Ezhel Niye İspanyolca Şarkı Yazıyor?
Sezen Ünlüönen

Çekmişsin kız anana

Al bende var banana


Her noche, her mañana


Yan yana

Bu alıntı Ezhel’in Türk asıllı Hollandalı rapçi Murda ile beraber çıkardığı Made in Turkey albümündeki “Duman” şarkısından. Sözler Türkçe, İngilizce ve İspanyolca’nın gelişigüzel bir karışımı. Bu şarkı Ezhel’in içinde İspanyolca sözlere yer verdiği tek şarkı da değil. “Bir Sonraki Hayatımda Gel”de de mesela “Mamacita, muy bonita, konuşam dilinde” diye bir kısım var.

Bunlar duyanı ilk bakışta yadırgatacak cinsten sözler. Ezhel’in normalde kullandığı ve benzerlerini Divan edebiyatında gördüğümüz tarsi, seci, irsad gibi söz ve ses oyunlarının yerini çok basit, neredeyse çocuk tekerlemesi düzeyinde bir kafiye almış: anana, banana, mañana.  Üstelik sözel perde de pek tutarlı değil: halk ozanlarını andırır “çekmişsin kız anana” türü sözler ve “arabam Alaman, pahalı sen alaman” benzeri Anadolu ağızları, 90’ların Ajda Pekkan Türkçesini andırır şekilde (“Curly saçıyla kuzum merinos”) İngilizceyle harmanlamış. Hal böyle olunca ilk duyuşta Soner Günday’ın Leman dergisi için ürettiği parodi müzik eserlerini (“Bahattin Katalitik ve Yakuza Kardeşler’in son kaseti çıktı! “Mistır Spak Gerçek Bir Beyefendiydi”) anımsatan bir dizi müzik eseriyle karşı karşıyayız.

Yine de bunu başarısız bir deneme, ucuz bir popülerleşme hamlesi, bir hata değil de kendi içinde tutarlı ve anlamlı bir sanatsal girişim olarak görmenin kıymetli olduğunu düşünüyorum. (Böyle yaparak ben de parodinin başka bir çeşidine, “sergide unutulmuş sandalyeyi sanat eseri sanan ‘fularlı entel’”olma riskine kendimi açmış oluyorum, ama olur o kadar.)

Edebiyat kuramcıları, böyle birden fazla dilin tek bir eser içinde bir araya getirilmesinin, özellikle azınlık yahut göçmen konumunda bulunan, marjinalize edilmiş gruplar için kendi tecrübelerini yansıtmanın bir yolu olduğunu ve bu şekilde, diller arasında kurulmuş hiyerarşinin, göçmenlerin ve bir dili sonradan öğrenen diğerlerinin erişiminin kısıtlı olduğu “dilin doğru kullanımı” fikrinin altını bir nebze oyduğunu söylüyor. Bu açıdan bakıldığında, özellikle şarkıda Murda’nın söylediği kısımlar Hollanda’ya Türkiye’den göçmüş bir ailenin dilsel tecrübesini yansıtıyor diyebiliriz. Murda’nın bir dönem İspanya’da yaşadığını da düşünecek olursak, bu melez dil hayatını üç ülke arasında mekik dokuyarak geçirmiş birisinin dili diğer bir deyişle. Öte yandan, Ezhel’in kendisi böyle bir dil geleneğinden geliyor değil. Türkiye bağlamında bakınca, onun için gerçekten devrimci olan şarkıya İspanyolca değil de, söz gelimi Zazaca katmak olabilirdi belki.[1] Öyle ya da böyle, İspanyolca Ezhel’in kendi gündelik hayat tecrübesini yansıtmıyor.

Yabancı dil kullanımıyla ilgili daha psikolojik bir okuma ise başka bir dilin kişinin kendi dili ve kültürüyle ilişkilendirdiği baskılama mekanizmalarını devre dışı bırakması olabilir. Kendi dilinde küfredemeyen insanların aynı şeyleri kolaylıkla başka bir dilde söyleyebilmesi üzerine çok yazılıp çizilmiş bir olgu. Ama Ezhel’in durumunda İspanyolcanın böyle bir işlev üstlendiğini de söylemek pek mümkün değil. Türkçe kolaylıkla “Sen, ben, çıplak ve ıslak, seksi/ Küvette seks, küvette seks/ Küvette seks, küvette seks” diye şarkı yazan bir insanın mamacita muy bonita diyebilmek için İspanyolcaya ihtiyaç duyduğunu iddia etmek zor.

