Feminist Odalar (VII): Tante Rosa Adamı Helaya Kapadıktan Sonra

“Tante Rosa Yaşamakta Israr Ediyor” başlıklı öykü, Tante Rosa (1968) adlı romanın on dört bölümünden biridir. Sevgi Soysal, öykü bölümleriyle yürüyen romanında, Türkiye edebiyatı açısından yepyeni bir kadın tipini ve kadınlık hallerini kendine has ironik üslubuyla gözler önüne serer. Bu yazıda Tante Rosa’nın “Tante Rosa Yaşamakta Israr Ediyor” adlı bölümünü zumlarken, feminist edebiyat eleştirisinin kadın kahramanlarından birini, Küçük Hanımefendi'nin Edebiyat Atölyesi ‘nin desteğiyle tartışmaya açacağım.

Amargi Yayınevi’nin Eylül 2009’da yayımladığı Kadınlar Dile Gelince: Küçük Hanımefendi'nin Edebiyat Atölyesi adlı kitap, Sevgi Soysal’ın anısına adanmıştı. “Küçük Hanımefendiler Adına” imzasıyla, Figen Öcal’ın yazdığı “Dikkat! Hem Okuruz Hem Yazar” başlıklı önsözde çalışmalarını şöyle anlatır atölyeye katılan kadınlar:

Ekim ayından başlayarak İstanbul’un dört bir tarafından, yirmi bir kadın her on beş günde bir, Pazartesi günleri akşam yedide, Amargi’de buluşarak, on beş gün boyunca, otobüste, teneffüste, iki haber arasında, bir çeviri sonrasında, bebek uykusu sırasında vs. okudukları romanları bitirebilmiş olmanın şehveti dudaklarında, dillerinde tüy bitinceye dek konuşup tartışırlar. Ah kaç atölye eskitmek gerek oradaki heyecanı anlatabilmek için.[1]

Küçük Hanımefendi'nin Edebiyat Atölyesi’nde bir araya gelen yirmi bir kadın; Madam Bovary’den Orlando’ya, Seniha’dan Kısmet’e, romanlardaki karakterleri, kadın okura sunulan edebiyat dünyasını, otobiyografinin kadınlarını, kapatılmışlıktan özgürlüğe giden yolu, deliliği, yasakları, feminist edebiyat eleştirisinin süzgecinden geçirerek ve geriye dönüp yeni bir bakışla beraber, eski metinlere eleştirel olarak yaklaşmayı denerler.

Biz de Küçük Hanımefendi'nin Edebiyat Atölyesi’nden esinlenerek, Ankara’da Zımba Atölye’de bir feminist edebiyat eleştirisi atölyesi kurduk. Üç kez toplandıktan sonra pandemi nedeniyle buluşmalarımıza ara verdik ama okumalarımıza ve online hazırlıklarımıza devam ediyoruz. Amargili kadınların çalışmaları; yazılarından okumalarına, çevirilerinden biyografilerine kadar öyle yaratıcıydı ki, bu yazının yazılmasına da vesile oldular.

Tante Rosa ve Otobiyografik Okuma

O sabah Tante Rosa sabah kahvesini evde içemediği için, oturduğu iskemleden garsona bağırarak bir kahve ısmarladı. Bir daha kahvemi burada içsem. İçerken pineklememiş olur, düşünebilirim belki. Ne düşünebilirim? Helaya giren bir bayan olmakla, helayı bekleyen bayan olmak arasındaki ince ayrıntıları mı? Kahvesini içerken evde yaptığı kahvenin daha iyi olduğunu düşünüyordu ki bayanlar helası kapısını bir erkeğin açtığını gördü. Kahveyi eteğine döktü, öfkelendi, olmadık olaylar, pineklemeye alışmış olanları öfkelendirir.

-Burası kadınlar helası.

-Yok dedi adam. Nereden çıkardın?

-Buradan dedi Rosa ve kapıdaki “Bayanlara” levhasını gösterdiğini sandı. … katıldı. Katıldı, çünkü levha yoktu yerinde. Ama ısrar etmeliydi, buydu görevi.[2]

Tante Rosa “Vestiyer Aranıyor!” ilanına başvurduğunda bir helanın kapısında bahşiş toplayacağından habersizdir. Yaşlandığını, yaptığı ya da yapacağı işlerin birbirinden farkı olmadığını -Bu işin başka bir işten ne ayrıcalığı var? Bir adamın paltosu için para almakla b… için para almak arasında ne … fark var?- diye düşünür. İşe başlayışının ertesi sabahında, hela kapısında kahvesini içerken gelen adam, inatla kadınların kullandığı tuvalete girmek için diretir. Helanın kapısını açıp adama göstermeye çalışırken adam da onunla içeri dalar.

