7 Temmuz Pazar günü Yunanistan’da yapılan genel seçimlerin sonucunda dört yıllık Syriza iktidarı sona erdi. Aslında bu beklenen bir durumdu – 2019 yılında yapılması gereken genel seçimde Syriza’nın oy kaybedeceği ve sağın iktidara geleceği uzun zamandan beri görülüyordu. 26 Mayıs’ta yapılan Avrupa Parlamentosu seçimleri ve yerel seçimlerde Syriza’nın oy kaybetmesi süreci hızlandırdı. Avrupa Parlamentosu seçimlerinden kısa süre sonra başbakan Alexis Tsipras genel seçim tarihini 7 Temmuz olarak açıkladı ve istifasını verdi. Birkaç haftalık bir kampanya sürecinin ardından ise sağcı Yeni Demokrasi partisi, birinci partiye mecliste ekstra 50 adet sandalye veren seçim sisteminin de yardımıyla, tek başına iktidar oldu.
Yeni Demokrasi’nin zaferi Yunanistan için bir tür geriye dönüş arz ediyor. Syriza’nın seçim kampanyası neredeyse tamamen bu duruma vurgu yapıyordu: “Geri dönmeyelim”. Geri dönüş sözüyle ifade edilen şey, cuntanın 1974 yılında devrilmesinin ardından 2015 yılına kadar Yunanistan’da geçerli olan iki-partili rejime, bu rejimin iki köklü partisinden birine dönülüyor olması. Zira Syriza’nın 2015 yılındaki seçim zaferi yalnızca solun sağa karşı zaferi değil, elit siyasetine karşı taban siyasetinin zaferiydi. Syriza yalnızca sağı değil, merkez sol PASOK ile merkez sağ Yeni Demokrasi arasında dönüşümlü olarak devam eden rejimi alt etmişti.
2015 yılının siyasal çalkantı döneminde siyaset sahnesinden sonsuza dek silindiği zannedilen bu partilerin ikisi de hanedan partisiydi: PASOK’u baba-oğul Papandreu’lar, Yeni Demokrasi’yi ise baba-oğul Mitsotakis’ler ve Karamanlis’ler yönetiyordu. Geçtiğimiz Pazar günkü seçimin sonucunda başbakan olan ve ertesi gün Ortodoks din görevlileri önünde “bu büyük sorumluluğun bilincindeyim” diyerek yemin eden Mitsotakis işte bu hanedana mensup, eski başbakan Mitsotakis’in iki evladından biri. Kardeşi Dora Bakoyanni de kendisi gibi siyasetçi: babasının hükümetleri sırasında kültür ve dışişleri bakanlığı yapmış, ayrıca Atina Belediye Başkanlığı görevinde bulunmuş ve halen Yeni Demokrasi partisinde milletvekili. Dora Bakoyanni’nin oğlu Kostas Bakoyannis ise 26 Mayıs’ta Atina Belediye Başkanı seçildi. 17 Kasım örgütü tarafından düzenlenen bir suikastle katledilmiş bir gazetecinin oğlu olan Kostas Bakoyannis’in de parlak bir siyasi kariyeri olacağına kesin gözüyle bakılıyor.
Görüldüğü gibi Yunanistan’da kurumsal siyaset biraz Dallas havasında, ufak bir elitin iktidar dolu renkli hayatları çevresinde dönüyor. Syriza’nın 2015 yılındaki zaferi yalnızca krize değil, krize yol açtığına inanılan bu siyasete verilen bir tepkiydi. Düzen partilerinin dertlerine derman olamayacağını hisseden ve o yılların sokak protestolarıyla “radikalleşmiş” (ya da başka bir deyişle, cesaretlenmiş ve umutlanmış) halkın bir şeylerin değişmesine dair iradesiydi. Syriza’ya bugünkü yenilgisini getiren şey ise bu iradeyi sükuta uğratmış olması, vaat ettiği radikalizmi uygulayamaması oldu. 2015 yılındaki referandumda Avrupa Birliği’nin kemer sıkma politikalarına direnmek için halktan güçlü bir destek alan Tsipras’ın bu desteğe rağmen AB’ye boyun eğmiş ve kemer sıkma reçetesini uygulamış olmasını Yunan halkı unutmuyor. Sağın iktidarını arzu etmeyen pek çok insan olsa da seçimlere katılım %58’de kaldı.[i] Aldatılmışlık ve kandırılmışlık hissi Pazar günü birçok Yunanistan vatandaşını Syriza’ya oy vermekten alıkoydu.
