Dünyanın Liderlerine Sıcak Mesaj: İklim Adaleti Hemen Şimdi!

vardır, iklim bu aralar politikacılarımızdan, çapraz kurlardan ve magazin gündeminden daha hızlı değişiyor. IPCC’nin (Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli) 4. Değerlendirme Raporu’nda belirtildiği gibi dünya ısınmakla pek de iyi etmiyor. 20. yüzyılın başından bugüne kadar yaklaşık 0.8 oC ısınan yerkürenin önümüzdeki orta ve uzun vade süreçte, 2 ile 4.5 oC arasında ısınacağını söyleyenler ise felaket tellalları değil dünyanın pek çok yerinden bu küresel sürece katılan saygın bilimadamları. 2.9 oC’lik farkın dünyada en son yaşanan buzul çağıyla bugün arasındaki ortalama yüzey sıcaklığı farkı olduğunu gözönüne aldığımızda ise durumun vahameti ve aciliyeti daha da belirginleşiyor.

Tarihin acı bir cilvesi olarak Sidr Siklonu Bangladeş’te resmi rakamlarla 3447 kişiyi bir gecede öldürdükten tam 2 hafta sonra, 2007’nin Aralık ayında Endonezya’nın Bali Adasında, toplanan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine (BMİDÇS) taraf olan 192 ülkenin temsilcileri, Dünyanın sürüklenmekte olduğu iklim krizine çözüm bulabilmek için Bali Eylem Planı’nı hazırladılar. 2 yıllık bir çerçeve içinde sonuca ulaşılacak, ihtiyacı kendinden menkul olan ve sorumluluk almayı gerektiren bu plan, Bali’den sonra önce 2008’de Polonya’nın Poznan şehrinden geçerek sonrasında 2009 sonunda Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da nihayete varacak bir süreci yürürlüğe soktu. Geçtiğimiz hafta, dünyanın en büyük çevresel adalet organizasyonlarından biri olan Friends of the Earth’un (Dünyanın Dostları) davet ettiği gençlik delegasyonuyla sürecin en son durumunu gözlemlemek ve Kopenhag’da iklim krizinin çözümüne yönelik adil, zamanında ve sürdürülebilir bir imza koyma sorumluluğu taşıyanlara bu sorumluluklarını hatırlatmak için ara görüşmelerin yapıldığı Almanya’nın Bonn şehrindeydim.

Bonn’a dair gözlemler öncelikle iklimine dair zira Üçüncü Dünya Ağı’nın (Third World Network) toplantısında Malezyalı oturum başkanının da söylediği gibi Avrupa’da yaz olması gereken Haziran ayı soğuk ve yağışlı geçiyor. Öte yandan barajları dolduran bu bereket, herkese aynı şekilde davranmıyor, dünyanın fakirine, güçsüzüne ve Üçüncü Dünya diye etiketlenerek hep arka sıralara itilmişine acımasız ve gaddar yüzünü gösteriyor. Dışarının yağmur ve soğuğuna karşın toplantının yapıldığı Maritim Otel’in içindeki sıcak hava ise bu ayrımın belki de ironik bir göstergesi; çoğunlukla gelişmekte olan ülkelerden gelen sivil toplum kuruluşlarının toplantıları üşüten yağmurun altında bir yürüyüşten sonra ulaşılabilen Alman Federal Çevre Bakanlığı binasında yapılıyor.

Şimdiye kadar UNFCCC, AWG-LCA, AWG-KP, REDD, LDC, AOSIS, NAPA ve MARA gibi nanoteknolojinin yan ürünü gibi duran bazı kısaltmaları duymamış olabilirsiniz ama bu durum onların hayatınıza ve geleceğinize olan etkisinini azaltmayacaktır. Bonn’daki görüşmeler Türkiye’nin geçtiğimiz Şubat ayının sonunda taraf olduğu Kyoto Protokolü’nün birinci taahhüt döneminin biteceği 2012 yılından sonra ortaya konması gereken uluslararası iklim rejiminin çerçevesini çizmeye çalışıyor. Avustralya’nın yeni açıkladığı 1990 seviyesine göre %24’lük azaltım hedefinin yanında Avrupa Birliği’nin 2020 yılında seragazlarında %20 ve eğer kapsamlı bir anlaşmaya varılırsa %30’a çıkaracağını söylediği azaltım hedeflerinin dışında ortalıkta pek de kimseyi memnun edecek rakamlar yok. Dahası Japonya, Kanada ve Yeni Zelanda gibi kişi başına düşen salınımları dünya ortalamasını onlara katlayan ülkeler herhangi bir rakam belirtmekten bile kaçınıyorlar yahut ABD’nin yaptığı gibi büyük ve güçlü çocuğun mahalle çocuklarının arasına girip toplarını kesip oyunu dağıtması gibi kuralları değiştirmeye çalışıyorlar. Obama yönetimiyle birlikte iklim değişikliği sahalarına geri dönen ABD, önce 2005 yılını temel alarak %17 olarak açıkladığı azaltım hedefinin 1990 temel alındığında ancak %4’e tekabül ettiğinin açıklanmasıyla en az gelişmiş ülkeler (LDC) ve küçük ada ülkeleri (AOSIS) nezdinde Kyoto Protokolü’nün öldüğü ve bir an önce toprağa verilerek, kurallarını güçlünün koyacağı ve bundan ötürü şartlarına uymakta sıkıntı çekmeyeceği yeni bir uluslararası iklim rejiminin lobisini yapmaya çoktan başladı. Bunun gerçekleştirmek için ABD’li müzakerecilerin ellerindeki en önemli araç ise Obama yönetiminin başlattığı Büyük Ekonomiler Forumu (MEF). Dünyanın en büyük 17 ekonomisinin (Neden 17 büyük ekonominin davetli olduğu tartışma götürür bir konu muhakkak) davetli olduğu bu Forum ile ABD, iklim değişikliği sürecini BMİDÇS’nin oturduğu raydan çıkararak kendi limuziniyle gezintiye çıkarmayı ve Çin, Hindistan ve Meksika gibi ülkeleri kendisi ölçeğinde zorunlu azaltım taahhütleri altına sokmaya çalışıyor. Dahası gelişmiş ülkelerin çoğu, BMİDÇS altındaki sorumluluklarını (azaltım, uyum, gelişmekte olan ülkelere finansman ve teknoloji transferi) bir bütün olarak yerine getirmektense tarihsel sorumluluk ve karbon borçlarını gözönüne almadan, offset (karbon ticareti mekanizmaları) yoluyla gerçekleştirerek göz boyuyor. Yukarıda bahsettiğim ABD’nin yeni iklim eylem planının bu çerçevede 2026 yılına kadar hiç azaltıma gitmeden sadece kredi satın alarak azaltım ve transferi aynı potada eritmek gibi “al takke ver külah” cinlikler içinde olduğunu bu noktada söylemekte fayda var.

