ABD’ye Özgü Kavramlar Sözlüğü – “Yaşam Yanlısı, Tercih Yanlısı (Pro-Life, Pro-Choice)”
Kenan Erçel

ABD’li komedyen Nasim Pedrad’ın nüktedan saptamasıyla başlayalım: “Erkekler hamile kalabilseydi, kürtaj klinikleri Starbucks gibi olurdu – her sokakta ikişer, her havaalanında dörder tane.”

ABD’ye dair çok sıklıkla dile getirilmeyen ilginç olgulardan biri kürtajın[1]  bu ülkede epeyi kutuplaştırıcı bir mevzu olması. Geneli itibariyle muhafazakâr, Müslüman olan Türkiye gibi bir ülkede değil de bireysel özgürlükler diyarı, seküler ABD’de kürtajın bu denli tartışmalı bir mesele olması tuhaf bir durum.

Bu kamplaşmada kürtaj aleyhine saf tutmuş olanlar kendilerini kısaca “yaşam (life) yanlısı (pro)” olarak tanımlıyor; kürtaj hakkını savunan cenah ise “tercih (choice) yanlısı” diye. Bir önceki Sözlük maddesinde[2]  isimlendirmenin siyasetteki önemine ve bu alanda muhafazakârların daha cevval ve mahir olduğuna değinmiştik. Kürtaj meselesinde de bu üstünlüğü görüyoruz. Kürtaj karşıtları kendilerini (ceninin) yaşam(ın)dan yana konumlayarak rakiplerini dolaylı olarak ölümden, bebek katlinden yanaymış gibi resmediyor. Tabii, diğer örneklerde olduğu gibi burada da üstünlük önemli ölçüde riyakârlıktan kaynaklanıyor; zira yaşamın kutsallığı düsturundan hareketle kürtaja karşı olanların çoğu idamda beis görmüyor. Tanrının verdiği canı müstakbel anne alamıyor ama devlet alabiliyor. Ya da “bebek”ler ölmesin diye deli divane olanlar yoksul ailelere ve çocuklarına sağlanan sosyal yardımlar kesilirken gıkını çıkarmıyor, ABD’nin kapısını Suriyeli çocuklara açmasını istemiyor, vs.

Ve fakat yine de isimlendirme rekabetinde demokratların/solcuların, defansif, teknokratik bir dilden daha atak, popülist bir dile geçmeleri gerekliliği ortada. Muhafazakârların terminoloji konusundaki uyanıklıklarının bir diğer örneği “tercih” (choice) dilini kendi amaçlarına alet etmekte sergiledikleri hüner. Kürtaj konusunda yardım arayan kadınların, isimlerinin içinde “tercih” geçen kuruluşların kapılarını çaldıklarını bilen kürtaj karşıtları, ülkenin dört bir yanında açtıkları danışma merkezlerinin isimlerinde bu anahtar kelimeyi kullanarak ağlarına düşürdükleri kadınlara kürtajın sakıncalarına dair yalan yanlış binbir türlü telkinde bulunuyor (örn. kürtaj kansere yol açabilir). 

ABD’deki kürtaj mücadelesinde Yüksek Mahkeme’nin 1973’te “Roe v. Wade”[3]  davasına ilişkin verdiği karar bir dönüm noktası teşkil ediyor. 1969 yılında halihazır üç çocuğu olan Teksas’lı bir kadın, Norma L. McCorvey, dördüncü çocuğa hamile kalınca kürtaj yaptırmak istiyor ve fakat Teksas eyaleti yasaları tecavüz, ensest ve anne için hayatî tehlike söz konusu değilse buna izin vermediğinden McCorvey çocuğu doğurup evlatlık vermek zorunda kalıyor. Sonrasında yerel bir avukata başvurarak başlattığı yargı süreci birkaç sene zarfında ülkenin en üst mahkemesinde sonlanıyor. Yüksek Mahkeme, 7’ye 2 oyla Teksas eyaletinin davacının özel hayatını ihlal ettiğine karar veriyor ama devletin yeri geldiğinde kürtaj hakkına sınırlama getirebileceği şerhini düşüyor. İlk trimestrede kürtaj hakkını tamamen anneye bırakan karar, hamileliğin gerikalan evrelerinde gittikçe artan oranlarda devlete müdahale hakkı veriyor ve fetüsün anne bedeni dışında hayatını sürdürebileceği (viability) noktadan (24 ila 28 haftalık) itibaren “potansiyel yaşamı” korumak adına devlete kürtajı tamamen yasaklama yetkisi tanıyor. Dolayısıyla ABD Yüksek Mahkemesi’nin 1973 kararı, kadınların kendi bedenleri üzerinde söz sahibi olma mücadelesinde bir önceki döneme kıyasla önemli bir kazanım ama nihai bir zafer değil, kuşkusuz.

Ve belirtmek gerekir ki “Roe v. Wade” tersinemez bir kazanım değil. Yüksek Mahkeme yargıçlarının ideolojik kompozisyonu değiştikçe kararın feshedilme riski baki. Gerçi kamuoyu yoklamalarına göre[4] ABD’de 10 kişiden 7’si “Roe v. Wade” kararının muhafaza edilmesinden yana.

