Siber Egemenlik

İnternet, Amerikan ordusunun DARPANET programından türemiş olmakla beraber ademimerkeziyetçi ve özgürleştirici bir ağ olarak algılandı. Soğuk Savaş'ın sonuyla beraber gündemi belirleyen anlatı, Sovyetler Birliği'nin de yıkılmasına sebebiyet vermiş olan bilgi ve iletişim devriminin güçlenerek devam edeceğini ve nihayetinde devletleri anlamsızlaştıracağını öngörüyordu. “Cyberpunk” başta olmak üzere, 1980 ve 90’larda popülerleşen gelecek tasvirleri dahi, devlet sonrası bir dünya hayal ediyordu. Bu tasvirlerin günümüzde de bir karşılığı var. Arap Baharı’yla, DEAŞ’ın virüs gibi yayılan propagandasıyla veya Cambridge Analytica skandalıyla beraber fark ettiğimiz üzere, devletler siber alandaki iletişim teknolojileri karşısında çaresiz kalabiliyor. Matbaanın çıkışı nasıl ulus-devlet sisteminin yükselişini tetikleyen iletişim devrimiyse, mikro-elektronik teknolojiler de devletin çöküşünde aynı rolü oynayabilir mi? İnternet devriminin kahramanları, devlete karşı güvensizlikleri ve bireyselcilikleriyle öne çıkan Silikon Vadisi girişimcileri ve ideologları oldu. Apolitik doğası nedeniyle, bu “Silikon Vadisi ideolojisinin” güçlenmesi için tanımlanıp kâğıda dökülmesine gerek olmadı. İnterneti devlet müdahalesinden uzak tutmayı hedef edinmiş Electronic Frontier Foundation’ın kurucularından John Perry Barlow’un yazdığı Siber Alanın Bağımsızlık Bildirgesi (1996), dönemin umutlarını ve taleplerini güzel yansıtıyor: “Gelişmiş dünyanın hükümetleri, Siber Alandan, Zihnin yeni evinden geliyorum. Gelecek adına, geçmişe ait olan sizlerden bizi rahat bırakmanızı istiyorum. Aramızda yeriniz yok, toplandığımız alanda egemenliğiniz yok."

Bu manifestodan yirmi bir yıl sonra, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, 4. Dünya İnternet Konferansı'nda yaptığı konuşmada aynı fikirde olmadığını izah etti. Bu konferans, Çin hükümetinin son yıllarda geliştirdiği “Siber Egemenlik” kavramının dile getirildiği pek çok vesileden bir tanesiydi. Pekin’in politikasına göre, internet yönetiminde devletlerin birincil söz sahipleri olması şart. Haliyle, Batılı sivil toplumlar nezdinde bu, özgürlüğe yönelik bir saldırı teşkil ediyor. Başta ABD olmak üzere pek çok hükümet de bu konuda kaygılarını dile getirdi.

Halihazırda, interneti kontrol eden güçlü bir merkezî otorite yok. Dünya genelinde, internet üzerinde yetkileri olan tek kurum, adres isimlerini numaralarla ilişkilendirme görevi olan Internet Assigned Numbers Authority (IANA). 2016 yılına kadar ABD hükümeti kontrolünde bulunan bu yapının internet yönetimine müdahaleleri oldukça sınırlıydı. Buna karşılık, Rusya ve Çin başta olmak üzere pek çok ülke, internet üzerinde tek bir devletin söz sahibi olmaması gerektiğine inanıyor ve bu otoritenin Birleşmiş Milletler’e devredilmesi gerektiğini savunuyordu. 2012’de BM bünyesinde tartışılan bu tasarı, ABD ve İngiltere gibi birçok ülkenin toplantıyı terk etmesiyle son buldu. Fakat Edward Snowden’in ortaya çıkardığı belgeler başta olmak üzere pek çok kaynak, Amerikan hükümetinin internet ve başka vesilelerle yasadışı bilgi topladığını gösterdiğinde, Washington’un internet denetimi konusundaki güvenilirliği büyük ölçüde sarsıldı. 2016’da, bu tartışmaların da etkisiyle ABD hükümeti, IANA’nin yönetimini ICANN isimli kâr amacı gütmeyen bir şirkete devretti. O dönem kampanya yapmakta olan Donald Trump ve rakibi senatör Ted Cruz’u birleştiren ender konulardan bir tanesi, bu devire karşı çıkmalarıydı. Gösterdikleri gerekçe ise, ABD denetimi olmazsa, ICANN’ın otoriter hükümetler tarafından ele geçirilebilecek olmasıydı. Diğer yandan bu devir, Amerika'nın müttefiki Batılı hükümetler ve Silikon Vadisi tarafından desteklendi.