350 ppm (milyonda parçacık), Dünyanın iklim değişikliğinden (göreceli) en az zararı göreceği seviye olan 2oC’lik ısınmayı sağlamak için atmosferde tutulması gereken karbondioksit eşleniği olan tüm seragazlarının konsantrasyonu. Bugün itibariyle ise atmosferdeki oran 389 ppm seviyesinde ve yukarı tırmanmaya devam ediyor. Dünyanın siyasi ve ekonomik liderlerinin sabah kahvaltılarında kahvelerini içtikten sonra masalarına oturup aldıkları kararlar, o kahvenin geldiği ülkedeki üreticileri için bir ölüm-kalım meselesini teşkil ediyor ve ölüm-kalım meseleleri müzakere edilebilir değildir. Ani iklim degişikliklerinden kaynaklanan doğal afet riskleri, bir taraf kuraklıkla boğuşurken, öte yanda selden ölen binlerin onbinlerin çığlıkları. İşte Bonn’da eksik olan şey bu, o insanların gerçek yüzleri, sesleri ve hayat hikayeleri. Bangladeş’te tayfuna maruz kalan 3 çocuklu annenin, Peru Amazonlarında ormanlarının karbon piyasalarında satılmaması için polisin kurşunlarına taşla karşılık veren yerlilerin, Darfur’daki evlerinden sürülen göçmenlerin ve her sene ülkenin bir ucundan ötekine insan olanın insani diyemeyeceği şartlarda yaşayan Türkiye’nin mevsimlik işçilerinin hikayeleri. Onlar bu konferansta eksikler ve onların haklarını savunan hak temelli bir yaklaşım, hak temelli iklim hareketleri gözle görülür olmadığı sürece, bu görüşmeler, eriyen buzullar, yüzen kutup ayıları ve sümüklü Afrikalı çocuk klişeleriyle sınırlı kalmaya ve bir avuç gelişmiş ülke ve peşlerinden koşan sanayi ve ticaret lobicilerinin sıcak odalarda alacağı kararları kabul etmeye mahkum.

İşte tam da bu yüzden, Bangladeş’ten Bonn’a bankadan kredi çekip aldığı uçak biletiyle gelen ve ülkesinin delegasyonunun tek kadın üyesi ve tek sivil toplum temsilcisi olan Ferdousi Begüm’ün tüm şaşkınlığına rağmen burda olma gayretinden ve çabasından etkilenmemek mümkün değil çünkü bu dünya sadece kapalı kapılar ardında büyük ekonomilerin bürokratlarının ve liderlerinin alacağı karar için fazla büyük. Bir yönüyle ise o anda orada olup iklim adaleti isteyen hareketlerin içinde yer almamak için bahane yaratmak için ise fazlasıyla küçük. Adil ve sürdürülebilir bir anlaşma ve küresel ısınmanın 2oC ile sınırlanarak gelecek kuşakların en temel hakkı olan yaşam hakkının güvenceye alınması için 2020 yılı itibariyle gelişmiş ülkeler seragazı salınımlarını %40 oranında azaltmalılar. Bunu sağlamak için ise bizim, dünyanın gençlerinin, adaletten ve eşitlikten yana olanların hiçbir bahane veya başka öncelik öne sürmeden, tüm sosyal hareketlerle beraber iklim adaleti talep eden küresel hareketlerle yanyana, içiçe durmamız gerekiyor.

Bonn’dan Hamburg’a giden trende dışarının soğuk ve yağmurlu havasını izlerken aklıma bunlar düşüyor. Bu yazı kışa bağlayacak süreç dünyanın liderlerine sıcak bir mesaj yollamak için en uygun ve doğru zaman. Aralık’ta Kopenhag’da, Ankara’da, Berlin’de, Islamabad’da, Lima’da ve sokakta iklim adaleti talep edenlerin arasında olmayacaksak veya pek de umurumuzda değilse iklim adaleti dünya toplumu olarak ayazda kalmamız zaten an meselesi.

Notlar:

Iklimin son durumuyla ilgili bütün bilgi karmaşasından sıkılanlar için takip etmesi kolay bilimsel veriler www.climate4you.com adresinde bulunabilir.

Parçası olduğum Young Friends of the Earth Europe Act Now 2009 İklim Değişikliği kampanyasını takip etmek ve katkı sunmak için www.actnow09.eu adresini ziyaret edebilirsiniz.