Peki o halde nedir bu İspanyolca sözlerin anlamı? Burada biri diğerinden daha merhametli iki yorum mümkün bence. İlki ve daha merhametsiz olanı şu: Ezhel, şarkılarındaki İspanyolca kullanımında, bir azınlık, bir göçmen, yabancı bir “ana kültür”e adapte olmak zorunda bırakılmış bir madun gibi değil, başka kültürlerle yüzeysel bir ilişki kuran bir sömürgeci gibi davranıyor.  Komedyen John Leguizamo tek kişilik tiyatro gösterisi Latin History for Morons’ın (Beyinsizler için Latin Tarihi) bir yerinde Kuzey Amerika’da okullarda öğretildiği şekliyle bir Latin Amerika halkları zaman çizelgesi çıkarır: M.Ö. 1000 yılında Mayalılar vardır ve şimdi de “culo culo culo” diye şarkı söyleyen Pitbull. Koca bir kıtayı işgal eden ve halklarını kıyımdan geçiren sömürgeciler, Latin Amerikan kültürünü Pitbull’un cinselliği konu alan pop şarkılarından ibaret sanır. Ezhel’in İspanyolcası da bundan çok farklı gözükmez: klipte asla kafası olmayan, sadece meme ve popoya indirgenmiş kadınlar dans ederken Ezhel de “Yanıma gel mami, muy bonitam olam sana sponsor” diye şarkı söyler. Sözlerin devamı da manidardır: “Los turcos locos, /Tüm dünyadayız like yeni Cartel.” Dünyayı ele geçiren çılgın Türklerin tüm dünyayı fethetme biçimleri tabii ki dünyanın her yerinden kadınla cinsel münasebet kurmaktır (“Bir Sonraki Hayatımda Gel”de de aynı istek: Mamacita muy bonita konuşam dilinde/ Sevişelim bedenlerimizin haricinde”). Ezhel, tüm muhalif kimliğine karşın bu dünyayı ele geçiren çılgın Türkler söylemlerinde (albümün adı da Made in Turkey hatırlarsanız), iktidarın kadın cinselliği üzerinden kurulmasında (kadına sponsor olacak, shawty parayı havadan kapacak) sağda solda gördüğümüz neo-Osmanlıcı fantezilerle kendini aynı saflarda bulur.

Dediğim gibi bu konunun biraz daha insafsız yorumu. Ama yine de işi burada bırakmaya bir Ezhel dinleyicisi olarak gönlüm elvermiyor. Zaten rap şarkılarının ekseriyetinin kadın düşmanı olduğunu söylemek artık günümüzde Papa’nın Katolik olduğunu haber vermek kabilinden bir malumu ilam çeşidi. Bir de, öyle ya da böyle iktidarın öfkesini üzerine çekmiş, muhtemelen bu nedenle ülkeyi terk etmek zorunda kalmış bir sanatçının işlerinin sadece iktidarla örtüştüğü yerlerini söyleyip bırakmak bir nebze haksızlık. O yüzden baştaki sorumuza dönelim: Ezhel neden İspanyolca şarkı sözü yazıyor?

“Bir Sonraki Hayatımda Gel” Youtube’a 23 Ocak 2020’de yüklenmiş. Bundan birkaç ay önce, 5 Eylül 2019’da yüklenen “Olay”ın görsel evreni de, şarkı sözleri de yukarda bahsini ettiğim hususlardan fersah fersah uzak ve sorduğum bu soruya bir cevap vermek için bence kilit önemde. Son on senenin gündeminden haber görüntülerinin arka arkaya montajlandığı “Olay”ın klibini izlemeyi açıkçası ilk seferinden sonra benim yüreğim pek kaldırmadı: TOMA’ların, polisin önünden kaçan göstericiler, Ali İsmail Korkmaz’ın öldürülmesinin hemen öncesindeki güvenlik kamerası kayıtları, Atatürk Havalimanı’ndaki canlı bomba saldırısı, Suriyeli mültecilerin kıyıya vurmuş cansız bedenleri derken geride bıraktığımız on yılın insani faturası, kitlesel olarak içine sürüklendiğimiz çaresizlik, her gün maruz kaldığımız fiziksel ve psikolojik şiddetin boyutları bu kısa videoyla yeni bir görünürlük kazanmış. Şarkının sözleri de görüntüler kadar vurucu ve politik:

