2023 Seçimleri: Mağluptur Bu Yolda Mağlup
Kenan Erçel

Gökkubbenin altında 2023 seçimlerine dair edilmedik kelam kaldı mı…bilmiyorum ama en azından birkaçının özgün olduğu temennisiyle şu tespitleri paylaşmak isterim:

1) Kılıçdaroğlu’nun 2023 seçim performansı, 2017 Adalet Yürüşü performansına çok benziyordu: Erdemli, sebatkâr, cüretkâr ama netice itibariyle, TC’de demokrasi varmış ilüzyonuna hizmet etmekten öteye pek gidemeyen bir çaba. Sahi, ne hedeflenmişti o uzuuun yürüyüşten? Ve nasıl olmuştu da olağanüstü hal koşullarında böyle bir “meydan okuyuşa” izin verilmiş, günlerce süren maraton iktidarın ve yandaşlarının neredeyse hiçbir müdahalesine uğramadan tamamlanmıştı? Kuşkusuz, seçimler Adalet Yürüyüşü’nden çok daha meşakkatliydi; iktidar muhtelif çirkeflikler yaptı ama sonuçta, “otoriter”in önündeki “rekabetçi” sıfatını meşrulaştırdığıyla kaldı Bay Kemal liderliğindeki ittifak. O kadar atıp tutmadan, pandemiden, ekonomik krizden, depremden sonra bir arpa boyu yol gidilip yine %48 duvarına toslandı.

2) “Demokrasi ilüzyonuna hizmet etmek” biraz komplo teorisi kokuyor olabilir. O yüzden bu tabirden, Levent Gültekin-vari bir senaryo kastedilmediğini not düşelim. Yaklaşan Kasırga kitabında Gültekin, muhalif kesimi heveslendirip sonra onlara saç baş yolduran zincirleme hezimetlerin, bir türlü adlandır(a)madığı derin odaklar tarafından tezgâhlandığını iddia ediyor. Örneğin, Erdoğan’ın iktidarını bir dönem daha uzatmak maksadıyla Kılıçdaroğlu’nun adaylığının seçimlerden 3 sene önce karara bağlandığını savunuyor. Kendisine katılmamakla birlikte muhalefetin sergilediği basiretsizlikler karşısında Gültekin’in komplo anlatısının cazibesini anlamıyor değilim. 

3) Nitekim seçim gecesi fiyaskosu komploculuk için biçilmiş kaftandı. Anlaşılan 2018 seçimlerinden hiç ders çıkarılmamış, bu denli hayatî bir seçimde Onursal Adıgüzel’e nedense ikinci bir şans tanınmış, sayısını tam bilemediğimiz binlerce sandıktan ıslak imzalı tutanak alınamamış, muhalif seçmen saatlerce ekrana yapışıp deja-vu yaşadıklarıyla kalmıştı. 2023 seçim gecesinin 2018 seçim gecesinden tek farkı “Adam kazandı” yerine “Adam ikinci tura kaldı” beyanatıydı. Alenen dillendiremeseler de epeyi bir Millet İttifakı taraftarı Muharrem İnce’nin günahını aldıklarını düşünmüş olsalar gerek 14 Mayıs gecesi. 

4) Halbuki seçimler öncesi Millet İttifakı cephesi “herşey kontrol altında, endişeye mahal yok” havası estiriyordu. Bir ara “Erdoğan neden bu kadar sakin?” tartışması döndü; oysaki asıl soru “Millet İttifakı nasıl bu kadar soğukkanlı?” olmalıydı. Bir yandan bunun bir kader seçimi, köprüden önceki son çıkış olduğu vaaz ediliyor, öte yandan anketlerin de gazıyla “siz oyunuzu kullanın, gerisini bize bırakın” telkini yapılıyordu. Sosyal medyada paylaşılan anektodlardan anlaşılıyor ki motivasyonu çok kuvvetli bir seçmen tabanı yeterince örgütlenip seferber edilememiş, muazzam bir enerji heba edilmişti. Ve kabul edelim, bu tür endişeleri dile getirmeye kalkanlar kötümserlik yaymakla itham ediliyorlardı o günlerde.

5) Seçimin önemi ile Altılı Masa’nın halet-i ruhiyesi arasındaki uyuşmazlık seçim sonrasında da devam etti. İlhan Üzgel bu “dissonance”ı özlü bir biçimde şöyle tarif ediyor:

“CHP liderliği kaç seçimdir bir dava, bir fikir mücadelesi veren, kendisini buna adamış, inanmış insanlar gibi değil işini yapan, her mağlubiyet sonrası “bir sonraki maça bakalım” dercesine, son derece sakin, yerinden memnun profesyonel siyasetçi görüntüsü veriyor. Seçmenin hayal kırıklığının, yıkım, kızgınlık ve öfkesinin izlerini onlarda göremiyoruz.” [1]

Kahrolmayı geçtik, HDP hariç hiçbiri özeleştiriye bile yeltenmiyor.[2] Aksine, “galiptir bu yolda mağlup” diye alkışlanmayı bekliyorlar.

6) Halbuki Cumhur İttifakı’nın, takdiri milletin iradesine bırakmayacağı, oy çalmak için her türlü yaratıcı yöntemi deneyeceği ilkokul çağındaki çocukların bile malumuyken bırakın bu usulsüzlüklerin önünü almayı, onların sonuca tesir edecek çapta olup olmadığına dair kesin ve ortak bir açıklama bile yapamadı, muhalefet önderleri. Muhalif cenahta yer aldıkları halde oy çalma iddialarının muhalefetin başarısızlığını örtbas etmek için abartıldığını söyleyenler de vardı, binbir hile hurdayla hem meclis hem Cumhurbaşkanlığı yarışının Cumhur İttifakı lehine çevrildiğini savunanlar da. Gerçek belki bu iki uç arasında bir yerlerdedir ama seçimlere dair bu en can alıcı husus 2017 referandumu ve 2018 seçimlerindeki gibi bir muamma olarak kalacak ve yine atı alan çoktan Üsküdar’ı geçmiş olacak.

