Asker, Hükümete Özel İzin Verir ve Böylece Demokrasi Olur!

Bizim basında fikirlerini, tezlerini temellendirirken delil olarak kendi varsayımlarını kullanan yazarların sayısının maşallahı var. Bunlar arasında eskiden benim favorim Emin Çölaşan’dı. Sonra onun yerini Bekir Coşkun aldı. Uzun bir süredir ise listemin tepesinde Özdemir İnce adı yer alıyor.

Biliyorsunuz, İnce, yazılarına başlamasından bir süre sonra Hürriyet yayın yönetmeni tarafından “İkinci Cumhuriyetçilerin korkulu rüyası” olarak lanse edilmişti. Böyle bir takdimin insanda stres yaratmasından daha doğal ne olabilir? Özdemir İnce’de de öyle oldu. Yazar, takdimin içini doldurabilmek, kendisinin gerçekten de “farklı, üstün”, handiyse bir filozof olduğunu gösterebilmek için sürekli olarak orijinal tezler peşinde koştu. Fakat burada çok ciddi bir problem vardı: Bu orijinal tezler nasıl temellendirilecekti? İnce, bu güçlüğü aşmak için önündeki tek imkâna fütursuzca sarıldı: Temellendirmeye gerek yoktu, Özdemir İnce öyle diyorsa öyle kabul edilecekti.

Sorabilirsiniz, bir yazar için şahane sayılabilecek böyle bir pozisyonu okurlar niye kabul etsin ki? Daha önce başka bir vesileyle söylemiştim; çünkü okurların kahir ekseriyeti artık okuduğunu aklıyla değil yüreğiyle okuyor. Eğer yazılanlar yüreğini soğutuyorsa o ona yetiyordu; ilaveten söylenenin temellendirilmesi gibi bir talebi yoktu.

“YOK ARTIK” DEDİRTEN SON ORİJİNALLİK

Fakat Özdemir İnce geçen hafta öyle bir yazı yazdı ki, eminim onun yazılarını “yürek soğutmak” için okuyanlar bile “yok artık” demiştir. Hatta Ertuğrul Özkök’ün bile öyle dediğini düşünüyorum.

Mesele şu: İnce, yeni piyasaya çıkan bir kitaptan hareketle demokratik ülkelerde ordu-siyaset ilişkisine bakıyor. Onun yaptığı özetten, kitabın “Çağdaş ülkelerde asker siyasete karışmaz klişesi” ile hesaplaşmaya çalıştığını ve bu meselenin bu “klişe”yle açıklanamayacağını, ABD, İngiltere gibi ülkelerde askerlerin ülke siyasetlerinin belirlenmesinde önemli bir rol oynadığını savunduğunu anlıyoruz.

Fakat Hürriyet yazarı, kitabın temel tezini aşan öyle bir finalle bitirmiş ki yazısını, o kadar olur. Önce birkaç soru soruyor yazar:

“Merak ediyorum, soru sahipleri, Dr. Nuran Yıldız'ın bu açıklamasından sonra, ‘Ama asker, ABD ve İngiltere'de darbe yapmıyor ki!’ diye çıkışmıyorlar mı? Sahi, ABD ve İngiltere'de asker neden darbe yapmıyor? Sivil iktidarın silahlı kuvvetlerden çok daha güçlü görünmez bir ordusu olduğu için mi, yoksa sivil iktidarlar, askeri iktidarla yaptığı sözleşmeyi bozmadığı için mi?”

Sivil iktidarın “silahlı kuvvetlerden çok daha güçlü görünmez bir ordusu” olmadığına göre, yazarın cevabının ikinci şıkta mündemiç olduğu besbelli.

Yani yazar, siyasi demokrasilerin asker ve sivil siyasetçiler arasındaki bir sözleşmeyle mümkün olduğunu söylüyor.

Şimdi bu kadar iddialı bir tezin birtakım olgulara, belgelere, ifşaata dayandırılmasını beklersiniz, değil mi? Fakat bir sonraki paragrafta bulacağınız şey tastamam şudur:

“Kazı koz anlayanlar, benim askeri darbelerden yana olduğumu ileri sürmeye sakın kalkışmasınlar. Ne askeri darbelerden ne de askerin siyasete müdahalesinden yanayım. Malumattıraşların (bu sözcüğü yeni uydurdum) hoşuna gitmeyecek ama yazmam gerekiyor: Bütün sivil iktidarların dünyanın her yerinde silahlı kuvvetlerin verdiği, anlaşmaya dayalı bir özel izinle hükümet olduğunu; temsili demokrasilerde halk iradesinin büyük bir yanılsamaya dönüştüğünü çok iyi biliyorum.”

Yani? Yani bu böyledir, çünkü yazar bunun böyle olduğunu “çok iyi” bilmektedir.

Hülasa edersek: ABD ve İngiltere’de ve öbür “çağdaş” ülkelerde darbe olmamaktadır, çünkü oralarda hükümetler “silahlı kuvvetlerin verdiği, anlaşmaya dayalı özel iznin” sınırlarını aşmamaktadır. Fakat Türkiye öyle mi? Hükümetler ikide bir bu sınırı aşmakta ve ülkenin silahlı kuvvetleri de, ne yapsın, çaresiz onları darbeyle alaşağı etmektedir. Ve bütün bunlardan zinhar Özdemir İnce’nin “darbelerden yana olduğu” sonucu çıkmamaktadır.

“Delili kendi varsayımı olan yazarlar” kategorisindeki benim bir önceki favorim Bekir Coşkun’un 6 Nisan 2007’deki yazısının girişi geldi aklıma:

“Türkiye’de bundan böyle darbe olmaması için şu üç şeyin mutlaka var olması gerekli: - Demokrasi. - Hukuk. - Bilinçli ve örgütlü toplum.

Bu üçü var mı? Yok... Darbe olması için ise şu üçünün olmaması gerekiyor: - Devrim yasalarına hakaret. - Rejime karşı hareket. - Cumhuriyete ihanet. Bu üçü var mı? Var...”

Söylemeye gerek bile yok: Nasıl ki Özdemir İnce’nin gerçekten orijinal tezinden darbe hevesliliği sonucu çıkmazsa, Bekir Coşkun’un bu sözlerinden de çıkmaz!

Taraf, 22.1.2008