Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinin başlamasının üzerinden bir yıl geçti. İşgal başladığında Kremlin propagandası "Kiev rejiminin" saatler içinde çökeceğini, Ukrayna'nın başkentinin kısa zamanda ele geçirileceğini ve Batı Avrupa liderlerinin Moskova'nın önünde diz çökeceğini vaat ediyordu. Daha sonra Avrupalıların Rus gazı olmadan donacaklarına dair güvence verildi; ancak şimdi kış yaklaşırken propagandacılar, kendilerini bekleyen her türlü zorluğa mırıldanmadan katlanacak olan Rus halkının sabrını yüceltiyorlar. Kremlin yanlısı yazarlar arasındaki yeni tema, savaşın en az bir on yıl daha, hatta sonsuza kadar devam edeceği yönünde. Çünkü hiç kimse on yıl içinde durumun düzeleceğini vaat etmiyor.
Askerî yenilginin kaçınılmazlığı, işgali coşkuyla karşılayan ve ideolojik olarak destekleyenlerin çoğu için bile artık aşikârlaştı. Örneğin daha önce seferberlik ve zafere kadar savaş çağrısı yapan ve şimdi esas olarak yenilgi senaryolarını tartışan 2014 "Rus Baharı" kahramanı Igor Strelkov'un (Girkin) son konuşmalarına bakın.
Şu anda ana tartışma konusu, ekonominin artan yüke dayanıp dayanamayacağı ve bunun siyasi sistemi nasıl etkileyeceğidir. 2022 yazında yaptırımlar üretimde ciddi bir düşüşe yol açarken, ocak ayında büyük bir devlet bütçesi açığı ortaya çıktı. Ancak bunların hiçbiri sosyal bir felaket olarak görülmedi. Özellikle ülkenin durumu son on yılda istikrarlı bir şekilde kötüleştiği için mevcut sorunlar, artan fiyatlar, düşük ücretler ve insanların uzun zamandır alıştığı birçok günlük zorluk normal yaşamın bir parçası gibi görünüyor. Bu, geçtiğimiz yıl Rusya'da hiçbir şeyin değişmediği anlamına mı geliyor? Aslında değişiklikler oldu, hem de çok ciddi değişiklikler.
Ukrayna'nın işgalinden sonraki ilk aylarda Rusların çoğu savaşı fark etmemiş olsa bile, eylül ayında gerçekleşen seferberlik kitlesel bilinci değiştirmeye yetti. Seferberliğin başarısı konusunda şüpheye düşmek için hiçbir neden yoktu. Sonuçta Rus ordusunun stratejik açıdan en önemli geri çekilişi (Herson'un teslim olması) binlerce askerin cepheye sevk edilmesinden sonra gerçekleşmişti. Seferberlik ilanının ardından başlayan erkeklerin ve genç ailelerin Rusya'dan kaçışı, en az bir milyon kişinin ülkeyi terk etmesiyle sonuçlandı. Bazı tahminlere göre bu sayı iki milyondan fazladır. Başka bir deyişle, seferberlik sonrası göç eden Rusların sayısı, Rusya topraklarında herhangi bir düşmanlık olmamasına rağmen Batı'ya kaçan Ukraynalı mültecilerin sayısıyla tam olarak karşılaştırılabilir.
Aynı zamanda seferberlik kampanyasının tamamen çöktüğü de söylenemez. Askerî açıdan beklenen önemli sonuçları vermese de, en iyi ihtimalle cephedeki savaşan birlikleri takviye etse de, beklenmedik sonucu ülkenin en bunalımlı bölgelerindeki genel ekonomik durumun iyileşmesi oldu. Silah altına alma çağrısının en az dirençle karşılaştığı yerler buralardı. Seferber edilenlerin kendileri de orduya katılmanın yerinde oturmaktan, az bir ücretle çalışmaktan ya da hiç çalışmadan evde oturmaktan daha kârlı olduğunu kabul ediyorlardı. Ekmek teknelerini kaybeden aileler, öldürülen kocaları ve oğulları için yardım almaktan içtenlikle mutlu oldular, çünkü bunlar borçların ödenmesini ve diğer ev sorunlarının çözülmesini mümkün kıldı. Rusya'nın iç bölgelerinden gelen erkekler hayatlarını riske atmaya ve Putin için ölmeye hazır değillerdi ama aileleri için hayatlarını vermeye kaderci bir şekilde hazır olduklarını gösterdiler. Bu kadar belirgin bir kitle bilincinin, bu satırların yazarı da dahil olmak üzere pek çok yazar için sürpriz olduğunu kabul etmek gerekir. Neoliberal reformlar sırasında toplumun ekonomik açıdan yeniden terbiye edilmesinin son derece başarılı olduğu ortaya çıktı. Piyasa teşvikleri yoksulluk ve bölünmüşlük koşullarında kendini koruma içgüdüsü de dahil olmak üzere temel insani duygulardan çok daha etkili bir şekilde işliyor.
