Gündem
Tanıl Bora

HDP’li siyasetçilerin tutuklanması, bir belediyeye daha kayyım atanması... Eskimiş sayılabilir mi, hiç geçmeyen bu gündem?

İki hafta kadar önce bu takibat ‘kampanyası’ çerçevesinde onlarca kişi gözaltına alındığında, bazı muhalefet sözcüleri bunu “gündemi değiştirmeye çalışıyorlar” diyerek geçiştirdi, biliyorsunuz. Buna gösterilen tepkileri de biliyorsunuz. İktidarın yaptıklarını duymazdan görmezden gelme ‘stratejisine’ daha önce de kızmış olan Murat Sevinç,[1] yalın bir soru sordu: “Gerçek gündem kabul edilmek için ne yaşanmalı?”[2] Oya Baydar, “gündem saptırma” diye önemsizleştirilen işlerin, rejimi tahkim eden adımlar olduğuna dikkat çekti.[3] Kemal Can, Mediascope’taki söyleşilerinde gündemin zaten artık “bu” olduğunu epeydir tekrarlıyor. İktidarın yaptığının, bir yerlerdeki bir “asıl gündemi” saklamak değil, siyasî hasımlarının alanını daraltmaktan, onları kıpırdatmamaktan, onları zora sokmaktan ibaret olan kendi gündemini dayatmak olduğunu anlatıyor. “Asıl gündem” tam da budur ona göre.[4]

***

Ben yine kelimenin peşinden gideyim.

Gündem kelimesinin Osmanlıcası yok. (“Ruzname” diye karşılayanlar oluyor, ama o “günlük” demek.) Modern bir kelime bu; has bir modernite kelimesi.

Türkçede de eşanlamlı olarak kullandığımız Batı dillerindeki karşılığı olan “ajanda,” Latince agendum’a dayanıyor. Yapmak, eylemek anlamındaki agere fiilinin çoğulu: Yapılacak işler, yapılması gerekenler.

19. yüzyılda İngiltere ve Fransa parlamentolarında sonraki oturumda görüşülecek konuların kayda geçirilmesi anlamında kullanılır olmuş. Nitekim günümüz Türkçe sözlüklerinde de gündem, “bir toplantıda konuşulacak konuların tümü; yaşanan günlük olaylar” diye açıklanıyor.

Bir modernite kelimesi dememin nedeni sadece ajanda/gündem kelimesinin 19. yüzyılda modern siyasî pratik içinde ‘gündemleşmiş’ olması değil. Günü planlamanın, yapılacakları gün be gün yeniden öngörmenin, modern bir tasavvur olması.

***

Modernliğin eski zamanlarında gündem oluşumunun elbette yine iktidara, güç ilişkilerine ve manipülasyona tabi idi ama belirli bir konvansiyonu da vardı. En azından buna inanç daha güçlüydü. Gündem oluşumuna belirli bir nesnellik atfeden “gündeme düştü, gündeme geldi” gibi tabirler o çağdan kalmadır.

Gündem belirleme (agenda-setting) denen, kamusal algıya tesir etmeye dönük halka ilişkiler ve iletişim teknolojisi, o konvansiyonları yavaş yavaş dağıttı. Hakikat-sonrası denen manipülasyon manyaklığı devrinde, gündem, adeta namütenahi keyfîlikle belirleniyor. Gündem, onu belirleyenindir.

***

Modernliğin eski zamanlarında, “kamuoyunun gündemi” diye tek bir ajandadan söz edilebilirdi. Radyo-televizyon ajansında ve gazetelerde ayan olurdu o gündem. Herkes, yani oralara kulak veren herkes, onu bilir, onu konuşurdu.

Yeni zamanlarda, modernliğin kendisi gibi, gündem de akışkandır ve çokludur.

Dijital teknoloji, gündemin hızını olağanüstü artırdı, içeriğini olağanüstü bollaştırdı. Gündem belirleme kabiliyetini ve yoğunluğunu artırdığı gibi, bir yandan da gündemin dağılmasına kapı açan bir durum bu. “Konu” sağanağı altında, dağılan dikkatlere payanda vurmak zor. Elbette dört koldan “içerik” yağdıranın, her mecradan bağıranın etki gücü yüksek olsa da, birbirinin gündeminden bîhaber irili ufaklı iletişim cemaatleri hayat ediyor.

