Macaristan Hükümetinin Mültecilere Karşı Yürüttüğü Savaş*
Macaristan hükümeti kendisine hiç de gerçekçi olmayan bir misyon biçti: Avrupa’ya sığınmacı olarak geçmek isteyen yığınla insanın ülkeye girişlerini tamamen durdurmak. Korkunç şartlar altında yaşadıkları ülkelerini terk ederek, Avrupa’nın merkezinde yer alan şehirlere ulaşmaya çalışan insanların kararlılığı göz önüne alındığında, bu misyonun karşı karşıya kaldığımız gerçeklikten tamamen kopuk olduğunu görüyoruz. Macaristan hükümetinin gerçeklikle alakası olmayan bu misyonu, hem devlet kaynaklarının ve kapasitesinin bir insani felaketin önlenmesi yerine başka yerlere harcanmasına sebep oluyor; hem de sığınmacıların en temel ihtiyaçlarının karşılanmasına mâni oluyor.

Son iki hafta boyunca, gün başına iki binden fazla mülteci Sırbistan-Macaristan sınırını geçmeye çalıştı ve 26 Ağustos’ta, Macar yetkililer tarafından durdurulan mülteci sayısı 3.241 idi. Hükümet, sığınmacılara karşı kısıtlayıcı ve kanun-nizam düşkünü bir tavır takınmış durumda. Bu tavır yabancı düşmanlığını teşvik eden reklam kampanyalarına ve Macaristan’ın güney komşusu Sırbistan ile olan sınır hattına tel örgü çekilmesine ön ayak oluyor.

Tel örgülerin, mültecilerin durdurulması için aslında hiç de etkili bir çözüm olmadığı en başından beri biliniyordu. Macar yetkililerin sığınmacılara karşı olumsuz davranış ve tavırları, Macaristan’da bulunan mülteci kamplarındaki insanlık dışı yaşam koşulları ve en son olarak sınırdaki tellerin inşası, sığınmacıların büyük bir kısmını insan kaçakçılarının kollarına itmiş oldu. Geçtiğimiz hafta Macaristan’dan Avusturya’ya giden bir kamyonda dördü çocuk yetmiş bir kişi ölü bulundu.

Macar polisi tarafından durdurulan mülteciler kayıt altına alındıktan sonra kendilerinden, Macaristan güney sınırından kilometrelerce uzakta olan on iki farklı mülteci kampından birine gitmeleri bekleniyor. Bunun neticesinde, sığınmacıların çoğu kendilerini Budapeşte ve Szeged gibi büyük şehirlerin merkez tren istasyonlarında buluyorlar. Amaçları ise ya onlara söylenen kamplara ulaşmaya çalışmak, ya varmayı hedefledikleri Almanya ya da İngiltere gibi ülkelere giden trenlerle binerek yolculuklarına devam etmek.

Mülteci kampları ve tren istasyonlarının dışarısına kurulmuş olan transit serbest bölgeler her geçen gün daha da kalabalıklaşıyor ve yetkililer beklemede olan sığınmacılara ne gerekli bilgilendirmeyi sağlıyorlar, ne de yaşamlarını sürdürebilmeleri için gerekli olan ihtiyaçlarını karşılıyorlar. Bu gerekli ihtiyaçlar çeşitli gönüllü gruplar tarafından karşılanıyor. Çalışkan ve kendilerini bu işe adamış gönüllüler bağış toplayıp, yemek hazırlayarak, temel tıbbi yardımda bulunup, gerekli bilgileri sağlayarak hükümet tarafından daha da mağdur edilmiş olan sığınmacılara yardım ediyorlar.

Mülteci kamplarındaki insanlık dışı yaşam koşulları ve Macar yetkililerin mültecilerin Avusturya ve Almanya’ya giden trenlere binmelerini önlemedeki kararlılığına tepki olarak Budapeşte’nin Keleti tren istasyonu çok sayıda eyleme sahne oldu. Geçtiğimiz pazartesi günü, birkaç yüz kişinin ülke dışına giden bir trene binmelerine izin verildi. Salı günü ise Macar yetkililer fikirlerini değiştirdi ve Keleti tren istasyonunu tamamen kapatarak, tren biletlerini almış insanları Münih’e giden trene binmemeye ve istasyondan çıkmaya zorladılar.

Haftanın sona ermesi ile birlikte hükümet, mülteciler ile alakalı olarak olağanüstü hal ilan etmeyi olanaklı kılan bir dizi yasayı yürürlüğe koymayı planlıyor. Askerî birliklerin yerleştirilmesine imkân sağlayan bu yasalar ile birlikte, askere ve polise sınırı geçen mültecilere veyahut mültecilere yardım ettiğinden şüphelenilen herhangi bir kişiye karşı şiddet uygulama yetkisi verilecek.

Şu anki durum için halihazırda hiçbir çözüm yolu bulunmadığı gibi, vaziyetin bir insani krize dönüşmesine engel olan tek şey gönüllülerin yardımları. Macaristan hükümeti etkisiz, kısıtlayıcı ve katı önlemlere sabitlenmiş olmakla beraber, mültecilere karşı en temel sorumluluklarını yerine getirmekte günbegün başarısız oluyor. Hükümet mültecilerin ülkeye girişine izin vermiyor, girenlerin kalmalarını istemiyor ama bir yandan da diğer Avrupa ülkelerine gitmelerine de izin vermemekte ısrarcı. Bu da, dolayısıyla, bizzat göçmenler arasında dolaşan ümitsizlik ve kırgınlık duygularını besliyor. Göçmenlerin gayet meşru olan protestoları da hükümetin topluma korku salma stratejisini ve kısıtlayıcı politikalarını körüklüyor. Karşı karşıya kaldığımız muhtemel sıkıntı tüm bunların bir karışımı.


* Bu yazının orijinali 3 Eylül 2015’te Political Critique adlı blogda yayımlanmıştır.