Üretip de Tüketmemek Bir Çin’e mi Mahsus?

Çin ile ilgili yazılarımıza yeni doğan Dragon bebeğimizden dolayı bir süre ara vermek durumunda kaldık. Bizim uzak kaldığımız dönemde Çin elektrikli araç ureticilerinin büyümesi çok konuşulsa da Çin ekonomisinde çok da hayra alamet gelişmeler olmadı desek yeridir. Mevcut emlak krizinin üstüne, düşen iç tüketim, batı ile gerilen ilişkiler ve Çin ihracat malları için dünyanın değişik yerlerinde yükselen duvarlar da eklenince enseyi karartanların sayısı bayağı bir arttı. Dereyi geçerken akıntının hızı artmış, taşlar da sertleşmeye başlamış gözüküyor.

ÇİN'İN BÜYÜK BAŞARISI

Hikayeye başından itibaren bakacak olursak aslında Çin’in büyük bir başarı elde ettiği bir gerçek. Bölgede uzun süredir yaşayan biri olarak, Güneydoğu Asya’nın gelişmekte olan ülkelerine her seyahatimden sonra Çin’in başarısını daha da iyi anlıyorum. Geçen hafta kısa bir Jakarta ziyareti sırasında, gökdelen inşaatları ile dolu şehrin biraz dışına çıkınca gördüğüm fakirlik Çin’in hiçbir yerinde göremeyeceğiniz kadar derindi. Bu iki ülkenin 2000’lerin başında, kişi başına düşen gelirleri neredeyse aynı idi fakat Çin 2000 sonrası gösterdiği performans ile şu an Endonezya’nın neredeyse 3 katına yakın kişi başına düşen GSYİH’ya sahip. Hal böyle olunca tüm bölge ülkeleri de yeni bir Çin olma peşinde. Dile kolay, 40 yıldan kısa bir sürede 800 milyon insanı yoksulluktan kurtarmış, bu da yetmemiş gibi batının devlerine kafa tutacak kadar güçlü teknoloji üssü haline gelen bir Çin’den bahsediyoruz.

EMLAK KRİZİNDE SON DURUM

Mevcut krize geri dönecek olursak, son yazımızı “Yönetim süreci yakından takip ediyor ve harıl harıl çözüm arıyor” diye bitirmiştik. Bu çözüm için aslında öneriler de vardı. Misal IMF, merkezi hükümetin "ev alıcılarının güvenini yeniden tesis etmeye yardımcı olacak tamamlanmamış, önceden satılmış konutların tamamlanmasını" hızlandırması çağrısında bulundu. Bunun için de yaklaşık 1 trilyon dolarlık paket ayırmasını önerdi. Çin hükümeti bunu reddetti etmesine, "Ey IMF," dediğini duymadım, ama benzer bir projeyi daha mikro ölçekte devreye almaya başladı. Merkezi hükümet bütçesinden ayrılan 42 milyar dolarlık bir paket ile yapımı tamamlanmış ama satışı gerçekleşmemiş dairelerin sosyal konut projesi kapsamında alınmasına başlandı. Bunun dışında ise yine merkezi hükümet tarafından yaratılan bir fonla 100 milyar doları geçen bir kredi evleri bitiremeyen firmalara verildi. Buna karşın 20 milyonun üstünde ev projesinin hâlâ tamamlanamamış olduğunu düşünürsek, bu paket devede kulak kalıyor diyebiliriz. Çok borçlu ve gelirlerinin büyük kısmı arazi satışından gelen yerel hükümetlerin de böyle bir projeyi destekleyecek finansal kaynakları yok. Yani emlak krizi için de yakında gözüken bir çözüm yok. Devlet bu krizi, sosyal etkilerini de düşünerek, yavaşça sönümlendirmeye çalışacak gibi gözüküyor. Bu sürede de çok borçlu firmaların ayıklanmasını hedefleyecek. Birçok emlak firmasının kurucusu şimdiden devlet dinlenme tesislerinde yerini almış durumda.

ÇİN BÜYÜMESİNİ NASIL SÜRDÜREBİLİR?

