“Modern sanat onunla başlar” demişti 20. yüzyıl Fransız romancılarından André Malraux İspanyol ressam Francisco Goya için. 1750’den önce doğmuş olmasına rağmen Goya’nın sanatı 19. yüzyıla ait bir sanattı. Zamanının ötesinde bir sanatçı. Eserlerinde kullandığı metodla Romantik geleneğin öncü isimlerinden oldu. Sonrasında büyük skandalların öznesi olacak Goya, 1788’de İspanya Kralı 4. Carlos’un ressamları arasına katıldı ve bir yıl sonra sarayın baş ressamı oldu. Uzun bir süre saray yaşantısını resmeden ve portre çizen Goya sonralarda farklı bir yörünge izledi: Döneminin gerçekçiliğini yansıtan cesur eserler verdi. Napolyon istilasını resmettiği eseri bu köklü değişimi gözler önüne serer.
1790 ortalarına doğru İspanyol engizisyonu nü/çıplak kadın resimlerinin yapılmasını yasakladı ve sanata, sanatçıya türlü müdahalelerde bulundu. Bu dönemde İspanya başbakanı Manuel de Godoy, Goya’dan çıplak bir kadın resmi yapmasını istedi. Bu resim engizisyon mahkemesinde yargılanmasına sebep olacak Çıplak Maja (La Maja Desnuda) idi. Tamamlandığı günden bu yana sorulan soruların hiç bitmediği, en çok eleştirilen eserlerden biri oldu Çıplak Maya. En çok merak edilen Maja gerçekte varolan bir kadın mıydı? Yoksa ressamın hayal dünyasının bize sunduğu eşsiz bir ürün mü? Bu sorunun pek çok cevabı var. Bunlardan biri resimdeki kadının 13. Alba Düşesi Maria del Pilar Teresa Cayetana de Silva Alvarez de Toledo (Tanrım, ne isim ama!) olduğuydu. Maria, 1766 yılında İspanya’nın en önemli ve soylu hanedanlarından olan Alba Hanedanı’nın 13. Düşesi oldu. Yine soylu bir Dük olan kocasıyla evliliği, -bu iki soylu ailenin birleşmesiyle- İspanya Krallığı’nın en güçlü ve zengin ailesinin doğuşuna önayak oldu. Düşes o dönemde kraliçeden sonraki en önemli kadın konumundaydı. Kocasının erken ölümünden sonra Maria yazlık bir eve taşınarak hayatını orada idame ettirdi. Goya ile olan yakınlığı, ikisinin arasında gizli bir aşk olduğuna dair pek çok dedikoduyu ardında getirdi. Bu yüzdendir ki Maja için akla gelen ilk isim Düşesti. 40 yaşında ölen Maria’nın ölüm sebebi tüberküloz olmasına rağmen senaryolar hiçbir zaman peşini bırakmadı ve pek çok ağız tarafından zehirlendiği söylendi. Nitekim, Maja’nın Düşes olup olmadığı konusu hâlâ konuşuladursun; birçok eleştirmen resimdeki kadının Godoy’nun o dönemki sevgililerinden biri olduğunu savunuyor. Ve bu Maja’nın Düşes olmasından daha olası bir ihtimal gibi…
Maja ile kendi zamanının eşsizi olan Goya bu eserle daha sonraları birçok sanatçıya ilham kaynağı oldu; Manet’nin Olympia eserinde bu etkilenme çok net bir şekilde gözler önüne serilir. Romantizm akımının en belirgin erotik imgelemesine sahip olan Çıplak Maja hiçbir zaman ahlâkçı eleştiriden kurtulamadı. Bunun sebebi Maja’nın resmi izleyen kişinin gözlerinin içine bakması ve bu karşılıklı bakışmanın, resmi izleyen kişide, Maja’ya cinsel açıdan kolay erişebilirlik hissiyatı yaratmasaydı. Goya’nın hayal dünyasında, alt sınıftan gelen kadınlarda çekingen fakat şiddetli bir günah işleme arzusu olduğu düşüncesi vardı. Bu düşünceyi eserlerine bir takım sırlar gizleyerek yansıttı. Maja’nın sırrı da çekingen ama izleyene çağrı da bulunan bakışlarıydı. Majalar, İspanyol kadınlarının 19. yüzyıldaki özgürlük mücadelelerinde onlara destekçi bir araçtı; Goya da çizdiği Majalarla kadınların mücadelesini eserlerine yansıttı.
