Siyasî Rant
Tanıl Bora

Son rastladığım siyasî rant demeci, İYİ Parti genel başkan yardımcısı Durmuş Yılmaz’a ait: Emlak Kalkınma Bankası’na itirazları olmadığını söylemiş ama buradan siyasî rant devşirilmemesi ikazında bulunmuş.

Siyasî rant lâfını, her cenahtan, namütenahi, işitebilirsiniz. 1 Aralık 2017’de Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanı’nın yakınlarının deniz aşırı banka hesaplarıyla ilgili iddiaları gündeme getiren Kemal Kılıçdaroğlu’nu “siyasî rant hevesine” kapılmakla itham etmiş. Bahçeli, 7 Ekim 2018’de, -bu yöndeki suçlamalara cevaben-, “aftan siyasî rant elde etmeyi düşünemeyiz” demiş. Akşener, 9 Ekim 2018’de Bahçeli’ye, “düne kadar ‘idam’ diyerek siyasî rant peşinde koşanlar, bugün aynı şeyi ‘af’ diyerek yapmaya çalışıyorlar” sözleriyle, bu suçlamayı yinelemiş. Eski başbakan Tansu Çiller’in, Haziran’da, Meral Akşener’e atıfla, “kimse benim üzerimden siyasî rant peşinde koşmasın” ikazında bulunduğunu hatırlıyoruz. 1 Ağustos 2018’de CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, Hakkari-Yüksekova’da bir anne ile bebeğinin hayatını kaybettiği saldırı üzerine CHP ve HDP’ye “‘Allah bu PKK’nın da ona destek verenlerin de belasını versin'’ diyecekler mi, diyemeyecekler mi?” mesajıyla çıkışan İçişleri Bakanı’na, “Bu eylemi yapan PKK’nın da, terörü destekleyenlerin de, bu cinayetten siyasî rant üretmeye çalışanların da Allah belasını versin” cevabını vermiş. 12 Ekim 2018’de Cumhurbaşkanı Erdoğan, “herkesin gözü önünde yaşanan bir hadiseyi (“ekonomiyle ilgili ufak bir dalgalanma” kastediliyor) siyasî rant devşirmek için eğip büken ana muhalefet”i suçlamış.

Yerel siyasette de, siyasî rant suçlamaları, gırla. Tek bir misal: 20 Eylül 2018’de, Adalet ve Kalkınma Partisi Gaziantep il başkanı, CHP Şehitkamil ilçe başkanını, belediyeyle ilgili bir ihale yolsuzluğu hakkındaki açıklamasını “yalan, iftiralarla dolu, kamuoyunu yanıltmaya ve siyasî rant elde etmeye yönelik” diye karalamış. 2018 Kasım’ında Karadeniz yerel medyasında yer alan “Birileri Samsun Trabzon gerginliğiyle siyasî rant peşinde koşuyor” türünden, ‘ortaya’ savrulan lâflara da rastlanabilir.

Kışın bastırmasıyla beraber, karla boranla selle ilgili “siyasî rant” ikazları, konunun müstakil bir alt başlığını teşkil etmiş. 1 Aralık’ta, Edirne Ziraat Odası Meclis Başkanı, “dünyanın en ileri teknolojisine sahip ülkelerin de başına bu tür doğal olaylar geldiğini” hatırlatıp, “doğal olaylardan özellikle kimse siyasî rant elde etmeye çalışmasın” demiş. 6 Aralık’ta, iktidar partisinin bir Bursa milletvekili, “doğal afetten siyasî rant devşirme anlayışını ben doğru bulmuyorum” diyerek, böyle şeylere yeltenenleri ayıplamış.

***

Rant, Latincesi rendere, reddere’den türetilmiş: “geri vermek” demek. Zaten, iktisadî bir terim olarak, toprağın ya da bir işe yatırılmış sermayenin düzenli geliri anlamına geliyor.[1] Yeni Türkçesi: Getirim – veya getiri. Sözlüklerde bir de mecazî anlam belirtiliyor: Tek seferlik yüksek kazanç. “Rant sağlama”nın sözlük tanımı: Bir mal ya da paranın, emek verilmeden sağladığı gelir.

Siyaset sözlüğünde, rantın sahih anlamı bu olmalı aslında: Siyasette emek vermeden,diyelim fikir üretme, proje geliştirme, örgütlenme, propaganda vs. çabası göstermeden, ‘durduğu yerde’ siyasî kazanç sağlamak... Kimlik siyaseti, bunun tipik örneği olabilir.

