Yeşillerin Yeni Parti Programında Kritik Soru: Bir Buçuk Derece Neyimiz Olur?
Almanya Birlik 90/Yeşiller Partisi, 22-24 Kasım tarihinde, 800 delegenin dijital katılımı ile gerçekleştirdiği Kongre'de parti tarihinin “önümüzdeki on yılı taşıyacağı” ilan edilen dördüncü progamını kabul etti. Programın iklim krizi hedeflerine dair paragrafının tek bir cümlesi üzerinde fırtınalar koptu: “Yüzyıl sonuna kadar ısınmayı bir buçuk derece ile sınırlamak boynumuzun borcu ve temel varlık nedenimiz” midir? Yoksa “bu hedefe varmak için çok radikal önlemler alınması gerektiğinin altını çizen parti” mi olacağız? Vurgu farkı ilk okuyuşta dikkate alınmayacak kadar ehemmiyetsiz duruyor, oysa tipik bir “yukarı tükürsen bıyık aşağı tükürsen sakal” durumu söz konusu ve tercih, Almanya'nın gelecek siyasi dengeleri üzerinde etkili olacak.
İyi orkestre edilen kongre, beklendiği üzere üst yönetimin tercihinden yana davranarak ikinci, yani “yumuşak” cümleyi tercih etti.[1] Bu elini taşını altına daha az koyan formülasyon, Parti yönetiminin 26 Eylül 2021’deki Federal Meclis seçimleri için öngördüğü potansyel hükümet ortaklığı stratejisi ile uyumlu. Son yılın kamuoyu yoklamaları sandıktan bir Hıristiyan Demokratlar/Yeşiller koalisyonu çıkması ihtimalini güçlü kılıyor. Bu koalisyon modeli an itibarıyla Almanya federasyonunu oluşturan on altı memleketin ikisinde, Baden Württemberg ve Hessen'de deneniyor. Olursa, Federal ölçekte bir ilk olacak. Yeşil Parti Yönetimi, muhalefet rahatlığı ile davranacak halde olmadığı varsayımı üzerinden ilerliyor.
Yumuşak formülasyon, Parti üst yönetimini merkez basının bitmez tükenmez “Yeşillerin, acaba Paris'in ruhuna mı sadık olduğu, yoksa uluslararsı hukuk açısından bağlaycı uzun ve kompleks bir anlaşma metni içinden plakatif bir ibareyi (1,5 derece!) cımbızlayan parti olmayı mı tercih ettiği” yollu kinayeli sorgulamalardan kurtardı. Ancak genç iklim aktivistleri nezdinde Parti'nin “meşrebi geniş”liği de onaylanmış oldu. Yeşiller tabandan gelen iklim hareketinin kendi yelkenlerini şişireceğini beklerken, işler giderek tersine dönmeye başladı: İklim aktivisti hareketin etkinliklerinde, Paris'in “2100 yılına kadar ısınmayı net olarak 1,5 derece ile sınırladğı” teması öne çıkıyor.
Partinin Federal İklim Çalışma Grubu raporu da net 1,5 dereceye işaret ediyor. Çalışma Grubu, bir tür think tank, ve burada tabandan gelen, iklim krizi meselesine hakim partililer var. Ancak iş programı yazmaya gelince, kavga bitmedi. Yeni Parti Programı devletlerin “ısınmayı 2 derecenin altında tutmayı ve bir 1,5 ile sınırlamak için çaba göstermeyi” taahhüt etiği varsayımı üstüne oturtuyor: Programın okumasına göre, devletler Paris'te bir “nokta hedef”ten çok bir “aralık” belirledi.
Wuppertal Enstitüsü ve Kabus Rapor
Peki 1,5 derece hedefini siyasete tahvil etmek o kadar kolay mı? Yeşillerin uykularını kaçıran dokümanı 13 Ekim'de Wuppertal Enstitüsü yayımladı. “2035'e kadar Karbon-nötr: 1,5 derece hedefine Almanya'nın katkısı”, Almanya'nın 1,5 derece hedefini tutturmak için neler yapması gerektiğini listelemiş. Yenir yutulur gibi değil. Aktivistler bunu kullanarak partiyi ekimden beri ciddi hırpalyor: Tüm iç hat uçuşlara veda; otomobilli yolculukların yarıya indirilmesi; dört misli daha fazla binanın enerji yenilenmesinden geçmesi (eşittir ciddi kira artışları); ton başına CO2 fiyatının 2025 için planlanan 55 euro yerine 180 euro mertebelerine yükseltilmesi; dört ila beş misli daha fazla rüzgâr türbini; fuel oil yakmanın yasaklanması. Miğdeye oturan bir liste. Yeşillerin yönetimi, bu sevimsiz raporu sahiplenmenin 2021'de hükümete gelmek şöyle dursun, siyasi intihar niteliğinde olduğunu düşünüyor.
