Kararsızlar
Tanıl Bora

Zamanımızda seçmen pastası grafiklerinde iştah kabartıcı bir dilim teşkil eden, seçim araştırmaları tasniflerinin vazgeçilmez bir kalemi haline gelen “kararsızlar” kategorisi, aşağı yukarı 20. yüzyıl başında zuhur eylemiş. Kavram ilkin ilk kez ABD’de 1937’de Gallup araştırmasında kullanılmış. 1940’ta bir araştırmada kararsızları “parti değiştirenler” veya “crystallizers,” yani “berraklaştırıcılar” diye tanımlamışlar[1] - “berraklık kazandırma,” günümüzde “kararsızlar belirleyecek” derken kastedilen anlamda… O sıralar siyaset bilimciler bu siyasî ‘tipin’ belirişini, seçmen rüştünün gelişmesinin bir alâmeti olarak yorumlamışlar. Dolaysız sınıf siyasetinin belirleyiciliği kaybetmeye başlamasının bir alâmeti olduğunu da ekleyebiliriz – özellikle işçi sınıfı partileriyle ilgili olarak.

1950’lerin sonlarında, siyaset bilimci Anthony Downs kararsızları üç kategoriye ayırmış: Hadiseleri kafaları almayan veya malûmattan yoksun “şaşkınlar,” “sözüm ona malûmat sahibi olan ama pasif kalanlar,” “kayıtsızlar” .

1950’lerde Britanya’da seçimler öncesi araştırmalarda, % 28’e yükseldikleri görülmüş. Araştırmacılar o zaman üç kategori ayırt etmişler:  oy vermeyeni reddeden veya oy vermekten imtina edenler (% 10), “bilmiyorumcular” (% 10.5), partiler arasında gidip gelenler (% 8). O dönemde kararsız seçmenler için kullanılan terimler, yine pek muteber cinsten değil: “yüzergezerler”, “değiştirenler,” “güvenilmezler.”

1980’lerden sonra, böyle nahoş lâflar sarf edilmez oluyor kararsız milleti hakkında. Müşteriyi küstürmeme endişesi galebe çalıyor. Kararsızlar ‘kurumsal’ hale geliyorlar bir bakıma. Partilerin ‘herkese hitap’ eden kitle partilerine dönüşmesiyle, siyasete ilginin erozyonuyla, siyasi bilgilenmenin medya-odaklı ve manipülasyona daha açık hale gelmesiyle de bağlantılı bir gelişme… İçinde bulunduğumuz, ‘her şeyin’ istikrarsız, esnek, sallantılı hale geldiği prekarizasyon çağına uygun bir gelişme.

Anket ve kamuoyu araştırmalarının ‘endüstrileşmesi,’ kararsızlar ‘ilmini’ de geliştiriyor. Onlarla ilgili teşhis kategorileri çeşitleniyor. Siyasî davranışa göre, “taahhüt altına girmeyen seçmen” diyorlar; seçmen davranışına göre “salınan, değiştiren, yüzergezer” diyorlar; bir partiyle ilişkisine göre, “bağımsız, hizaya gelmeyen, mesafe koyan, gevşek” diyorlar. Daha ‘pratik’ terimlerle, “elde edilebilir, hedef alınan, ikna edilebilir,” diyorlar.

***

Bazen yorumcular seçim öncesi analizlerde kararsızların belirleyici olacağını ifade etmek üzere, kilit faktörün “Kararsızlar Partisi” olduğu tabirini kullanıyorlar. Ki bu ‘parti’ de genellikle merkez sağ tabir edilen partilere ve iktidar partilerine yakın durur.

Dünyanın mavra siyasî partiler listelerinde bir “kararsız parti” zikrediliyor: ABD’de Vermont eyaletinde bir radyo istasyonunda komedi programı yapan bir ekip, 2002’den sonra yapılan bir iki valilik seçimine “Kararsız İnek Partisi” (Undecided Cow Party) adıyla katılmış.

Acaba ‘ciddi’ bir Kararsızlar Partisi olabilir miydi? Türkiye’deyse, muhakkak Abdullah Gül liderliğinde. Tabii son anda bir kararsızlık yaşamazsa…

***

Beri yandan, seçim etütlerinden alıştığımız “kararsızlar partilere dağıtıldığında” ifadesi, kararsızların , -en azından aralarından bazılarının-, büsbütün de kararsız olmadığını, bir tarafa meylettiklerini düşündürür bize.

Hatta kimi siyaset bilimciler ve kamuoyu araştırma uzmanları, kararsızların bir hayalet kategori olduğu kanısındalar. Onlara bakılırsa, kararsızların büyük bir bölümünün aslında niyeti bellidir de, son bir nazlanma aşamasındadır, küçük bir dürtük bekliyordur.

