Diren Be Ayten, Diren

Sevgili Ayten,

Bizim buralar biraz karışık. Olan biteni “bilge” anayasa hukukçusu Burhan Kuzu twitter hesabından net biçimde açıkladı aslında: “Adama sorarlar on bir yıldır neredeydiniz? On bir yıldır Ak Parti iktidarda, bu yolsuzluklar son aylarda mı oldu? Kullanmak şimdi mi işinize geldi?”

Evet, anlayacağın gibi bir yolsuzluk hikâyesiyle karşı karşıyayız. Ve yine anlayacağın gibi, bir “cihan devleti” yaratmaya çalışan, “galaktik imparatorluğu” kurmasına çok az kalan şanlı hükümetimiz komplo kurbanı. İran’dan tut ABD’ye, Almanya’dan Fransa’ya hatta Gana’ya kadar işin içine girmeyen ülke yok gibi. İsrail’i zaten saymıyoruz, malum.

Elden ele dolaşan, cepten cebe giren bizim kafamızın pek almayacağı miktarlarda paralar konuşuluyor Ayten. Bir banka genel müdürünün, Avrupa’dan iyi bir genç futbolcu transfer edilebilecek parayı ayakkabı kutularında neden sakladığını da anlayamıyoruz. Allahtan müdür bey bu parayı zaten imam-hatip yaptırmak için bağışlayacağını açıkladı da biraz rahatlattı kamuoyunu.

Bizi en çok şaşırtanlardan biri muhtelif bakan çocuklarının işin içinde olması oldu. Aslında bilirsin, böyle şeylere çok aldırmayız; sonuçta “adamlar yiyor ama çalışıyorlar kardeşimmm” bu toprakların mühim laflarındadır. Bir mevkiye, makama gelmiş adamın/kadının birazcık çıkar sağlaması çok acayip gelmez bize. Hatta çoluğunun çocuğunun “sebepsiz zenginleşme”sine de çok aldırmayız. Fakat Ayten, bu sefer durum farklı. Çoluğun çocuğun tek işi bu olmuş gibi yahu. Adı geçen bakanlardan birinin oğlu, “Tutuklanmam halinde yıllardır bir dengede tuttuğum işler bozulacak, itibarım zedelenecek ve bu yüzden zarar göreceğim” deyince başka işleri olduğunu da anladık ama şükür. “Veremeyecek hesabımız yok” diyorlar, ona da inanıyoruz tabii. Ne de olsa her şey excel dosyalarında, kâğıtlara yazılmış “şu kadar dolar, bu kadar euro” hesaplarıyla kayıtlı.

Başvekilimize kurulan komplonun içinde çok güvendiği emniyet teşkilatının da olduğunu baştan hissediyorduk zaten de ben sana yazarken 7’si emniyet müdürü, 13’ü emniyet müdür yardımcısı, 101’i şube müdürü, 14’ü daire başkanı 135 polis görevden alınınca iyice kavradık. Üstelik bunlardan bazıları lahmacun yiyip, tesbih çekip bir de koltukta kaykılarak oturmuşlar. İnanması güç! Adli kolluk görevlilerinin savcılar dışında kendi amirlerine de bilgi vermelerini zorunlu kılan bir düzenleme de çıkarıldı; böylece hükümetimiz kendisine karşı yapılacak herhangi bir operasyondan vakitlice haberdar olabilecek. Gerçi Ayten, muhterem bakanların diken üstünde oldukları oğullarıyla yaptıkları telefon konuşmalarında “Dinleme olabilir, aman haaa” demelerinden anlaşılıyor (Konuşmalar kaydedilmiş ama eklemeler yapılmış falan, bir de arama yapılan evlerde fotoğrafları çekilen para sayma makineleri aslında yokmuş da sonradan konmuş deniyor. Hani bir zamanlar arkadaşlarımızın evlerinde yapılan aramalarda molotof kokteyli çıkardı da, terör örgütü üyesi olurlardı ya, benzeri bir şey herhalde). Sözün özü polisteki “odakların” temizlenmesi iyi oldu. Düşünsene, tüm bu odaklara rağmen başvekilin o zamanlar dediği gibi Gezi’de “destan yazan” bir teşkilattan söz ediyoruz. Demek, bu temizlik hamlesi Gezi zamanı yapılabilmiş olsa...

Bir de cemaat mi dersin, hizmet mi dersin, orası meşrebine kalmış artık, onlar işin içinde Ayten. Tabii biz faniler yine pek kavrayamıyoruz ama başvekil “paralel devlet” diyor onlar için. Böyle devletin içine girmişler, paralel paralel takılıyorlarmış Allah seni inandırsın (hangi tarafta olursan ol, bu süreçte Allah’ın adını illaki bir anmak gerekiyor anladığımız kadarıyla). Bir gazeteci arkadaş, hislerimize tercüman, temel matematik bilgisiyle soruyor, “En azından bir kere kesişene paralel denir mi?” diye. Cevap olarak kaç kilometre yol yapıldığını falan öğreniyoruz, rahatlıyoruz Ayten. Paralellerin cevabı da beddua şeklinde geliyor, “Amin” desek mi emin olamıyoruz (gerçi beddua değilmiş o, “akitleşme, mülâane ve mübâhele”ymiş; öğrendik). “Vay anam vay neler dönmüş yaaa “ çok kişinin dilinde ama. Nasıl olmasın ki?

“Dış güçler”li, cemaatli, faiz lobili, ilenmeli, lahmacunlu, ayakkabı kutulu, para sayma makineli, Halk Bankalı (bilirim muzırlık seversin, “Bu da nasıl ironik isimmiş, halkın bankası mı olur yahu?” deme Ayten, zaten ortalık karışık), kefenli (bir grup, başvekile destek için “Kefenimizle geldik, ölümüne seninleyiz” pankartı açıp kefene sarındı), komplolu, istifalı, soruşturmalı, , “süreci izlemeli”, kısaca aklına ne gelirse adının geçtiği zamanlar yaşıyoruz Ayten. Ben de mektubumu şimdilik bitireyim, malum zenginin parası züğürdün çenesini yoruyor.

“Sevgiler” demeyeceğim bitirirken, “Diren be Ayten, diren” diyeceğim. Biliyorsun, direnince çok güzel oluyorsun...