Konda’nın “Türkiye 100 Kişi Olsaydı” (2021) araştırmasının[1] ele aldığı toplumsal dinamiklerden biri “Kadınların Örtünme Durumu” idi. Araştırmaya göre Türkiye’deki 18 yaş üstü kadınları 100 kişi kabul edersek bunlardan 48’i başörtüsüyle, 10’u türbanla, 1’i de çarşaf/peçeyle örtünüyor. Tersten ifade edersek Türkiye’deki her 10 yetişkin kadından sadece 4’ü örtünmüyor. 2011’deki rakamlara kıyasla örtünmeyen kadınların oranı son on senede %4 artmış.
Araştırmanın sonuçlarını görmeden önce tahmin yürütmem gerekse yarı yarıya derdim herhalde. Ve geçen on sene içerisinde, başörtüsünden –kendi ifadeleriyle—“özgürleşen” kadınların sosyal medya paylaşımlarına, deizmin Diyanet’i ürküten yükselişine rağmen gerek AKP’nin dindar nesil yetiştirme çabaları gerek Suriye’li sığınmacıların sayısındaki artış sebebiyle örtünmenin daha yaygınlaşmış olmasını beklerdim. Görünen o ki gözlemlerim, akıl yürütmem önyargılarla malulmuş. Nitekim insanı ne kadar ofsayta düşürürse o kadar kıymetli bu tür çalışmalar.
Bu istatistikleri görünce muhalefet partilerindeki başörtülü milletvekili sayılarını merak ettim. HDP’den Hüda Kaya geldi hemen aklıma ama başka bir isim düşünemedim. Konda araştırmasındaki yanılgımdan sonra yoğurdu üfleyerek yedim ve internete başvurdum. Tablo şöyleymiş:
CHP: 119 Erkek; 16 Kadın (0 Başörtülü)
HDP: 32 Erkek; 24 Kadın[2] (2 Başörtülü)
İYİP: 34 Erkek; 2 Kadın (0 Başörtülü)
Bu sefer ufak bir sapmayla haklıymışım; HDP’den Remziye Tosun’u atlamışım sadece. Özetle, tüm ana muhalefet partilerinin içerisinde –ya da başka bir ifadeyle, TBMM’deki en büyük beş partiden üçünde—toplamda sadece iki başörtülü milletvekili varmış meğer!
Bu rakamlarda ilk göze çarpan kadın milletvekillerinin oranlarının içler acısı düşüklüğü. Çok bir çağdaş CHP’de kadın vekillerin oranı %12, parti başkanı kadın olan İYİP’te %6[3]. Bu eşitsizliği gidermeye yönelik takdire şayan bir çaba gösteren HDP’nin, kadın vekillerinin sayısı CHP ve İYİP’tekilerken fazla. Denkleme MHP’yi ekleyince bile HDP kefesi daha ağır basıyor; zira MHP’nin de sadece 4 (örtünmeyen) kadın vekili var.
AKP’deki 26 vekili[4] de eklersek TBMM’de toplam 28 başörtülü kadın bulunuyor şu anda. Tüm milletvekilleri içerisindeki payları %4,8. Özetle, Türkiye’de toplam yetişkin nüfusun yaklaşık %30’u[5] başörtülü ve türbanlıyken, o toplumu temsilen meclise seçilenlerin sadece %5’i kadarı başörtülü. Yani, temsiliyette 6 kat kadar bir orantısızlık var. AKP’yi dışarıda bırakarak hesaplarsak daha da vahim bir çarpıklık görüyoruz: Ana muhalefet partilerindeki başörtülü milletvekili oranı %1 bile değil, %0.88! İroniktir ki toplumsal gerçeklikle meclisteki aritmetik arasındaki bu denli muazzam bir başka asimetri ancak LGBTQ+ bireyler için geçerlidir herhalde. ABD Temsilciler Meclisi’nde bile bir başörtülü vekil var (Ilhan Omar), TBMM’deki ana muhalefet sıralarında iki…
Siyasetin farklı kulvarlarında da çok farklı bir manzara çıkmıyor önümüze muhalefet cephesinde. Örneğin, İYİP’in Başkanlık Divan’ında başörtülü tek bir kadın yer alıyor, Gençlik Politikaları Başkanı sıfatıyla (Berna Sukas). CHP’nin il belediye başkanlarından sadece biri kadın, o da başörtülü değil. Keza CHP’nin 191 ilçe belediye başkanı arasında bir avuç kadın var, onların da hiçbiri başörtülü değil. Cinsiyet dağılımı CHP’nin Merkez Yürütme Kurulu’nda bir nebze daha dengeli ama orada da toplam 16 üyeden 5’ini oluşturan kadınlar arasında başörtülü yok. CHP Kadın Kolları MYK üyeleri için de durum aynı. Başörtülü bir CHP’li bulabilmek için parti üyeliği seviyesine inmek gerekiyor galiba.