Peki ya Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'ya (GSYİH) kim sahip çıkacak? Bilenler bilir, Çin’de GDP büyümesi kutsal bir sayıdır, son 20 yılda partinin de en önemli kuzey yıldızıdır. Yerel hükümet parti başkanının Pekin’e giden yolda yükselebilmesi için en önemli kriterdir, hafife alınamaz. Emlak krizinin uzun süre çözülmeyeceği bu kadar aşikâr iken büyümenin devam etmesi için alternatif çözüm yöntemleri gerektiği aşikâr.

Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'yı (GSYİH) oluşturan 4 ana kalem var: Yatırım, tüketim, devlet harcamaları ve net ihracat. 2024 için hedeflenen büyüme rakamı %5 ve her çeyrekte büyüme rakamları açıklanıyor. Gelin teker teker bu kalemlerin üstünden geçelim.

Emlaktaki daralma 2024 ilk 8 ayda %24’e ulaşınca, yatırım harcamalarındaki düşüşü kapatacak yeni kalemler bulmak gerekiyor. Burada ilk akla gelen devlet harcamaları olurdu ama Çin’in sosyal devlet harcamalarında çok bonkör olduğu söylenemez. Devletin harcamalarının toplam GSYİH içerisindeki yeri sadece %33, Avrupa ülkelerinde bu rakam %40’ın üstünde. Son yıllarda artış olsa dahi Çin devleti eğitim ve sağlığa batı ülkelerine göre daha düşük oranda bütçeler ayırıyor. En önemli fark ise sosyal güvenlik ödemelerinde, devlet bütçesinde sosyal güvenlik sistemi nakit harcamaları GDP’nin %7’si kadar; bu rakam batıda %20’leri aşıyor. Son olarak yerel hükümetler de yüksek borçlarından dolayı büyük altyapı yatırımlarını yavaşlatınca, 2024'ün ilk 7 ayında devlet harcamalarında %2 düşüş yaşandı.

Bu durumda büyümeyi destekleyecek elimizde sadece tüketim ve net ticaret kalemleri kalıyor.

ÜRETİM Mİ, TÜKETİM Mİ?

Devlet ve parti başkanı Xi Jinping’in buradaki tercihi ise açık: Çin batı tarzı tüketim toplumu olmayacak. Aslını söylemek gerekirse, hane halkının harcayacak çok da parası kalmıyor. Neredeyse herkesin bir mortgage borcu var, hane başına ev sahiplik oranı %90’ı geçmiş durumda. 2023 verilerine göre hane başına tasarruf oranları toplam hane gelirinin %33’ü, bu para da ev kredi ödemelerine gidiyor. Ev fiyatlarındaki düşüşler hane halkının varlıklarında da erime getirecek. Ayrıca düşük emeklilik maaşları ve sosyal devlet desteklerinden dolayı herkes bir köşede kara gün akçesi biriktirmek istiyor. Böyle olunca da büyümenin tüm yükü üretim ve ihracatın üzerine biniyor.

Hane Halkı Harcamalarının GSYIH’deki oranı

Üretim ve ihracatın büyümesinin de iki ayrı sürükleyicisi var. Gelin bunları da yine Xi Jinping’e ait iki terim ile anlatalım.

Birincisi “Yeni Üretken Güçler” (新质生产力) dediğimiz yüksek teknoloji ürünlerinden gelen büyüme diyebiliriz. Çin markalı elektrikli arabaların tüm dünyada popülerleşmesi aslında Çin’in yüksek teknoloji içeren üretimde yaptığı atılımın en önemli göstergesi. Geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdiği Çin ziyaretinden sonra “ayvayı yedik” mealine de gelebilecek açıklaması ile Ford CEO’su Jim Farley aslında bu büyük atılımın altını çizdi. Şangay sokaklarında gezerken bir sonraki 10 yılı yaşıyormuş gibi hissedebilirsiniz. Mars'tan gelmiş gibi gözüken yesil plakalı EV’ler herkesi şaşırtıyor.

