“Edebiyatta Feminist Söz: Akıldan Kalbe Yazmak”

İki yılı aşkın bir süre boyunca seksen kadın yazarla çalışma yürüten, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce: Feminizm cildi dizi editörleri Feryal Saygılıgil ve Nacide Berber, bu topraklarda 19. yüzyıldan itibaren feminizme dair fikirleri bir araya getirdiler.

Daha önce Yerli Bir Feminizme Doğru (Yayına Hazırlayanlar: Aynur İlyasoğlu-Necla Akgökçe), Feminizm Kitabı: Osmanlı’dan 21. Yüzyıla Seçme Metinler (Hazırlayan: Hülya Osmanağaoğlu) ve 90’larda Türkiye’de Feminizm (Derleyenler: Aksu Bora ve Asena Günal) kitapları belirli dönemler ve o dönemlerdeki tartışmalar, çalışmalar feminizm fikriyatı açısından önemli bir yer tutmuşlardı. Bu bağlamda Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce: Feminizm cildi hem tarihsel hem de tartışma alanları açısından son derece kapsamlı bir kitap olarak karşımıza çıkıyor.

Kitap üzerine söyleştikleri Feminist Güzergâh podcastinde, “Kitapta eksik olduğunu düşündüğünüz bir şey var mı?” sorusuna yanıt verirken Feryal Saygılıgil şunları söylüyordu:

Osmanlı tarihiyle ilgili eksikler var. Yahudi kadınlara dair yazı yok ancak kitabın belgeler kısmına en azından bazı metinleri koyabildik. Feminist hukuk ne yazık ki kitapta yer alamadı. 80’ler ve 90’lar üzerine yazı eksik. Biz kitabın yazılarını toparlarken KHK’larla işini kaybeden, yurtdışına gitmek zorunda kalan arkadaşlarımız oldu, yazıların bir kısmı bu sebeple kitapta yer alamadı.

880 sayfalık bir cildin eksikleri belki başka çalışmalarla giderilecektir. 24 sayfalık Seçme Metinler bölümü ve 68 sayfalık Kaynakça kitabı ciddi bir başvuru metni haline getiriyor. Gerçekten büyük emek. Ben kitabın feminist edebiyat eleştirisi ve tarihi üzerine yazılmış bölümüne odaklanarak, hem tarihsel hem kuramsal katkısını aktarmaya çalışacağım. Yazımın başlığı aynı zamanda Senem Timuroğlu’nun söz konusu bölüme de giriş yazısının başlığıdır.[1] 1872-1923 yılları arasındaki döneme ışık tutan makale, önemli vurgulara sahip.

Aklın Alanına Girmek

Modern Osmanlı-Türk Müslüman kadın edebiyatı, Türkiyeli kadınların birey olma, özgürleşme yolculuğunun ilk durağıdır. Bu edebiyatın içinden Osmanlı-Türk Müslüman kadın hareketi doğmuştur. Kadınlara eğitimin kapılarının açılması, soru soran bir kadın kuşağı doğurur. Kız öğretmen okullarıyla birlikte, kadınlar öğretmenlik mesleğini icra etmeye başlar; böylece uzun yıllardır men edildikleri bir alana, aklın alanına girmiş olurlar; bilgiyle aralarındaki ilişki değişirken hem maddi olarak hem itibar bakımından güçlenirler.[2]

Duyguların kadınlık alanında, fikirlerin erkeklik alanında var olduğu kabul edilen, felsefeden tarihe, fizikten matematiğe kadar tüm disiplinlerden kovulmuş kadınlar, edebiyatın bizatihi özneleri olarak (özellikle dergilerdeki yazılar ve mektuplarla) kadın hareketinin de kurucuları arasında yer alırlar. Ancak yaklaşık olarak bu altmış yıllık dönemde edebiyatta ve mücadele alanında yapıp eyleyen bu kadınlar tarihten de, edebiyattan da yok olurlar. Yaprak Zihnioğlu’nun saptamalarıyla, “Osmanlı kadınlarının haklarını elde etmek için hayli çaba gösterdikten sonra birden ortadan kayboluvermeleri ve 1930-1934 evresinde, yani siyasi hakların kazanılması aşamasında hemen hiç etkilerinin olmaması tuhaftı”.[3]

Cumhuriyet’e geçişte yok olan bu kadınlara ve onların çalışmalarına bugünden bakınca, bir imha projesiyle yok edildiklerini, özellikle “akıl alanı”ndaki çabalarının eril iktidarın yapısı açısından ne kadar tehlikeli olduğunu görebilmek mümkün. Üstelik Osmanlı-Türk Müslüman kadınlar, Osmanlı İmparatorluğu’nun farklı etnik kökenlerden gelen Ermeni, Rum, Yahudi, Arap, Çerkes ve Kürt kadınlarıyla da yakın tarihlerde ilk kadın dergilerini çıkararak yürüttükleri çalışmalar, burada biriken deneyim ve zihinsel arka plan, kadınların iradi bir biçimde geliştirdikleri düşünce sistematiklerinin göstergesidir.

