Elli Beş Yıl sonra Cahiers pour l’Analyse (II): Maksimum Formelizm

Buradan itibaren bizim için çizilmiş olan program bir formel dilin özneyi nasıl belirlediği üzerinedir

Jacques Lacan[1]

Cavaillès bundan yirmi yıl önce, felsefenin bugün kabullenme sürecinde olduğu görevi ifade etmişti deneyimlenen […] bilincin önceliği yerine; kavramların, sistemlerin ya da yapıların önceliğini koyma görevi.

Georges Canguilhem [2]

Marksist-Leninist Defterler projesinin başına gelenler Fransa’nın günbegün geçirdiği politik ve teorik yenilikler fırtınası içinde tahmin edilebilirdi. Her gün yeni bir yayınevi, dergi ve kolektif kuruluyor, bir diğeri dağılıyordu. Yeni nesil rüzgâr gibi gelmişti ve varlığını hissettiriyordu. Les Temps Modernes’nin içinde bile gelişmelere sıcak bakmaya başlayanlar belirmişti.[3] Kişilerle beraber lügat da değişiyordu: Algı [Wahrnehmung], Yönelimsellik ve Epochê kavramları gidiyor, yerlerini Model, İnşaa [Construction] ve elbette Yapı gibi yenileri alıyordu. Sosyal Bilimler ve Pozitif Bilimler beraber çalışmaya başlamıştı. Jakobson ve Greimas üzerine konuşulduğu kadar Hilbert ve Poincaré[4] üzerine de konuşuluyordu. Edebiyatta ise OuLiPo (L’Ouvroir de littérature potentielle)[5] akımı romanı sayı dizilerinden oluşan lipogramlar etrafında yeniden yaratmaya çalışıyordu. Herkes bütün bu dalgaların ortak bir noktada çakışacağına dair bir düşünceye kapılmaya başlamış, etrafı gürültü dolu bir sessizlik kaplamıştı.

Althusser ve Lacan

Lacan'ın 70’lerde teorilerine referans olması için ilgilendiği topolojik şekiller

Ve beklenen doruğa ulaşıldı. François Dosse’un yapısalcılığın mucizevi yılı [Annum Mirabile] olarak adlandırdığı[6] 1965-1966 aralığı gerçekten sıra dışı bir niteliğe sahipti. Bu yaratıcılık patlaması dışarıdan bakıldığında muhtelif tekil isimler ve onların tekil eserlerine indirgenebilecek bir dönem gibi gözükse de, (Althusser – Marx İçin, Barthes – Anlatıların Yapısal Analizine Giriş, Foucault – Kelimeler ve Şeyler, Lacan – Écrits yeni çıkan; Granger – Formel Düşünce ve İnsani Bilimler, Canguilhem – Normal ve Patolojik ise tekrar basılan temel metinler arasındaydı)[7] gerçekte uzun bir süredir mayalanan birtakım koalisyonun sonucuydu. Zira bu yeni figürlerden hangisinin düşüncesinin dönemin asli temsilcisi olacağı belirsizdi, bu nedenle her biri kendi pozisyonunu pekiştirmek için ittifaklara ihtiyaç duyuyordu. Örneğin Barthes’ın ismini François Wahl[8] olmadan, Dumézil[9] ve Foucault’yu da Pierre Nora[10] olmadan anarsak onların neticede vardıkları noktaya nasıl ulaştıklarını anlamak mümkün olmayacaktır.

