Siz gençler, coşkunuz ve hayat enerjinizle, hayatın baharındasınız. Sabah sekizde yeni doğan bir güneş gibi.
Mao Zedong
1942. Yakın bir tarihte Sorbonne’a mantık ve felsefe profesörü olarak atanan ve son bir yılını direniş için ülke çapında gizli hücreler kurarak geçiren Jean Cavaillès, işbirlikçi Vichy rejimi tarafından Narbonne’da yakalanır. Başarısız bir kaçış planı sonrası Montpeiller yakınlarındaki Saint-Paul d'Eyjeaux hapishanesine aktarılır ve ’42 sonunda tekrar kaçana kadar hücredeki günlerini ölümünden sonra başyapıtı olarak yayımlanacak kitabını (Sur la Logique et la Theorie de la Science) yazarak geçirir. Bir yıl sonra Almanlarla işbirliği yapan bir grup yerlinin onu ele vermesi üzerine Paris’te Abwehr tarafından tespit edilir ve kısa bir kedi fare oyunu sonrası L’Hôtel de Beauvau’ya sorguya götürülür. Sorgu? İşkence. Geceler boyunca karşısındaki askerlere bilgi vermek yerine Pratik Aklın Eleştirisi’nden alıntılar yapar. En sonunda 17 Şubat 1944’te manganın karşısına çıkar ve idam edilir.[i]
Jean Cavaillès Grand Est bölgesinin Aube kentinde direniş örgütlerken.
Fransa Rasyonalist Epistemoloji geleneğinin savaşta ölen diğer temsilcisi Albert Lautman.
Bu anlatılan hikâye başka bir yol izleseydi 20. yüzyıl Fransız felsefesinin portresi nasıl çizilirdi tahmin etmesi zor. Ancak, bir şeyden emin olabiliriz, o da alternatif bir senaryolar bütününde Cavaillès’in önünü çektiği ama sadece ona indirgenmesi doğru olmayan; Léon Brunschvicg, Gilles Châtelet, Jean-Toussaint Desanti, Albert Lautman, Gueroult, Canguilhem, Bachelard ve daha nice figür tarafından temsil edilen bir geleneğin (Fransız Rasyonalist Epistemolojisinin) günümüzde daha fazla biliniyor olacağıdır. Üzerine fazla değinilmeyen bu figürlerin önemi ne dersek ise cevabı basit: Yapısalcılık. İlginç bir şekilde ne zaman yapısalcılık üzerine ana akım bir historiyografik çalışma yapılsa,[ii] hikâyenin üzerine vurgu yapılan parçası hep Claude-Lévi Strauss ve onun göstergebilimle akıbeti olmuştur. Bu noktaya hiç değinmemenin yanlış olacağı kesin. Ama bu ne kadar yanlışsa, içinde yapısalcılığın en verimli, hatta en safi biçiminin icra edildiği ve tam da yukarıda saydığımız isimlerin başlattığı geleneği kendi bağlamında bir adım öteye taşıyan Cahiers pour l’Analyse ve onun hikâyesinden de bahsetmemek bir o kadar yanlış olacaktır. Bilhassa, Ljubljana ekolünün son otuz yılda yaygınlaştırdığı Althusser/Lacan çizgisinin nereden geldiğini anlamak istiyorsak…
Cahiers pour l’Analyse (Analiz Defterleri) 1966 yılında yayımlanmaya başladı. Kuruluşuna gelen gelene kadar içinde dergi ile alakadar olmuş birçok kişi olsa da, asıl bağlayıcı kararları veren isimler hep aynıydı: Alain Grosrichard, Jacques-Alain Miller, Jean-Claude Milner, François Regnault. Ecole Normale Supérieure’de öğrenci oldukları dönemden (giriş tarihleri Miller ve Grosrichard için ’62, Milner ve Regnault içinse ‘61 ve ‘59 olmak üzere) birbirlerini tanıyan bu grup, felsefe formasyonlarını Fransa’nın entelektüel sahnesinin önemli bir değişim geçirdiği dönemde almıştı. 60-61 akademik yılı hem Sartre’ın son büyük kitabı olacak Diyalektik Aklın Eleştirisi ’nin çıkışına, hem de Heideggeryen geleneğin ENS’teki (École Normale Supérieure) son büyük temsilcisi olan Jean Beaufret’nin okuldan ayrılışına tanıklık edecekti. Ama bu olayların öncesinde bile yenilik habercisi olarak görülebilecek bazı vetireler bulunabilir: Lacan’ın Georges Théodore Guilbaud’dan topoloji dersleri almaya başlaması, Althusser’in on yılı aşkın bir süredir okulun öğrencileriyle son çıkan sosyal ve pozitif bilim eserleri ile felsefe arasındaki ilişki üzerine etkinlikler yürütüyor olması, öğrencilerin politik tahayyülünün Cezayir’den Vietnam’daki savaşa doğru kayması, Bourbaki kolektifinin ‘’matematiksel yapı’’ kavramının ve Alexandre Koyré’nin Galileo üzerine yürüttüğü tarih çalışmalarının[iii] epistemologlarca incelenmeye başlaması vb. Bardağı taşıran son damla ise dönemin felsefi müesses nizamının kendi elinden çıktı. Jean Hyppolite’in daveti üzerine Sartre, 1961’in Nisan ayında ENS’e “imkânlılık” üzerine bir konuşma yapmaya gelir. Seyirciler arasında o gün son kez göreceği eski arkadaşı Merleau-Ponty de vardır. Konuşmanın içeriği kuvvetli değildir ve amfideki herkes bunu hisseder. Soru cevap vakti geldiğinde açılışı öğrencilerine bir müsaade verircesine Althusser yapar. Saldırı işaretini alan öğrenciler ise hiç beklemeden onu takip eder. Fenomenolog kitleyi tatmin eden cevaplar veremez, önceden belirsizlik içerisinde olan devir teslim gözle görülür hale gelir.[iv] Bu konuşmanın ardından süreç hızlanır. Aynı yılın son aylarında Étienne Balibar, Pierre Macherey ve Yves Duroux hocalarına genç Marx üzerine ortak bir çalışmaya başlamak istediklerini söylerler. Bir sonraki dönem Althusser Marx’ın erken dönem metinlerini ve Foucault’nun Deliliğin Tarihi’ni tartışmak üzere okuldan bir seminer izni alır (idarenin o dönemki politik eğilimini gözden geçirirsek şaşırtıcı bir olay). Sonraki iki sene boyunca da ‘’Yapısalcılığın Kökeni’’ ve psikanaliz üzerine olan etkinlikleri takiben hocanın etrafında bir kemik kadro ortaya çıkar.[v] Öğrencilerinin parlaklığından etkilenen Althusser onlarla kolektif bir proje yürütme kararı alır ve nihayet ‘64-65 akademik döneminde Kapital üzerine yaptıkları seminer François Maspero aracılığıyla kitaplaştırılır. Teorik düzlemde yaşanan bu dönüşüm devam ederken, öğrenci hareketinin örgüt ekolojisinde de birtakım yenilikler görülüyordu.