-Her yerinden belli ki bu hela kadınlar helası.

-Nereden biliyorsun?

-Burada işini gören kadınlardan.

-Hani kadınlar?

-Şimdi yok.

-Peki bunların hepsi kadınlar için mi?

-Evet.

-İspat et bakalım.

-Nasıl ispat edeyim be adam.

-Sıçarak.

Tante Rosa aslında bu sözlere değil, bu beklenmedik olaya öfkelenerek kapadı adamı helaya, sürmeledi kapıyı, çekti gitti oradan. Bu son işi, insanları sevmemesi beklenmedik bir olayla bitivermişti. Şimdi yeniden iş aramak, yeniden çalışmak, yeniden sevmek, sevişmek. Evde pinekliyor ve bütün bunları yapmanın değip değmeyeceğini düşünüyordu. Bütün bunların yeniden değmesi zor. Batmak hakkına da çıkmak hakkına da sahip olmak zor.[3]

Tante Rosa’nın o adamı helaya kapatışı, feminist edebiyat eleştirisi açısından 1970’li yıllara kadar kadın yazınındaki yaratılmış karakterlerden farkıyla bir dönüşümün de işaretidir. “Tante Rosa Yaşamakta Israr Ediyor” başlığı da bu dönüşümü iyi ifade eder. Tante Rosa’nın cesareti; karşı duruşu, yeni girdiği işi kaybetmeyi göze alışı, en çok da hayatıyla ilgili seçim yapabilme becerisiyle, hem de umudunu yitirdiği bir zamanda yeniden harekete geçer. Ve kendilik (kadınlık) durumu üzerine dikkatle düşünür.

Sevgi Soysal, bir kız çocuğunun kendi kendini yetiştirmesini, genç kızlığını ve yaşlılığını aynı zamanda bir başarısızlık öyküsü olarak okura sunar. Ancak evlilik ve annelikle tanımlanan kadın imgesinin yerine hiç de naif olmayan, satır aralarında geleneksel olanı zımparalayan fikirler yerine, açıkça ve nasıl bir kadın olacağını arayan Tante Rosa’yla bizi şaşırtır. Annesi ve babası olmayan, onların yol göstericiliğinden yoksun Tante Rosa, ne olmak istese onu başaramamış (at cambazı, evlilikte uyumlu bir eş, pansiyon sahibi bir kadın, vestiyerlik vb.) hayatının sonuna kadar seçimleriyle bir o yana bir bu yana savrulmuştur. Bu savrulma anlarındaki yaşayış ve hissediş biçimleri, tepkisellik ya da agresiflik içerse de meşru bir anlatıya bizi ikna eder. En çok da öğrenmeye ikna oluruz. Böylesi bir bildung hayal kurmak ve o hayali yaşamak için başka bir “Biz” fikri de yaratır. Tante Rosa,  “her kadının hikâyesi böyle olsun” dedirtecek bir otobiyografik arzuyu simgelemesi açısından, feminist kanona seslenir.

Kadın yazarların ürettikleri metinlere otobiyografik bir okumayla yaklaşmanın, feminist edebiyat eleştirisi açısından özel bir yeri var. Otobiyografik okuma, kadınların “Ben buradayım, varım ve mücadele ediyorum!” mottosunun sesini duyabilmenin de yoludur. Üstelik Sevgi Soysal birinci tekil şahıs kullanmadan  -ki kullansaydı da eleştirilecek bir yanı olmazdı-, kendi hayatından kesitleri, Tante Rosa’nın anlatı dünyasına yansıtır.

Almanca bilmek, işsiz kalıp iş aramak ve sihirbazın yardımcı ihtiyacıyla kendisi arasında kurduğu büyülü bağ -Tante Rosa da at cambazı olmak istiyordu- gibi konular, Tante Rosa’nın da hayatında belirleyici olmuşlardır. Sevgi Soysal’ın eşi Mümtaz Soysal cezaevindeyken ona yazdığı mektupta bu bağlantıların bir benzerini görürüz. Sevgi Soysal, okuduğu ilanlara başvurmaktan nasıl da hoş bir biçimde bahseder:

