Demokrasimizin Kürt Sorunu
Murat Belge

AKP zayıflıyor. Bu herhalde doğru bir tesbit. Pek çok anket şirketinin yaptığı anketlerden çıkan sonuç bunu gösteriyor. CHP’nin “birinci parti” mertebesine tırmandığı da herhalde doğru. Ama siyaset bu. Ne olacağı belli olmaz. Oylar bir öyle, bir böyle dağılabilir. Üstelik, AKP’nin zayıflaması sandığımız kadar kesin veya sandığımız kadar ”bitirici” olmayabilir. Sonuna kadar asılacaklarından şüphemiz yok. Hani, geçen seçimde, “fotomontaj oyunu” hikayesi vardı. Etkili olduğu söyleniyor. Bu numarayı yutacak kadar saf bir seçmen kitlesi varsa her şey olur, diyesim geliyor.

Yani, uzun lafın kısası, hayat hiçbir zaman “kolay değil”.

Şimdiye kadar birkaç kere yazdığım gibi, çok-partili düzene geçtiğimizden beri “periyodik” askeri darbelere uğradık. Arızalarla ilerleyen “demokrasi”miz kesintiye uğradı. Bu darbelerde egemen olan ideolojiye baktığımızda karşımıza “Jakoben” dediğimiz fenomen çıkar. Zaten kullanılan aracın “darbe” olmasının nedeni de budur: yani “sivil” iktidarın gidişinden mutlu olmayanların bir seçim kazanma ihtimalleri olmayan bir azınlık olmalarıdır. Onlar, bir türlü doğru seçim yapamayan yurttaş kitlesinin yanlışını düzeltirler!

Hayat böyle giderken pek de beklemediğimiz bir şey oldu ve belirli bir ideoloji içinde hareket eden bir kitle partisi seçimi kazandı. Ne var ki bu “demokrasi” getirmedi; bir tür “parlamenter” diktatörlüğe yol açtı. Şimdiye kadarki performansıyla da, “Jakoben” diktatörlükten beşbeter olabileceğini gösterdi. Halen göstermekte.

Anketler, olaylar Halk Partisi’nin muhalefet kesiminde en güçlü parti olduğunu gösteriyor. Olsun, Halk Partisi en güçlü parti olsun. Ama AKP-MHP blokuna karşı bir demokratik cephenin ortak çabalarıyla demokrasinin yolunu açması bana önemli görünüyor. Bu cephede özellikle DEM önemli görünüyor, çünkü Türkiye’nin sağlam bir demokrasi kurması birçok (genellikle tarihten gelme) sorunla başarılı bir şekilde uğraşması sonucu mümkün olabilecek; ama bu sorunlar arasında Kürt sorununun ayrı, özel bir yeri var. Kürt sorununu herkesi mutlu eden bir barışa ulaştırmadan Türkiye’de demokrasinin kurulduğunu söyleyemeyiz.

Ancak, iktidar bloku da savunma hattını burada kurmuş. Bütün o “beka” edebiyatı bunun için. CHP’yi DEM’in yanına sürmek iktidarın da stratejisi.

DEM’in “terörist olduğunu, CHP’nin de ona yardakçılık ettiğini Türkiye toplumuna kabul ettirmek ne kadar kolay/zordur, çok kesin bir şey söylememe imkân yok. Ama bundan CHP’nin çekindiğini görüyorum ya da hissediyorum.

Böyle olmasının haklı nedenleri olabilir. Bu gibi sorunlar karşısında seçmenin net ve kararlı bir duruş sergileyeceğinin bir garantisi var mı? CHP’nin toplumu bu AKP yıkımından kurtarmasını bekliyoruz. Bunun için tam tekmil bir demokrasi programıyla ortaya çıkmasını istiyoruz. Varolan koşullarda, bu ikisini birden başarmanın önünde birtakım engeller olabilir mi?

CHP’de şimdiki yönetimin bu konuda daha “yürekli” davrandığını düşünüyorum. Ancak, “daha”, mutlaka “gereği kadar” anlamına gelmeyebilir. CHP’nin bu konuda daha SHP zamanlarından “sabıka”sı var üstelik.

Yukarıda söylediğim gibi, Kürt sorununu bütün tarafları rahatlatacak bir şekilde çözemediğimiz sürece bu ülkede gerçek anlamda demokrasiye erişemeyiz. Bu çerçevede, içinde Kürt siyasetini temsil eden bir parti bulunmayan bir demokrasi cephesinin de eksik kalacağını düşünüyorum. Kimseye “Şöyle yapın, böyle yapın” diye akıl öğretmeye kalkışacak değilim. Gene de, bir uyarıda bulunmadan edemedim.