Kritik Bir Seçim Yılına Girerken
26 Eylül 2021’de Federal Meclis (Bundestag) seçimleri var, Yeşiller iktidara yürüyor. SPD’yi geçerek ikinci parti olma ve Hıristiyan Demokratlar’la koalisyon yapma hesabı içindeler. Genel seçimlerden önceki kritik aşama 14 Mart'ta yapılacak Baden-Württemberg (Başkent Stuttgart, resmî kısaltması BW, halkağzında BaWü) Memleket Meclisi (Landtag) seçimleri. Bavyera ile birlikte Almanya'nın en zengin iki memleketinden[2] biri olan, otomotiv sanayinin merkezi BW, “Yeşillerin Kalesi”: İki dönemdir Yeşiller tarafından yönetiliyor. Geçtiğimiz haftalar içinde tüm siyasi partiler eylüldeki federal seçimler için şansölye adaylarını nisan ayında, Baden Württemberg seçimleri sonucuna göre belirleyeceğini açıkladı.
Başka bir deyişle Yeşiller dahil tüm partiler gözünü Yeşiller’in bu memlekette alacağı sonuca dikmiş durumda. Aynı gün Rheinland-Pfalz'da da seçim var. Ancak bu daha kırsal memleketin seçimleri benzer bir ulusal ilgi uyandırmıyor. Yıl içinde farklı tarihlerde dört ayrı memleketin daha meclisi yenilenecek.[3] Diğer kritik seçim, Federal seçimlerle aynı gün Berlin'de.
Parti Başkanları Otomatikman Başbakan veya Şansölye Adayı Olmuyor
Almanya’daki demokratik teamüller gereği, parti (eş-)başkanları otomatikman başbakan (memleket düzeyinde) veya şansölye adayı (federasyon düzeyinde) olmuyor. Genel başkanlar veya eş-başkanlar parti içi dengeler sonucu seçiliyor, parti kanatlarını bir arada tutmaları bekleniyor. Başbakan ve şansölye adayları bundan bağımsız olarak, seçmen ilgisini çekebilme ve kamusal yürütme görevi için en uygunluk kriterlerince belirleniyor. Siyasetin sol kanadında parti başkanları genellikle, hatta neredeyse yerleşik kural olarak kamuoyu önüne çıkmıyor. Yeşiller’in bu seçim geleneği bozup eş-başkan Habeck'i Federal Şansölye adayı göstermesi ihtimali konuşuluyorsa da parti BW seçimlerinden önce kartlarını açmayacak.
“İklim Listesi” ve “Radikal:İklim” Partileşmeleri
Yeşiller'e BW'de üçüncü dönem hükümet an itibarıyla çantada keklik değil ve burdaki yeşil sürecin sekteye uğraması, federal dengeleri zorlayabilir: Genç Yeşiller ve FFF/Fridays for Future (Gelecek İçin Cumalar) 2020 baharında tekil belediye seçimleri düzeyinde başladıkları Yeşiller'den ayrı bir “İklim Listesi” çıkarma stratejisini geliştirdi. Kendini “öğrenciler, bilim insanları, çıraklar, iş çevreleri ve her yaştan aktivistlerin ademimerkeziyetçi taban oluşumu” olarak tanımlayan hareket daha oluşma halinde iken 15 Mart 2020'de Bavyera/Erlangen'de belediye meclisi seçimlerine girmiş ve belediye meclisine iki temsilci sokmuştu. İklim Listesi 20 Eylül 2020 itibarıyla ilk kez BW'de parti statüsü aldı ve burada 14 Mart 2021’de yapılacak memleket seçimlerine gireceklerini açıklayarak kamuoyu önünde Yeşillere “hodri meydan” dedi. İklim Listesi an itibarıyla on altı memleketin onunda bu ad altında, Berlin'de ise “Radikal:İklim” adı altında partileşti. Radikal:İklim, 26 Eylül’deki Berlin temsilciler meclisi seçimlerine aday göstereceğini açıkladı. Berlin kamuoyu yoklamalarında Yeşiller’in oy oranı eylülden aralıka %26’dan %18'e geriledi. Parti birinci sıradan ikinciye düştü, üçüncü SPD ile arasında küsurat kaldı.