Yüksek teknoloji üretiminin desteklenmesindeki başka bir neden de olası bir Tayvan çatışması ve Batı’nın Rusya’daki gibi bir ambargo uygulaması (Ben bu konuda Cevdet Kadri hocam kadar kötümser değilim). Amerika şu an bunun küçük boyutlusunun denemesini çip alanında yapıyor. Çin’e yüksek güçlü AI çiplerinin satışını 2023 içerisinde yasakladı. Nvdia gibi firmalar Çin için daha az yetenekli modeller üretiyorlar. Ayrıca çip üretimi için zorunlu olan litografi makinelerinin yeni modellerinin, ki burada başı Hollandalı ASML firması çekiyor, Çin’e satışı yasak. Çin ise başını Huawei ve SMIC (Shanghai Manufacturing International Company) firmalarının çektiği bir ekiple kendi çipini üretmeye çalışıyor. Yeşil enerji ve biyomedikal da kendine yeterlilik için hükümetin belirlediği başka bazı kritik alanlar. Bu gibi kararların etkileri sadece Çin’i değil tüm dünyayı etkiliyor. Solar panellerin fiyatlarının hızla düşmesinin en önemli nedeni de devletin destek politikası.

Solar panel fiyatları

İkinci üretim ve ihracat kalemi, aslında bu ihracatın %60 fazlasını oluşturuyor: yüksek teknoloji içermeyen ürünler. Başkan’ın bunun için kullandığı terim ise “Eskiyi yıkmadan önce yeniyi kurmak” ("Establish the new before breaking the old" (先立后破)). Meali, tümden yüksek teknoloji ihracatına geçmeden elimizdeki diğer ihraç ürünlerinden vazgeçmemeliyiz. Bu kalemlerde Çinli üreticilerin yüksek kapasite, devlet desteğine kolay erişim ve büyük iç pazardan gelen ciddi maliyet avantajı bulunuyor.

ÇİN ÜRÜNLERİNE YÜKSELEN DUVARLAR

Küçük nüfuslu ya da altyapısı daha tamamlanmamış ülkelerdeki üreticilerin Çin’li devasa ölçekli işletmeler ile başa çıkması olası değil. BYD gibi markaların en büyük pazarı aslında 2024’te 11 milyon adete ulaşması beklenen Çin elektrikli araç pazarı (Global EV pazari 16.5 milyon adet). Sadece yuksek teknoloji değil, günlük basit ürünler için de bu geçerli. Türkiye’de birçok züccaciye mağazasında gördüğünüz ürünler Yiwu şehrindeki üreticilerden geliyor. Çin’in bu agresif ihracat büyümesi ilk başlarda çok da tepki çekmedi; eninde sonunda tüm dünyanın daha ucuza tüketmesini sağlıyordu. Amerika’da Walmart rafları ucuz Çin ürünleri ile doluydu. Özellikle 2008 krizi sonrası Çin, dünyadaki para bolluğundan faydalanarak ciddi bir ihracat büyümesi sağladı ve ihracatını 15 yılda 3 kat arttırarak 3.8 trilyon dolara ulaştı. Çin, dünya GSYİH’sinin %17’sine sahipken,  üretimin %30’undan fazlasını yapar oldu. Dünyanın birçok yerinde üretime bağlı işler Çin’e kaymaya başladı. Bazı tahminlere göre 2001’den bugüne Amerika’da Çin’den dolayı üretimde kaybolan işgücü 3 milyona ulaştı. Son dönemde Çin’in ihracatı daha çok gelişmekte olan ülkelere kaydı ve o ülkelerdeki etkiler daha büyük oldu. Misal Tayland’da son bir yıl içinde artan Çin ürünlerinden dolayı 1,700 fabrika kapandı. Bu artan ihracat ve getirdigi kapanan işletmelerden ötürü 2024’ün ilk yarısında Çin dünyanın birçok ülkesinden 64 yeni damping davası ile karşılaştı.

2022 sonrası Çin’in ihracat degişimi ve Çin’in ihracat yaptığı ülkeler

Çin artan tepkilerin farkında ve çözümler bulmaya çalışıyor. Gerekirse "mavi boncuk" dağıtıp üreticilerini bu ülkelere yatırıma yönlendiriyor, gerekirse ülkeleri karşılıklı vergi koymakla tehdit ediyor. Her ne olursa olsun, Çin’in üretim bazlı büyümesinin sürdürülebilir olduğunu söylemek çok olası değil. Kapitalizmin en büyük dişlilerinden biri, belki de en önemlisi, tüketim. O olmadan büyümek de çok olası değil.  

Ne dersiniz, GSYİH büyümesi yerine başka bir metrik bulunsa daha iyi olur mu? Bunu da başka bir yazıda dile getirelim.