Unutmayalım, dijital teknoloji içeriklerin içeriğini de değiştirdi. Bilgi/haber, bir nevi “ara ürün” işlevi görebiliyor. Alıcı-verici ilişkisi karışıyor, alıcılar da kesip biçerek, yorumlayıp çerçeveleyerek malzemeyi şekillendiriyor.

Toparlarsak, birinci nokta şu: Gündem hem tepe tepe belirleniyor, hem akışkandır ve çokludur. Çaresi yok, gündemle ‘işi olan,’ başta siyaset, buna göre vaziyet alacak. Belirleyici olmaya, hasmının belirleyiciliğine karşı koymaya çalışacak; bunun için, gündemin çokluluğuyla ve akışkanlığıyla da baş edecek.

***

“Sun’i” veya “yapay” gündem bahsine yazının başında değinmiştik. Bir halis muhlis “gerçek gündem” var, bir de dikkatleri bundan kaçıran bir “gündem değiştirme” gündemi var, yani “yapay gündem” var bu tasavvura göre.

Gündem, zaten hep yapaydır. Yapılır. Bir “Demirel sözüne” başvuralım (1962’de söylenmiş): “Yaparsanız yapılır!”

Kemal Can, “asıl gündemin,” yani esas meselenin, yani uğraşılması gereken “şeyin,” iktidarın yapma, yapabilme kudreti olduğunu söylerken, bunu anlatıyor. İktidar, esasen yapabilirliğini gündemleştiriyor, gündemi bununla dolduruyor. “Ne yaparsam, o” keyfîliğinin hükmünü yürütüyor.

Gündem kelimesinin Batı dillerindeki karşılığının Latince kökünü, yapmak, eylemek anlamındaki agere fiilinden geldiğini hatırlayalım. İkinci nokta, bu: Gündem, kendiliğinden ve objektif bir “oluşum” değil; yapmaya, eylemeye bağlı. Yapacağımız işler, yapmamız gerekenler, demek.

Yapay bulunan gündeme çare, başka bir gündem yapmak. Bunun için, bir şey yapmak. Yapacağını yapmak, yapabileceğini yapmak.

***

Ayhan Bilgen, 2017 Aralık’ında bir konuşmasında  nasıl demiş: “Bizim gündemimiz güçlü bir muhalefeti örmektir.”

***

Carî gündemlere meydan okuyarak “bizim kendi gündemimiz var” tavrı takınmak, siyasî otizm halini alabilir, doğru. İlk altını çizdiğim nokta, yani akışkan ve çoklu gündeme müdahil olmak, böyle bir kapanıklıktan uzak durmayı gerektirir, doğru.

Bu dikkatler baki kalsın; ama kendi gündemine sahip olmadan, kendi gündemini kurmadan, kendi gündemiyle meşgul olmadan da, olmaz. İkinci noktayı tekrarlıyorum aslında - yani yapmak, eylemek: meselesini inatla takip etmek, sadece tekrar etmeyip derinleştirmek, yaygınlaştırmak için uğraşmak, başka meselelerle iğreti ve yüzeysel olmayan bağlantılar kurmak, başka sorunsallara tercümelerini yapmak, türlü türlü söylemenin yollarını bulmak, sadece anlatmayıp yankısını, cevabını, mukabelesini dinlemek… Bir “gizli gündem”den değil, kendi açık gündemini donatmaktan, ona bütün gündemlere nüfuz etme ve uyarlanma kabiliyeti kazandıracak bir sebatkârlıktan söz ediyorum.[5]

İlham beklerken çalışmak gibi… “Gündem olmak,” kendi başına amaçlaşmasın diye… “Gündeme gelme” gayreti, gündem anaforu, yapmak üzere önünüze koyduğunuz işler anlamında gündeminizi yutmasın diye…


[1] http://www.diken.com.tr/yahu-gundem-degistiriyorlaaaar/

[2] htp://www.diken.com.tr/gercek-gundem-kabul-edilmek-icin-ne-yasanmali/

[3] https://t24.com.tr/yazarlar/oya-baydar/uyan-ey-muhalefet-gundem-degil-rejim-degisiyor,28159

[4] https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2020/09/26/gundem-budur-iste/

[5] Yine Kemal Can, ‘göze sokmak’ için, “bildiğini okumak”  diyor,  https://www.gazeteduvar.com.tr/bu-nasil-uyaniklik-makale-1500271