İklim hareketinin yıl içinde kalan beş memlekette de partileşmesi ve bunların bir federal çatı partisine evrilmesi an meselesi. En geç o aşamada uluslararası ses getireceği kesin. Almanya'da bile ulusal basın konuya yeni ısınmaya başladı. Ezber bozan bir durum var.
Baden Württemberg: Yeşil Kale'den Kritik Seçim'e
BW, Federal Almanya'nın kuruluşundan beri sadece iki parti, Hıristiyan Demokratlar ve Liberaller tarafından yönetilmiş, Sosyal Demokratlar’ın geleneksel olarak çok zayıf olduğu muhafazakâr protestan bir memleket. Buna karşın Yeşiller'in 80’lerde ilk kez meclise girdikten sonra düzenli olarak ülke ortalamasının üstünde oy aldığı, bir hükümete ilk kez girdiği ve tarihinde ilk kez en büyük parti haline geldiği yer de burası. BW, Yeşiller’in realo kanadının biçimlendiği ve muhafazakârlar ile ortak iktidar modelinin test sürüşlerinin de yapıldığı memleket.
BW'de son iki dönemdir başbakanlığı yürüten Winfried Kretschmann Yeşiller’in kurucu kuşağının son temsilcilerinden, realo kanadın soy temsilcisi. 68 hareketinde Maocu olan, Yeşiller’in kurucu döneminde öko-liberter çizgiyi savunan Kretschmann, 2018'de "yeni bir muhafazakârlık" üzerine kitabını yayımladı. İtikadında bir katolik. Yeşiller’in Berlin başbakan adayı Bettina Jarasch gibi, Almanya Katolikleri merkez komitesinin yönetim kurulunda yer alıyor, siyaseti her zaman memleket düzeyinde yürüttü, federal siyasete hiç soyunmadı. Partinin daha çok Berlin’de ve kuzeyde örgütlü ilerici kanadının boy hedefi: Özellikle göç politikası konusunda parti içinde sert eleştiri aldı.
Kretschmann, 2011’de ikinci gelen partisini, o dönemdeki taze Fukushime faciası nedeni ile izole olan Hıristiyan Demokratlar’ı ekarte ederek üçüncü SPD ile koalisyona soktu, Yeşiller’in çıkardığı ilk başbakan oldu. Bu rüzgârla 2016'da birinci konuma yükselen Yeşiller, bu kez ikinci sıradaki Hıristiyan Demokratlar ile hükümet kurdu. Memleketini “Yeşiller’in kalesi” yaparak parti içinde efsanevi ve dokunulmaz ağır abi konumuna yerleşti. Sarsılmaz konumu ile üçüncü dönem başbakan adaylığına parti içinden muhalafet çıkmadı ise de, rakipsiz girdiği aday yoklamasından beş yıl öncesine göre beş puan eksik ile çıktı. 10 Aralık 2020 günü yaptığı korona önlemleri konuşmasında şaşırtıcı ölçüde bitkin ve düşük performanslı olması, konuşmanın içeriğine hakim olmaması yoğun eleştiri aldı
Daha üç ay önce “seçimleri alması garanti” denilirken, şimdi kendisi “koyu yeşil” muhalefetin “ciddi bir mesele” olduğunu ve “hayli puan götürebileceğini ve oyları bölerek Yeşiller’i iktidardan indirebileceğini” açıkça beyan etti. Seçime üç aydan az kala, muhafazakâr Yeşiller’in kalesinde alarm zilleri çalmaya başladı.
Gelecek için Cumalar (FFF) Partileşiyor mu?
Hayır, FFF veya XR “partileşmiyor”, hareketler kendi partilerüstü konumlarını muhafaza konusunda son derece titiz. Ama buralarda iklim aktivizmi yapanlar, ikinci bir şapka edinip o âna dek siyaset dışı kalmış bilim insanlarını yanlarına alarak, her nerde var iseler, siyasi örgütlenmeye girişti. Yerleşik partilerin “hiçbirisini” iklim krizi hedefleri açısından yeterli bulmuyor, baskı yapmayı zorunlu görüyorlar. “İklim mücadelesi, hemen şimdi, hemen burda. 2035'e kadar iklim-nötr bir Almanya ve kuşaklararası adalet hedefleri için kapımızın önünü süpürmeye başlıyoruz.”