İşte bütün bu kişi, kuruluş ve alanlar arasında yepyeni koalisyonlar kurulurken, nasıl olduysa, Psikanaliz ve Marksizm yine birbirini buldu. Esasında bu eski ittifakın yeniden belireceğine dair işaretler uzun süredir vardı. O dönem herkes gibi Althusser de ortaya çıkan yeni bilimlerin getirileriyle ilgileniyordu. Ama onun için temel mesele bu bilimlerin Marksizm için ne teşkil edeceğiydi, zira bir sürü cepheden Marksist düşüncenin anakronikleştiğine dair sesler çıkıyordu. Althusser için Marksizm’in bilimselliği bir tartışma konusu olmamalıydı, dolayısıyla gereken manevra onu zamanın ruhuna uygun bir şekilde net bir formelizme dönüştürmekten geçiyordu. Ancak, dönemin diğer figürlerinden farklı olarak bu formelizm Althusser’e öncelikle dilbilim üzerinden değil, Fransa’nın o unutulan rasyonalist epistemoloji geleneği üzerinden gelmişti. İçinde yaşadığı Epistemolojik Kopuşlar doğrultusunda yeni nesneler inşa eden bir bilim düşüncesinin kaynağı Bachelard ve Koyré’ye, Spinozist rasyonalizminin kaynağı Gueroult[11], Desanti[12] ve Cavaillès’e, Diyalektik Materyalizmi ideolojik yapıların hakikatini ortaya çıkarırken yapıların kendilerine içkin kuralları üzerinden giden bir bilim olarak tanıtıyor olmasının kaynağı ise Bourbaki kolektifinin matematiksel yapıları incelerken onların aksiyomatik niteliklerinin sonuçları dışında başka bir varsayımda bulunmadan ilerlemelerini sağlayan metotlarına dayanıyordu.[13] Ancak bütün bunlar yeterli değildi, Lévi-Strauss meydana çıktığından beri okumalarda dilbilimin oynadığı rol büyümüştü[14] ve parti çizgisindeki Marksizm’in bu noktadaki eksikliği barizdi. Bu gelişmelerden hem beslenen hem de bu gelişmelerin Althusser’in hazzetmediği bazı özelliklerinden sıyrılan bir desteğe ihtiyaç vardı. Althusser’in 50’lerde öğrencisi olan ve okuldaki arkadaşlarınca “Tilki”[15] lakabıyla anılan Foucault, ENS’te okuduğu dönemde sanki hocasının gelecek müttefikinin kim olacağını sezermişçesine ders çıkışları o zamanın felsefe çevrelerince üzerinde çok durulmayan bir psikanalistin Sainte-Anne Hastanesi’nde verdiği seminerlerine gidiyordu.[16] 60’ların sonuna gelindiğinde Foucault kendini psikanalizden uzaklaştırmaya başlarken hocası orada kendine sağlam bir müttefik bulmuştu.

Lacan’ın o dönem psikanalizin bölgesel [Fransız Psikanaliz Cemiyeti (SFP)] ve küresel [Uluslararası Psikanaliz Birliği (IPA)] kurumlarıyla bir problem yaşadığı çevrelerce duyulmuştu. Bu çatışma öyle bir boyuta ulaşmıştı ki 1963 yılında Lacan SFP’den aforoz edilmiş ve yalnız bırakılmıştı. Gelişmelerden elbette Althusser de haberdardı.[17] Lacan’nın bir kitleye ihtiyacı vardı, bunu karşılamak için birtakım girişimleri de olmuştu[18] ama nafile. Ana akım klinik cenahlarda tapınaktan kovulduğundan beri bir yankı bulamıyordu. İşte tam da bu anda Lacan’a alternatif bir kitle bulmak için Althusser’den bir yardım eli geldi. ENS’nin çatısı altında Lacan seminerler düzenleyecek, hatta yeni kurduğu psikanaliz cemiyetine de okulun altıncı bölgesinde bir mevki verilecekti. Böylece hem Lacan Marksizm’e hem Althusser psikanalize yakınlaştı ve ortaya etkisi hâlâ devam eden bir teorik anlayış çıkardılar: Lacano-Althusseryenizm.  

Cahier pour l’Analyse’in doğmasına neden olan birliktelik buydu. Linhart ve Broyelle’den kopan Epistemoloji Çevresi’nin üyeleri (Miller, Milner, Regnault, Grosrichard…) zaten bir süredir psikanalizle ilgileniyorlardı. Miller ve Regnault başta olmak üzere her biri Lacan’nın ENS’te verdiği seminerleri dikkatle takip etmişti. Milner ise sadece arkadaşları arasında değil, aynı zaman o dönemin entelektüel çevreleri genel olarak değerlendirildiğinde dilbilim üzerine en çok çalışman kişiler arasındaydı.[19]  Grosrichard tarih bilgisi bakımından kuvvetliyken aralarına daha sonra katılacak Badiou[20] ise hiçbirinde çok sağlam olmayan soyut matematik birikimini sağladı. Bunların yanında hepsi hocaları Althusser üzerinden bir Marksist damara da sahipti. Böylece dönemin bütün yükselen anlayışları bu kolektif ve onların yayın organı olan Cahiers pour l’Analyse’de çakışmıştı. Sırada bu heterodoksluğa yakışır bir misyon bildirisi belirlemek vardı ki, derginin ilk sayısıyla beraber bu sorun da çözüldü. 

Cahiers pour l'Analyse'in ilk iki sayısı

Lacan-Althusser çizgisinde olanlar için daha sonra önemi artacak Lacan’ın Kapitalist Söylem diyagramı. Bölünmüş Özne ($), Baş-Gösteren (S1), var olan sıradan gösterenler zinciri (S2), Eksik Nesne (a). 