7) 15 Mayıs 2023 sabahı idrak ettiğimiz gerçeklerden biri de muhalefetin 2019 yerel seçimlerinden, özellikle de İstanbul zaferinden yanlış sonuçlar çıkardığıydı. İstanbul’un çeyrek asır sonra AKP’den geri alınması muhalefete çok ihtiyaç duyduğu bir moral desteği sağlamıştı ama iyimserlik zamanla özgüven patlamasına evrildi. Öyle ki o zaferin mimarlarından Ateş İlyas Başsoy 2023 seçimlerinin hemen arifiesinde yayımlanan bir köşe yazısında[3] Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı’nı kazanmasının mucize olacağını muştulayabiliyordu. Ne var ki Istanbul’da Canan Kaftancıoğlu liderliğinde yürütülen takdire şayan örgütlenmenin ülke sathına yayılması çok güçtü; seçimden seçime olacak iş değildi. Zira “muhalefet −HDP dışında− AKP’nin oy depolarına giremiyor. Yoksul halkın mahallelerine, köylerine ulaşamıyor.”[4] Neticede “İstanbul’u alan, Türkiye’yi alır” tezi 2023’te yanlışlanmış oldu −ki o tezin sahibi Erdoğan’ın bundan bir şikayeti olmasa gerek.

8) Sedat Peker seçimler öncesi için verdiği namus sözünü tutamadı ama bayrağı ondan Muhammed Yakut ve Ali Yeşildağ devraldı. Özellikle Yeşildağ, tam da Peker’in vadettigi türden doğrudan Erdoğan ve ailesini hedef alan ifşalarda bulundu. Kısmen Peker’in tanınırlığı ve karizmasına sahip olmadıklarından, kısmen popülist rejimlerde liderler yolsuzluk iddialarına karşı şerbetli olduklarından, kısmen de medyanın dizginlerini AKP tuttuğu için, bu videolar kayda değer bir yankı bulmadı. Belli ki bu saatten sonra Cumhur İttifakı’nı sarsabilecek bir ifşaat yok. Memlekette aleni o kadar suç, yolsuzluk, beceriksizlik var ki tolerans eşiği −ya da sansasyon çıtası− çok ama çok yüksek.

9) Ağırlıklı olarak muhalefetin Millet İttifakı kanadına yüklendik, kısaca Emek ve Özgürlük İttifakı’na da değinelim. Ve yabancılaşmak için durumu şöyle özetleyelim. A partisi bünyesinde meclise giren 3 milletvekili, dördüncü bir milletvekili ile birleşip B partisini kurarlar. Bir sonraki seçimlerde baraja takılmamak için A partisi ile İttifak yaparlar ama ortak listeye yanaşmazlar. Bu durumda, B partisinin, her iki seçimde onun sayesinde meclise girdiği A partisine yaptığına ne denir? Vefasızlık? Bencillik? Sol hizipleşme refleksi? TİP’liler, çok detaylı hesapladık, İttifak’ın milletvekili sayısını ençoklayacak, YSP adaylarına zarar vermeyecek bir strateji güttük diye gerekçelendirdiler ayrı listeyi. Velev ki artimetik doğru −ki seçim sonuçları pek öyle göstermiyor− ilkelerin hiç mi kıymeti yok? Dayanışma, kardeşlik söyleminden realpolitik’e bu denli hızlı çark ediş TİP adına en hafifinden talihsiz bir hamleydi. 

10.) On olsun, yuvarlak olsun; Bay Kemal’le başladık, onunla bitirelim. Kılıçdaroğlu’nun en önemli özelliklerinden birisi kendisini mevki, makam hırsından azade, tevazu abidesi bir şahsiyet olarak pazarlama becerisi. Ve fakat aynı Kılıçdaroğlu, 2018’de adaylara sadece 2 aylık bir kampanya süresi tanınmışken ihaleyi İnce’ye yıkacak kadar kurt bir siyasetçi. İmamoğlu’nun davasında kararın açıklanacağı gün Almanya’ya gidecek tıynette bir siyasetçi. 2023 seçimlerindeki ağır yenilgiye rağmen muhtemelen yerel seçimlere kadar ve belki de daha uzun süre koltuğunu bırakmayacak kurnazlıkta bir siyasetçi. Ve hakkını teslim edelim, son seçimlerde Sevan Nişanyan’a bile “oy kullanabilseydim Bay Kemal’e verirdim” dedirtecek denli ikna edici bir siyasetçi.

Kılıçdaroğlu’na yönelik yukarıdaki eleştirilerin sırf seçim yenilgisi sonrası geriye dönük bir perspektiften yapılmadığını göstermek adına 2022 Aralık’ından şu naçizane Twitter paylaşımımla sonlandırayım: “Kılıçdaroğlu aday olup kaybederse ne vadediyor? Kazanınca değil, kaybedince ne yapacak onu söylesin önce”.


[1] https://kisadalga.net/yazar/kaybetmenin-siyaseti_70091

[2] Gerçi CHP MYK’sı topluca istifa etti ama bu daha ziyade zevahiri kurtarmaya yönelik bir jest gibi duruyor.

[3] https://www.birgun.net/makale/14-mayista-bir-mucize-gerceklesecek-mi-435317

[4] https://www.diken.com.tr/hep-kaybediyorsan-belki-de-yanlis-oyunu-oynuyorsundur/