Susan Neiman Niçin Büyüyelim? isimli kitabında büyümüş insanlara yer açan ve büyümeyi iyi bir seçenek olarak sunan bir kültür yaratıp yaratamadığımızı soruyor; büyümenin ille de bir teslimiyet ya da tevekkül anlamına gelmeyebileceğini felsefe aracılığıyla araştırıyor. Dünyanın olması gerektiği gibi bir yer olmadığını fark ettiğimizde gösterdiğimiz tepkileri, buna mukabil, hükümetlerin etkin ve sorgulayan yetişkin bireyler yerine, ellerine verilenle oyalanan / oynayan çocuk toplumlar tercih ettiğini hatırlatıyor, bunu, toplumun “çocuklaştırılması” olarak tarif ediyor. Fakat bu arada şöyle bir şey de söylüyor: “Daha adil ve daha insani bir dünyaya ilişkin fikirler, çocukça hayaller olarak tasvir edilir.” Yapılması gereken, bu gibi şeylerle uğraşmak değil, mesela sabit gelirli bir iş bulmak ya da başka gerçekçi meselelerle ilgilenmektir.
Çocukça olan, sözlüklere göre, çocuğa yakışan ya da çocuk gibi olandır. “Çocukluk etme,” derler mesela. “Çocukça davranmayı bırak.” Çocukça davranmayı bırakan kişi yetişkinliğe erer ya da tersten bakarsak, çocukluk etmesi ayıplanan, yetişkin olandır. Yetişkin, rüşt sahibidir. Yani doğruyu bilebilme yetisi olan, olgun, akil, ergin insandır, doğru yoldan gidendir. Bu kadar doğruluğa bir ilave de şu olsun: Doğru yoldan gidebilmek, sorumluluk alabilene nasip olur. Nasip, tesadüfi bir sözcük değil bu anda; çünkü rüşt sahibi olabilmeyi dini bir bağlam içinde değerlendiren de var; yetişkinliğin –çoğu zaman zorlayıcı olabilecek sorumluluk ön şartı nedeniyle cesaret işi olduğunu söyleyen de.
Informel Eğitim-çocukistanbul ile Studyo-X işbirliğiyle hazırlanıp yürütülen “Dikkat! Sandıkta Çocukların Oyu Var” programı, cumartesi günleri düzenlenen atölyelerin ardından, 16 Mart günü yapılan seçimle son buldu. 9-14 yaş aralığında 150 çocuğun ve 157 yetişkinin katıldığı atölye çalışmaları süresince çocuklarla kent, kentte yaşam, belediye / belediyecilik, gelecekten beklentileri konuşularak notlanmış; raporlara www.cocukistanbul.org web sitesi üzerinden ulaşılabilir. Çocuklar, kendilerine verilen “belediye” sözcüğüne karşılık “parti, Erdoğan, başkan, politika, mitingler, kampanya, propaganda, oylar, siyaset, Tayyip, Cumhuriyet, ulaşım, tramvay, kaçak bina, çevre, toplu taşıma, inşaat, binalar, trafik, yeşillendirme, yaşam, çevre-temizlik, vergi, zabıta, polis, hava kirliliği, indirim, kalabalık, iş imkânı, millet, fatura, yardım, demokrasi, cami, ağaç, asfalt, iş, göç” sözcüklerini vermiş. Aynı çocuklar, yüzde 75’e yakın bir oy oranıyla iki belediye başkan adayından 42 yaşında, hukuk mezunu ve STK’larla çalışan; yeşil kent, şeffaf ve adil bir belediyecilik vaadinde bulunan kadın adaya oy vermiş. İstanbul’un farklı ilçelerinden çocuklar, iklim krizini dikkate alan, yürüyerek gidebilecekleri eve yakın okulun / parasız eğitimin altını çizen, şehir planlamasında ve yapılaşmada sağlıklı yaşam ilkelerini gözeteceğini söyleyen adayı desteklemiş.
Eğitim ve seçim anlarından fotoğraflarla hazırlanmış pdf dosyalarından birinde, bir konuşma balonunun içine şöyle yazılmış: “Çocukların bu işi halledeceğine inanıyorum…” Hangi işi ve nasıl? Ya da niçin çocuklar?
Susan Neiman, yetişkinlerin ya olanı olduğu gibi kabul etmekle sınırlandırıldıklarını ya da –diyelim sınırı tanımadılar, çocuklukla itham edildiklerini söylüyordu. Tek başına çocukistanbul’un çalışması değil, mesela Atlas Sarrafoğlu’nun “20 yıl sonra depresyona değil, denize girmek istiyorum,” diyerek Türkiye’nin her yerinden arkadaşlarını Greta’nın ve dünyadaki diğer çocuk ve gençlerin izinden gitmeye, eyleme katılmaya davet etmesi ya da hemen hemen aynı yaşlardaki başka bir çocuğun “Her şey çok güzel olacak Başkanım” diyerek Ekrem İmamoğlu’na ve partisine seçim sloganını kazandırması, çocukluğa ve büyümeye ilişkin, en azından bir kafa karışıklığı yaratıyor.