Her gün olay olay olay o halde yapalım OHAL

Halkım kobay bi’ psikopat olmamak için bi’ sebep yok o yüzden çal ve kopar

Bende kuruş sende tomar

Çıkar olay sıkar TOMA suyu işin suyu çıkar

Ölür memur ölür çocuklar yaşar çıkar

İsteseler biter ama sanma kimse çıkar

Bunla başa çünkü kazandırır para olay

Bu şarkıyı yayınlayan birinin bu şarkıyı yayınladıktan iki hafta sonra astronot kıyafeti giyip “Dedi ki götür beni aya aya aya / Dedim gidek uzaya aya aya” diye şarkı yayınlamasını, birden bire İspanyolca şarkı sözleriyle alışıldık rapçi imgesine doğru kaymasını bir çeşit eleştirel ve siyasi yorgunluk olarak görmek lazım belki de. Kelebekler filminin ailesinin mutsuzluğundan kaçmak için astronot olan karakteri gibi, ülkenin siyasi gerçekliğinden başka bir kültüre, başka bir dile sığınmak, olmadı bu dünyayı tümden bırakıp gitmek arzusu, gündeminin tekmelenen madenci yakınları değil de, Bodrum Asos sahilleri ve mamacita muy bonita olması isteği. Ezhel’den çok daha az siyasileşmiş Gaye Su Akyol’ların “Ya o uzaya gidilecek ya o uzaya gidilecek” diye, Yasemin Mori’lerin “Devcileyin merdiveni dayamışım yıldızlara” diye şarkı sözü yazması gibi genele yayılmış bir “aya gideyim, uzaya gideyim, İspanyolca konuşulan bir yere gideyim, yeter ki bu çıkışsızlık hissinden uzağa gideyim” temennisi.

Ezhel 2018’de Bianet’te yayınlanan bir röportajında müziğe atılmadan önce içinde bulunduğu çıkışsızlık hissini

“Öyle bir ruh halindeydik biz de. Bize sundukları çözümler, okul bitir falan… Sonra bakıyorsun adam bitiriyor ama olmuyor. O esnada müziğimiz var ve günümüzün peşindeyiz çünkü bir birikimimiz yok, bir diplomamız yok. Hayattan tek beklentimiz ve bize keyif veren tek şey müzik ve o anımızı kurtarmak. Eğlenebilmek işte bir gün daha, çünkü tutunacak bir dalımız kalmamış durumda açıkçası. Tabii ki derdimiz bununla sınırlı değildi ama yaşadığımız hayat böyleydi. Bunun içinde dertlerimiz de var, toplumsal dertlerimiz de var ama sıkışmış. Çünkü çözüm de aradık. Gerek meydanda aradık, gerek haykırarak aradık, gerek kendi içimizde de aradık. Zannedersem yok. Biraz da bunun artık ehh be olarak yansıması da olabilir. Ne yapayım? Bu böyle ve bu şekildeyiz.”

diye anlatmış.[2] Bu tür bir çıkışsızlık, çaresizlik hissine diplomanın, beyaz yakalılığın da deva olmadığı uzun zamandır malumumuzdu da, geride bıraktığımız on senenin siyasi başarısı muhtemelen aynı hissiyatı sadece alt ve orta sınıflara değil, dünya çapında üne kavuşmuş, New York Times’a haber olmuş yani “yırtmış,” başarmış kimselere de sirayet ettirmesi, topyekun demokratikleştirmesi oldu.


[1] Nitekim bir röportajında bir Kürt ağıtını kullandıkları bir şarkı yaptıklarını ama yayınlamadıklarını söylüyor.

[2] https://m.bianet.org/bianet/yasam/198155-ezhel-roportajini-neden-yayinlamadik