Elbette hoşnutsuzluk ve direnişin arttığı aşikâr, ancak bunların sistem için tehlikeli hale gelecek noktaya ulaşmadığı da aşikâr. Demiryollarında çeşitli ideolojik görüşlere sahip yeraltı grupları tarafından düzenlenen sabotaj eylemleri, askerlik şubelerinin ve devlet kurumlarının kundaklanması, militarist sembollerle süslenmiş vagonların tahrip edilmesi ve diğer partizan eylemler eskiye nazaran daha sık meydana gelse de ülke genelinde hâlâ egzotik bir istisna olarak kalıyorlar. Hükümet için çok daha ciddi bir sorun ise kendi içindeki bölünmedir.
Sistem içindeki siyasi bölünmenin en çok tartışılan belirtisi, düzenli ordu ile Yevgeny Prigozhin tarafından kurulan Wagner Özel Askerî Şirketi arasındaki açık çatışma oldu. Devletin koyduğu kanun ve prosedürleri fiilen göz ardı etme hakkına sahip olan Prigozhin, toplar, tanklar ve uçaklarla donatılmış ve kamplardaki mahkûmların zorla askere alınmasıyla takviye edilmiş kendi özel ordusunu kurdu. Rusya yasalarını hiçe sayan Prigozhin'in yandaşları, asker kaçaklarını halka açık biçimde infaz ederek ve askerlerini geri çekilmeye teşebbüs ettikleri için oracıkta infaz etmekle tehdit ederek kendi askerî adaletlerini uyguladılar. Daha yaz aylarında Prigozhin ile muvazzaf generaller arasında açık bir iktidar mücadelesi başlamış, karşılıklı hakaretler havada uçuşmuş ve Silahlı Kuvvetler tarafından oluşturulan davranış normlarını tanımak istemeyen Wagnerciler ile ordu arasında silahlı çatışmalar yaşanmıştı.
Bununla birlikte, generaller ve Prigozhin arasındaki çatışma buzdağının sadece görünen kısmıdır. Ekonomik ve mali konularla meşgul olan hükümet bürokrasisi ve devlet güvenlik kurumları mevcut durumdan son derece rahatsız olduklarını dile getirdiler. Hükümetin ocak ayında bir trilyon rubleye ulaşan açığı kapatmak için büyük şirketlere gönüllü olarak bütçeye 250-300 milyar ruble katkıda bulunma çağrısı hoş karşılanmadı. Daha önce hükümetten en fazla vergi indirimi alan en büyük şirketler, sadece paylaşmaya istekli olmadıklarını göstermekle kalmadılar, aynı zamanda cimriliklerini de açıkça ilan ettiler. Burada sorun para değil. Rus endüstrisi, serbest fonların kârlı bir şekilde yatırılamadığı ve yaptırımlar nedeniyle yurtdışına yatırılan paranın çekilemediği bir aşırı sermaye birikimi kriziyle karşı karşıya. Ancak devletle ilişkili olanlar da dahil olmak üzere bu şirketler, hem açığı kontrolsüz bir şekilde arttırma tehdidinde bulunan hem de zaten kaybedilmiş bir savaşı finanse etmekte ısrarcı bir bütçeyi desteklemenin anlamını göremiyorlar.
