Ergenekon davasında medya ilgisinin azaldığı, sanıkların ifadelerinden dosyanın biraz daha içinden çıkılmaz hale geldiği, dosya ile ilgili baştan beri beliren şüphelerin arttığı bir dönemde Sabah gazetesi önemli bir belge yayınladı. 26 Kasım tarihli Sabah gazetesinin yayınladığı belgeye bakılırsa MİT ile Tuncay Güney arasında bir formel bir ilişki vardı. Belgenin ortaya çıkmasının ardından MİT hemen bir açıklama yaptı. Aynen şunları söyledi: “Tuncay Güney o dönem itibarıyla şüpheli faaliyetlerinden dolayı dikkatimizi çeken ve üzerinde çalışma yapılan bir şahıstır. Bu bağlamda, Tuncay Güney kayıtlı bir haber kaynağımız değildir. Kuruluş ve işleyişi tartışmalı olan Kontr Terör Merkezi, sorumluları ile birlikte 1997 yılında kuruluş şemasından çıkarılmıştır.”
Açıklama çeşitli yönleriyle tartışıldı, tartışılıyor. Gelişme, Ergenekon davasının AKP muhaliflerine yönelik bir sindirme harekatı olduğunu savunanlar için de bir malzeme, Tuncay Güney gibi pek de güvenilir durmayan bir kişinin davaya dayanak yapılması nedeniyle davaya halel geleceğini düşünen –özellikle AKP taraftarları- için de bir malzemeydi. Davanın AKP ve muhalifleri itişmesinden bağımsız olarak devletin ve devlete bağlı/yarı bağlı kuruluşların artık karanlık işler çevirmemesini sağlamasını uman kesim açısından bakıldığında ise, tekrar “Ergenekon davasını sulandırmak isteyen” kesimin elinin güçlendiğini görmek can sıkıcı.
Oysa Sabah gazetesinin aslında bu belgeyi Tuncay Güney hakkında “bakmayın aslında ciddi/önemli bir adam” havası yaratmak için yayınladığı ve gazeteye de bu amaçla sızdırıldığı pekala düşünülebilir. Neyse, dava boyunca çoğu kez olduğu gibi bir kez daha ağaçlara bakmaktan ormanı göremediğimizi düşünüyorum. Öncelikle MİT’in yaptığı açıklamaya biraz yakından bakmak gerekiyor. Açıklama, Güney’in “kuruluşu ve işleyişi tartışmalı Kontr Terör Merkezi’ne” yakın olduğunu işaret ediyor. Bu merkez sorumluları ile birlikte 1997 yılında MİT’in kuruluş şemasından çıkarılmış. Peki, 1997 yılına kadar bu merkez ne tür faaliyetlere imza attı acaba, resmi olarak? Bu merkezin faaliyetleri ile ilgili olarak -madem ki kuruluşu ve her şeyden önemlisi “işleyişi” tartışmalıdır- devlet içinde ne gibi soruşturmalar açıldı, kimler ne türden hesaplar verdiler ve bu merkezin işleyişi niçin tartışmalıdır? Neler yapmıştır? Kimlerin hayatı bu merkezin “tartışmalı” işleyişi yüzünden kararmıştır? Bu sorulara net bir cevap alabilmiş değiliz, ayrıca bu sorulara pek yanıt arayan da yok. Bu kuruluşu ve işleyişi tartışmalı merkezin başında Mehmet Eymür vardı hatırlanacağı üzere. O dönemde yani 1990’ların ortalarında kimi siyasetçilere çok yaklaşmış bir MİT görevlisinden bahsediyoruz. Susurluk sonrasında artık ayan beyan ortaya çıkan devlet içindeki –siyasetin de dahil olduğu- cepheleşmenin de aktörlerinden biriydi Eymür. Ve MİT’in açıklaması sonrasında Eymür’ün yeni ve eski açıklamalarına bakılınca Tuncay Güney’in Eymür tarafından JİTEM içine sızdırıldığı sonucu da çıkabiliyor. Hatta ve hatta Susurluk’la ilgili kimi bilgi ve belgelerin o dönem Güney aracılığıyla sızdırıldığını söyleyenler de var. Çok ayrıntıya girmeyeyim. Tüm bu manzara size şunu mu açıklıyor şimdi yani: Devlet içinde kirli işler yürütüldüğü ve kirli işlerin yürütenlerin önemli bir kısmının eski ya da mevcut TSK-Emniyet mensuplarından oluştuğu bir yapının hala devam ettiği yönündeki iddialar gerçek dışıdır, uydurmadır. Evet sormak istediğim soru bu: Tüm bu tablodan böyle bir sonuç mu çıkıyor, yoksa tam tersi bir sonuç mu? Herhalde, yani mantıken, tam tersi bir sonuç olsa gerek değil mi?
Tuncay Güney ile ilgili son tartışma çok geniş ve buraya çok özet bir kısmını aktarabildim. Ama bir not daha aktarayım. Biliyorsunuz bir başka tartışma da Güney’in beyan ettiği gibi gerçek bir haham olup olmadığı yönünde. Davanın “karşısında” pazısyon alanlar aylardır Güney’in bir haham olamayacağını söylüyor, bu yönde kuvvetli deliller sunuyor (ayrıca buna, yani Yahudiliğe tevessül etmesi de kimi çevrelerce “manidar” bulunuyor). Olabilir. Güney gerçekten bir haham olamayabilir ve bu konuda kamuoyunu yanıltmak istiyor olması mümkündür. Bu tip istihbarat elemanlarında çok da nadir görülen bir davranış türü değil. Peki bu noktaya daha ne kadar takılıp kalacağız acaba? Bu insanı MİT kullanmış belli ki, ayrıca Veli Küçük ve benzer yapılanmalar da bir dönem kullanmış. Bu insanın anlattıklarının çoğunu inanılmaz buluyor da olabilirsiniz. Ama iki soruya yanıt vermek zorundayız: Ya anlattıklarının en azından yüzde beşi doğruysa? Ve en önemlisi: Devletin 1990’larda gerçekleştirdiği faaliyetlerin artık bir bilançosunu çıkarmamız ve asıl olarak buna odaklanmamız gerekmiyor mu? Varsın buna bir sahte haham vesile olsun. Bunun izahatını da devletimiz veriversin.
Agos, 5.12.2008