Bir çocuk, ölünce boğmacadan ya da kızamıktan/Gökte bulut olunca/Yağmur olup düşünce yere/Can vermek için çiçeklere/Sorar vururdu camlara takır takır/Gerekeni yaptınız mı?
Yaptınız mı gerekeni?
(Dr.Çağatay Güler)
12 Eylül sonrasının ağır baskı ve sessizlik/şaşkınlık dolu yılları olsa da henüz Nusret Fişek’in işinde gücünde olduğu o zor, ama bugünden bakıldığında güzel zamanlar denebilecek yıllarda biz Hacettepe Tıp Fakültesi öğrencileri eğitim için üniversitenin servisleriyle Etimesgut ve Çubuk bölgesindeki köy sağlık ocaklarına ve bölge hastanelerine giderdik. Bir tıp öğrencisi için eğitim, mesleğini öğrenmek, arkadaşlarla mutlu zamanlar geçirmek kadar, hangi dalda uzman olacağınızı belirleyen, etkisi yaşam boyu süren hocalarla karşılaşmak imkanı da verir. Öyle insanları bir iki kısa temastan sonra anlarsınız ve yaş farkına aldırmadan onun dostu/yakını olmak için yanında “bitmeye” başlarsınız; zaten bu tür hocalar da öğrencilerden yansıyan ışıkla beslenirler.İşte o yıllarda (1982 olmalı) Etimesgut Bölge Hastanesi’nin kalabalık çocuk polikliniğinde çocukları sevgi ile muayene ederken, gördüğü her bulguyu erinmeden bizlere anlatırken görmüştüm Dr. Ufuk Beyazova’nın (soyadı gibi) “güleç” yüzünü ilk kez. O yıllarda Nusret Fişek’in halk sağlığını klinik dallarla zenginleştirme ve bir tür halk sağlığı odaklı ikinci basamak sağlık hizmeti yaratma hedefinin sonucu olarak Dr. Ufuk Beyazova, önce halk sağlığı uzmanı, daha sonra çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanı olmuş ve biz onunla bilgi dolu genç bir doçent olarak karşılaşmıştık. Geriye dönüp baktığımda 30 yılın geride kaldığı hekimlik yaşamımda en ışıklı/büyülü zamanları o poliklinik odasında geçirdiğimi ve çocuk hekimi olma kararını da o odada, Ufuk Beyazova’nın etkisiyle aldığımı söyleyebilirim.
Bugünlerde Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden emekli olan (24 Ocak 2014) Prof. Dr. Ufuk Beyazova,benim o gün karşılaştığım özelliklerini son dersinde kendisi şöyle anlatmış: “....ben tüm meslek yaşamımda öğüt vermekten çok örnek olmaya çalıştım. Kendimce iyi hekim olmak neyse öyle bir hekim olmaya çalıştım. En sık gördüğü hastalıkların tanı ve tedavisini, bu hastalıklardan korunmayı iyi bilmek, her gün yeni bir şey öğrenmeye çalışmak, öğrendiği her şeyi başkaları ile paylaşmaya çaba göstermek yardım isteyen bir şeyler danışan herkese yardımcı olmaya çalışmak, insanları sevmek..”. Dr. Ufuk Beyazova, kendisini tanıyan herkeste iyi hekim/iyi insan etkisi bırakmış,öğrencilerine çocuk hekimliğini sevdirmiş,çocuk hekimliğini ve halk sağlığı uzmanlığını kişiliğinde özgün bir şekilde birleştirmiş,meslek hayatı boyunca çocuk sağlığına (sosyal pediatriye) ve çocuk hekimliği eğitimine sıra dışı katkılarda bulunmuş bir hoca,arkadaş ve abladır. Benim gibi bir çok öğrenci, çocuk sağlığı intörnlüğünde, sağlık ocağı hekimliğinde ve daha sonra da asistanlığında onun Dr.Metin Çakmakçı ile beraber yazdığı, en sık/en önemli hastalıkların harf sırasına göre yer aldığı “ Temel Sağlık Hizmetlerinde Çocuk Sağlığı” kitabını yıllarca önlüklerinin cebinde taşımıştır.
Ben daha sonra onunla 1990’lı yılların ilk yarısında sevgili Füsun Sayek’in (“Füsun ablanın”) sınıf arkadaşı olarak bu kez “Ufuk abla” olarak, Türk Tabipleri Birliği’nde “Sürekli Tıp Eğitimi Dergisi”nin yayınlanması çalışmalarında karşılaştım. Şimdi 20 yılı geride bırakan ve birinci basamak hekimlerinin eğitimi için hazırlanan o özgün derginin zor zamanları aşmasında onun sabırlı ve hiç bir işten erinmeyen kişiliğinin rolü büyüktür. Ben o yıllarda Füsün abla ile onun ilişkilerinde Hacettepe Tıp Fakültesi’nin ülkemizdeki tıp anlayışını değiştiren ilk mezunlarının çoşkulu arkadaşlığını görür ve biraz da hayatlarına sevgiyle imrendirdim. Dr. Ufuk Beyazova, benim gibi bir çok hekimin/öğretim üyesinin yaşamında destekleyici, heveslendirici, düzeltici-bir kongrede kürsünden indikten sonra yanıma gelip “Çok güzel konuştun Şükrü ama konuşmanda Türkçe sözlükler kullansan çok daha güzel olurdu” demesini hiç unutmam- esinleyici bir rol oynamıştır. Bunların ötesinde arkadaşı Bahar Gökler ile yollara düşüp öğrencilere “ Bir hekim kimliği örneği: Ceyhun Atuf Kansu” yu anlatan, onun şiirleri ile içimizi titreten de odur.
Yazının başındaki şiire dönerek söyleyecek olursam Dr. Ufuk Beyazova, her şeyden önce çocukların sesi ile dolu, yaşamını çocuk hekimliğine adamış ve “çocuklar için gerekeni” yapmış bir hekimdir.Onu, hayatlarını toplum sağlığının büyük hocası Nusret Fişek’in yolunda yürüyerek geçiren hekimlerin en iyi temsilcisi olarak selamlarken, mesleğini bir yaşama sanatı geliştirerek yapan, maddi getiriler uğruna kimliğinde en küçük gölge yaratmayan bu insanların yerini kim dolduracak diye düşünmeden edemiyor insan.