Anketlerin öngördüğü ve milyonların arzuladığı, Jair Bolsonaro'nun gerici hükümetine yönelik sert tepki gerçekleşmedi. Brezilya diken üstünde.
Her şey o kadar da kötü değildi. Pazar günkü başkanlık seçimlerinde, 2003'ten 2011'e kadar Brezilya'yı başarıyla yöneten merkez sol eski sendika lideri Luiz Inácio Lula da Silva oyların yaklaşık yüzde 48'ini alarak son anketlerin hata payı içinde sağlıklı bir performans sergiledi. Ancak Jair Bolsonaro, yüzde 43 oy alarak -önceki tahminlerin çok üzerinde- tahmin edilen tavan oyunu aştı ve 30 Ekim'de büyük olasılıkla beklenenden daha yakın bir rekabete sahne olacak bir ikinci tura zemin hazırladı. Dahası, onun eski kabine bakanlarından ve ülke genelindeki müttefiklerinden birçoğu yerel seçimlerde onun kuyruğuna takılarak başarıya ulaştılar.
Sonuçlar Bolsonaro'nun tarihin bir cilvesi olmadığını şüpheye yer bırakmayacak şekilde gösterdi. Dört yıl önce yaygın bir sol karşıtı duygu dalgasıyla iktidara gelen Bolsonaro'nun sürpriz seçimini bir şans olarak değerlendirmek mümkün olabilirdi. Ama artık değil. "Tanrı'ya, vatana ve aileye" yaptığı muğlak çağrıların altında, ülke geneline yayılmış ve toplumun geniş bir kesimini kapsayan bir destek yatıyor. Ay sonunda sonuç ne olursa olsun, Bolsonaro'nun canlandırdığı ruh ve geliştirdiği siyaset kalıcı olacaktır.
Jair Bolsonaro'nun Brezilya siyasetindeki başlangıcı pek de parlak değildi. Orduda yüzbaşı olarak görev yapan Bolsonaro, 1980'lerin ortalarında, yirmi yıllık askerî yönetimin ardından silahlı kuvvetlerin siyasi hayattan taktiksel olarak çekilmeye başladığı bir dönemde ulusal kamuoyunun dikkatini çekti. Önde gelen bir haber dergisi, Bolsonaro'nun düşük ücretlendirmeye kızarak Rio de Janeiro'daki bir kışlayı bombalamayı planladığını ortaya çıkardı. Muhabire dikkat çekici bir açık sözlülükle söylediğine göre amaç, halk arasında desteği olmayan ordu bakanını utandırmaktı.
Kamuoyuna yansıyan haber ve Jair Bolsonaro'nun aleyhte ifade vermesi için gazeteciyi tehdit eder gibi göründüğü bir iç soruşturmanın ardından olay büyük ölçüde unutuldu. Ancak bu maço kabadayılık, aşırı siyasi hırslarından ötürü üst düzey askerî figürleri sık sık yanlış yola sürükleyen pırıltısız bir asker olan Bolsonaro'nun tipik bir özelliğiydi. Yine de askerî geçmişi seçimlerde işe yaradı. Bolsonaro, 1988 yılında Brezilya'da demokrasinin yeniden tesis edilmesinin ardından, asker kökenli herkesin çıkarlarını ve bakış açılarını temsil eden bir siyasi kariyere başladı.
Bolsanoro’nun çağrıları zamanla, Evanjelik Hıristiyanlığın teolojisini olmasa da muhafazakâr itkisini benimseyerek daha genel bir sağcı ton kazandı. Jair Bolsonaro'nun bağnazlık, otoriterlik, dinî ahlâkçılık, neoliberalizm ve serbest komplo teorisyenliğinden oluşan siyaset tarzı, askerî yönetimin ardından büyük ölçüde bir kenara itilmişti. Ancak on üç yıllık ilerici İşçi Partisi hükümetleri sağda hoşnutsuzluğa yol açtı. O kanadın figürlerine göre, solun tekrarlanan seçim zaferleri şaibe kokuyor ve demokrasi kavramının kendisini itibarsızlaştırıyordu. Bu suçlamaların başında, taklit edilemez bir ideolojik retoriğe sahip olan Bolsonaro vardı. Bolsanora, Latin Amerika'nın en büyük demokrasisinde artık on milyonlarca kişi adına konuşuyor.
Pazar günkü sonuç bu üzücü durumun altını çizdi. Bolsonaro'nun desteklediği adaylar her yerde üstün performans göstererek São Paulo ve Rio de Janeiro'da da Silva'nın desteklediği adaylara karşı büyük zaferler elde etti. Gerçekten de oylamanın ilk turu, sadece 2018'de galip gelen siyasi projenin -tek kelimeyle "Bolsonarismo"nun- hayatta ve iyi durumda olduğunu değil, aynı zamanda büyümek için alanı olduğunu da gösteriyor. Jair Bolsonaro'nun Covid-19'u felaket bir şekilde ele alması, Brezilya demokrasisine yönelik sürekli tehditleri ve kendisini ve ailesini çevreleyen yolsuzluk skandalları düşünüldüğünde, bu korkunç bir ihtimal.
Yine de açıklanamaz bir durum değil. Bilmediğimiz çok şey olsa da -pandemi ve kurumsal sabotaj nedeniyle geciken nüfus sayımı on yıldan fazla bir süredir devam ediyor- bazı şeyler açık. Jair Bolsonaro ülkenin batı ve kuzeybatı kesimlerindeki ezici üstünlüğünü korurken, seçimin en çarpıcı yönü, oyların yerleşik bölgesel eğilimlere uygun biçimde dağılmasıydı. Muhafazakâr siyasetin geleneksel kalesi olan güneydoğuda Bolsonaro başarılı oldu. İşçi Partisi'nin kalesi olan kuzeydoğuda ise Lula da Silva başarılı oldu. Jair Bolsonaro'nun başarısı, ilericilere, adalet sistemine, gazetecilere ve uluslararası kurumlara yönelik sert suçlamalarıyla geleneksel muhafazakâr destek tabanını korumak ve genişletmek oldu.
Yine de Bolsonaro'nun tüm güç gösterisine rağmen, en olası sonuç Lula da Silva'nın zaferi olmaya devam ediyor. Ne de olsa şimdiye kadar ilk turda ikinci olan hiçbir aday ikinci turu kazanamadı. Üçüncü ve dördüncü olan adaylar -merkez sağ Simone Tebet ve merkez sol Ciro Gomes- muhtemelen, da Silva'yı destekleyecektir. Eski cumhurbaşkanının, sonuçlar netleştikten sonra Twitter'da yazdığı iyimser bir mesajda da görüldüğü üzere, kampanya yürütmekten zevk alması da bir başka avantaj. Kampanya modunda geçireceği dört hafta ona iyi gelecektir.
Ancak kampanyayı uzatmak tehlikeli bir teklif. Bolsonaro'nun destekçileri şimdiden da Silva'nın destekçilerine karşı çok sayıda şiddet eylemine girişti. Kökleri şiddet söylemine dayalı "Bolsonarismo" hareketinin 30 Ekim'den önce daha fazla can alması şaşırtıcı olmayacaktır. Bu arada, sürpriz başarısıyla daha fazla zaman ve güvenilirlik kazanan Başkan Bolsonaro, Brezilya demokrasisine karşı komplo kurmaya devam edebilir.
Bolsonaro'nun iktidarı ele geçirmesinin önünde pek çok engel var. Ancak önemli bir tanesini aşmış durumda.
Çeviri: Birikim