Mevcut durumda ICANN, ülke temsilcileri, özel şirketler ve sivil toplum kuruluşları dahil pek çok aktörün bir arada temsil edildiği Kaliforniya merkezli bir tüzel kişilik. Çok sınırlı sayıda ve ölçekte bazı polemikler dışında, ICANN’ın büyük ölçüde sınırlı otoritesi şu âna kadar tartışma konusu olmadı. Çin devletinin tutumuna dönecek olursak, Xi Jinping küresel internet yönetiminin daha kapsamlı olması gerektiğine inanıyor. Devletlerin egemenlik haklarının siber alana da geçirilmesinin şart olduğunu ve bunun Birleşmiş Milletler bünyesinde yapılması gerektiğini savunuyor. Bu tutum gelişmekte olan pek çok ülke tarafından desteklenmekte.

Son yıllarda, yeni İpek Yolu inisiyatifi vesilesiyle Çinli şirketler, başta Afrika olmak üzere pek çok ülkede internet altyapısının kurulmasında önemli katkıda bulundu. Diğer yandan, Çin GPS’yle rekabet edeceğini ima ettiği BeiDou navigasyon sistemini de 2020 itibarıyla bu ülkelerde piyasaya sürecek. Hukuksal altyapı, bu fiziksel altyapıyı büyük ölçüde izlemiş gibi görünüyor.

Diğer yandan, ABD kamuoyunda internet yönetiminin sınırlı kalması gerektiğini savunan Silikon Vadisi şirketleri, Çin’le karşı karşıya gelmemeyi tercih ediyor. Belirtmemiz gerekir ki Xi Jinping’in Siber Egemenlik üzerine konuşmasını dinleyen konferans katılımcıları arasında Apple ve Google’nin CEO’ları da vardı. Google, 2010’da kullanıcı verilerinin hükümete teslimini reddettiği için Çin’den çıkmışsa da, 2018’de ülkeye geri dönme planlarını açıkladı. İddia edildiğine göre, Çin hükümetinin sansür uygulayabileceği bir arama motoru geliştirmesinde de Google pay sahibi olabilir. Apple’a gelirsek, Çin pazarında, internete denetimden uzak bağlanmayı sağlayan VPN’leri, sattıkları uygulamalardan çıkarmaları Pekin’le ters düşmek istemediklerinin bir işareti.

Neticede, hiçbir teknoloji şirketi Çin pazarına girmemeyi göze alamaz. İnternet uzun zamandır küresel regülasyonun sınırlı olduğu bir alan. Sansür uygulamaları Çin gibi bazı devletler tarafından ülke düzeyinde ciddi şekilde geliştirilse de, dünya düzeyinde böyle bir uygulama söz konusu olmadı. Mevcut durumda, bütün engellere rağmen, bilgi görece serbest bir şekilde sınırları aşma kabiliyetine sahip. Devletlerin altyapısı çoğu zaman bunu engellemeye yetmiyor; çünkü internetin ademimerkezi yapısı, bağımsız aktörlerin hep bir adım önde olmasını sağlıyor. Fakat başta Çin olmak üzere birçok devlet, bu durumu değiştirmek için kapsamlı bir kampanya yürütmekte. Sonuçta pek çok rejimin bekası, internetin etkin bir şekilde yönetilmesine veya sansürlenmesine bağlı olabilir. Akla sadece Çin gibi otoriter devletler gelmemeli. ABD gibi bir liberal demokraside dahi, net tarafsızlığı üzerine yapılan düzenleme internetin ademimerkezi yapısının geriletilmesine yönelikti. Siyasi hareketlerin siber alanda örgütlenmesinden, Bitcoin gibi sanal para birimlerinin piyasalarda etkisine kadar internetin insanlara sunduğu pek çok imkân devletlerin otoritesini tehdit ediyor. Diğer yandan, devletler interneti birbirlerine karşı da kullanma imkânına sahip. Bu tehdit algısının doğal sonucu, egemenliğin siber alana taşması veya en azından taşmaya meyletmesi olacaktır. Bu egemenlik taşmasının hukuksal boyutu ise, halihazırda Çin tarafından “siber egemenlik” çatısı altında geliştiriliyor olabilir.


Kaynaklar

https://www.policyforum.net/chinas-cyber-sovereignty/

https://www.cfr.org/blog/year-review-chinese-cyber-sovereignty-action

https://www.cfr.org/report/maintaining-us-leadership-internet-governance

http://www.theworldin.com/article/14433/edition2018digital-silk-road

https://www.bbc.com/news/technology-19106420

 https://www.bbc.com/news/technology-37527719

https://www.bbc.com/news/technology-18440558