2020 baharından itibaren seçimi gelen Belde (Gemeinde) ve Yöre (Landkreis) meclislerine hızlıca yerel listeler ile aday oldular, doğaçlama kampanyalar işe yaradı, hemen nerede aday oldularsa girdiler. Bavyera'daki Erlangen gibi 112 bin nüfuslu orta boy bir şehir meclisine iki ya da Düsseldorf gibi bir metropol kentin meclisine bir temsilci sokunca ses getirdiler.
Ancak iş bir üst düzey seçimlere, memleket meclislerine aday olmaya gelince işin boyutu değişti. BW kanunları gereği parti statüsü almak gerekli oldu. Bu adımı çok da içlerinden gelmeksizin attıklarını gizlemiyorlar. “Şimdi tüzük ve program yazmakla uğraşmak yerine sahada Danni'de olmayı tercih ederdim,” diyor Jessica Stoltenberger. “Bana kalırsa, Yeşiller panik yapıyor,” diyor Luisa Neubauer. “Anlaşılır da, çünkü kaç kere 'fazla ekoloji istedikleri için' son dakikada bir iki puan kaybettiler. FFF'nin 'kutsal yüzde yirmi'lerine zarar verdiğini düşünüyorlar.” Neubauer genç iklim aktivisti kuşağın vitrinde duran yüzlerinden. TAZ yazarları Bernhard Potte ve Ulrich Schulte Yeşiller içi 1,5 derece formülasyonunu tartıştıkları yazıları kapsamında Neubauer ile görüşmüş: “Kendisiyle konuştukça hereket ile parti arasındaki uyuşmazlğın giderek büyüdüğü hissine kapılmamak imkânsız. Olay, artık Dannenröde ormanı kavgası ile de sınırlı değil.” Yazılarının başlığı iklim aktivisti hareket ile parti arasındaki ilişkiyi tanımlıyan bir bir kelime oyunu: Almancadaki Gratwanderung (bıçak sırtında yürümek) ifadesini Gradwanderung (derece üstünden yürümek) olarak dönüştürmüşler. Neubauer, “ekolojiden anladığı” varsayılan partiden hayal kırıklığına uğramış durumda. “Eğer Paris Anlaşması ile uyumlu politika önermeyi bile beceremeyecek ise, neye yarar ki bu parti?” Üyesi olduğu partiye olabilecek en sert eleştiriyi getirerek, “yeşil göründüğünü ama öyle olmadığını” ve “ısınmayı 1,5 derece ile sınırlama hedefini ciddiye almadığını” söylüyor. Gerçekten de öyle mi? Bu zor sorunun yanıtı, muhtemelen çok-katmanlı.
Danni’de Direniş veya İpler Nasıl Koptu?
Federal hükümete bağlı otoyol idaresi Hessen'deki Dannenröde (“Danni”) ormanını tıraşlayarak otoyol geçirmeye girişti. Kuşkusuz, Angela Merkel önderliğindeki Hıristiyan Demokrat/Sosyal Demokrat federal hükümetin tasarrufu. Ancak yürütme Hessen topraklarında vuku buluyor ve burada Yeşiller, Hıristiyan Demokratlar ile birlikte hükümette. Hessen Yeşiller’i kendi iklim hedefleri ile açıkça çelişen ve yerel düzeyde açık ve sert tepkilere yol açan bu uygulamada kesilecek ormanı işgal eden aktivistler ile birlikte davranmak şöyle dursun, hükümet ortağı olarak, kolluk kuvvetleri desteği ile sert bastırma politikasını sahiplendiler. Bu, tabanda çok ciddi tepki topladı. Otoyol karşıtı aktivistler Yeşiller’i “polis terörü'nün sorumlusu” olarak görüyor. Hessen İzciler Birliği Dannenröde ormanı tartışması çerçevesinde yayımladığı açık mektupta, Yeşiller’i “yeşil siyaset yapmaya” çağırıyor: “Birlik 90/Yeşiller geriye kalmış inanılırlıklarını da tümden yitirmek istemiyorlar ise inşaatı durdursunlar.” İnşaat, ite kaka ilerliyor.