Senem Timuroğlu’nun kronolojik olarak da takip ettiği, ilk dergiler ve kadın yazarlar altmış yıllık dönemin iyi bir fotoğrafını sunuyor. Edebiyatta zuhur eden “akıl ve kalp” ikiliğinin roman ve şiirlerdeki yansıması kadın yazarların metinlerine başvurarak incelemeye tabi tutulmuş. Dolayısıyla Geç Osmanlı dönemi kadın edebiyatına bakıştaki kadının aklıyla buluşabilme olanakları ortaya çıkarılmış.

“Feminist Edebiyat Kanonu”na Katkılar

Feminizm cildinde Osmanlı Dönemi ilk kadın romancısı Zafer Hanım’la başlayan kronolojik süreç, günümüz edebiyatından Pelin Buzluk, Hatice Meryem, Aslı Erdoğan ve Şebnem İşigüzel’in metinleri üzerine bir incelemeyle, feminist edebiyat eleştirisinin temsili açısından bir galeri niteliği taşıyor. Bölümün makale yazarları ise Senem Timuroğlu, Beyhan Uygun Temiz, Tülin Ural, Ürün Şen Sönmez, Sibel Kor, Hülya Bulut ve Didem Ardalı Büyükarman’dan oluşuyor. Cildin içinde “Kadınların Edebiyatı” başlığında toplayabileceğimiz yaklaşık 70 sayfalık çalışmanın temaları da ilgi çekici…

Tartışmaların ana temaları şöyle:

Milliyetçiliğin gölgesinde kadın edebiyatı, kanonik edebiyatta bir züppelik alameti olarak kadınlık, popüler romanlarda ideal kadınlarla züppeler arasındaki aşk teması, Erken Cumhuriyet Dönemi romanında feminist ses tartışması, aile, anneler ve cinsellik, hiçbir kavme dahil olmayan bir öteki olarak Leyla Erbil, eril taassuba başkaldırmak, Tuhaf Bir Kadın’dan Şafak’a: Sol’la Hesaplaşma, 1990 sonrası Türkçe edebiyatta kadın imgeleri, bedenlerine sıkışmış kadınlardan yersiz yurtsuz kadınlara uzanan imgeler, popüler edebiyattan feminist bir söz çıkar mı?..

Osmanlı Dönemi ve günümüz edebiyatı arasındaki ilişkinin kuruluşu, başka bir deyişle geçmiş ve bugünün bir arada ele alındığı, kavramsal ve bağlamsal yaratıcılık düzleminde, “kadın yazar” imgesinin ve edebiyatının gelişimini gözlemlemek açısından bazı parametlere yakından bakmanın olanaklarını taşıyan Feminizm cildi, bir tür gayya kuyusuna atılmış kadın yazarların resmî geçidi gibi görünüyor. Bu görünüm, eril iktidarlar boyunca tekinsiz kabul edilen alanlara müdahale etme, kadın edebiyatını genişletme, geliştirme girişimini işaretliyor. Eril kanonik yapıdaki bozunumlar, kadınların edebî üretimiyle açığa çıkarılıyor.

150 yıllık edebiyat tarihinin eril yuvasında evcilleştirilemeyen kadın yazarların üretimleri aracılığıyla, hem tarihyazımı hem de bu yazımın neden olduğu “edebî körlük” iyileştiriliyor. Kadınlar olmadan yürütülemeyecek bir edebiyat tartışmasını zemin alan Feminizm cildi aynı zamanda farklı dönemlerin kadın hikâyelerine odaklanarak, yitip giden kadınlara, onların arzularına, özgürlük mücadelelerine ışık tutuyor. Resmî erkek egemen edebiyat tarihinin dışında, kadın edebiyat tarihine sahip olmak, feminist edebiyat eleştirisinin tartışmalarını geliştirebilmek için olanaklar sunabilir.

Tüm bu girişimleriyle “eski” kabul edilebilecek kuramsal eğilimleri baskın olmaktan çıkaran, konjonktürlerin nesnel verilerini ciddiyetle ele alan, feminist fikriyat ve mücadelenin 150 yıllık tarihini zihinlerimize yuvalandıran bu tür çalışmalar Türkiye’de giderek artıyor ve feminist edebiyat eleştirisinin tarihi, feminizmin tarihiyle bakışımlı bir bütünlük kuruyor. “Bilen”, “düşünen”, “okuyan/yazan” ve “sorgulayan” kadın öznenin inşası bağlamında uzun bir tarihsel kesiti düşünce dünyamıza yerleştiriyor.


[1] Feryal Saygılıgil ve Nacide Berber (der.) (2020). Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce: Feminizm (Cilt:10), İletişim Yayınları, İstanbul, s. 699.

[2] A.g.e., s. 699.

[3] Yaprak Zihinoğlu, Kadınsız İnkılap: Nezihe Muhiddin, Kadınlar Halk Fırkası, Kadın Birliği, Metis Yayınları, İstanbul, s. 11.