Büyük patlamadan sonra, devlet ortalarda yoktu, halkına kendi başının çaresine bak dedi. Liderler ise suçu üzerlerinden atmakla ilgileniyorlar daha çok.
4 Ağustos 2020'de, saat 18:00'de Beyrut limanındaki patlama yarıçapı 7 kilometre olan yıkıcı bir şok dalgasına neden oldu. Sesler Kıbrıs’tan bile duyuldu fakat patlama dünya çapında hissedildi.
Şu an için ne kadar insanın hayatını kaybettiğini tahmin etmek zor. Resmî rakamlara göre 157’den fazla ölü, 5.000’den fazla yaralı var. Fakat kaybolan daha birçok kişi var ve insanlar hâlâ sevdiklerini arıyor, ölülerini gömüyor, yararlılarıyla ilgileniyor ve ölçülemeyecek boyutlarda bir travmayı anlamlandırmaya çalışıyor. Devlet ise uluslararası camiadan para ve bağış dileniyor olsa da, ortada yok. Para büyük ihtimalle canı yananlara ulaşmayacak ve Lübnan’ın yolsuzluk ağının yarattığı uçurumda kaybolacak.
Şimdilik, tam olarak neler yaşandığı bilinmiyor. Birçok hikâye dolaşıyor; resmî açıklamalara güvenilmiyor. Fakat resmî açıklamalar dahi ortada suç teşkil eden bir ihmal olduğunu gösteriyor.
Hikâye 2013 yılına, MV Rhosus’un 2,750 tonluk amonyum nitratla Batum’dan (Gürcistan) Beira’ya (Mozambik) yelken açmasına dayanıyor. Geminin sahibi, bir Rus vatandaşı olan ve şimdilerde Kıbrıs’ta yaşayan, son kayıtlara göre Teto Taşımacılık’ın sahibi Igor Grechushkin’di. Gemide Moldova bayrağı dalgalanıyordu.
Teknik sorunlarla karşılaştıktan sonra, 21 Kasım 2013 tarihinde gemi Beyrut’a demir attı ve bir incelemeden geçtikten sonra geminin yola çıkması engellendi. Daha sonra amonyum nitratın gemide bulunmasının tehlikeli oluşu sebebiyle liman yetkilileri kargoyu limanın depolarına boşalttı.
Liman yetkilileri, devlet, yargı ve ordu amonyum nitratın limanda tehlikeli bir şekilde saklandığının farkındaydı. Ulusal güvenlik ve insan güvenliği için büyük bir tehlike oluşturduğunun da farkındaydılar.
Salı günü patlayana kadar, altı yıldır, limanda bu büyük tehlikeye göz yumuldu. Büyük şok dalgası, Lübnan devletinin hayati ihmalini, yolsuzluk ve beceriksizliğinin ne raddede olduğunu özetliyor.
Devlet kayıp
Patlamadan beri devlet kayıp. Geçtiğimiz yıl yozlaşmış devlete karşı yapılan her protestoya hemen müdahale eden ordu ve güvenlik güçleri ise yardım ve kurtarma operasyonlarında ortalarda görünmüyor. Fakat dün akşam öfkeli protestoculara şiddet uygulamak için olay yerindeydiler. Liman dolaylarını ziyaret etme cesareti gösteren ve sevdiklerini arayan insanların öfkesiyle karşılaşan siyasetçileri korumak için oradaydılar. Televizyon ekiplerinin çekim yapmasını önlemek için oradaydılar.
Eski Başbakan Saad Hariri’yi destekleyen haydutlar işi, gönüllülerin Şehitler Meydanı’nda olay yerine yakın yaralılarla ilgilenmek için yaptığı ilk yardıma ve yaralılarla ilgilenmek için yardım çadırlarına saldırmaya ve yok etmeye kadar götürdüler. Bunun sebebi, çevredeki öfkeli insanların, kurbanların kanıyla prim yapmaya çalışan Hariri’ye hakaret etmesiydi.
Lübnan siyasetinin ileri gelenleri büyük olasılıkla insanların onlara karşı öfkesinin çok büyük olduğunu bildiklerinden olsa gerek, ortalarda yoklardı. Fakat aynı insanlar yerel televizyon kanallarında kendilerini haklı çıkartmak ve tartışma programlarında boş vaatlerde bulunmak için yarışırken ekranlardaydılar.
