Bir Katilin Hayatı

Pek çok insan, hatta hayvan hakları hareketi içinde yer alan insanlar bile, tavuk çiftliğinde çalışan ve tavukları öldürmek zorunda olan bir insanın bu işten nasıl etkilendiği konusunda kafa yormaz.

Kesim makinesi, önünden geçen tavukların hepsinin boğazını kesemez, özellikle de bayıltıcı da tam olarak uyuşturulmayanların. Bu yüzden, haşlama tankına diri diri gitmesinler diye uyuşturulmayan tavukları birinin yakalaması gerekir. Bu kişiye “katil” denir.

Şimdi bir düşünün: Şef, ölüm odasında sıranın sende olduğunu söyler. “Zor bir gece olacak” diye geçirirsin içinden. Dışarda hava nasıl olursa olsun, o oda hep sıcaktır. Haşlama tankları yüzünden nem oranı çok yüksektir. Kesim makinasının bıçağı ve yerler sürekli sıcak suyla temizlenir. Hem bu sıcak sudan korunmak için, hem de üstün başın kan olmasın diye önlüğünü giyersin. Eldivenini takıp bıçağı eline alırsın.

Diğer odada ayaklarından asılan tavukların çığlıklarını duyarsın. Metal zincirlerin gürültüsünü duyarsın. Tavukları hat üzerinde ilerleten motorları duyarsın. O kadar gürültülüdür ki bağırsan kendi sesini işitmezsin. İçeri biri girse işaretlerle anlaşmak zorundasındır. Zaten kimse mecbur olmadıkça içeri girmek istemez. Hele elindeki o keskin bıçakla dikkatini dağıtmayı kimse istemez.

Sonra bayıltıcıdan geçen tavuklar kesim makinesine doğru gelmeye başlar. Uyuşturulmamış öyle çok tavuk vardır ve öyle büyük hızla gelirler ki hepsini yakalaman imkânsızdır. Dakikada yaklaşık 180 tavuk gelir. Her yer kan içindedir, yüzün, boynun, kolların, önlüğün... Bazen üzerine yapışan kanları temizlemen gerekir, ama gözlerini hattan ayıramazsın, yoksa tavuklardan biri diri diri haşlama makinesine gidebilir – ne yaparsan yap gider zaten.

Hepsini yakalaman imkânsızdır, ama elinden geleni yaparsın. Ne zaman biri elinden kaçsa haşlama tankında çığlık çığlığa çırpınışını izlersin. “Lanet olsun, biri daha haşlandı”... Böyle acı içinde kıvrandığını gördüğün her tavuğa karşılık bilirsin ki onlarcası sen görmeden diri diri gitmiştir tanka. Makine bozulmasın diye dua edersin. O geceyi de atlatıp bir an önce eve gitmek istersin. Ama molaya kadar daha iki buçuk saat vardır.

Tanık olduğun katliam ve her yerini saran kan, bir süre sonra seni gerçekten rahatsız etmeye başlar. Hele de bütün duygularını bir yana bırakıp ölüm saçan bir robota dönüşmeyi başaramıyorsan. Kendini dev bir ölüm makinesinin parçası gibi hissedersin. İnsanlar da sana öyle muamele eder. Bazen aklına tuhaf düşünceler gelir. Orada, ölmekte olan tavuklarla baş başasındır.

Her gün binlerce savunmasız kuşu öldürürsün (bazen bir günde 75 ila 90 bini bulur sayıları). Bir katilsindir.

Bu konuda konuşabileceğin kimse yoktur. Fabrikadaki arkadaşların “yumuşadığını” düşünüp seninle dalga geçebilir. Ailen ve dostların işinin ayrıntıları hakkında hiçbir şey bilmek istemez. Çünkü ne söylemeleri ya da nasıl davranmaları gerektiğini bilemezler. Bazısı sana garip gözle bakar. Bazısıysa hayatını nasıl kazandığını öğrendiğinde seninle bir daha görüşmek istemez. Bir katilsindir çünkü.

Çaresizlik içinde bu tür düşünceleri kafandan atmaya çalışırsın. Oluk oluk akan kanı düşünmemeye çalışırsın.

Şiddete eğilimin artar. Öfkelendiğinde, kime ya da neye olursa olsun saldırırsın. Bıçak kullanmak hiç de zor değildir senin için artık.

Kendinden, yaptıklarından ve yapmaya devam edeceklerinden tiksinmeye başlarsın. İnsanlara, onlar uyurken ne yaptığını söylemeye utanırsın. Bir katilsindir çünkü.

İnsanlar senden uzak durmaya çalışır; çünkü ne yaptığını bilirler ve bunu nasıl olup da her gün yapabildiğini anlayamazlar. Ölümün kokusu üzerine sinmiştir. Bir katilsindir, katliam yaparsın.

Sonunda bütün duyargalarını kapatırsın. Hiçbir şey umurunda olamaz. Umursamayı göze alamazsın, çünkü bir kez umursamaya başlarsan işini yapamazsın ve böyle bir lüksün yoktur. Faturalarını ödemek zorundasındır. Karnını doyurmak zorundasındır. Ama tavuk yiyemezsin. Tavuk yemek için hakikaten çok aç olman gerekir. Çünkü alacağın her lokmanın gerisinde olup bitenleri biliyorsundur. Bütün o vahşeti, mezalimi... Her lokmaya sinmiş...

Kendini toplumdan yalıtılmış hissedersin. Pek çok insandan farklı olduğunu bilirsin. Onlar korkunç ölüm kâbuslarıyla uyanmaz uykularından. Onlar senin gördüklerini görmemiştir. Görmek de istemezler. Bırak görmeyi, işitmek bile istemezler.

Görseler ya da bilseler, tabaklarındaki tavuktan bir lokma daha alabilirler miydi?

http://cyberactivist.blogspot.com/2003/08inside-mind-of-killer.html