NIMBY’nin açılımı, “benim arka bahçemde olmaz” anlamına gelen “Not In My Backyard”. Konut ya da altyapı projelerini kendi muhitlerinde istemeyen şahısların tutumlarını özetleyen bir deyiş. Nüfus artışı, trafik yoğunluğu, emlak fiyatlarında düşüş, ekolojik tahribat gibi etkileri yüzünden bu tür imar ve iskan işlerini tasvip etmeyenler “NIMBYs” ya da “NIMBYies” diye yaftalanıyor, ABD’de. Ama bu yafta, ilkesel gerekçelerle söz konusu çalışmalara (örn. nükleer santral) topyekûn muhaliflerden ziyade onlarla özünde bir derdi olmayıp bu projeleri sadece kendi çöplüğünde, mıntıkasında istemeyenler için kullanılıyor. Diğer bir deyişle, “olsun ama bizden ırak olsun”culuktaki riyakârlığı ima ediyor. Bu çifte standardı reddeden “varsın bizim buralarda olsun”culara da YIMBYs (“Yes, in my backyard”) deniyor.
NIMBY (ve YIMBY) gibi bir kavramın olması ilginç[1], bu kavramın kısaltması olması ayrı ilginç. ABD’li olmak demek bu ve benzeri muhtelif kodlamayı bilmek, onları paralel bir kelime dağarcığı olarak bellemek demek. Zira o kodlara aşina olmak, onlarla akıcı konuşabilmek gündelik iletişimin yanısıra grup aidiyetini kurma, pekiştirme açısından da önemli. Kuşkusuz her lisanda kısaltmalar var ama İngilizce’de ve özellikle de ABD İngilizce’sinde bir ismin ya da deyişin baş harflerinden oluşan, “acronym” denilen kısaltmalar daha yoğun sanki. Belki “lingua franca” (uluslararası dil) olmakla da alakalıdır.
Siyasetten örnekler arasında Başkan isimleri var. En bilindik olanları FDR (Franklin Delano Roosevelt), JFK (John Fitzgerald Kennedy) ve LBJ (Lyndon Baines Johnson). Başkan olmasa da MLK (Martin Luther King Jr.) bu bağlamda anılmayı hak ediyor. Zira kısaltmaya layık görülecek kadar ünlü olmuş, o mertebeye erişmiş, gönüllerin başkanı bir zat kendisi. Ünün yanısıra üç isimli olmak da bir koşul, anlaşılan. Abraham Lincoln belki de bu sebeple bir kısaltmaya sahip değil. Kendisi pek hazzetmese de danışmanlarının samimi bir imaj çizme saikiyle teşvik ettikleri “Abe” hitabını, bu Sözlük maddesi özelinde ele aldığımız kısaltmalardan saymıyoruz, yukarıdaki tanım gereği.
Ne kadar ünlü olursa olsun Türkiye’de ismi kısaltmayla anılan pek bir siyasetçi yok[2]. MKA diye bir tabir tutmadı, örneğin. “Ata” varken gerek kalmadı belki de. Herhalde tek önemli istisna RTE[3]; ekseriyetle muhalif kesim için bir mesafelenme, “sayın” ya da cumhurbaşkanı sıfatlarını savuşturma görevi görüyor. Ve fakat ikonlaştırma hevesiyle yandaşlar da köpürtmüyor deǧil bazen. Bu vesileyle, Rasim Ozan Kütahyalı’nın kendisine çok yaraşır pespayelikteki markalaşma çabası “ROK”u da gülünç bir örnek olarak not düşmüş olalım. RTE ve ROK demişken, FETÖ son zamanların Türkiye’deki en gözde kısaltmalarından. ABD’li pazarlamacıları kıskandıracak bir PR hamlesi.
ABD’de siyaset zeminindeki diğer bir kısaltma grubu “of the United States / OTUS” (Birleşik Devletler’in) kalıbının çeşitlemeleri. Örneğin, Başkan (President) için POTUS, Başkan’ın eşi (First Lady) için FLOTUS, Yüce Mahkeme (Supreme Court) için SCOTUS. İletişimin ağırlıklı olarak telgrafla yapıldığı dönemde karakter tasarrufu maksadıyla başvurulan bu yöntem zamanla daha yaygın kullanılmaya başlanmış. Benzer bir ekonomik mantıkla her eyalete iki harfli bir kod tahsis edilmiş: Massachusetts için MA, New Mexico için NM, vb.[4]
Siyasetteki cereyanlar da kısaltmalarla anılır oldu son son. Örneğin, ABD’deki ırk temelli polis şiddetine ve adaletsizliklere karşı örgütlenen BLM (Siyah Hayatlar Önemlidir) ya da Güney Afrika’da apartheid’a karşı verilen mücadeleden ilhamla Israil’i dizginlemeye çalışan BDS (Boykot, Tecrit, Yaptırım) hareketi. Belki de bu kategorideki kısaltmaların en meşhur −ve bazılarınca en meşumu− LGBTQ+. Bayrak edindiği gökkuşağının çeşitliliğini alfabetik olarak yansıtan, “+” sembolüyle de o çeşitliliğin açık uçluluğunu, sınırlandırılamazlığını imleyen, bir nevi kısaltma olmaya direnen bir kısaltma. Yelpazenin öteki ucundaysa, ideolojisinin nobranlığını hem şeklen hem işitsel olarak gayet hakkıyla temsil eden, MAGA. Türevini de peydahladılar: MAHA (Make America Healthy Again).[5]
Siyaset harici alanlarda da birçok kısaltma var, tabii ki. Sırf spor başlığı altında ve sadece kurumlardan NBA, NCAA, NFL, NASCAR, PGA, MMA, vb. sayılabilir bir çırpıda. Bunların yanısıra GOAT (Greatest of All Time - Tüm zamanların en iyisi), MPV (Most Valued Player – En değerli oyuncu) gibi tabirler de var. Söz konusu ülke ABD olunca bunların çoğu küresel bir tanınırlık kazanmış durumda, haliyle.