Bir süredir başörtüsü meselesinin, mağduriyetinin giderildiğini duyuyoruz ana muhalefetten. O konudaki tabuların yıkıldığını, köhnemiş zihniyetin aşıldığını göstermek için partinin ileri gelenlerinin (örn. İnce, İmamoğlu) Müslüman’lıkla barışıklığı sergileniyor farklı vesilelerle. Muhafazakâr endişelilleri teskin etmekte başörtülü kadınlar figüranlık yapıyor ekseriyetle. Başörtülü siyasetçi olmadığından, erkek siyasetçilerin başörtülü anneleri, akrabaları üzerinden post-Kemalizm’e geçildiği ve bundan çark edilmeyeceği güvencesi verilmeye çalışılıyor.
Başörtüsüz muhalefetin sakıncalarını pragmatik ve ilkesel şeklinde ikiye ayırabiliriz. Pragmatik meseleyle başlarsak, Türkiye’de iktidara talip bir muhalefet toplumun bu denli büyük bir kesimine sırtını dönebilir mi? Tabii ki, örtünmüş kadınların siyasi tercihlerini ne kadınlıkları ne de örtünmüşlükleri belirliyor tek başına. Dar bir kimlik siyaseti çerçevesinden anlamladırılamayacak bir çeşitlilik arzediyor hayat. Ve fakat parti yönetici kadrolarında, seçim adayları arasında başörtülü kadın bulundurmayan bir muhalefet ne kadar başarılı olabilir? AKP’nin bu alandaki tekelini kırmak gerekmez mi? Kılıçdaroğlu’nun geçende TV5 söyleşisinde[6] yaptığı gibi bu meseleyi muhalefetin küçük ortakları DEVA, Gelecek, Saadet’e havale ederek idare etmeye çalışmak kolaycılık değil mi? Tamam, CHP’nin “Helalleşme Yolculuğu Başlıyor” videosunda başörtülü “analar, bacılar” var ama ---tam da bu yazıda bahis olunan dengesizliği telafi etmek istercesine-- kör kör parmağım gözüne, mebzul miktarda var.
Başörtülü kadınların ana muhalefetin ön saflarında yer almaması hem arz hem talep meselesi, kuşkusuz. Talep kısıtlı çünkü HDP ile ittifaka girerse terörizmle, kapılarını başörtülülere açarsa irticayla iltisaklanacağını düşünen hatırı sayılır bir parti tabanı ile onlarla aynı zihniyette olduğundan veya onların suyuna gitmek için dönüşüme yeltenmeyen kadrolar var. Bu bakımdan CHP ve İYİP’in, özellikle de CHP’nin, başörtülü kadınlara karşı tutumu HDP seçmenine karşı takındıkları tavra benziyor: Bizi sevin ama uzaktan, bir gören olur.