Ama lâf, çok daha genişletilerek, siyasî istismarla veya bir meseleyi siyasî fayda sağlamak için araçsallaştırmakla eş anlamlı kullanılıyor.

***

Demirel’in, 1980’ların ortalarında 12 Eylülcüler’e ve Özal’a karşı Adalet Partisi’nin mirasına sahip çıkmak için söylediği “tapulu arazime gecekondu kurdurmam” deyişini hatırlarsınız. Dolaylı olarak, iktisadî anlamına da göz kırpan, bir rant iddialaşması sayılabilir. ’90’larda Necmettin Erbakan, bütün öteki partileri “Sizi gidi faizciler, sizi gidi taklitçiler, sizi gidi rantiyeciler” diye azarlardı. “Faizci sistemi” savunmak ve genel “taklitçilik”, rantiyeci kimliğinde birleşiyordu ona göre.

Bu dolaylamaları bir yana bırakırsak, “siyasî rant” lâfının açık kullanımı, sanırım 2000’lerin olayıdır. 10-15 yıldır yaygınlaştı, yerleşti.

***

Rastladığım ilk kullanımlarından biri, 5 Şubat 2007’de, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu, sözlerine, yürürlüğe girecek sosyal güvenlik reformunu savunurken, “Bu reformda bir siyasî rant kesinlikle yok. 2007 yılında seçim olmasına rağmen bu hükümet bu reformu ısrarla yapmaktan vazgeçmiyor,” demiş. Bu sözlerde, siyasî rantı ‘icabında’ meşru gören bir hava yok mu? – Siyasî rant, bu reformda, bu defa yok; rantını pekâlâ hesaba katabilirdik, ama yapmıyoruz…

Bunun daha açığını, 21 Nisan 2014’te Adalet ve Kalkınma Partisi Silivri ilçe başkanının, İstanbul Büşükşehir Belediyesi’nin ilçede yaptırdığı bir spor kompleksiyle ilgili çıkışında görüyoruz: “Buradan hiçbir şahıs ve kurum kendine siyasî rant çıkartmaya kalkmasın. Ben ve teşkilatım İBB Başkanlığımızın ilçemize sunduğu hizmetlerin takipçisi olacak ve yeni hizmetler getirme konusunda çalışmalarımıza her zaman devam edeceğiz’’ demiş ilçe başkanı. Yani, kimse siyasî rant ummasın, rant bizimdir…

CHP İzmir il başkanı 3 Ağustos 2017’de İzdeniz greviyle ilgili şöyle söylemiş: “Çalışanlar grev hakkını kullanıyor. Bundan siyasî rant beklemek çok doğru bir anlayış değil. Buradan siyasî rant çıkmaz.” Demek, çıkacağı durumlar var, onlar başka.

Şunu demek istiyorum: siyasî rant ‘söylemi’, bu getiriyi meşru gören, ona aşeren arzuyu da barındırıyor içinde.

***

“Doğal âfetten siyasî rant çıkarmayın” lâfzını hatırlayın. “Doğal olaylar”a hazırlıksız yakalanmanın, gerekli teknik, idarî önlemleri almamış olmanın sorumluluğunu peşinen ve âhiren üzerinden atan bir pasif agresif tutum bu. Siyasî rant söyleminin bir işlevi de burada – belki de en önemli işlevi: Pekâlâ siyasî bir sorgulamanın konusu olan, olması gereken meseleleri tartışılmaz kılmanın bir âleti… 

Birkaç örnek… 24 Temmuz 2004’te Recep Tayyip Erdoğan, başbakan olarak, ölümlü “hızlandırılmış” tren kazası sonrasında yetkilileri istifa edip etmeyeceğini soran gazeteciye, “Halkı tahrik etmeyin, bu tür durumlarda siyasî rant peşinde olanlar var” karşılığını vermiş. 8 Şubat 2012’de, MHP milletvekili Özcan Yeniçeri “bir insanlık dramı” dediği faili meçhul vakalarının “siyasî rant için kullanılması”nın, “faili meçhullerden daha zalim ve daha vahim olduğunu” söylemiş. 12 Şubat 2013’te Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Cilvegözü’ndeki patlama üzerine “buradan siyasî rant hesabı içine girmemek gerekir” demiş. 20 Haziran 2017’de Adalet ve Kalkınma Partisi Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ, askerlerin yedikleri yemekten zehirlenmesi vakasını “hiç kimsenin bunu siyasî rant meselesi haline getirmemesini” istemiş. 22 Ekim 2018’de iktidar partisinin bir AKP Kocaeli milletvekili, organize sanayi sitesindeki meselelerle ilgili eylem yapanlara “saygı duyduğunu, onları tebrik ettiğini” söyledikten sonra eklemiş: “Ama siyasî oy (?) devşirmek isteyenleri, siyasî ranta çevirmek isteyenleri de kınıyorum.” Ezcümle, her türlü vakada geçerli olmak üzere, kastedilen şudur; meseleleri “teknik” meseleler, “insanî” meseleler, münferit vakalar olarak alın, siyasî tercihlerle, siyasî icraatla ilişkilendirmeye kalkmayın. “Siyasî ranta çevirmeye kalkmayın”ın işlevi, çok zaman, bu oluyor.