Yeşiller İklim Tembeli mi?
2019’da Bielefeld’de yapılan federel delegeler konferansının kabul ettiği “Eylem, şimdi!” dokümanında yok yok: 2030 yılında %100 yenilenebilir kaynaklardan elektrik; kömürden çıkışı öne -hemen 2022'ye- çekmek; konut kaloriferlerinde fosil yağların yakılmasının yasaklanması, bir dizi kanun ve yönetmelikte değişiklikler; CO2 fiyatınının yükselmesi, tüm kanunların taranarak iklim etkisi açısından yeniden değerlendirilmesi ve akla gelebilecek başka ne varsa: Paris Anlaşması tüm bakanlıkların eylemine yön veren birinci düstur olacak. Hatta Almanya için en zor konu, hız sınırı tanımayan otoyolları yavaşlatmak bile var: Otomotiv lobisinin ve geleneksel popülist siyasetin bir numaralı direnç noktası.[4] Çanakkale aşılır, hız düşürülmez.
Aktivistler açısından, bu listeden heyecanlanmak bir yana güven bunalımı büyüyor. Sert eleştiriler, Yeşiller’in “kanına dokunuyor”. 1990 seçimlerinde, tam da iklim meselesini, daha kimse konuşmaz iken o kadar ön plana çıkarmışlardı: “Herkes Almanya'nın haline takmış, bizse bu havaların” seçim sloganını kullandıkları için “hafife alınıp” yüzde beşlik baraja takıldıklarını unutmuyor, bugünlerde sıkça hatırlatıyorlar.
Federal Parti yönetiminin ruh halini Genel Sekreter Michael Kellner'in tabana basın yolu ile verdiği mesaj özetliyor: “Eğer şimdi Paris'in lafzı ile oynamaya başlarsak, anlaşmayı ve böylelikle iklim krizi ile mücadeleyi zayıflatmış oluruz. Zaman daralıyor: Artık işleri ele almalı, bunun için iktidara gelmeliyiz.” Parti, Paris Anlaşması’nı radikal bir şekilde yorumladığı takdirde, siyasi saldırılara açık olmaktan korkuyor. Kellner, seçim kampanyasında daha çok tüm devletlerin birden ortak çizgide davranmış olmasını, insanlığın ortak inisiyatifi temasını ön plana çıkarmaktan yana. “İnsanlık olarak tüm gücümüzle, hep birlikte başaracağız.”
Demirel, Almanya'da yaşamadı. “Siyasette dünün dün, bugünün bugün olduğu”nu birisi çıkıp bu ülkenin dilinde hatırlatmalı.
[1] Paragrafın bütünü şöyle: “Siyasetimizin temelini Paris İklim Sözleşmesi ve Dünya İklim Konseyi'nin 1,5 derece sınırı oluşturur. Bunlar, iklim sisteminin çökmesinde anahtar rolü oynayacak eşikler açısından her bir onda bir derecenin dahi önemine işaret etmektedir. Bu nedenle bizi 1,5 derece hedefine ulaştıracak bir yola girmemiz önemlidir. Bu amaçla önümüzdeki yıllarda doğrudan hedefe yönelik ve temelden önlemler alınması kritik önemdedir. Daha çok yenilenebilir enerji kullanımı, sadece daha ucuz ve daha sürdürülebilir değildir: Yüzyıl ortasından önce yakalamak zorunda olduğumuz Avrupa ölçeğinde iklim nötrlüğü hedefine varmanın yolu da budur.”
[2] Türkçede yanlış biçimde Eyalet olarak yerleşmiş olan ifadenin karşılığı kullanıyorum.
[3] Almanya’nın (yerel seçimler hariç) 2021 seçim takvimi şöyle: 14 Mart Baden-Württemberg ve Rheinland-Pfalz, 25 Nisan Thüringen, 6 Haziran Sachsen-Anhalt, 26 Eylül Federal Meclis, Berlin ve Mecklenburg-Vorpommern.
[4] Otoyolları paralı hale getirme gibi basit bir talep ise, “muhafazakâr” Yeşil Parti bir yana, radikal iklimcilerin bile ufkunda değil. Dillendirilmesi aforoz nedeni olabilir. Kent merkezine otomobilli girişi paralı hale getirme ise iklim listelerinin sıkıca sahip çıktığı yaygın bir talep.