Madalyonun arz yüzündeyse; kentli, eğitimli, iktidarın çürümüşlüğünden bezmiş, İstanbul Sözleşmesi yanlısı, Kaftancıoğlu’nu takdir eden başörtülü bir kadın için bile CHP gibi onyıllardır başörtüsüyle mücadelenin lokomotifi olagelmiş ve öncü kadrolarında kendi gibi tek bir kadın bulundurmayan bir partiden siyasete atılmak kolay olmasa gerek. ABD Cumhuriyetçi Partisi’ndeki siyahlara benzer bir vitrin süsü işlevi görmeyi kimse istemez herhalde.
Meselenin ilkesel boyutuna gelirsek; diyelim ki başörtüsüz bir muhalefet ile iktidar olmak ve hatta orada tutunmak mümkün. Peki, bu demokratik ilkeler bakımından kabul edilebilir bir durum mu? Demokrasiyle alakası kalmamış, işlevsiz şimdiki meclisi zaten geçelim; böyle bir temsiliyet gediği orada öyle durdukça güçlendirilmiş parlamenter sisteme bile demokrasi denebilir mi?
Ana muhalefete yüklendik ama sol partilerde de durum çok farklı değil gibi. TKP, EMEP, TİP, Sol Parti…Yanılıyor, haksızlık ediyor olabilirim ama bildiğim kadarıyla bu partilerin kadrolarında da başörtülü kadınlar namevcut. Kadroyu geçtik, örneğin, TİP’in Şubat ayındaki geniş katılımlı kongresinin fotoğraflarında başörtülü tek bir simaya rastlamadım. Vardıysa da kaideyi bozmayan istisna kabilinden, çok az sayıda olsa gerek. Şayet örtünmüş kadınlar sol/sosyalist hareket açısından umutsuz vakalarsa –ki en basitinden HES’lere, maden şirketlerine karşı verilen mücadelelerden böyle olmadığı aşikar—o zaman Türkiye de sol/sosyalizm için umutsuz vaka demektir.
AKP’nin yavuz hırsız misali başörtüsü üzerinden kendine bir mağduriyet üretmeye çalıştığı, başörtüsü denilince akla Kavakçı’ların geldiği şu günlerde muhalefeti başörtüsü üzerinden eleştirmek yersiz, zamansız gelebilir. Ne var ki AKP’nin istismar hamleleri, başörtü meselesinin hallolduğu, mazide kaldığı anlamına gelmiyor. Ve bu husustaki inkarcı ya da azımsayıcı tavır AKP’nin ve ondan miyop bölünmeyle türemiş partilerin değirmenine su taşıyor.
Aforizmatik bitirelim: Mesele başörtüsüne karışmamak değil, başörtüsüyle karışmak.
[1] https://interaktif.konda.com.tr/turkiye-100-kisi-olsaydi. Araştırmanın örneklem yöntemini incelemedim. Konda’nın sektördeki güvenilirliğine binaen istatistiklerin Türkiye genelini (ufak sapma paylarıyla) yansıttığını varsayıyorum.
[2] 27. dönem HDP milletvekillerinden Leyla Güven’in vekilliği düşürüldü ve kendisi 22 küsur sene hapse mahkum edildi.
[3] Siyasette cinsiyet ayrımcılığı bağlamında Akşener’e değinmişken Yıldırım Türker’in bizzat “Meral Abla” üzerinden kimlik siyaseti fetişizminin sakıncalarına dair yaptığı şu ikazı dikkate almak gerek: “İktidarın bizzat kendisini sorgulamadan kadını desteklemek, kadını ülküleştirmek beni ürpertiyor. Çünkü iktidarın kendi cinsiyeti var. Orada ne erkek, erkek; ne de kadın, kadın.”
[4] AKP’nin 50 kadın milletvekilinin 26’sı başörtülü.
[5] Örtünen kadınlar yetişkin kadın nüfusunun %59’u, kadınlar da toplam nüfusun yarısı olduğu için.
[6] https://twitter.com/tv5televizyonu/status/1491110958550319105?t=9LoGDnGk0fPpsKHa5MU_Hw&s=09