Dünyanın bir tuhaf dünya haline geldiğini sık sık yazıyoruz. “Tuhaf”, ama sevimli bir şekilde tuhaf da değil. Hep böyle midir? Gençliğimde, zaman aktıkça dünyada işlerin daha iyi yürüyeceğine inanırdım. Şimdi bunun tersine inanmak durumundayım. Yaşlandıkça karamsarlaşmanın örneği mi bu, yoksa sahiden böyle mi oluyor?
Putin’den Kim’e, Bolsonaro’dan Maduro’ya, Afrika’nın halipürmelali, içler acısı. Bir zamanlar “sosyalist” dediğimiz ülkeler, Macaristan, Polonya, ötekiler onlardan iyi değil.
Ama “ileri toplumlar” diye tanıyageldiğimiz ülkelere bakıyoruz. Onların gidişi daha iyi mi? Avrupa ülkelerinde, Fransa ve İtalya’da, Almanya’da, daha küçük olanlarda görülen gelişmeler insanın yüzünü güldürüyor mu? Ne gezer!
Bu saydıklarımın üstüne “Amerika” diyelim. Bir dönem yönetimini gördüğümüz Donald Trump. Gördüğümüz o Trump gene aday ve kazanma şansı epey yüksek gibi duruyor. Olacak şey mi?
Biden’ın adaylığını geri alması bir umut yarattı. Ama en fazla söyleyebileceğimiz, “bir umut yarattı.” Bundan öteye geçen bir şey iddia edemeyiz.
Aslında Biden’ın durumu da sanki bir şeyler açıklıyor. Evet, yaşı ilerlemiş, zihni yetileri zayıflamış, bir gün düşüyor, derken bir başka gün boşlukla el sıkışıyor; bildiğimiz durumlar...
Ama Biden birçok olumlu ve aynı zamanda önemli işler başardı. Büyük ölçüde Trump sayesinde bunlar unutuldu. Unutulmayanları da Trump’ın yaptığı inancı yaygın. Bu bellek zayıflığı da koskoca Amerikan toplumunun nasıl olup da Donald Trump gibi bir popülistin manipülasyonlarına kanabildiğini gösteriyor.
Britanya gibi siyasi deneyim ve bilgi birikimi kesinlikle hafife alınamayacak bir toplumun Boris Johnson’a ciddi bir adammış gibi davrandığı bir dünyada Trump’ın ciddiye alınmasına da şaşmamalıyız herhalde.
Biden düştü kalktı, sonunda adaylıktan çekildi. Yani gene bir sağduyu gereğine uydu. Gene “koskoca Amerikan toplumu” diyeceğim, “koskoca Demokrat Parti”, acınası durumlara düşen adayını çekilme konusunda ikna etme ve yerine kazanabilir bir aday bulma işini yapamaması çok şaşırtıcı değil mi?
Şimdi aday Kamala Harris. Nasıl görünüyor Kamala Harris’in seçim şansı?
Bir kere Biden’a kıyasla yükseldiği anlaşılıyor; böyle bir gelişme olduğunu o zamandan beri yapılan anketlerde de görebiliyoruz. Ama bu aday değişikliğinin suikast girişimi atlatmış Trump’ı geride bırakmaya yetip yetmeyeceği konusunda bir kesinlik yok. Gene anketler Harris’in popülaritesinin zaman içinde yükseliş gösterdiğini söylüyor. Umarım doğrudur bu saptamalar.
Kamala Harris adaylığı yeni kabullendiği sıralarda çok şanslı görünmüyordu. Bu, Biden’la birlikte Başkan Yardımcısı seçilmesinden beri geçerli bir durum. Harris seçildikten sonra kendini çok fazla öne çıkarmaktan kaçındı. Sınırlı sayıda sorunla ilgilenmeyi seçerek geri kalanlara kendini bağlamadı. Burada bir yanlış taktik rol oynamış olabilir, çünkü Kamala Harris’in önemli özellikleri vardı: Ondan önce, Amerikan tarihi boyunca, kadın başkan yardımcısı seçilmemişti. Yalnız o değil: beyaz ırktan olmayan bir başkan yardımcısı da görülmemişt. Dolayısıyla Kamala Harris merak ediliyordu; merakı giderecek şekilde de davranmıyordu.
Bugünlerde Kamala hakkında konuşulan şeylerden biri, güler yüzü. Demek başkanlık seçimi ortamına girince kendini böyle bir imgeyle tanıtmaya karar vermiş. Evet, güler yüz birçok davranışa göre insanın kendini sevimli göstermesi bakımından daha etkili bir tavır.
Amerikan toplumu siyah başkan seçmekte de acele etmemişti. Sonunda Obama bu tavrı sona erdirdi ama bu gecikmiş tarihte dahi onun seçiminden hiç hoşnut kalmayanlar olmuştu. Yaklaşan seçim toplumun bir dizi tercihle yüzyüze geldiğini gösteriyor. Donald Trump benzerlerinin arasında türünün epey abartılı bir örneği olarak kendini gösteriyor. “Abartılı” olabilir ama hiç bilinmeyen bir tür de değil. Reagan’la ortaklıkları (sloganlarına kadar uzanan) tesbit olunabilir. George Bush’u bilince Trump o kadar şaşırtıcı bir fenomen olmaktan çıkıyor. Nixon’la da benzerlikler, ortaklıklar saptanabilir. Özellikle Cumhuriyetçi Parti bu tür başkan adayları ya da başkanlar “tedarik” etmekte hiç ayak sürümüyor.
Kamala Harris’in daha değişik ve ilginç bir karakter olarak ortaya çıkacağını tahmin ediyorum. Tabii Amerikan toplumunun yapılanması düşünüldüğünde Harris’in kendi kişilik özelliklerinden önce temsil ettiği kesim ağır basıyor. Yani, yukarıda söylediğim, siyah ve kadın. Onu seçerse Amerikan toplumu kendi geleceği hakkında farklı bir tercihte bulunmuş olacak.
Amerika için önemli bir an; ama Amerika’nın dünyada tuttuğu yer düşünülürse, hepimiz için bir önem taşıyor.