Rusya'nın yönetici çevreleri için Batı ile erken bir anlaşma tek gerçekçi çıkış yolu olmaya devam ediyor ve Avrupa ve ABD'deki rakipleri de bu seçeneği ellerinin tersiyle itmiş değil. Ancak herhangi bir anlaşma kaçınılmaz olarak Kremlin'in ciddi tavizler vermesi anlamına gelecek. En iyi ihtimalle askerlerin savaş başlamadan önce bulundukları mevzilere çekilmesinden bahsediyoruz ki bu da yenilgiyi kabul etmekle eşdeğer. Aynı zamanda çatışmanın uzaması, durumu daha da kötüleştiriyor ve ateşkes koşullarının daha da kötüleşeceği gerçeğini gündeme getiriyor. 2014'ten beri fiilen Rus himayesi altında olan Luhansk ve Donetsk üzerindeki kontrolün korunması şüpheli ve ilhak edilen Kırım'ı kaybetme tehdidi bile var. Elbette hiçbir taraf Donbass ve Kırım sakinlerinin fikirlerini sormayacaktır.
Mevcut koşullar altında herhangi bir gerçek anlaşma Putin için siyasi bir felaket anlamına geliyor. Bu nedenle, resmî müzakere çağrılarına rağmen, Kremlin'in ana çizgisi savaşı süresiz olarak uzatmaktır. Ne Batı ne de Rus elitleri olayların bu şekilde gelişmesinden memnun; Rus toplumunun çoğunluğunun da böyle bir ihtimalden hiç hoşnut olmadığını söylemeye gerek bile yok. Moskova'dan makul tavizler koparmak isteyen Batılı siyasetçiler nihayet Ukrayna'ya silah sevkiyatı üzerindeki kısıtlamaları kaldırmaya karar vererek tank, zırhlı araç ve uzun menzilli füzelerin toplu sevkiyatını başlattılar ve bunu kaçınılmaz olarak uçaklar takip edecek. Bu kararlardan önce, Batılı devlet adamlarını Putin ve yakın çevresinin tam bir çılgınlık içinde olduğuna ikna eden perde arkası pazarlık girişimleri olduğuna inanmak için her türlü neden var. Görünüşe göre, Rus yönetici bürokrasisinin, iş dünyasının ve askerî aygıtların önemli bir kısmı da aynı sonuca varmış durumda.
Savaşın başlamasından bu yana geçen bir yıl, siyasi sistemin köklü bir değişime ihtiyacı olduğunu açıkça gösterdi. Reformlara alternatif, ancak devlet kurumlarının giderek daha fazla parçalanması ve zaten hasta olan ekonominin daha da kötüleşmesi olabilir ki bu da kimsenin işine gelmez. Ancak gidişatı değiştirmenin tek yolu Vladimir Putin'i iktidardan uzaklaştırmaktır. Elbette görevdeki başkan bunu onaylamayacaktır. Bir patronun yokluğunda kendilerinin de konumlarını hızla kaybedeceklerini ve belki de günah keçisi olacaklarını anlayan çevresindeki pek çok kişi de bunu istemeyecektir çünkü sonuçta, birilerinin hataları ve suçları için kesinlikle cezalandırılması gerekecek. Bu durumda onları savaş suçlusu olarak Lahey'e göndermek, onlar için mümkün olan en yumuşak iniş olabilir, zira Rus tarihinden edinilen tecrübe hukukun üstünlüğünün işlemediği koşullarda mağlup yetkililerin akıbetinin gerçekten korkunç olduğunu gösteriyor.
Devam eden sansüre ve zaman zaman yaşanan baskılara rağmen, bu tür senaryolar Rusya'da neredeyse açıkça tartışılmaya başladı bile. Şubat 2023'ün sonunda Moskova her geçen gün Şubat 1917'nin başındaki Petrograd'a daha çok benziyor. Bu benzetmenin ne kadar doğru olduğu çok yakın bir gelecekte ortaya çıkacaktır. Elbette Putin'in iktidarı bir kez daha ayak direyebilir. Ancak bu sadece kaçınılmaz felaketin ertelenmesi anlamına gelir ki bu felaket ne kadar geç gerçekleşirse o kadar büyük olacaktır.
Çeviren: Birikim
Rusçadan İngilizceye çeviren: Dan Edelman
Bu yazı 28 Mart 2023’te Russian Dissent’te yayımlandı.