Ayasofya'nın Oya Tahvili
Murat Belge

Çocukluğumda Akbaba gibi popüler mizah dergilerinde “politikacı” ya da “yobaz” gibi toplumsal tiplerin belirli bir kalıba göre çizilmiş karikatürleri olurdu. Politikacıların siyah elbiseleri ve mutlaka silindir şapkaları vardı. Sokakta veya başka yerde hiç böyle adam görmemiştim ama demek ki bir yerlerde bunlardan bulunuyordu. Bulunmadığını sonraları öğrendim. Aynı yıllarda “Ticanilik” diye bir tarikat peyda olmuş, Atatürk heykeli parçalamak gibi bir eylem biçimi icat olunmuştu. Bunlar karikatüristlerin “yobaz” çizme faaliyetini artırdı. 

Yobazlar başlarında bere, bacaklarında şalvarımsı bir şey, bir cüppe giyen çember sakallı adamlardı. Başında silindir şapkasıyla dolaşan kimse görmemiştim ama bunlardan “hiç görmedim” diyemem. Arada sırada, karikatürünü gördüğüm adamlardan birinin sahicisini de görürdüm.

Silindirli, gerçek hayatta olmayan adam zamanla kayboldu. Ötekine gelince, karikatürü azalırken sahicisi çoğaldı. Örneğin Çarşamba’dan bir geçmek insanı epey bir şaşkınlığa düşürüyordu. Gene de, siyasi görüşünü bu şekilde kılığı kıyafetinde sergileyen kişiler çoğunluk filan olmaktan bir hayli uzaktı.  Aczmendiler gibi hatta şeriatçı bilinenlere karşı bir provokasyon için kullanılıp kullanılmadıkları belirsiz gruplar olarak görünüp kayboldular. Zamanla görüldü ki bu kılık kıyafetle sergilenen “irtica” asıl radikal şeriatçılık değildir.  En kararlı ve en becerikli şeriatçılar hepimiz gibi giyinmiş insanlardır. Dolayısıyla sokakta gördüğümüz bereli adamları sayarak radikal İslamcılık taraftarlarının niceliği hakkında fikir edinemeyiz.

Aya Sofya’ya akan kitleler arasında da büyük çoğunluk kıyafet siyaseti yapmıyordu. Ama yeterince radikaldiler. Tayyip Erdoğan Gezi günlerinden başlayarak siyasetini bu kitleye dayandırmaya çalışıyor. Bunun anlamı ne?  İslamcılık dozunu artırmak Tayyip Erdoğan’ın oyunu artırmak için yürürlüğe koyduğu siyaset mi?

Olaya genel olarak böyle bakıldığını görüyorum. Ama bence olayın doğru analizi bu değil. Daha önce de yazmıştım:  ekonomi kötü gittiği için “gündemi değiştirmeye çalışıyor” açıklamasına da yakınlık duyamıyorum. Kılıçla hutbeler, hutbede Atatürk’e lanetler, kitlesel namaz ve olayın bütün ayrıntıları Tayyip Erdoğan’ın 2002 ‘de iktidara geldiği Türkiye’yi hayalindeki Türkiye’ye çok daha fazla yaklaştırdığını gösteriyor. Bu “bir başka şeyi kamufle etme” değil, doğrudan doğruya esas programın, uzun vadeli planın gerçekleştirilmesi.

Örneğin Bekir Ağırdır Aya Sofya’nın cami olmasının AKP lehine oya tahvil olmasını muhtemel görmediğini söylüyor. Ben de aynı kanıdayım. Bu memlekette Aya Sofya’nın cami olmasını isteyen belirli sayıda insan var.  Böyle şeyleri “istemek” öyle ılımlı bir “istek” değildir. Şiddetli bir istektir. Bu isteğin militanları AKP’ye ve MHP’ye, BBP’ye oy veren insanlar. Yani hesapta yokken kazanılmış oy değil, zaten oyunu oraya verenler. Olay o kesimi mutlu etti.

Peki, bu stratejiler oy getirmeyecekse, niçin uygulanıyor? Tayyip Erdoğan yanlış hesap mı yapıyor? Hayır. Bir kere, “oy hesabı” yapmıyor. “Mutlu ettiğini” söylediğim kesimin sadakatini perçinliyor ve onları ajite ediyor.  Gördüğüm kadarıyla, aslında herkesin gördüğü oy eksilmesini Tayyip Erdoğan da görüyor ve buna karşı iktidar sürdürmenin başka yollarını arıyor. “Seçim” değil de gene bir “plebisit” mahiyetinde “Biz seni istiyoruz” oylaması olabilir.  Tabii böyle bir tuhaf oylama yapmayı kabul edilir hale getirecek (nasıl getirecekse?) koşulları da yaratarak.

Dolayısıyla günümüzün koşullarında muhalefet yapmak muhalefetin görünürde yaptığı gibi ekonomiyi beceremeyen Erdoğan’ın halk tarafından sandıkta kaybederek çekilmesini beklemek olmamalıdır. Darbe gibi Türkiye'de klasikleşmiş yollardan medet ummadan, demokratik muhalefeti her alanda (ekonomi, siyaset, kültür) sürdürmek olmalıdır.