Canım Mümtaz,

Bugün Cumhuriyet bayramı. Çocuklar ellerinde kâğıt bayraklarla tafra atıyor sokaklarda. Aynen benim çocukluğumdaki gibi. Gazetelerde demeçler. Donan-çözülen-donan buhran. Eğitim Vakfı’nın son buluşu; cenazeye çelenk göndermeyin! Biraz yukarıda bir ilân: “Serpil Aktan ile Olgun Portakal nişanlandılar.” İş ilanlarına bakıyorum; Musazedelerdenim biliyorsun. Bir sihirbaz, ortaokul mezunu bayan yardımcı arıyormuş, ne dersin? Belki ondan biraz büyü öğrenirim de sana kavuşurum. İlânın birinde de “Almanca’dan anlayan genç bayan aranıyor” diyordu. Telefon ettim, “Ne demek bu Almanca’dan anlayan” diye, “İşe talip olanın kalitesine bakar” dediler; “İş ne?” dedim; “Birlikte Almancamızı ilerleteceğiz” dediler. Ben de en az buhran kadar dondum. Önümüzdeki hafta, belki, Günter Grass’ın “Davul” romanını çevirmek için Bilgi Yayınevi’yle anlaşacağım.

Bildungsroman Olarak Tante Rosa

Küçük Hanımefendi'nin Edebiyat Atölyesi’nde çalışan Nurcan Bayraktar, “Kadın Bildungsları: ‘Okusun da Büyüsün Ninni’ başlıklı yazısında Tante Rosa’yı bir bildungsroman olarak inceler.

Bildung, Almanca bir kelime olup formasyon, eğitim, kendini gerçekleştirme anlamına gelmektedir. Bu terim ilk kez Alman edebiyatında, ana roman kahramanının yaşadığı olaylar sonucu hayatı tanıması ve kişiliğinin gelişimini anlatan romanlar için kullanılır ve bu tip gelişim romanları artık literatürde Bildungroman olarak anılırlar. Bildungsroman, feminist eleştirinin yükselişine kadar Goethe’nin Wilhelm Meister karakterinin tarzında genç bir adamın gelişimi olarak kabul edilirdi. 1970’li yıllarda feminist eleştirmenler yeni ya da en azından revize edilmiş bir türü tanımlarlar, kadının Bildungsromanını, kadın başkahramanın gelişimini anlatan romanı (Fuderer).[4]

Feminist edebiyat eleştirisi çalışanlar; Adalet Ağaoğlu’nun Üç Beş Kişi, Sevgi Soysal’ın Tante Rosa ve Jane Austen’in Aşk ve Gurur’u gibi romanlarını revize edilmiş bir tür olarak da inceledi. Kız çocuklarının gelişimini ve hayatla karşılaşmalarını anlatan Parasız Yatılı (Füruzan) ve Yetim (Hatice Meryem) gibi kitaplar da bu yaklaşıma edebî açıdan karşılık gelen metinler olarak tekrar tekrar okunuyor ve yorumlanıyorlar.

Kadın deneyiminin bütün bir yazındaki sessizliğini, eril aklın geçit vermezliğini kıran bu metinlerin feminist edebiyat eleştirisi bağlamında ispat etme, açığa çıkarma işlevleriyle önemli olduğu kesin ama yeterli değil. Başka bir deyişle eril dili aşındırmanın yanı sıra, edebî anlatılardaki erkek egemen mekanizmaların, siyasi, kültürel ve toplumsal cinsiyet eşitliği temsillerinin, eril akıl yürütme zincirlerinin nasıl biçimlendiği ve kadın yazınını da biçimlendirdiği üzerine çalışmak, başvurulacak pek çok yolun zenginliğini ifade ediyor.

Tante Rosa, bu bağlamda kendisine dayatılan koşulları kabul etmeden, deneyimleriyle öğrenen, hayal kırıklıklarını serzeniş edebiyatına çevirmeden çarelenmek için oluşturulmuş bir karakterdir. Kendi aklıyla hareket eder. Değişen, gelişen zevkleri vardır. Canlıdır. En beklenmedik olaylara geliştirdiği tepkiler ona kendini başarısız hissettirse de; kaçış, geri çekiliş veya siniş gibi eğilimler yerine, yeniden yeniden denemeyi seçer. Tante Rosa adamı helaya kapadıktan sonra, feminist edebiyat eleştirisinin bir temsil momenti olarak, yaşam seçeneği çoğalmış kadın karakterleri yaratmanın olanakları arttı. Sevgi Soysal’ı yazdığı bildungsroman için ayrıca anmak gerekiyor, ruhumuza yalnızca bir facia bırakmadığı, karakterini kırılgan olduğu anlarda bile umutla aramıza karıştırdığı için…


[1] Aslı Güneş (yay. haz.), Kadınlar Dile Gelince: Küçük Hanımefendi'nin Edebiyat Atölyesi, Amargi, İstanbul, Eylül 2009, s. 10.

[2] Sevgi Soysal, Tante Rosa, İletişim Yayınları, İstanbul, 2004, 6. Baskı, s. 65.

[3] A.g.e., s. 65-66.

[4] Kadınlar Dile Gelince, s. 21.