Sözünü ettiğimiz bu aldatılmışlık ve kandırılmışlık hissi Tsipras’ın şahsından partisine, oradan da solun geneline yöneliyor. Dört yıl önce yükselen sol dalganın beklentileri karşılamaktan bu kadar uzak kalması, bugün Yeni Demokrasi’nin elini güçlendiriyor. Syriza’nın seçim kampanyasında söyleyebileceği çok şey yoktu ve kampanya tek bir negatif vaat üzerinden kurulmuştu: “Eskiye dönmeyelim”. Buna karşılık Yeni Demokrasi, şimdilerde bittiği ilan edilen krizin etkilerini eleştiriyor ve değişim vaat ediyordu. Yeni Demokrasi’ye başarı sağlayan şey şu ya da bu vaatte bulunuyor olması değil, herhangi bir vaatte bulunabiliyor olmasıydı. Karikatürlerde istisnasız olarak becerikli bir yalancı, sevimli fakat kesinlikle güvenilmez biri olarak resmedilen Tsipras’ın sözünün ise herhangi bir ağırlığı yoktu.
“Yalan söylemedik... Gerçeği söylüyor olduğumuza dair illüzyonlara kapıldık.”
Yeni Demokrasi iktidarında birçok şeyin değişeceği muhakkak. Öncelikle, Yunanistan’da kriz gerçekten de bitiyor – bazıları için. Bazılarının krizinin bitmesi, başka bazıları için krizin derinleşmesi anlamına geliyor. Ücretler aynı kalırken hayat pahalılaşıyor. Emlak piyasasındaki hareketlenme sonucunda şehir merkezlerindeki barınmak yerel halk için giderek daha zor, daha masraflı hale geliyor. Ülkeye sermaye girişi artsa da bu durumun reel ekonomiye ve halka nasıl yansıyacağı belirsiz. Vergileri düşürme ve haftada yedi gün çalışmayı yasalaştırma gibi vaatlerle iktidara gelen Yeni Demokrasi bu vaatlerin ne kadarını gerçekleştirebilecek, bu değişiklikler ne gibi sonuçlar doğuracak, bunlar da belirsiz.
Yeni Demokrasi’nin kampanyası “beraberlik”, “birlik olma” ve “yeniden ayağa kalkma” gibi sloganlar üzerinden ilerledi. Bu sloganlar sıklıkla Mitsotakis’in “yeni nesil sağ lider” formatındaki fotoğraflarıyla süsleniyordu: Kollarını sıvadığı beyaz gömleğinin en üst düğmeleri açık, kravat takmayan, kendinden emin ve halka güven veren bir “evinizin reisi”. Pek de karizmatik bir lider olmayan ve hayatında hiçbir iş yapmamış olduğu, Harvard’larda okuduktan sonra babasının partisinde paraşütle siyasete atıldığı sıkça belirtilen Mitsotakis’in en büyük vaadi de zaten bu. Yorgun ve fena halde hayal kırıklığına uğramış bir halka huzur ve düzen vaat ediyor.
Sadece 7 Temmuz seçim sonuçlarından yola çıkarak Yunanistan’da sağın yükseldiğini söyleyemeyiz. Kriz öncesi dönemin iki ana partisinden biri olan merkez-sol PASOK bölünmüş durumda. PASOK’un yeniden canlanma hamlesi Değişim Hareketi (Kinima Allagis) Türkiye’deki “CHP’li teyzeler” profilini hatırlatan erkek ve kadın sosyal demokratlardan başkasını ikna edemez gibi görünse de %8 oy aldı. İsyankar eski Maliye Bakanı Yannis Varoufakis’in pan-Avrupa hareketi Mera25 %3.44, Komünist Parti ise %5.4 oy aldı. Böylece parlamentoya 4 tane sol, 2 tane ise sağ parti girmiş oluyor. Siyasetin sağ kanadını kendinde toplamayı başaran Yeni Demokrasi dışında mecliste temsil bulan diğer sağ parti, son dönemde Makedonya meselesinden ötürü milli hassasiyetleri kabarmış olan Selanik bölgesinden çıkma “Yunan Çözümü” (Elliniki Lisi) partisi. Syriza’nın iktidar ortağı aşırı sağcı ANEL ise bu seçimde sandıktan çıkamadı.