Derginin amacı netti: Maksimum Formelizm.[21] Mantıksal Pozitivizmin ilk zamanları gibi, ampirisizmden beslenerek gelişen anlayışlar kavramsal atılımlarına baz olarak deneyimi almış, dolayısıyla kaygan ve tümevarımsal bir metodolojiye hapsolmuştu. Bu anlayışın zaaflarından kurtulmak için gereken şey aklın kendine içkin ve sade bir kavramsal zincir oluşturmaktan geçiyordu[22], zira kavramlar sadece düşüncenin açıklayıcı araçları[23] değil, aynı zamanda bir teorik sistemin/yapının yaratıcı sınırlarıydı.[24] Bu bağlamda “bilgi” pasif bir gözlem sonucu yapılan bir çıkarım olmayı bırakıyor, soyut modellerin konturlarına içkin aktif bir üretim halini alıyordu. Bu şekilde kavramsallığın bizatihi kendisi üzerine yine kavramın kendisini kullanarak çalışılacak [travailler un concept], içeriksel değişkenin ne olduğu fark etmeksizin her formel yapıyı inceleyebilecek[25] genelleştirilmiş bir epistemolojik mantık ve söylem teorisi, yani Bilim[26] oluşturulacaktı:

Ecole Normale Supérieure'ün Epistemoloji Çevresince çıkartılan Cahiers pour l’Analyse, yeni bir söylem teorisi oluşturmaya yardımcı olmaları hedefiyle mantık, dilbilimi, psikanaliz ve diğer bütün analiz bilimleriyle alakalı, hem daha önce yayınlanmış hem de tamamen yeni birtakım metinleri tanıtmayı amaçlar  (J. A. Miller’in ilk sayıya önsözünden).[27]

Ve tabii ki söz konusu Bilim politik bir ihtiyacı da karşılıyordu, nihayetinde bu formelizmin inşasıyla beraber burjuva ideolojisinin olguları süzgeçten geçirilecek ve imgesel yanlış bilinç geometrik bir şekilde saf dışı bırakılacaktı.[28] Bu noktada formel yapıların aşkın bir tümdengelim yapılmalıydı: Althusser üzerinden gelen Spinoza etkisiyle yapıların mimarisi yapının faaliyeti [action de la structure][29] ve yapılaşmış yapı [structure structurée] şeklinde fonksiyonel olarak ikiye ayrılmalıydı.[30] Böylece yapının kendini nasıl inşa ettiği anlaşılacaktı. Ancak bir temel problem belirmişti: yapıların sürekliliği. Yapılar içinde değişim onları tamamen değiştirmeden nasıl gerçekleşiyordu? Bu soru yapıların kendi üzerlerine katlandıklarını ve kurucu bir şekilde tamamlanamaz olduklarını işaret ediyordu. Yapısalcılık statik bir betimlemeden ibaret olmayacak ise, yapıların içerisindeki permütasyonu mümkün kılan o şeyi de kavramsallaştırabiliyor olmalıydı. Cahiers pour l’Analyse ekibi Lacan üzerinden gelen Kartezyenizm etkisiyle yapının kendi üzerine katlandığı bu refleksif kör noktaya [élément reflexif] özneyi yerleştiriyordu (bu öznenin imgesel deneyimleri, yapının virtüel faaliyetini gizleyen ideolojik bir rol oynuyor, yapıyı tamamlanmış ve kendine denk gibi gösteriyordu).[31]

Göstergebilimsel bir dilde formüle etmek gerekirse; her bir gösteren bir diğerinden negatif bir fark ile ayrılarak kendini bütünleştirdiği için, her gösteren zinciri kendi bütünündeki anlamı koruyabilmek için yapısal eksikliğin mevcudiyetini belirleyecek bir boş gösterene ihtiyaç duyuyordu.[32] Miller derginin ilk sayısı için yazdığı “La Suture: Éléments de la logique du signifiant” isimli makalesinde, (daha sonra Badiou bu makaleyi Lacan tarafından yazılmamış ilk büyük Lacancı metin olarak değerlendirecek) bu boş göstereni matematiksel söylemin sayıların inşasında sıfıra duyduğu ihtiyaç üzerinden anlattı. Miller için “gösterenin mantığı” eksikliğin önce bastırıldığı [Verdrängung], sonra da dikildiği [Suture] bu operasyonu tespit edebildiği ölçüde yukarıda sözü geçen genelleştirilmiş formel analizin en iyi örneğiydi. Ve yine unutmamalıyız ki bu kavramsal matriste yapısal eksikliğin mevcudiyetine işaret eden boş gösterenin yapıya dikilişi aynı zamanda öznenin yapının içine dahil olduğu nokta idi: “… fallik Baş-Gösteren [Master-Signifier] öznenin sembolik özdeşleşmesinin yaşandığı nokta olduğu ölçüde, bu özdeşleşme her zaman bir eksiklikle bir özdeşleşmedir.”[33]  

