Genel ve yerel seçim zamanlarında alışık olduğumuz bir görüntü: Partililere hitap eden bir parti başkanı, boynunda mitingin yapıldığı şehrin takımının atkısı. Bir gün bir şehirde, ertesi gün o şehrin ezeli rekabetinin bulunduğu şehirde, tabiri caizse bir bukalemun gibi renkten renge giren siyasiler. Takım değiştirmenin belki de en büyük günah sayıldığı futbol kültüründe bu boyunlara takılan atkılar gerçekten bir işe yarıyor mu? Seksen günde seksen ilin takımlısı olan siyasiler bulundukları şehirde bu atkılar vesilesiyle güven mi tazeliyorlar? Yoksa politikacının güvenilmez kişiliği mi perçinleniyor sadece?
Şehir futbol takımları özellikle o kentte tekseler aynı zamanda o kentin simgelerinden biridir. Hatta kentin vizyonunu, etkinliğini ve imajını yapılandıracak halkla ilişkiler aracı olarak karşımıza çıkarlar ([1]). Bu haliyle mitinglerde o kentin takımının atkısı pozitif bir görüntü sağlamak amacıyla takılır. Bir nevi sembolik bir iletişim, resim verme diyebiliriz. Seksenlerde başlayan ve artık demode diyebileceğimiz bir gösteri aslında. Futbol ve siyaset birlikteliğinden şikâyet eden ama bu birlikteliğin yoksunluğunda da kulübün sahipsizliğinden dem vuranların riyakârlığının sembolüdür siyasinin boynundaki atkı.
Tek takımlı şehirlerde kolaydır da birden fazla takımı olan şehirlerde bunu yapmak zor olabiliyor. Aslında sembolik bir anlamı bile olmayan bu eylem bir sürü polemiğe yol açıyor. Örneğin 2009 yılında Deniz Baykal’ın mitinginde hem Adanaspor, hem de Adana Demirspor atkıları takması beraberinde hangi atkının üstte, hangisinin altta olduğuyla başlayan bir sürü gereksiz polemik getirmişti. Bir başka örnek de takımları şehirden ziyade ilçe temsiliyle kimlik bulan İzmir’den. Yine aynı sene, bir AKP mitinginde “atkı krizi”ni aşmak için bir İzmirgücü atkısı hazırlatılmış, Erdoğan mitingini boynunda Altay, Bucaspor, Göztepe, Karşıyaka, Altınordu ve İzmirspor amblemleri bulunan bir atkıyla yapmıştı. Bu tip örnekler çoğaltılabilir.Bu hal geçen gün Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Ankara’da yaptığı iki mitingde de (biri resmi olarak miting olmasa da) boynuna Ankaragücü atkısı takmasıyla tekrar aklıma takıldı. Zira şu günlerde maddi anlamda çok zor günler geçiren ve son iki senede iki lig düşen Ankaragücü’nün bu halde olmasının en büyük sorumlusu İ. Melih Gökçek Başbakan’ın hemen yanındayken, kendisinin yaptığı siyasi darbe kulübü bu hale getirmişken Erdoğan’ın boynundaki o atkı nasıl pozitif bir mesaj veriyor olabilirdi? Ankara’da günlerdir pankartlarıyla, taraftarlarıyla aktif olarak direnen Ankaragüçlüleri düşününce bu olay özelinde o atkının bir marjinaline karşı “durumdan rahatsız gerçek Ankaragüçlüler” algısı yaratmak için ısrarla takıldığını düşünmüş ve bir Bursasporlu olarak benim bile gücüme giden bir hakaret olarak algılamıştım. Hafta sonu sahte Çarşı flamaları ve “Gerçek Beşiktaşlı” röportajları ile doruğuna çıkan bu propaganda Ankara’da en basit simgesel haliyle sergilenmişti.
“Tribünlere oynamak” deyiminin en çiğ görüntülerini veren bu alışkanlığın azalarak değil, hemen bitmesi dileğiyle.
————————————————–
[1] Uztuğ, F.., Takımdan Ayrı Düz Koşu (Bora, T.) içinde, Devlet, Belediyeler, Özel Sermaye Üçgenindeki Futbol Yönetiminde Tecimsel ve Siyasal İmaj Kaygıları, s. 130, İletişim Yayınları, 2004.