Antik Yunan sofisti Thrasymachus’un, günümüze ulaşmış az sayıdaki elyazmasından Susan Neiman’ın alıntıladığı paragraf, Neiman’ın da dikkat çektiği gibi belagatten ibaret olmakla birlikte, bu yazının bağlamı içinde epey ilginç:
“Ey Atinalılar, yaşlılar devlet işlerini hakkıyla yürütüyorken gençlerin, koşullar onları konuşmaya zorlayana kadar sessiz kaldıkları ve bundan memnuniyet duydukları, o uzun ve geçmiş zamana tanık olmayı isterdim. Lakin kader bizleri yöneticilere biat ederek bunun sonuçlarına da katlandığımız bir zamana sürükledi… ve şimdi konuşmak zorundayız.”
Neiman’ın bu paragrafın hemen altına yazdıkları da öyle:
“…Platon, niyet ettiğinden oldukça farklı bir biçimde, bir yeniyetmenin içinde bulunduğu kesinliklerin göründüğünden çok daha emniyetsiz olduklarını keşfettiğinde yaşadığı kızgınlığı ve o andan sonra her şeye mutlak bir kuşkuyla baktığını anlatırken…”
Ayaklarının altındaki halı çekildiğinde gençlere, çocuklara ayan olan, diye tercüme edilebilir bu cümleler. Henüz on, on iki, on beş yaşındaki çocuklar, gezegenin ömrünün sınırlı olduğunu, altıncı büyük yok oluşun kapıda beklediğini öğrendi. Pedagoglar, ekolojik yıkım ve iklim kriziyle ilgili bilgilerin çocuklara, çocukluğun erken dönemlerinde aktarılmasını sakıncalı buluyor. Ancak sağlıklı bir gezegen için pek çok sınır insafsızca aşılmış ve aşılmaya devam ederken, çocukların iklim krizine ilişkin verilerle karşılaşma yaşına ilişkin pedagojik sınır da doğal olarak aşıldı. Birkaç gün önce on ikinci yaşını kutlayan Atlas Sarrafoğlu’nun öncü eylemiyle Türkiye’nin pek çok yerinden pek çok çocuk, okul boykotu çağrısına cevap verdi; okul boykotu çağrısı yaptı. İlk buluşma, 15 Mart Cuma günü İstanbul Bebek Parkı’ndaydı. Sosyal medya kanallarından birinden, (canlı olarak) boykot için bir araya gelen çocukları ve eylemlerini izleyebildik. Atlas, kendine uzatılan mikrofona konuştu; “Okyanusa o pet şişeyi ben ya da arkadaşlarım atmadı,” dedi; yetişkinleri ve yetkilileri sorumluluk almaya çağırdı. Amaçlarını ve kaygılarını uzun uzun anlattı. Neden o parkta olduklarını, ne yaptıklarını, hedeflerinin ne olduğunu apaçık bilen bu çocuklara, Atlas’a, bir yetişkin, “Siz her şeyin farkındasınız, her şeyi biliyorsunuz… Dünyayı sizler kurtaracaksınız. Bence önce evde, anne babalarınıza ne yapmaları gerektiğini anlatmalısınız,” mealinde bir şeyler dediğinde, kanalı kapattım.
Bu sorumluluk devri, sonsuz: Doğayı çocuklar koruyacak. Gezegeni çocuklar kurtaracak. Ülkeyi çocuklar savunacak. Bunca sorumluluğu üstlenen, acil eylem çağrısı yapan çocukların adil ve insani bir dünyada yaşama arzusu ve kararlılığının yanında, sorumluluk almaktan kaçınan yetişkinlere çocukluğun yakıştırılması, şu durumda tuhaf kaçıyor. Rüşt yoksunluğunu anlatacak başka bir sözcük / kavram olmalı. Bu yazı yazılırken, iklim boykotu çağrıcılarının sosyal medya hesaplarından paylaşılan veri, 24 Mayıs'ta 107 ülkede 1263 yerde iklim için okul boykotu gerçekleşeceği şeklindeydi. “Türkiye'den Samsun, Adıyaman, Ankara, İstanbul, Antalya, İzmir ve İstanbul'da boykot var. Her geçen gün daha çok büyüyoruz” diyordu çocuklar.
Susan Neiman, Niçin Büyüyelim?, çeviri: Nagehan Tokdoğan, İletişim Yayınları, 2017.