Halk molozları temizlerken, binalardaki büyük hasarları onarmak için yardımcı olmaya çalışırken, mülklerine sahip çıkarken ve hayatta kalanları bulup kurtarmak için mücadele ederken, ordu ve güvenlik güçleri öfkeli protestoculara saldırmakla meşguldü.
Zanlılar soruşturmada görev alıyor
Yaraya tuz basmak için olsa gerek, patlamaya yol açan ihmalden sorumlu insanlardan resmî bir soruşturma heyeti oluşturuldu. İçişleri bakanı uluslararası bir soruşturmayı reddetti ve “Kendi soruşturmamızı yapabilecek gücümüz var,” dedi -şaka değil!
Bu sözler, ortalarda gözükmeyen, bir kurtarma planı açıklamak, hatta oluşan hasar ve can kayıpları hakkında bir açıklama yapmak ya da kayıp kişileri tespit etmek için halkını muhatap almayan bir devletin bakanının sözleriydi.
Bu sırada, Beyrut valisi, patlamanın ertesi günü çoktan patlamanın maliyetinin 3 ila 5 milyar dolar arasında olacağını hesaplamıştı. Bir gün sonra, bu maliyet 10 ila 15 milyar dolara çıktı. Hiçbir resmî kurumun hasarı sahada incelerken görülmediği göz önünde bulundurulunca, valinin bu rakamlara nasıl ulaştığı tam bir muamma.
Yozlaşma öldürür
Lübnan’da, yozlaşma her zaman en büyük ölüm sebeplerinden biri olmuştur. Fakat salı günü yaşanan patlama bunu katliama vardırdı.
Sokakta yürümeye cesaret eden tek siyasi figür Fransız Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’du. Macron çok nefret edilen ve dikkat çekici bir şekilde orada bulunmayan Lübnanlı mevkidaşı Mişel Avn’a karşı hakaretler savuran kalabalığın sesleri arasında olay yerini ziyaret etti. Avn’ın dönemi ülkenin modern tarihinde muhtemelen en yıkıcı dönem oldu.
17 Ekim 2019’dan beri ülke tarihî bir halk hareketinin protestosuyla çalkalanıyor. Ülke çapında halk, iktidardaki ahbap-çavuşların kendi menfaatleri uğruna devleti iflasa sürüklemelerinin sonucu olan aşırı yozlaşmayı sona erdirmek için gösteri yaptı. Halkın birikimleri ülkenin yozlaşmış bankacılık sektöründe rehin tutuluyor, ülkenin kendi para birimi çöktü ve ülke yemek, benzin ve ilaç gibi en çok ihtiyaç duyulan malları ithal edemediğinden dolayı mahvolmuş durumda. Gösteriler ise ordunun, güvenlik güçlerinin ve iktidardaki partiyi kayıtsız şartsız destekleyen gözü dönmüşlerin şiddet ve baskısıyla karşılık buldu.
Konu hakarete gelince fazla hassas olduğunu bildiğimiz ve ülkenin acil sorunlarıyla ilgilenmek yerine sosyal medyada başarısız dönemini eleştiren paylaşımları susturmak ve kovuşturma başlatmakla meşgul Cumhurbaşkanı Avn Beyrut Gümrüğü’nün genel müdürü Badri Daher’in arkasında duran ana destekçi.
Araştırmacı gazeteci Riad Kobeissi yıllar boyunca Daher hakkında birçok skandal ortaya çıkardı. Ama gelin görün ki sorumluluğu limandaki malları güvenli bir şekilde saklamak olan bu yetkili, patlamanın sebeplerini aydınlatmak için oluşturulan soruşturma heyetinde yer alıyor.
Ülkedeki insanlar, sadece Lübnanlılar değil, Lübnan toplumunda uzun zamandır ırkçılığa maruz kalan göçmenlerden işçilere, Filistinli ve Suriyeli mültecilere kadar herkes harabe halindeki şehri hayata döndürmekle meşgul. Bu sırada, yozlaşmış müesses nizam, yani hem iktidardakiler, hem de muhalefet oyununu oynayanlar sorumlusu oldukları trajediden fayda sağlamanın peşinde.
Bu yazı, 7 Ağustos 2020'de openDemocracy'de yayımlanmıştır.
Fotoğraf: Hussein Malla, The Associated Press