Türkiye’de, dinleyicisi oldukça fazla olan bir şarkıcı tutuklandı fakat fazla konuşulmuyor. Şüphesiz ki yaptığı müziğin türü, şarkı sözlerinin içeriği, tarzı ve hatta giyim kuşamı bu “konuşulmama” halinde oldukça etkili. Toplumsal meselelere duyarlı denilebilecek birçok başka sanatçı dahi bir şeyler söylemekten çekiniyor veya yarım ağız “bir şeyler” söylüyor. Medya geniş yer vermiyor, en azından bilindik anlamdaki “yazılı ve görsel” medya. Başka birisi, daha “normal” birisi, “alışıldık” birisi olsa durum herhalde böyle olmazdı.
Ezhel, görünen o ki şarkı sözleriyle insanları “uyuşturucuya özendirmek suçu”ndan gözaltına alındı ve mahkemece tutuklandı. Aslında bu olayı biricik sayamayız. Örneğin, bundan önce de rap müzikçilere yönelik “özendirmek” gibi bir suç icat edilmişti. Fakat yine öyle sanıyorum ki Ezhel bu suçtan tutuklanan ilk kişi. “Özendirmek” ilginç bir suç. RTÜK’ün birçok yasağı, örneğin televizyonlarda uygulanan alkol ve sigara yasağı da “özendirmek” temeline dayanıyor. Halkın “sağlığı” ve formasyonu oldukça ince bir şekilde düşünüldüğü için yasaklar ve serbestlikler önemli bir işlev taşıyor. Örneğin sigara, uyuşturucu ve alkol yasakken; silah, şiddet ve nefret söylemleri televizyonlarda serbest olabiliyor. Demek ki “özendirmek” birtakım ideolojik içerikler barındırıyor. Sigarayı ve alkolü televizyonda göstermek onu özendirmek anlamına gelirken, silahı göstermek “hayatın olağan bir parçası” anlamına gelebiliyor. Şüphesiz ki sanata böyle yaklaşmakta bir zarar var, sanat ürünü her zaman gösterdiğini onaylamaz çünkü. Fakat Türkiye’de bunun aksi bir yaklaşım her zaman görülür, örneğin Murat Bardakçı, Orhan Pamuk’un Kırmızı Saçlı Kadın’ı için şöyle şeyler söylüyor: “Tamam, kayınpederin geline tecavüze kalkışması maalesef nadiren de olsa yaşanan hadiselerdir ama bu rezaletlerin haberleri gazetelerde hiçbir şekilde yer almaz ve yayınlanmamalarının başta gelen sebebi de, yazılmalarının kanunen yasak olmasıdır” (Habertürk). Eğer bir kötülük varsa da bunu hakikati gizlemek pahasına göstermeyelim düşüncesi görülüyor burada. Neden peki? Şüphesiz burada da “halk sağlığı”nı düşünen bir zihin gizli.
Aynı yazıda Murat Bardakçı şunu da söylüyor:
“Bu roman da senelerdir devam eden bildiğimiz pazarlama çabalarının neticesinde mutlaka yabancı dillere tercüme edilecek, yayınlandığı memleketlerde tabîi bol bol reklâmı yapılacak ve yabancı okuyucunun hatırında öncelikle malûm iddia kalacak: Oğulların annelerine tecavüz edip babalarını öldürmelerinin ve hain evlâdın da hapishanede ortadan kaldırılmasının Türkiye’de sık sık rastlanan, sıradan bir hadise olduğu!”
Bardakçı, edebî metnin gerçeği yansıttığına ve yansıtması gerektiğine o kadar emin ki Orhan Pamuk’a da bir nevi “kötü turizm elçisi” muamelesi yapıyor.
Keza Ezhel’in de şarkı sözleriyle uyuşturucuyu teşvik ettiğine inanılıyor ve bu gözaltına varacak bir boyutu bulabiliyor. Peki gerçekten, anlattığım üzere bir estetik eğilim olarak hatalı da olsa, Ezhel’in gözaltına alınmaması salt bu eğilimle mi ilgili, salt uyuşturucunun -sokakta geniş yer tutuyor olsa da bunun halka olumsuz etkileri olacağı için- gösterilmemesi arzusu ile mi ilgili?
Gösterilmemesi, gizlenmesi, saklanması istenen bir şey var Ezhel’de ama bu yalnızca uyuşturucu değil. Kendini ifade etme imkânı buldukça saklanmaya çalışılan, yükselen ve isyan eden yegâne şey alt-kültür. Kısılmaya çalışılan varoş mahallelerin sesi. Bu yükselişi yalnızca Ezhel ile değil, yükselen diğer rap müzisyenleriyle, örneğin Gazapizm ile de görüyoruz. Bu yükselişi yalnızca müzikte değil, film ve dizilerde de görüyoruz. Youtube’da izlenme rekorları kırdıktan sonra internet televizyonuna geçen ve oldukça fazla talep gören, Adana’nın varoş bir mahallesini ve karakterlerini anlatan Sıfır Bir veya yine suçla özdeşleşmiş bir mahallenin öyküsünü anlatan Çukur’un başarısı neyin göstergesi? Ceyhan’ın arka sokaklarındaki yaşamı anlatan Benim Varoş Hikâyem filminin gördüğü rağbet ne ile alakalı?
Bütün bu şarkılarda, dizilerde ve filmlerde bir alt-kültür anlatısı görülüyor. Şiddet ve uyuşturucu, hayatın/sokağın/dışarısının zorluğu ve böylesi bir hayatta kalma çabası bu ürünlerin ortak özelliği. Görünmemesi/yayılmaması istenen asıl motif, Ezhel’in şarkılarında/kliplerinde sürekli işlenen parasızlık, imkânsızlık, yaşamın ve sokağın zorluğu, bundan duyulan sınıfsal/kültürel öfke olabilir mi? Hatta uyuşturucunun bu şarkılarda/dizilerde/filmlerde bunca geniş yer tutması da bu öfkeyi ifade etmenin veya bastırmanın, onunla başa çıkmanın bir yolu olarak açıklanamaz mı? Daha da ileri gidelim, Ezhel’in “Hep size, hep size lan, biz de isteriz bi’ şey” ve bunun gibi dizeleri geçmişte arabeskin (ki bundan Nurdan Gürbilek detaylıca bahsetmektedir) üstlendiği işleve benzetilemez mi? İbrahim Tatlıses’in “ben de isterem”i ile Ezhel’in “biz de isteriz”i arasındaki benzerlik elbette ki önemli. Fakat bu iki cümledeki özne farkı da şüphesiz önemli ve belki de bu özne farkının ima ettiği zorluklara karşı dayanışma halidir, görülmemesi istenen de. Müesses nizamın sanatçıları ve aydınlarının yarım ağızlılığı ve suskunluğu da şüphesiz bu alt-kültürün bu nizamı tehdit etmesiyle ilgili olabilir. Bütün bunlara rağmen alt-kültür ve onun yansımaları popüler kültürde yükseliyor ve yükselecek gibi de duruyor. Bu yükselişi açıklamak, anlamak yerine bunu saklamak, yani Ezhel’in tutuklanması buna nasıl bir etki sağlayacak, bu da önemli bir soru.