***

Siyasî rant ‘söyleminin’, diplomasinin serin diline bile sirayet edebildiğini gördük bu arada. Belçika Başbakanı’nın “1915 Olayları”nı “soykırım olarak” nitelemesi üzerine, Dışişleri Bakanlığı 20 Haziran 2015’teki resmî açıklamasından: “‘Türkleri karalamak’ üzerinden siyasî rant elde etme egzersizlerinin, ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve İslâm karşıtlığı boyutlarının bulunduğu bir vakıadır.”

***

Başka bir fasıl için, üç örnek vereceğim.

7 Eylül 2015 tarihli Posta gazetesinin bir haber başlığı: “CHP: Gün siyasî rant günü değil.”CHP Sözcüsü Haluk Koç, Dağlıca’da gerçekleşen bir PKK saldırısı üzerine, “Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın tutumuyla ilgili çok ağır şeyler söylenebilir ama bugün o gün değil” demiş. Koç “siyasî rant”tan söz etmemiş ama sözleri, “Gün siyasî rant günü değil” diye tercüme edilmiş.

Diğer iki örneğim, düz anlamıyla ‘tercüme’ ile ilgili. 21 Nisan 2017 tarihinde medyada yer alan bir habere bakılırsa (bütün gazeteler aynı servisi kullanıyor), “Fransa Başbakanı Bernard Cazeneuve de aşırı sağcı aday Le Pen’in Paris saldırısını siyasî rant elde etmek ve insanları bölmek için kullandığını söyledi”. Fransızca orijinal beyanatta, “enstrümantalize ediyor/araçsallaştırıyor” demiş (link), ‘bizimkiler’ rant diye tercüme etmiş.

5 Mart 2018’de ‘ajanslarımız’ Financial Times’ın bir haberinde, hükümetin “mültecileri siyasî rant aracı olarak kullandığını” söylediğini başlığa çıkarmışlar. Haberin orijinalinde “rant” lâfı geçmiyor, özetlenerek çevrilen içeriğinde de geçmiyor! (link) ‘Bizimkiler’, meâlini öyle vermişler.

Hiç akıldan çıkmıyor, anlaşılan. 

Eleştiri işitince, dahası aksi bir tavrın-kanaatin ihtimali belirince, “siyasî rant peşindeler”i sıyırıyorlar kınından. 

***

Erbakan’ın “rantiyeciler”ine dönelim mi? Malûm şeyleri satır başlarıyla hatırlayalım… 1980 sonrasında rant gelirlerinin millî gelirdeki payı arttı. Reel ekonomiden, başka deyişle üretken ekonomiden, transfer ekonomisine, başka deyişle rantiye ekonomisine geçildi. “Rantiye kapitalizmi” terimi de kullanılıyor. (Devletin piyasaya müdahalesine bağlı “yapay rantlar”ı da hesaba katarak.) Velhâsıl, ilk, yani ekonomik anlamıyla rant, âcil bir siyasî meseledir. “Siyasî rant” lâfı dilden düşmezken, bunun hemen hiç konuşulmaması, ‘manidar’ değil mi? Keza, özellikle yerel seçimler arifesinde, kentsel toprak rantı meselesinin de….



[1] Ziraat odası yöneticisi, “doğal olaylardan kimse siyasî rant elde etmeye çalışmasın” demiş ya… Aslına bakarsanız, teknik iktisat terimi olarak rantın birincil kaynağı, tam da “doğal olaylar”dır bir bakıma – rant deyince, uzun zamanlar, önce toprak rantı gelirdi akla! Ama tabii o rantı sağlayan toprak mülkiyeti, hiç “doğal” bir olay değil.