Türkiye’de “Animal House” (ya da daha yakın dönemde “22 Jump Street”, “Neighbors”) gibi komedi filmlerinden tanıdığımız bir mefhum “fraternity”: Üniversiteli erkek öğrencilerin üyesi oldukları, Yunan alfabesinden üçlü bir kombinasyon (örn. Beta Theta Pi) ile anılan ve o yüzden “Yunan Alemi” (Greek Life) diye de bilinen, kampüs dahili ya da civarında bir evi mesken edinmiş öğrenci cemiyeti. Söz konusu ev aynı zamanda bir yurt işlevi de görüyor ve bazen yukarıda bahsolunan filmleri aratmayacak çılgın partilerin adresi oluyor.
“Birader” ile aynı kökenden gelen “bhrather”den türeme bu kelime, üniversite harici erkeklere mahsus cemiyetleri de kapsıyor. Bunların arasında en ünlü ve en köklüsü Masonlar. Masonlar gibi üniversite “biraderlikler”i de üyeliğe ayrıcalıklı bir nitelik kazandırmak ve aidiyet duygusunu pekiştirmek için gizli bir misyon, tokalaşma tarzı, parola, vs. benimsiyor. Bu sırlar yeni üyelerle kabul töreni sonrası paylaşılıyor. Söz konusu törenlerin üniversite klüplerinde gerçekleşenleri çoğunlukla üye adaylarını aşağılayıcı ve onların bedensel sınırlarını zorlayıcı sınavlar içeriyor. Kampüste çırılçıplak dolaşmaktan yatağından geceyarısı kafasına torba geçirilip kaçırılmaya, bir dükkândan mal aşırmaya zorlanmaktan kızgın bir metalle dağlanmaya uzanan muhtelif yaratıcı yöntemle kararlılıkları sınanan üye namzetleri halihazır üye olanlara da eğlence malzemesi oluyor.[1] Bir araştırmaya göre bu klüplere üye olanların %73’ü “hazing” denilen bu nevi ritüellere maruz kalıyor.[2]
Bu sado-mazoşist geleneğin vazgeçilmez unsurlarından birisi alkol. Üye adaylarının muazzam miktarlarda alkol almaya zorlandıkları, huniyle bira içtikleri seremoniler nadiren de olsa ölümle sonuçlanabiliyor. ABD’de alkol tüketme yaş sınırı 21 olduğu için birçok gencin alkolle tanışması “fraternity”ler üzerinden oluyor. Bu klüpler, 21 yaş altındakilerin illegal bir şekilde alkole erişimini sağladıklarından öğrenciler için ayrı bir cazibe kazanıyor.
“Fraternity” denince akla gelen bir başka olguysa cinsel şiddet. Kampüslerde kadınlara yönelik cinsel şiddetin failleri “birader”lerden ibaret olmamakla birlikte mütecaviz şahsiyetlerin bir “fraternity”e mensup olmaları yüksek bir olasılık. Yine bir çalışmaya göre, “birader”lerin kampüsteki diğer erkeklere kıyasla bir tecavüz vakasına karışması 3 kat daha muhtemel. Sıklıkla başvurulan bir yöntem kadınların içkilerine geçici bilinç kaybı yaratan ilaç (“date rape drug”) katmak. Her “fraternity” üyesi Nuri Alço değil, kuşkusuz, ama Yale Üniversitesi Delta Kapa Epsilon biraderlerinin 2010 yılında bir kabul töreni sırasında kampüs ortasında attıkları şu slogan bazı “fraternity”lerde hakim olan testesterondan gözü dönmüş zihniyete tercüman oluyor: “Hayır, Evet demektir; Evet de anal!”[3]
Yale demişken…ABD’nin en üst hukuk merci olan Yüksek Mahkeme’nin (Supreme Court) yeni üyesi Brett Kavanaugh da Yale Üniversite’sindeki ikinci yılında (1986) yukarıda bahsolunan Delta Kapa Epsilon’a üye olmuştu. Eski ABD Başkanları baba ve oğul George Bush ile Gerald R. Ford’un da yolunun geçtiği bu “fraternity”deki kadın-düşmanlığı geleneğinin sürekliliğine manidar bir örnek, üyelerinin kadın iç çamaşırlarından yapılma bir bayrağı sergiledikleri 1985 tarihli bir fotoğraf.[4]
Kavanaugh’ın Yüksek Mahkeme Yargıcı adaylık sürecinin son düzlüğünde ortaya atılan cinsel istismar iddialarından bir tanesi kendisinin bu “fraternity”e üye olduğu üniversite yıllarından. Şikâyetçi kadının iddiasına göre yatakhanede gerçekleşen içkili bir parti ortamında Kavanaugh penisini çıkartıp müştekinin yüzüne doğrultmuş, o da Kavanaugh’ı iterken gayri-ihtiyari onun penisine dokunmak zorunda kalmıştı. Kavanaugh’a yönelik bir başka suçlamaysa onun lise yıllarından. Bir ev partisinde, iddiaya göre yine içkili olan 17 yaşındaki Kavanaugh yatağa attığı 15 yaşındaki bir