En zoru, kendi durduğumuz yer, kendi yaptıklarımız, söylediklerimiz üzerine düşünmektir. Gözümüzü ileride bir yerlere dikip orayı anlamaya çalışırken, burayı gözden kaçırırız. Kimi zaman bu işimize de gelir- bulunduğumuz yeri artık iyice benimsemişizdir, en rahat duruşu bulmuşuzdur... Oysa işte bu en tehlikelisidir. İnsan ruhu böyle ölür. Sözler böyle boşalır, yavanlaşır.
Bu yüzden, Birikim’in sanal alem şubesinin açılışını biraz böyle bir kendi üzerine düşünme çabasıyla yapalım isterim.
Birikim, ilk karşılaşmamızdan beri bazen öfkelenerek, bazen şaşırarak, bazen mesafelenerek, çoğu zaman beğeniyle ama her zaman önemseyerek baktığım bir bey oldu. Cinsiyetine ilişkin hiç şüphem olmadı, Birikim, bir erkekti. Nasıl hâlâ arkasından hasretle baktığım Defter Dergisi bir kadınsa.
Bunu nereden çıkarıyorum? Tabii ilk önce sezgisel bir şey- ki genellikle akıldan önce algılar, genellikle haklı çıkar. Şekli şemali belki, belki dili, dünyaya bakış zaviyesi (epey uzun boylu bir bey bu), ne bileyim, belki fazla akıllı olması...
Bir “Sosyalist Kültür Dergisi”nin erkek oluşu sorun mudur? Artık evet. Hep öyleydi ama artık bu sorunun üstünden atlamanın bir yolu yok- ancak tuhaf ya da gülünç olabilir insan bunu denediğinde.Yetmişlerde yaşamıyoruz. Hatta seksenler ya da doksanlar bile değil. Dünya epey değişti. Bu değişim pek mi matah bir şey? Değil. Ama iyi yanları da var: kadınlar epeydir ortalıklardalar. Ayıptır söylemesi, Doğru Yol Partisi bile durumun farkında gibi. Sinik olmadan söyleyeyim: Birikim beyin bu gelişmeden haberdar olmadığından endişeliyim.
Bu izlenimimin doğruluğunu test etmek için (istatistik! İstatistik!) 2003 Ocak ayından itibaren çıkan bütün dergileri taradım. “Geçen Ayın Birikimi” bölümlerini dışarda bırakarak (ki bu yazıları yazanların biri dışında tamamı erkekti) kaç yazı olduğunu saydım: değini ve röportajlar dahil 312 tane. Peki kaçını kadınlar yazmış? Kırkdördünü. Bu rakama kendisiyle röportaj yapılan Nurdan Gürbilek, üç erkekle birlikte bir yazı yazan Nebahat Akkoç da dahil.
Peki, 312 yazının kaçı cinsiyet eşitsizliği sorunlarıyla ilgili? Altısı. Yani iki yıl içinde altı yazı. Söylemeye gerek yok herhalde, bu altı yazının tamamını kadınlar yazmış.
Artık bir de yüzdeye vurup iyice üzülmeyeyim.
Siyaset esnafı gibi “ne yapalım, kadınlar gelip üye olmuyorlar, o yüzden bizim parti yönetiminde kadın yok” demeyeceğiz herhalde. Değil mi?
Belli ki bu beyin kadınlarla ünsiyet kurmaya ilişkin bir sorunu var. Bu sorunun çözümsüz olup olmadığını bilmiyorum. Bazı durumlar öyledir çünkü, fazla üstelememek gerekir. Ama böyle olup olmadığını anlamanın bir yolu olmalı. Ne dersiniz?