İntihar etmeden önce maruz kaldığı eziyeti, aşağılanmayı, adalet arayışıyla yaptığı müracaatların hiçbirine cevap alamayışını anlatan bir veda videosu çeken THY çalışanını izlediniz mi? Bir ay kadar önce. “Ben canımdan vazgeçtim, yapacak bir şey yok,” diye bağlıyordu anlatımını. Sonra, kendi hayatına son verdi. “Yapacak bir şey yok”un dönüşsüz uç noktası. Bütün yapabilmeleri bitiren bir “yapacak bir şey yok…”
***
Son zamanlarda, -üç yıldır, beş yıldır…?- “Yapacak bir şey yok” lâfını ne kadar fazla duyuyoruz. Bir kötü durumdan, bir sorundan bahsederken… Bir kalıp olarak, çaresizliğin edatına dönüşmüş.
Ekşi Sözlük’te “Yapacak bir şey yok” sayfası, askerliği özetleyen bir deyiş olarak açılıyor. Askerliğin akıl-mantık ve itiraz işlemez kurallarına uymanın mecburiliğini anlatmak üzere.
“Yapacak bir şey yok,” bir tevekkül ve teslimiyet sözü. Ne yapılabileceğini düşünmekten alıkoyan, hatta caydıran bir işlevi var. Yapacak bir şey olmadığına dair bir teyitleşmenin mantra’sı gibi. Beraberce eylemsizliğe ant içer gibi. Belki, yapacak başka bir şey olabilir; ona da kapıyı kapar gibi. “Öğrenilmiş çaresizlik” diye bir duygu durumu varsa, “Yapacak bir şey yok,” onun öğretim teknolojisinin bir aracı. Çaresizliğin çoğalttığı, çaresizliği çoğaltan bir kalıp.
***
Ekrem İmamoğlu’nun bu sözü hayli sık kullandığına dikkat ettiniz mi? Onun kullanımında, “Yapacak bir şey yok,” başka bir meyle giriyor. Teslimiyetten, eylemsizlik ‘angajmanının’ ifadesi olmaktan uzaklaşıyor, aksine, adeta eylem iradesini bileyen bir deyime benziyor.
Birkaç örnek… Mesela, 15 Mart 2019’daki bir konuşması. Çocuklara ‘hizmet götürmenin’ karşılık bulduğunu, onların mutluluğunun ve teşekkürlerinin de kendisini sevindirdiğini anlatırken, sözü “Artık yapacak bir şey yok,” diye bağlamış; şehirde kadınların ve çocukların mutlu olmasını sağlamak için çalışmaya önem vereceğini söylemiş. – “Yapacak bir şey yok,” yapmaya mecbur olmanın, yapmanın kaçınılmazlığının işareti, ‘edatı,’ burada.
Mesela yine 2019’un Haziran’ında Ordu’da havaalanının VIP salonuna girmesinin valinin talimatıyla engellenmesini protesto ederken, “Yapacak bir şey yok”u, “Biz gider her kapıdan gireriz”e bağlamış. – Yani yine yapacağını yapacak!
Mesela son seçimler öncesinde 15 Nisan’da yaptığı Samsun mitinginde demiş ki: “Oylara millet sahip çıkıyor yapacak bir şey yok.” - Burada “yapacak bir şey yok”un anlamı, “bir şey yapamazlar”a, “gönlünüz rahat olsun”a bükülüyor.
(Seçimler öncesindeki Erzurum linç saldırısından sonra, veya 18 Mart 2021’de Çanakkale törenlerinde gazi yakını olduğu söylenen birinin kendisine bağırıp çağırmasından sonra, bu provokasyonları yapanların önyargılarına veya koşullandırılmışlıklarına dair “yapacak bir şey yok”ları var bir de. Bu da, “eller ne derse desin, biz işimize bakalım” mealinde…)
Yapma iradesini, yapacağını, üstelik ‘illâ ki’ yapacağını, bunun zıddı olan sözle, “yapacak bir şey yok”la ifade etmekte, Karadenizli tersliğinin payı olabilir mi? Ama hayır, İmamoğlu’nun itiyat ettiği bu kullanım, ona özgü değil. “Yapacak bir şey yok”un bir paradoksa dönüştürülmesine başkalarında da rastlıyoruz. Çaresizlik ivmesini tersine, çare bulma kararlılığına çevirir gibi; eylemsizlik mantrasından eylem düsturu çıkarır gibi.
Herhalde bu paradoksun doğmasında, günlük dildeki “Yapacak bir şey yok” enflasyonunun etkisi olmalı… Bu enflasyonu besleyen çaresizlik, ümitsizlik ‘birikiminin’ etkisi olmalı… Çaresizliği, ümitsizliği bir kesinlik olarak mühürleyen lâf, alelıtlak bir kesinlik ibaresine dönüşüyor, İmamoğlu ‘stilinde.’
***
2007 yılında bugün (12 Temmuz) kaybettiğimiz Ulus Baker, “Yapacak bir şey yok”un paradoksunu daha evvelde kurmuştu. Her gün tespih ettiği, edatlaştırdığı sözlerdendi bu. Bir kötülüğü, bir saçmalığı, bir rezilliği, bir budalalığı, “Yapacak bir şey yok”la bir kenara koyuverirdi. Hoşgörüye benzeyen, bazen sanki mahçubiyete de (mahcup olması gereken adına duyulan bir mahçubiyet) benzeyen bir yumuşaklıkla gülümseyerek, geçiştirircesine. Oraya takılmayalım, dercesine.
Can Gündüz, 2008’deki ilk Ulus Baker Buluşması’nda anlatmıştı bunu: “Ulus bir Beckett karakteri gibi bu lafı her tekrar ettiğinde, söz konusu olan aynıyı yeniden üreten bir atalet hali değil, yeninin imkanlarını araştıran bir süredurum halidir. Diğer bir deyişle, “yeni”yi üretmek adına yapmak zorunda olduğumuzu yapmaktan başka yapacak bir şey yoktur. Atıl binalar, kentler, toplumlar imhalarını beklerler, yapacak bir şeyi olmayanlar ise boş durmaz, bir takım tuhaf kazılar yaparlar. Bu kazılar halka açıktır, dileyen katılır.”[1]
Ulus Baker’in “Yapacak bir şey yok”u, bir sebat sözüydü. ‘Biz kendi yapabileceğimize bakalım’ sebatkârlığı. “Ne gelir elimizden insan olmaktan başka” imanı…
Yapacak bir şey yok…