kızı ağzını kapamak suretiyle ve bir erkek arkadaşının yardımıyla zaptetmeye çalışmıştı. İkinci suçlamayı yönelten Christine Blasey Ford, vakanın detaylarını Kavanaugh’un adaylığını değerlendiren Senato Yargı Komitesi önünde de dillendirdi. Ve fakat işin ucunda Yüksek Mahkeme’ye kendi siyasi çizgilerinden birinin —hem de ömür boyu—atanması olunca büyük çaplı protestolara rağmen Cumhuriyetçi senatörler suçlamaları kulak ardı edip neticede Kavanaugh’dan yana oy kullandılar. Bu arada, 100 kişilik ABD’de Senato’sunda 2018 Ekim’i itibariyle toplam 23 kadın senatör bulunduğunu, bunların 17’sinin Demokrat, 6’sinin Cumhuriyetçi olduğunu not düşelim. İşin traji-ironik yanı, yeni görevinin Kavanaugh’a, kadınların kendi bedenleri üzerinde söz sahibi olma mücadelesinin en önemli kazanımlarından biri olan kürtaj hakkını aşındırmak için altın bir fırsat vermiş olması.[5]
Yüzbinlercesi öğrenci, milyonlarcası mezun ülke genelinde hatırı sayılır sayıda üyesi olan “fraternity”lerin hepsini zan altında bırakmak hakkaniyetli olmaz. Ve fakat ortada “birkaç çürük elma” diye geçiştirilemeyecek denli çok fail var. Genel itibariyle bu cemiyetler öğrencilere hem üniversite yıllarında hem sonrasında bir dayanışma ağı sağlayarak gerek eğitimleri gerek kariyerleri açısından değerli fırsatlar sunabiliyor. Özellikle siyah öğrencilerin kurduğu ya da çok-kültürlü/etnisiteli bir yapıya sahip olan “biraderlik”lerde cinsel şiddete daha az rastlanıyor.[6] Ne var ki Delta Kapa Epsilon örneğindeki gibi, beyaz ve zengin erkek öğrencilerin “fraternity”leri kadınlar için epeyi tehlikeli bölgeler. Irksal ve sınıfsal bir elitizm ile birleşince iyice toksik bir alaşıma dönüşüyor cinsiyetçilik.[7]
Belirtmek gerekir ki “fraternity”lerin dişi muadili “sorority” cemiyetlerinde de taşkınlıklar gırla. İsimleri “kızkardeş”in Latincesi “soror”dan gelen “sorority” (“hemşirelik” mi desek?) klüplerindeki kadınlar, üye adaylarına çektirdikleri eziyetlerde erkeklerden pek geri kalmıyor; aşırı alkol tüketmeye zorlamak, sopa çekmek gibi pratikler oldukça yaygın. Dahası, kadınlar, diğer kadınların cinsel istismarına çanak tutabiliyor. Örneğin, bir “sorority”e üye olmak için adaylardan, aynı üniversitedeki 10 “fraternity”i ziyaret etmeleri ve bunu yaptıklarını kanıtlamak için vücutlarını imzalatmaları istenebiliyor. Bu son örnekteki gibi davranış biçimlerini erkek egemenliğinin kaleyi içten fethetmesi, yani, söz konusu tahakküm biçiminin harici bir zorlama olmaktan çıkıp kadınlar tarafından içsellestirilmesi, bir nevi Stockholm Sendromu olarak mı anlamlandırmak lazım acaba? Herhalükârda kadın öğrencilerin erkek öğrencilere cinsel şiddet uygulaması neredeyse hiç vaki değil.
“Me too” hareketi sayesinde kadınların kampüsler de dahil olmak üzere hayatın birçok alanında uğradıkları cinsel saldırılar daha bir görünürlük kazanmaya başladı. Bakalım bu görünürlük yeni Kavanaugh’ların yetişmesinin önünü almakta etkili olacak mı…
[1] https://studentaffairs.uncp.edu/fraternity-and-sorority-life/hazing-prevention/types-of-hazing/
[2] https://www.cnn.com/2018/08/25/health/hazing-dangers-fraternities-sororities/index.html
[3] https://www.salon.com/2010/10/15/yale_fraternity_pledges_chant_about_rape/
[4] https://thinkprogress.org/brett-kavanaugh-socialized-in-misogyny-2bd826d84ccf/
[5] http://www.birikimdergisi.com/haftalik/8933/abd-ye-ozgu-kavramlar-sozlugu-yasam-yanlisi-tercih-yanlisi-pro-life-pro-choice#.W8PM62hKg2w
[6] https://www.theguardian.com/commentisfree/2014/sep/24/rape-sexual-assault-ban-frats
[7] Richard Mosse adlı sanatçı 2007 yılında Delta Kapa Epsilon’u ziyaret edip en uzun süre bağıracak “birader”e bir fıçı bira vadettiği bir yarışma tertipler; ortaya “Fraternity” isimli bu kısa video çıkar: https://vimeo.com/2147805.
Oyunumsu bir etkinlik olsa da video elit biraderlerin halet-i ruhiyesine ayna tutuyor.