Af Örgütü “Irk Ayrımını İnkâr” Duvarını Çatlatıyor

Yakın zamanda Uluslararası Af Örgütü, sesini İnsan Hakları İzleme Komitesi’nin ve başka birçok İsrailli sivil toplum örgütünün sesine kattı ve İsrail’in ırk ayrımı[1] suçu işlediği sonucuna vardı. Bu sonuç iki yüz sayfayı aşan bir kanıt yığınına dayanıyor ve hem İsrail topraklarında hem de İsrail’in 1967’den bu yana işgal altında tuttuğu topraklardaki Filistinlilere yönelik muameleleri göz önüne alıyor.

İsrail hükümeti ve dünyadaki pek çok destekçisinin tepkisi ise Uluslararası Af Örgütü’nü kınamak oldu. Af Örgütü’nün raporu[2] antisemitik (Yahudi-karşıtı) olmakla nitelendirildi, Siyonist devlete yönelik eleştirileri başka yöne saptırmayı amaçlayan alışıldık itham tekrarlandı. Bu saptırma stratejisini öneren, 1970’lerin başında İsrail’in kıdemli dışişleri bakanı Abba Eban idi. İsrail’e yönelik eleştirilerin antisemitizmle eşleştirilmesi, herkesin gayet açık görebileceği şekilde, İsrail’in cezasız kalmasını sağlıyor. Antisemitizm hayaletinin bu yaygın kullanımı İsrail’e bekçilik ediyor ve eğriye eğri, doğruya doğru demekte tereddüt edenleri korkutuyor. Buna cüret eden bir siyasetçinin veya gazetecinin kariyeri bir anda son bulabilir.

Dünya çapında faal İsrail lobileri iyi organize olmuş, yüksek motivasyonlu ve mali destek gören yapılardır. Bu lobiler, İsrail’i kendi kurtuluşçu (mesihçi) ümitlerinin vücut bulmuş hali olarak gören milyonlarca Siyonist Hıristiyan’a ve yine İsrail’i varoluşlarının merkezine koymuş çok daha az sayıdaki Yahudi’ye bel bağlamışlardır. İsrail ayrıca ona müdanasız dışlayıcı milliyetçiliğin bir örneği olarak hayranlık duyan sağcı politik hareketlerin tam desteğinin de keyfini sürüyor.

İsrail’i kayıran başka bir eğilim ise ırk ayrımına [dayalı rejimine] temel dayanak teşkil eden sömürgeciliğin pek çok Batı ülkesinin yönetim çevrelerinde yeniden saygınlık kazanıyor oluşudur. Tony Blair ve Emmanuel Macron’un da aralarında bulunduğu kimileri, uluslarının geçmişte sömürgelerine yaptıkları katkıları övmüşlerdir. Bu, pek çok ülkede süregelen politik sağa kaymanın bir parçasıdır. İsrail sadece Filistinlilere kötü muamele etmekle kalmıyor. Kolombiya’dan Suudi Arabistan’a kadar bir dizi baskıcı rejime –düzenli olarak Filistinliler üzerinde denediği– silah, gözetim ekipmanları ve bilişim teknolojileri satan önemli bir tedarikçi de olageldi. Tüm bunlar İsrail sorununu özellikle yakıcı kılıyor. Batı Asya’daki bu küçük toprak parçası dünyadaki sistematik ayrımcılık ve adaletsizliğe karşı mücadelenin önemli bir odak noktasıdır.

Uluslararası Af Örgütü raporunun, daha pek çok öncelikli kaygının olduğu bir dönemde, kamuoyunu İsrail’in ırk ayrımına dayalı rejimine karşı harekete geçirip geçiremeyeceğini zaman gösterecek. Öte yandan, kimileri bir elde Filistinlilerin içinde bulundukları müşkül durum ile diğer elde Black Lives Matter (Siyah Hayatlar Değerlidir) hareketinin dert anlatma çabaları, Kanada yerlilerinin kültürel soykırıma tabi tutulduğunun resmi olarak tanınması ve sömürge topraklarından doğmuş ülkelerde giderek artan sömürgecilik karşıtı duyarlılıklar arasında bir ortaklık görüyor. Kamuoyu yoklamaları sürekli olarak Kanada ve pek çok Batı ülkesinin İsrail yanlısı tutumunun, bahsi geçen ülkelerde yaşayan pek çok insanın Filistinlileri desteklemesi nedeniyle, demokrasi eksikliğinden mustarip olduğunu gösteriyor. Bu şartlar altında değişimin ana etmeni sivil toplum olacak gibi görünüyor.

Siyonistler, ister İsrail içindekiler ister dışındakiler olsun, bu tehlikenin farkında. Güney Afrika’nın mevcut hahambaşı Jerusalem Postası’ndaki yazısında, “İsrail’i haksız yere ırk ayrımıyla suçlayan herkes gibi Uluslararası Af Örgütü’nün bu raporunun asıl amacı, İsrail’in cesur yurttaşlarını vatanlarından utanır, ordularına hizmet etmeye veya vergi ödemeye istek duymaz, bunun yerine yaptırımların ve uluslararası dışlanmanın getirdiği utanç ve acıdan kaçınmak için göç etmeyi ister hale getirip kararlılıklarını bozarak Yahudi devletini yıkmaktır,” uyarısında bulunuyor. Kendi ülkesinde yaşananlara dayanarak konuşuyor ve ayrımcılığı zemin etmiş İsrail Devleti’nin Siyonist doğası hakkında endişelenmekte gayet haklı.

Leonard Cohen bilgece gözlemiştir ki “bir çatlak vardır her şeyde / böyle süzülür ışık içeriye”. Af Örgütü’nün raporu ırk ayrımı inkârının duvarını çatlatıyor ve İsrail’de uygulanan gündelik baskılara ışık tutuyor. Bu rapor hem mazlumları hem de zalimleri ırk ayrımı rejiminin lanetinden kurtarmaya yardım etmelidir.


Çeviren: Ülkü Başaran ve Nuray Önoğlu

Yazarlar, Türkçe çeviride, ırk ayrımını inkâr (apartheid denial) olgusunun Yahudi soykırımını inkâr (holocaust denial) olgusuna benzerliğini vurgulamayı önemli bulduklarını belirttiler. Bu yazının İngilizcesi 1 Şubat 2022 tarihinde Mondoweiss’te yayımlandı. https://mondoweiss.net/2022/02/amnesty-cracks-the-wall-of-apartheid-denial/


[1] Yazı boyunca “ırk ayrımı” terimi, İngilizce “apartheid” karşılığı olarak kullanılmıştır ve tam olarak “ırk ayrımı rejimi” veya “ırk ayrımına dayalı rejim” kastedilmektedir.

[2] Bu yazıda konu edilen Af Örgütü Raporu’na şu bağlantıdan ulaşılabilir: https://www.amnesty.org/en/documents/mde15/5141/2022/en/