İş dünyası lugatından da şöyle bir potpori yapaliriz: CEO, COO, CFO gibi ünvanlar; R&D (araştırma & geliştirme), HR (insan kaynakları) ve yukarıda geçen PR (halkla ilişkiler) gibi departmanlar; ASAP (mümkün olduğunca çabuk), COB (iş günü sonunda) gibi email yazışmalarında sıkça kullanılan ibareler. Diğer bir deyiş de Glengarry Glen Ross filmiyle popüler kültüre yerleşen ABC (Always Be Closing).[6]
Gündelik dilde de örnekleri bol: Trafiğin yoğun saatlerinde kendilerine özel şerit tahsis edilmiş araçlar için kullanılan HOV (High Occupancy Vehicle – Çok yolculu taşıt); argodan MILF (Mother I Would Like to Fuck – Becermek isteyeceğim anne); dışarıdan içki getirmenin serbest olduğu işletmelerin vitrininde yazan BYOB (Bring Your Own Beer - Kendi biranı getir), vb.
Peki, bu kısaltma merakından, bolluğundan ABD toplumu adına edinilebilecek ipuçları var mı? America[7] isimli kitabında düşünür Avital Ronell, bu ülkeyi sadece coğrafîk ya da siyasi bir varlık değil, aynı zamanda bir felsefik varsayımlar örgüsü (philosopheme) olarak ele alıyor. Analizinde kısaltmalara da değinen Ronell, bu Amerikan alışkanlığını, hız ve verimliliği derinlik ve nüansa yeğleyen indirgemeciligin bir tezahürü olarak yorumluyor. Ona göre, bu dilsel basitleştirme eğilimi, ABD kültürünün geneline hakim olan entelektüelizm karşıtlığının bir uzantısı. Özellikle “MAGA”nın, tarihsel mirasın karmaşıklığını hiçe sayan sloganizmini alaya alıyor.
Evet, felsefenin verdiği spekülasyon yetkisine dayanarak, kısaltma düşkünlüğünü, ABD faydacılığının, pragmatizminin bir semptomu olarak okumak mümkün. Sonuç odaklı, daha kestirme bir iletişimi amaçlayan araçsalcı zihniyetin bilgiyi kelimelere, onları da harflere indirgeyerek vardığı son nokta. Bunun da ötesi KPI. Açılımı “temel performans göstergesi” olan Key Performance Indicator, finans, müşteri hizmetleri, insan kaynakları gibi birçok alanda başarının nicel ölçütünü tanımlıyor. Yani harflerden de rakamlara geçerek toplumsal ilişkilerin çok katmanlılığını iyice düzleştiriyor. “Ölçemezsen yönetemezsin” düsturunun fetişleştirdiği, iş dünyasından sıçrayıp kamu kurumlarına ve akademiye de sirayet etmiş olan KPI mefhumu, belki de Amerikalılığın en kristalize hali. Gerçi bunu iddia ederek ABD denilen muazzam girift yapıyı tek boyutlaştırmış ve böylelikle eleştirdiğimi bizzat yapmış oluyorum ama WGAF.[8]
[1] Bu temadan devam eden başka kısaltmalar da var. Örneğin, BANANA’nın (Build Absolutely Nothing Anywhere Near Anyone) açılımı “hiçbir yerde, hiç kimsenin yakınında mutlak surette hiçbir şey inşa etme”.
[2] Diğer meslek kollarında da pek rastlamıyoruz. MFÖ aklıma gelen nadir örneklerden.
[3] Daha az yaygınlaşmış bir diğer örnek de Süleyman Soylu’ya takılan “SS” lakabı.
[4] Aslında MA, burada tanımladığımız şekliyle kısaltma tanımına uymuyor çünkü birkac kelimenin baş harflerinden değil (acronym), aynı kelimenin ilk iki harfinden oluşuyor (abbreviation). Lafı gelmişken, eyaletlerin kısaltmalarının belirlenmesindeki tutarsızlıkları tiye alan bir stand-up videosu için bkz. https://www.youtube.com/watch?v=dLECCmKnrys
[5] Amerika’yı eski sağlığına kavuştur.
[6] Müşteriyle her etkileşimin satış ihtimalini güçlendiren, işbitirici bir hamle olması gerektiği motto’su.
[7] Ronell, Avital (2024), America: The Troubled Continent of Thought, Polity Press.
[8] “Who Gives a Fuck”ı biraz sansürleyerek “çok da derdimdi” ya da “kimin umurunda” diye tercüme edebiliriz. Okurların hoşgörüsüne sıǧınarak ve mizah anlayışına güvenerek kullanıyorum.