Lacancı teoride Öznenin özdeş olduğu bu eksikliğin adı daha sonra objet a olacaktı.[34]. Bütün bu argümanı şu şekilde özetlemek mümkün:

-Her yapılanmış yapı kendisinin tutarlılığını mümkün kılan bir aşkın operasyonun sonucu ise yapının kendisini ayakta tutan ve yapının tamamlanmayan bir süreç olmasını sağlayan (yapının hem kalıcılığını hem de içindeki devinimi mümkün kılan) eksiklik bir refleksif parça olarak belirmek zorundadır.

-Eksikliğin yapıdaki belirişi olan bu refleksif parça bir dikiş sonucu yapıda eksikliğin mevcudiyeti olarak saklanacak (point de capiton / gösterenin gösterilene düştüğü nokta) ve böylece göstergesel zincirin anlam bütünlüğü sağlanmış olacak.

-Neticede yapının kendi üzerine katlanması sonucu temsillerden oluşan bir deneyim ve Öznesi ortaya çıkacak.

İşte Lacan-Althusser çizgisini kavramsal olarak çağdaşlarından ayıran şeyde tam da buydu: Yapıların formel analizi sonucunda ortaya çıkan şey, yapıların dinamikliğini açıklayanın hiçbir yapının kendine denk olamamasını sağlayan bir eksiklik olduğu ve Öznenin de tam da burada yapıya dahil olduğuydu. Ne kadar ironik gözükse de, yapısalcılığın en aşırıya kaçmış halini icra ederek tam da erken yapısalcıların en çok eleştirdikleri o kavramı -Özne- yeniden bulmuş oldular. Derginin her sayısında farklı konular ve metinler üzerinden bu formelist analiz değişik veçheleriyle uygulandı ve incelendi. Analizin kendisine zaman zaman içeriden tepkiler gelmiş olsa da[35], temel doğrultudan çok da sapılmadı.

Bu bağlamda derginin geleceği parlak gözüküyordu. Temel kadronun ve müttefiklerinin dışına çıkılmış, her yeni sayısı da dönemin Derrida ve Foucault gibi önemli isimlerinden bir yazı yayımlanıyordu. Kolektifin yarını da, derginin yayını da garantiye alınmış gibiydi. Ta ki 1968 yılında Paris Üniversitesi’nin Nanterre yerleşkesinde birkaç öğrenci bir işgal eylemi düzenleyene ve Maoculuk gündeme tekrar dönene dek…[36]


[1] Seminar on The Purloined Letter, s.31, Écrits, New York: W.W. Norton & Co., 2006.

[2] Canguilhem, s. 88-89.

[3] Bkz. Jean Pouillon.

[4] Bu noktada Derrida’nın dahi yaptığı ilk önemli çalışmalardan birinin Husserl’in “Geometrinin Kökenleri” metnini çevirmek olduğu gözden kaçmamalı.

[5] Raymond Queneau, Italo Calvino, Georges Perec ve diğerleri.

[6] Histoire du structuralisme. Tome 1 : Le champ du signe, Paris, La Découverte, 1991.

[7] Histoire du structuralisme. Tome 1 : Le champ du signe, Paris, La Découverte, 1991.

[8] Seuil Yayınları.

[9] Nitekim Dumézil daha sonraları bu ilişkinin kendisi için önemini vurgulamak için “Beni o yarattı, ben Gallimard’ın bir yaratısıyım,” demiştir. Bkz. Histoire du structuralisme. Tome 1 : Le champ du signe, Paris, La Découverte, 1991.

[10] Gallimard Yayınları.

[11] Gueroult o dönem Collège de France’da Spinoza dersleri veriyordu. Bkz. Martial Gueroult, Spinoza. Dieu (Ethique I), Paris: Aubier Montaigne, 1968.

[12] Althusser ve Desanti arasındaki ilişki her ne kadar Desanti’nin fenomenolojiye karşı daha yumuşak olmasından dolayı yıpranmış olsa da, Desanti’nin Spinoza okuması Althusser’i kendisini olduğu kadar Macherey ve Balibar gibi Spinoza üzerine eğilen öğrencilerinin temelini anlamak için de fazlasıyla önemli. 