Ve tabii, kararsızlar pastası dediğinizin kreması var, pandispanyası var, harcı, kabuğu var...

***

Almanya’da, Yeşiller Partisi Berlin Örgütü 2021 seçimi için kararsızlara hitaben açık mektuplar yayımlıyor.[2] “Sevgili kararsızlar!” diye sesleniyorlar kararsız milletine! Lakin, belirli, özgül kararsız ‘tiplerine’ yönelik ayrı mektuplar yazılmış. Yeşiller’le sosyal demokratlar arasında kararsız olanlara başka, Yeşiller’le Hıristiyan Demokratlar arasında kararsız olanlara başka, Yeşiller’le Sol Parti arasında kararsız olanlara başka, Yeşiller’le Korsanlar Partisi arasında kararsız olanlara başka bir şey söylüyorlar. “Almanya İçin Alternatif” adlı hayli de güçlenmiş olan yeni-ırkçı partiyle ‘iltisaklı’ kararsızlara ise hitap etmiyorlar  - bu da bir karar, bir tercih.

“Yeşiller mi, sosyal demokratlar mı?” tereddüdü içinde olanlara hitaben, sosyal demokratların kendilerine nispeten en yakın parti olduğunu ikrar ediyor; onlarla eğitim politikası, çevre politikası gibi konulardaki farklarına ve sosyal demokratların vaatlerini gerçekleştirmekle ilgili -‘evrensel’ diyelim!- kötü şöhretine dikkat çekiyorlar. “Yeşiller’le Hıristiyan Demokratlar arasında kararsız kalanlara, bu merkez sağ partinin kendisine atfedilen “akılcı iktisat siyasetinden” uzak olduğunu söylüyor, ayrıca ne kadar modernleşmiş olsalar da hâlâ tutucu-muhafazakâr damarlarının onları ‘demode’ kıldığını ileri sürüyorlar. Yeşiller-Sol Parti arasında kararsızlık çekenlere, bu rakiplerinin de yerel iktidar sorumluluğunu üstlendiği yerlerde başarısız olduğunu, mesela konut alanlarının özelleştirilmesine cevaz verdiğini hatırlatıyorlar. Yeşiller-Korsanlar Partisi eşiğinde duranlara, yeni bir soluk getirmenin cazibesini taşıyan Korsanlar’ın internet meselelerinden başka bir şeyle uğraşmadığını ve fazla “erkek” bir dil kullandığını anlatıyorlar.

Yüzeysel veya demagojik, neyse ne… kararsızları tasnif ve tavsif eden, konumlandıran ve her bir kategoriye hitaben kendi farkını anlatmaya, rakipleriyle mukayese yapmaya eğilen bir strateji…

***

Şu merakın peşinden giden bir strateji: Kararsız, hangi kararın kararsızıdır? Hangi kararın eşiğinde veya hangi kararın gafilidir? Bunu sormak, üzerine düşünmek ve üzerine varmak gerekmez mi? Kararsızları boz bulanık bir topak gibi görmeyip de o ‘kütledeki’ desenleri ayırt etmeye çalışmak, yani… O desenleri, uygun renge boyamak…

Kemal Can’ın geçende yoksulların siyasî tercihlerindeki kayma ve meyillere dikkat çekmişti mesela.[3] Kararsızlıktan protestoya yöneldiklerini aktarıyordu. Onları, yanaştıkları veya yakınlarında eğleştikleri karar eşiğinde karşılayacak bir söz, bir siyasî vaat var mı, somut olarak onlarla temas arayan var mı, onu soruyordu. Birçok başka konuda, birçok başka kararla ilgili de sorabiliriz bunu.

Yoksa siyasî partiler, -muhalifleri kastediyorum elbette, iktidar bir siyasî teşekkül olmaktan ziyade iktidar olmaktan ibarettir-, kararsızları kendi kararsızlıklarıyla mı etkileyeceklerini düşünüyorlar? Kararsızlıklarıyla, kararsızların kendileriyle özdeşleşmesini sağlayacağını ve buradan bir muhabbet doğacağını umuyor olabilirler mi?

Kararsızlar bahsinde esas mesele, partilerin kararsızlığı… Geçtiğimiz haftalarda, bu bakımdan ümit verici bir kıpırdanma gördük. HDP’nin Tutum Belgesi’nin de ivme verebileceği bir kıpırdanma…


[1] http://unsworks.unsw.edu.au/fapi/datastream/unsworks:49317/SOURCE02?view=true. Genel olarak siyasette ‘kararsızların tarihiyle’ ilgili bu kaynaktan yararlandım.

[2] https://gruene.berlin/news/liebe-unentschlossene_1570

[3] https://www.gazeteduvar.com.tr/gariplerin-tercihi-degisir-mi-makale-1535003