Devlet Aklı
Tanıl Bora

Dillerde hep onun adı: Devlet Aklı...

MHP lideri Devlet Bahçeli'nin, Abdullah Öcalan'ın Meclis'e gelip örgütüne hitap ederek 'işi bitirmesi' çağrısının uyandırdığı şaşkınlığı yatıştırmak, bu beklenmedik çıkışın sırrını açıklamak için başvurulan mefhum, bu: Devlet Aklı. Kürt meselesinde hiçbir şey olmasa bir şeyler olması ihtimalinin en -hatta yegâne- güvenilir dayanağı olarak, Devlet Aklı'na referans veriliyor.

***

Devlet Aklı kavramı, Fransızca Raison d'État terimine dayanıyor. İç politikaya da uygulanmakla birlikte fiilen daha çok dış politikada kullanılan bir kavram. Hükümetlerin tercihlerinin ve gündeliğin üzerindeki, uzun vadeli temel siyasal tercihleri anlatıyor. Serinkanlılığı, sağduyuyu, basireti, feraseti imâ ediyor; devlet çıkarıyla beraber, rasyonelliği vurguluyor.

Raison de l'État/Devlet Aklı, çok zaman, Osmanlıcadaki hikmet-i hükümet kavramıyla karşılanıyor. Büsbütün bambaşka olmamakla beraber, arada bir fark var. Hükümet ile devlet arasındaki ayrım, modern-öncesi zamanda görece önemsiz sayılabilir; farkın anahtar kelimesi: Hikmet'tir. Hikmet, herkesin akledemeyeceği, izahı kolay olmayan, hatta bazen kelimelere dökülemeyecek bir müktesebatı anlatır; bilgelik bilgisini anlatır. Hikmete, akıl sır ermez - en azından, herkesin aklı ermez. Hikmet, bazen de sırrîdir. Devlet Aklı'nın yerli-ve-millî sureti olan, "Türk devlet geleneği" burcundaki hikmet-i hükümet, Kemal Tahirce söylersek, çok zaman fanilere "Bunlar nasıl bir akıllardır? Bunlar şeytanın bile aklına gelmeyecek akıllardır!" dedirten, afallatan bir akıldır. Herkesçe anlaşılamayacak, 'yüksek' bir akıldır.[1]

Nitekim, bu Devlet Aklı söylemi, -artık bir kavramdan değil, bir ideolojik söylemden söz ediyoruz-, bir nevi derin devlet kutsiyetini, hatta derin devlet erotizmini besler. Bir yerlerde, devlet çıkarı adına, sıradan insanların sıradan zihinlerinin ermeyeceği yüksek menfaatleri gözeten devlet bilgelerinin varlığına inanmak, bu söylemi güdenlere kendini iyi hissettirir.

***

"Mensubu olduğum Oğuz soyunun sahip olduğu devlet geleneğini biliyorum," diyerek "Türk devlet geleneği"nin temsilini üstlenen Mümtaz'er Türköne, Devlet Aklı'nı şöyle tanımlıyor: "Hükümetin, siyasî çıkarları istikametinde bütün devlet erklerini seferber etmesine karşı duran daha esaslı ve kalıcı kuruma da devlet aklı veya refleksi denir."[2] Nitekim onun Türk devlet geleneğinin miladı olarak zikrettiği rivayet de, güç-şiddet kullanımını sınırlayarak göçebe-yağmacı "Oğuz Aklı"nı dönüştüren bir vak'aya dayanıyor. Buna göre, Tuğrul Bey, fethedilen Nişabur şehrinin yağmalanmasını önlemek üzere, Selçuklu devletinin kurucusu ağabeyi Çağrı Bey'in üzerine yürümüştür. Zira onun kafasında, "yüz yıl sonrasını da hesaba katan," "kan davası gütmeyen," kalıcı bir devlet fikri" vardır.

***

"Türk devlet geleneği"nin Osmanlı aşamasında Devlet Aklı'nın işleyişini görmek bakımından, 16./17. yüzyıl dönümü ve özellikle Celâlî isyanları tecrübesi tipiktir.[3] Devlet, eşkıyayı duruma göre bazen 'makul' ölçüde, bazen ibret vermek üzere gaddarca tepeler; bazen arka planını zayıflatmaya dönük önlemler veya tavizlerle sınırlandırır; bazen de eşkıyayı makam-mevki vererek 'içeriye çeker,' tatmin eder. Bu taktiklerin hiçbiri de kesin ve kalıcı değildir; makam verilerek taltif edilenin gün gelip yine kafası vurulabilir, kahrü perişanlığa düşürülen gün gelip affa uğrayabilir. "Türk devlet geleneği"nin özeti belki de o meşhur sözdedir: "Osmanlı'da oyun çoktur"!

