maçı bu açıdan tarihi bir buluşmaydı. Siyaset tarihindeki ezeli sağ-sol rekabetinin alegorisi diyebileceğimiz müsabakayı Livorno kazandı. 2-1’lik Livorno galibiyeti, bu kurgunun görece gerçekliğine kapılmış benim için de büyük bir zaferdi. Fakat maçın bilançosu ağırdı; tribünlerde darbe dönemine taş çıkartan sağ-sol kavgası 160 kadar kişinin göz altına alınmasıyla son buldu. Tüm bunlar bir yana, herhalde bizi asıl derin düşüncelere gark edecek olan, Radikal Spor’a 11 Ekim 2004 tarihinde düşen şu haber olacaktır[1]:
İtalya'nın sol geleneğe bağlı takımlarından Livorno'nun kaptanı Cristiano Lucarelli, Seri A'da skandal yaratabilecek bir açıklama yaparak sol görüşten taraftarları olan kulüplere komplo kurulduğunu söyledi. Lucarelli teorisini şöyle dile getirdi: "Geçen yıl Seri A'da dört klubün taraftarı Che Guevara bayrağı açtı. Bu kulüpler Modena, Perugia, Ancona ve Empoli. Belki bu bir tesadüf ama bu dört takım da küme düştü." Bu açıklamaların hedefi kulüpler birliği başkanı ve Milan'daki başkan yardımcılığı göreviyle sağ görüşlü Başbakan Silvio Berlusconi'nin çalışanı konumundaki Adriano Galliani'ydi. Galliani, Lucarelli'nin sözleri üzerine çok bozulduğunu dile getirerek "Bu, futbolun içerisinde yer almaya başladığım günden bu yana bana yöneltilen en ciddi itham" dedi.
Livorno tribünlerini daha yakından tanımaya yardımcı birkaç görsel malzeme:
http://www.livornocalcio.it/tifosi/curve/curvanordbig.jpg
http://www.livornocalcio.it/tifosi/curve/tifopalermopic.jpg
http://img87.imageshack.us/img87/5485/livornobal9ek.jpg
http://img87.imageshack.us/img87/92/birthdaystalin3zx.jpg
http://img99.imageshack.us/img99/4052/bal28lm.jpg
http://www.alelivorno.it/foto/foto04-05/parma-liv/massy/par_liv07.jpg
http://settebello.tifonet.it/foto/livorno/li-carrarese_99-00_2.jpg
http://www.fototifo.it/eventi/20052006/fiorentina-livorno_4/20052006_fiorentina-livorno_001.jpg
http://www.fototifo.it/eventi/20052006/fiorentina-livorno_4/20052006_fiorentina-livorno_014.jpg
http://www.fototifo.it/eventi/20052006/udinese-livorno_61/20052006_udinese-livorno_006.jpg
http://www.fototifo.it/eventi/20042005/livorno-fiorentina_14/20042005_livorno-fiorentina_002.jpg
[1] Livorno’nun kızıl ateşine etkin bir referans teşkil edecek, Tanıl Bora imzalı “Di Canio’ya İnat Livorno” (Radikal Spor, 27 Aralık 2005) başlıklı yazı için: http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=174037