AKP’li CHP’liden, HDP’liden; CHP’li AKP’liden, HDP’liden; HDP’li CHP’liden, MHP’liden, AKP’liden; Türkler Kürtlerden, Ermenilerden, Suriyelilerden; kadınlar erkeklerden; erkekler kadınlardan ve çocuklardan; çocuklar devletten; devlet herkesten; sürücüler yayalardan; yayalar sokak hayvanlarından; polisler her muhaliften; muhalifler bazı başka muhaliflerden; işadamları emekçilerden; okurlar yazarlardan; yazarlar ülkeden; ülke dünyadan… nefret ediyor! Nefret ediyor, net! İçinde yaşadığımız toplum, Türkiye toplumu artık iliklerine kadar bir “nefret toplumu”, “şiddet toplumu”, bu haliyle toplum olmaktan çıkmış bir toplum: Mecliste tokmak, sokakta kartopu yüzünden bıçak...
Şiddet, cinayet, tecavüz, yolsuzluk, hırsızlık, yalan, riya, yalakalık, kumpas, güvensizlik… Sokakta, siyasette, kültürde neredeyse hiçbir insani değeri kalmamış durumda ülkenin. En fenası bu. Bunu görmemek için de ya kör olmak gerekiyor ya da içi boş hamasete ahmakça inanıyor olmak. Sadece siyasette değil, toplumsal katmanların her türünde ayrışmanın ve kutuplaşmanın geçerli olduğu, üstelik muhtemelen daha da yükseleceği bir ülke burası artık.
Böyle şeyler bir anda ortaya çıkmaz onu da biliyoruz tabii. Onyıllardır, adeta sistematik biçimde körüklenen bir olgudan söz ediyoruz aslında. İşin kötüsü yine onyıllardır ne o körüklere malzeme bulma sıkıntısı var ne de o malzemeleri geçersiz kılacak, o malzemeleri boşa çıkarabilecek bir irade.
Sevgi, saygı, hoşgörü, empati çoğu zaman boş laftır. Çünkü çoğu zaman lafın gelişi, inanmadan söylenir bu kelimeler. Ve fakat en azından, bu kavramların oralarda bir yerlerde durduğunu bilmek bir toplumun bir aradalığı için önemlidir. Oysa artık Türkiye’de ideal düzeyinde bile bu kavramlarla kimsenin pek işi kalmamış durumda. Tam da bu yüzden, bir Türkmen gazetecinin yıllarca Türkmenistan’ın "milli iradesini” tek başına temsil eden Devlet Başkanı Niyazov’un ölümünden sonra söylediklerini çok önemli buluyorum şahsen: “Problem her şeyi mahvetmiş, harap etmiş olması. Etrafındaki her şeyi ve herkesi berbat etti, bozdu. Tıpkı tepedekiler gibi sıradan insanlar da artık hiç ama hiç kimseye güvenmiyorlar.” (link)
Türkiye’deki her şey ve herkes berbat olmuş, bozulmuş durumda, açık: Demokrasi, hukuk, adalet, özgürlükler, haklar, çalışma yaşamı, kültürel hayat, eğitim, siyaset, toplumsal yapı… Esas olarak bu bozuklukların bir yansıması işte “nefret toplumu” dediğim şey. Zira tüm bu çarpıklıklardan besleniyor, kendine alan açıyor, kökleşiyor.
Siyaseti falan bir kenara koyup doğrudan evden, sokaktan başlayarak en azından kendi çevremizde başka bir dili hâkim kılmaya çabalamaktan; bu dili savunmaktan başka çare yok gibi gözüküyor diyeceğim tüm sinikliğiyle ama doğrusu en azından bugün o bile manasız geliyor. Zira mecliste tokmak, sokakta kartopu yüzünden bıçak...