***

"Batılı" Devlet Aklı ile hikmet-i hükümet arasında evet, bir fark var ama bu fark görelidir.

Devlet Aklı'nın kökünü, siyasal antropologların merceğinden, kadim ilk-devletlere kadar sürebiliriz. Yani, çıplak devlete kadar. Yani, asgarî güvenlik ve ganimet karşılığında koruma vaat ederek güçlenen, güçlenen, güçlenen devlet nüvesi... Devlet Aklı, nüvesi itibarıyla esasen 'kendini düşünen' bir akıldır. Kendi bekasını, kendi devamlılığını gözetir, kapasitesini ("devlet kapasitesi") artırmaya azmeder. Onun için, her yola gelir. Devlet Aklı, devlet egosudur.[4]

***

Türköne, Oğuz-Türk Devlet Aklının kurucu edimini nerede görüyordu: Devletin kendi gücünü ve şiddetini dizginlemesinde. (Ego'nun id'i, içgüdülerini dizginlemesi, diye mi teşbih etmeli!?) Devlet, güç topaklaşması olarak, yoğunlaşmış erk olarak, şiddet tekeli veya kutbu olarak, bünyesi itibarıyla kontrolsüz güç kullanmaya, keyfîliğe açıktır.

Modern devlet, "Aklıma mukayyet ol yarabbi" deyişindeki gibi, Devlet Aklına mukayyet olma süreci içinde gelişti. Modern devlet teorilerine bakarsak işin doğrusu, bizzat devlet 'içgüdüsüne' mukayyet olma sürecini Devlet Aklı'yla tanımlamaktır. (Devlet Aklı'nın izini kadim ilk-kök devlete kadar sürenlerin katılmayacağı bir görüş.)

Devlet Aklı'na mukayyet olmanın modern tarihsel biçimi, malûm, hukuk devletidir. Mithat Sancar'ın çalışmasının başlığı zaten bu misyonu tarif eder: "Devlet Aklı" Kıskacında Hukuk Devleti.

***

Son yıllarda, Carl Schmitt'in sosyal teoride kazandığı itibarda da gözleyebileceğimiz üzere Devlet Aklı, bütün dünyada, kıskaçlarından kurtuluyor. Zamanımız, aklını "terörle mücadele" ile bozmuş devletin, Güvenlik Devleti'nin zamanıdır. Neoliberal Şirket-Devlet’in zamanıdır. "Ganimet ve koruma hizmetine karşı tam itaat"e dayalı davranış kalıbının hüküm sürdüğü bir zamandır.[5] Belirsizlik rejiminin müesses hale geldiği; buna bağlı olarak aslında "müesses"in aşındığı, kurumkırım[6] sayesinde keyfîlik alanının gitgide genişlediği bir zamandır. Bir bakıma, beynelmilel Devlet Aklı'nın "Türk devlet geleneği"ne yakınsadığı bir zamandır! (Post-)modern Devlet Aklı’nın veçheleri, bunlardır.

***

Aklın yolu bir midir? Devlet Aklı'nın 'bile' - bir midir yolu? Kendini Siyasal Olan'ın haddi-hududu olarak koyan Devlet Aklı söylemi, bu soruları sormayı men eder. Devlet Aklı söylemi, siyaset-aşırı olduğu gibi, akıl-aşırı olma meylindedir.

Devlet Aklı’nın feraset kazanması veya yitik sayılan bir Devlet Aklı’nın geri dönmesi mi olmalı, özlenen? Aradığımız akıl; Akıl Sır Erdirilemez'in aklı değil, vatandaşların, insanların aklına güvenen akıldır - demokratik siyaset aklıdır.


[1] Nitekim Mithat Sancar, tam da bu nedenle, galat-ı meşhur bir karşılık haline gelmiş olmasına rağmen hikmet-i hükümet terimini kullanmayı tercih etmez. Mithat Sancar: "Devlet Aklı" Kıskacında Hukuk Devleti. İletişim Yayınları, İstanbul 2020 (9. baskı), s. 14-15.

[2] https://www.turkishpost.net/mumtazer-turkone-yazdi-i-devlet-akli-kimin-akli/

[3] Mustafa Akdağ'ın, William J. Griswold’un ve Karen Barkey'in kitapları tavsiye olunur.

[4] Söylemeye gerek yok; bu ego, hâkim sınıfların süper-egosunun belirlenimi altındadır.  Devletin göreli özerkliği meselesine ise, dalmayalım.

[5] Kai Lindemann: Çetelerin Siyaseti. Çev. Tanıl Bora. İletişim Yayınları, 2024 (2. baskı), s. 113-128.

[6] https://birikimdergisi.com/haftalik/11550/kurumkirim