Ana akım komünist parti (PCF) üniversitelerde her zaman kuvvetli olmuş olsa da, Cezayir Savaşı esnasındaki ulusalcı tavırları gençlerin ona şüpheyle yaklaşmaya başlamasına yol açmıştı. Öyle ki, partinin gençlik örgütü olan Komünist Öğrenciler Birliği (UEC) içerisinde parti yönetiminden farklı politikalar izlemek isteyen fraksiyonlar oluşmaya başlamıştı. Muhalefetin ılımlı tarafında, ‘’İtalyanlar’’ olarak anılan ve Clarté dergisinin etrafında toplananlar vardı. İsminden de anlaşılacağı üzere bu grup partinin İtalya’daki muadilinden etkilenen ve o doğrultuda örgütün kültürel alanlarda otorite sahibi olması gerektiğini savunan geniş bir kitleden oluşuyordu. Muhalefetin radikal yüzünde ise muhtelif Troçkist ve Maoist gruplar vardı. Bu cepheleşme, her üniversitede olduğu gibi eğitimini ENS’te almış olan öğrenciler içerisinde de ciddi bir tartışma konusu olmuştu. Sayıca çok olmalarından dolayı gençlik örgütünün İtalyanların eline geçmesinden memnun olmayan ve Althusser’in neredeyse her öğrencisi gibi Maoist hassasiyetleri olan Robert Linhart, Rancière’in teklifi üzerine öğrencilerin teorik formasyon almalarına aracı olacak bir dergi kurma fikriyle partiye gitti ve onların desteğini aldı. Tabii bu olayda ne Althusser’in öğrencilerinin yönetimden ‘’izin isteme’’ ihtiyaçları ne de yönetim onlara verdiği ‘’destek’’ bir samimiyet içeriyordu. İki tarafta bir diğerini İtalyanlara karşı kullanıyordu sadece. Nihayet Althusser/Mao ekseninin kendilerini ifade edebilecekleri bir yayın organı vardı: Marksist-Leninist Defterler.[vi] Ne demişler, aynı koğuşa on tane solcu atın, bir daha baktığınızda yirmi ayrı örgüt bulursunuz. Bu yeni dergi de kurulduktan kısa bir süre sonra bu sol içi gelenekten payını alacaktı. Temel anlaşmazlık derginin işlevinin ne olması gerektiğiydi. Bir tarafta Fransız rasyonel epistemoloji geleneğinin getirilerini Althusser, Lacan ve dil bilimi üzerinden yeniden okumak isteyen ve derginin teorik içeriğini bu yöne çeken Miller, Milner ve Duroux ya da içine daha sonra Jacques Bouvresse, Alain Grosrichard ve onlardan yaşça biraz daha büyük olan Alain Badiou’nün de katılacağı nam-ı diğer Epistemoloji Çevresi. Öbür tarafta ise derginin daha klasik anlamda aktivist temalar (grev haberleri vb.) üzerine eğilmesini isteyen Linhart ve Broyelle. Bu anlaşmazlık Linhart’ın derginin edebiyat teorisi üzerine olan bir sayısını dağıtmama kararı alması üzerine daha da somutlaştı ve derginin sonunu getirdi.
Gelelim hikâyenin aslen ilginç kısmına…[vii]
[i] G. Ferrières, Jean Cavaillès : Un philosophe dans la guerre, Paris, Le Félin, 1903-1944. Georges Canguilhem, Vie et mort de Jean Cavaillès, Paris, Allia, 1996.
[ii] Bkz. Terence Hawkes, Structuralism and Semiotics, Routledge, 2003.
[iii] Alexandre Koyré, From the Closed World to the Infinite Universe, Baltimore: Johns Hopkins Press, 1957.
[iv] “Only in the Form of Rupture: An Interview with Jacques Rancière”, Paris, France, 2 Mayıs 2008.
[v] “A Philosophical Conjuncture: An Interview with Etienne Balibar and Yves Duroux”, Paris, France, 6 Mayıs 2007.
[vi] Frédéric Chateigner, 'D'Althusser à Mao: Les Cahiers Marxistes-Léninistes.
[vii] Cahiers Pour l’Analyse’in teorik ve politik serencamı serinin ikinci bölümünde incelenecek.