“Roe v. Wade” kararının en önemli etkilerinden biri kürtaj sebepli ölümlerde yaşanan azalma. ABD’de aile planlaması konusunda faaliyet gösteren en önemli kurumlardan Planned Parenthood’un (Planlı Ebeveynlik) paylaştığı rakamlara göre[5]1965 yılındaki hamilelik ve doğum sırasındaki ölümlerin %17’si yasadışı kürtajdan kaynaklanıyordu. Yasal kürtaj imkânlarının çok sınırlı olduğu bir ortamda başvurulan gayri-sıhhi, tehlikeli yöntemler ölümcül olabiliyordu haliyle. 1973’teki karar sonrası yaygınlaşan yasal klinikler sayesinde günümüz ABD’sinde kürtaj sebepli ölüm vakaları çok ama çok istisnai bir hâl aldı.

Bu kaydadeğer olumlu sonuçlarına rağmen kadınların kürtaj hakkına yönelik taarruz tam gaz devam etmekte. 2017’de, “Kadınlar Yürüyüşü”nden[6]  iki gün sonra Trump, nazire yaparcasına, Obama’nın askıya almış olduğu “küresel susturma kuralı”nı (global gag rule)[7] tekrar yürürlüğe koydu. Demokrat Başkanların kaldırıp Cumhuriyetçilerin geri getirdiği bu kural gereğince ABD’den aile planlama yardımı alan yurtdışı kuruluşların kürtaj hizmeti ya da danışmanlığı vermesi yasak. Trump –ki kendisi yakın bir zaman öncesine kadar alenen tercih yanlısıydı– daha da ileri giderek bu uygulamayı şimdi ABD’ye getirip Planned Parenthood gibi kurumların aldıkları devlet yardımını kesme niyetinde. Gerek yurtdışında gerek yurtiçinde bu kürtaj karşıtı politikalar en çok yoksul kesimleri vuruyor.

İşin ironik yanı kürtaj karşıtları, çoğunlukla kürtajla mücadelede en etkili yöntem olan cinsel ilişki sırasında korunmaya da karşı. Doğum kontrol hapları ve prezervatiflerdense cinsel riyazet (abstinence) tavsiye eden bu zihniyet özellikle gençler arasında erken, planlanmamış hamileliğe çanak tutuyor. Kürtaj karşıtlığında bir başka (traji-)ironi, sözde yaşam yanlısı kimi fanatiklerin ABD’de 1982’den bu yana kliniklerde çalışan 11 kişiyi öldürmüş olması.[8] Bombalama, kundaklama, insan kaçırma vakalarını saymıyoruz bile.

Her ne kadar bu Sözlük ABD odaklı olsa da bu seferki başlığın İrlanda’daki tarihi kürtaj referandumuna tesadüf etmesi vesilesiyle bu hadiseye kısa tarafından da olsa değinmek şart. 25 Mayıs’ta yapılan referanduma kadar İrlanda’daki kürtaj koşulları 1973 öncesi ABD’sinden bile beterdi. Tecavüz, ensest ya da fetüste anormallik gibi durumlarda dahi yasak olan kürtaja sadece kadın için hayatî tehlike olduğunda izin veriliyordu. 2012 yılında diş hekimi bir kadının ısrarlı kürtaj taleplerinin reddedilmesi sonrasında enfeksiyon kapıp ölmesi İrlanda’da uzun zamandır süregiden kürtaj hakkı mücadelesine iyice ivme kazandırdı. “Bedava, güvenli ve yasal” sloganıyla kampanya yürüten kürtaj hakkı savunucuları anne ve bebeğe eşit haklar tanıyan anayasa maddesinin iptalini referanduma götürdüler. Sandığa gidenlerin üçte ikisinin anayasa değişikliği lehinde oy kullanmasıyla birlikte İrlandalı kadınlar “benim bedenim, benim tercihim” ilkesinin hayata geçirilmesinde önemli bir adım atmış, erkek egemenliğe geri adım attırmış oldular. 

 

“Kürtajı Derhal Durdurun” ve “Kürtaj Yasal Kalsın”


[1] Kürtaj, bıçakla kazıma şeklinde cerrahî müdahale anlamına gelen Fransızca “curetage”dan geliyor. Bakınız www.nisanyansozluk.com.

[2] Bu Sözlük’ün bir önceki maddesi için bkz.

[3] Davanın “Roe v. Wade” diye anılmasının sebebi davacının mahremiyetine hürmeten isminin gizli tutulması için ona anonim bir soyadı (Roe) verilmiş olması ve davada Teksas eyaletini temsil eden bölge başsavcısının soyadının Wade olması. “V.” ise “karşı” anlamına gelen Latince “versus”un kısaltması.

[4] www.pewresearch.org/fact-tank/2017/01/03/about-seven-in-ten-americans-oppose-overturning-roe-v-wade

[5] https://www.plannedparenthoodaction.org/issues/abortion/roe-v-wade

[6] Söz konusu tarihi yürüyüş üzerine bir yazı için bkz.

[7] Söz konusu kural “Mexico City Policy” olarak da biliniyor.

[8] https://en.wikipedia.org/wiki/Anti-abortion_violence#United_States