Peki, kimdi bu Majalar?
Majalar eksiksiz ve kibar Kastilya aksanıyla İspanyolca konuşan, abartısız fakat oldukça şık kadınlardı. Toplumun alt tabakalarından iyi görünümleri, entelektüel birikimleri ve en önemlisi özgüvenleriyle dikkatleri hemen üzerlerine çeken kadınlardı. Majaizm akımı günden güne popülerleşti ve akabinde aristokratlar da onları taklit etmeye başladı. Aristokratların Majaları taklit etmesiyle İspanyol kadınlarının özgürlük mücadelesi ivme kazandı. Zira Majalar sadece kadınlardan oluşuyordu. Her dönemde olduğu gibi o dönemde de erkeklerin özgürlüklerine herhangi bir kısıtlama getirilmemişti ve haliyle bir mücadele söz konusu değildi. En azından kendi özgürlükleri uğruna onları bir çember içine almış herkese karşı verilen bir mücadele. Ve evet, kadınlar o çemberi yıkacaktı. Majaizm öncelikle kadınlar arasında hissedilen sınıf farkını en aza indirdi. Bu İspanyol kadınlarının mücadelelerinde birbirleriyle daha fazla perçinleşmesi için önemli bir etmendi. Daha sonraları kadınlar özgürce konuşmaya, vâkıf oldukları konularda tartışmaya, varolan düzeni ve süregelmiş adetleri yıkmaya başladılar. Kadının elbisenin, eteğinin ayak bileğini örtmesi ve ayakkabılarının görünmesi yasağını da kadınlar ilk kez bu dönemde yıktı. Goya da eserlerinde çizdiği kadınları hep kısa etek boyuyla çizdi ve bedenine koyulacak yasaklara asla müsaade etmeyecek gibi bir kararlılıkla bakarken betimledi. Bu nedenledir ki Goya’nın çizdiği kadınlar ekseriyetle gülümser; mücadelelerinden asla vazgeçmeyecekleri için. Majaizm akımı ahlâkçı tabuların da yıkılmasında büyük rol oynadı.
Majalar üzerinden bugün tam iki yüzyıl geçti. Majalardan ve onlardan yüzyıllar önce yakılmış kadınların mücadele meşalesi bugün hâlâ kor gibi yanmakta, hâlâ dimdik ayakta. Dünyanın dört bir yanında, milyonlarca kadın hayatını ve bedenini tahakküm altına almaya çalışan ataerkil sisteme karşı son nefesine kadar direniyor. Direniyoruz. Bana sorarsanız Çıplak Maja hayal edilebilecek en güzel resimlerden biri. Bir hikâyesi olduğu için. Kıyısından köşesinden de olsa bir mücadelede adı geçtiği için. Resimdeki kadının idealleştirilmiş kadın figüründen ve geleneksel güzellik standartlarından çok uzak olduğu için. Çıplak Maja tarihte pübik tüyleri görünen ilk kadın resmi betimlemesidir. Bugün hâlâ bir tabu olsa da aslen o zamanlardan hemfikirdik; ne çıplaklığın ne de kılın, tüyün sizin sandığınız gibi kötü bir şey olmadığından.
Ayaklarınızı eteklerinizin altına saklamıyorsanız, hiçbir baskı sizi yıldırmadan özgürce konuşmaya devam ediyorsanız, kaçamak bakışlarınızı ve gülümsemenizi eksik etmiyorsanız; belki siz de bir Maja olduğunuzu düşünebilirsiniz…