[13] Knox Peden, Spinoza: Contra Phenomenology: French Rationalism from Cavaillès to Deleuze, Stanford University Press, 2014

[14] Gerçi Claude-Lévi Strauss bile Les Structures élémentaires de la parenté (1949) kitabında kullandığı ve yapılar üzerindeki analizinin temelini oluşturan Gruplar Teorisini, Bourbaki Kolektifi’nin kurucularından André Weil ile 1943 yıllında giriştiği ortaklık üzerinden almıştır.

[15] Bilinmeyen kaynakları araştırmak için gösterdiği gayret yüzünden bu lakabı almıştı. Bkz. Histoire du structuralisme. Tome 1 : Le champ du signe, Paris, La Découverte, 1991.

[16] Histoire du structuralisme. Tome 1 : Le champ du signe, Paris, La Découverte, 1991.

[17] Gabriel Tupinambá, “The pandora’s Box Has Been Opened": Lacanian Psychoanalysis and Politics After 2017”, Crisis Ad Critique Lacan: Psychoanalysis, Philosophy, Politics, cilt 6, sayı 1, 2 Nisan 2019.

[18] École Française de Psychanalyse.

[19] Kendisi daha sonra Chomsky’nin Aspects of the Theory of Syntax (1965) kitabını Fransızcaya çevirdi.

[20] Badiou’nün babası Bourbaki Kolektifi üyeleri ile aynı dönemde ENS’te matematik eğitimi almıştı. Badiou aynı zamanda eski bir matematikçi ve sonra ressam olan Maurice Matieu ile arkadaşlığı üzerinden de, matematik ile diğer alanları yakınlaştırma konusunda deneyimlidir. Bkz. Badiou and the Philosophers: Interrogating 1960s French Philosophy, Bloomsbury, 2013 

[21] Jean-Claude Milner daha sonra bunu bir ‘’hiper-yapısalcılık’’ olarak adlandıracak. Bkz. http://cahiers.kingston.ac.uk/pdf/milner.interview.translation.pdf

[22] Peter Hallward buradaki Kartezyen niteliği vurgulamakta haklıdır. Bkz. Concept and Form, cilt 1, Verso, 2012, Selections from Cahiers pour l’Analyse.

[23] Organon olarak Mantık.

[24] Kanon olarak Mantık.

[25] “Hyperstructuralism seeks to establish the non-arbitrary properties of an arbitrary structure” (J. C. Milner).

[26] Bilim kelimesinin bu şekildeki kullanımı Cahiers pour l’Analyse ile Alman İdealistleri arasında ilginç bir yakınlığa işaret ediyor.

[27] Miller, Foreword, cilt 1: Truth. Bkz. http://cahiers.kingston.ac.uk/pdf/cpa1.introduction.translation.pdf

[28] Yine ilk sayının önsözünden: “Kim bu araştırmanın asıl ilgi odağının diyalektik materyalizm olduğundan şüphe edebilir ki?” Bkz. http://cahiers.kingston.ac.uk/pdf/cpa1.introduction.translation.pdf

[29] “Yapının faaliyetinin virtüelliği yapının içinde bir eksikliğe dönüşüyor”. “Eksiklik imgesel düzlemin üstbelirlenimine gizleniyor.”. Jacques-Alain Miller, Action of the Structure, 1964. Bkz. http://cahiers.kingston.ac.uk/pdf/cpa9.6.miller.translation.pdf

[30] Natura Naturans/Naturata analojisi kurulabilir.

[31] Jacques-Alain Miller, Action of the Structure, 1964. Bkz. http://cahiers.kingston.ac.uk/pdf/cpa9.6.miller.translation.pdf

[32] Lévi-Strauss’taki Mana. Bkz. Claude Lévi-Strauss, "Introduction à l'oeuvre de Marcel Mauss", Mauss, Sociologie et Anthropologie, Paris, 1950.

[33] Slavoj Žižek, From Differentiality to the Phallic Signifier, Less Than Nothing, Verso, 2013, s. 591.

[34] Bu bağlamda ideoloji eleştirisinin Althusser-Lacan çizgisinde bu kadar temel bir rol oynaması şaşırtıcı değil. Çünkü özdeşleşme operasyonunun neticisinde objet a ile boş gösterenin çakışması, sadece yapının içindeki eksikliğin gizlenmesi ile değil, aynı zamanda Büyük Öteki’nin öznenin eksikliğini karşılayacak “Das Ding”e sahipmiş gibi gözükmesine de yol açıyor. 

[35] Bkz. Badiou, “Mark and Lack”, 1967. Bkz. http://cahiers.kingston.ac.uk/pdf/cpa10.8.badiou.translation.pdf

[36] Cahiers pour l’Analyse’in ‘68 olayları sonrası yaşadıkları serinin son bölümünde ele alınacak.