Yakın zamana kadar ciddi bir tehdit olarak görülen, fakat son zamanlarda sokaktaki varlığı azalan faşist Altın Şafak partisi bu seçimde %2.93 oranında oy alarak meclis dışı kaldı. Bununla beraber ruhunun yaşıyor olduğu ve Yeni Demokrasi’de temsil bulduğu söylenebilir. Mitsotakis şehirlerde yasanın egemenliğinin ve düzenin sağlanmasını vaat ederken yandaşlarından bazıları “Exarcheia’daki o... çocuklarının üzerine çevik kuvveti salacağız, çünkü Yunanistan biziz” şeklinde sosyal medya paylaşımları yapıyor. Partinin çok daha mutedil olan resmi söylemi elbette ki bu tarz aşırılıkları hoş karşılamıyor, ancak “yerli ve milli” olana doğru bir meyil söz konusu.
Yeni Demokrasi’nin seçim vaatleri arasında vergiler ve istihdam dışında en çok öne çıkan konular güvenlik, düzen ve tabii ki mülteci meselesiydi. Mitsotakis şehirlerde yasanın egemenliğinin ve düzenin yeniden sağlanmasını, polisin daha çok varlık göstermesini vaat etti. İşgal mekanlarının boşaltılması, mültecilerle “yasadışı göçmenlerin” birbirinden ayırt edilmesi ve kontrol edilebilmeleri için yurtlara yerleştirilmesi gibi projelere değindi. Atina’nın merkezindeki anarşist mahallesi Exarcheia da Yeni Demokrasi kampanyasının odak noktalarından biriydi. Tanınmış bir sağcı teorisyenin oğlu olan Yeni Demokrasi milletvekili Thanos Plevris’in seçimlerden birkaç gün önce bir kuşluk vakti, kimsecikler yokken Exarcheia Meydanı’na gelip çektiği 16 saniyelik video yaratılmaya çalışılan bu güvenlik endişesinin iyi bir örneğini oluşturuyor.[ii]
Sabahın seherinde Exarcheia’ya gelip kısık bir sesle “8 Temmuz günü Exarcheia Meydanı’nı Exarcheia sakinlerine teslim edeceğiz. Kanunsuzluk bitecek, Exarcheia Meydanı yeniden normal bir meydan haline gelecek” diyen Plevris komikti, ancak bu videoya atılan kahkahalar bir nebze tedirginlik de içeriyordu. Tedirginliğe mahal yok diyemeyiz. Sonuçta Yunan faşizmi küçük fakat etkili, üstelik Yeni Demokrasi’nin iktidarı küresel bir sağ popülist dalgayla beraber geliyor. Türkiye’den aşina olduğumuz “gidelim buralardan” tepkileri, “etrafımdaki hiç kimse onlara oy vermediyse bu adamlar nasıl %40 oy aldı?” şaşkınlıkları seçim akşamından beri burada da duyulmakta. Okullardan oy sandığı çalma ya da haftasonları polisle çatışma gibi eylemlerle iştigal eden Yunanistan anarşizmi neoliberal ablukaya direnebilir mi, sol siyaset kendi yarattığı hayal kırıklığının üstesinden gelebilir mi, bunları göreceğiz. Ancak umuda da mahal var. Neticede kriz dönemindeki Yunanistan’da zor olan iktidara gelmek değil iktidarda kalmak. Muhalefetin Syriza’ya yarayacağı ve dört yıl sonra Tsipras’ın yeniden başa geleceği sıkça söyleniyor. Fakat Mitsotakis gerçekten de vaat ettiği gibi bir neoliberal polis devletini hakim kılmaya çalışırsa, bu kadar beklemek gerekmeyebilir. Devletin ciddi bir işlevsizlik sergilediği ve halkın devlete her zaman bir nebze şüpheyle baktığı Yunanistan’da sokak her zaman yakın bir ihtimal.
[i] 2015 yılında Syriza’nın kazandığı genel seçimlerde %56,6 olan katılım oranı Yunanistan’da cuntanın devrilmesinden bu yana görülen en düşük katılım oranıydı. 2019 seçimlerine katılım oranı bu rekor seviyenin sadece 1,5 puan yukarısında.