Beytambal
Tanıl Bora

Dün, Ulus Baker’i kaybedişimizin 15. yılıydı. Son yıllarında isteyip de yapamadığı nice işlerden biri, varıp bir memleketi Kıbrıs’a uğramaktı, Kıbrıs’a göz ucuyla hep bakardı - galiba bir asi melankoliyle.

Ulus’un Kıbrıs’tan taşıyıp getirdiği bir söz var: Beytambal, beytambal kalmak.[1] Çocukluğunda özellikle babaannesinden sık işittiğini söyler. Beytambal, “miras kalıp hiçbir işe yaramayan mal mülk” demektir Kıbrıslıların dilinde. “Ama aynı zamanda her şeyimizin üstüne çöreklenebilecek olan bir laneti” ifade ediyordur ve hâlâ geçerli, güçlü bir lanet sözüdür. “Beytambal kalsın (galsın)” deyimi ise “Alın gidin... bana da kimseye de yaramasın,” manâsına kullanılıyor; “Kıbrıs'ta boşa gidene, heba edilen her şeye ‘Beytambal’a kaldı,’ diyorlar hâlâ,” diye yazar Ulus.

O bu kısacık yazısında, Kıbrıslı-Türk toplumunun Kıbrıs “meselesi” karşısındaki ruh halinin, “Beytambal galsın” deyimiyle temsil edilebileceğini söylemişti. Türkiye’nin, Yunanistan’ın, KKTC ve Kıbrıs Cumhuriyeti yönetimlerinin ve “uluslar arası toplum”un Kıbrıs’la ilgili müzakerelerine, “biraz da ressentiment [hınç]” ile, diyordu, “beytambal kalsın” demekten başka diyecek bir şey yoktu:  “Alın gidin, çünkü zaten benim değilmiş...”

***

Ulus’tan sonra, başka yazarlar da Kıbrıslılık halini “beytambal galsın” lânetiyle tasvir ettiler. Mehmet Ratip’in Kıbrıslı-Türk tarihinin karanlık işleriyle yüzleşmenin eksikliğini, “kendini imkânsızlaştıran ham kimlik kurgularını” sorgulayan,  “Kıbrıslılık ‘beytambal galsın’” başlıklı yazısı, mesela.[2]

Bu, Ulus Baker’in yazdıklarıyla konuşarak yazılmış bir yazıydı. Hemen dört ay önce, 3 Mart 2022’de Ulus Baker’e selam vermeden, bu popüler deyimi kullanan bir yazıyla rastladım. Yeni Düzen gazetesinde Serhat İncirli, “Türkiye’nin görmek istediği KKTC buysa, beytambal galsın!” başlıklı bir makale yazmış. [3] Türkiye’nin sürdürdüğü çözümsüzlük siyasetine ses etmeyen, derdi gücü Türkiye hükümetine yaranmak olan, halkın parasını çar çur eden, yolsuzluğa batan KKTC yönetimlerine hitaben, “devlet dediğiniz bu garabet, başınızdan bin beytambal galsın!” diye ilenerek bitiyor yazı.

***

Orhan Kabataş’ın Kıbrıs Türkçesinin Etimolojik Sözlüğü (2009), şu tanımı yapıyor: “Arkada kalan mallar; beddua sözü. Beytambal kal/gal – ölmesini istemek.”

Ulus Baker, Beytambal’ın “belirli bir manası henüz olmayan, henüz kapanmamış bir kelime” olduğunu yazmıştı: “Kelimenin hiçbir etimolojik kökeni ya da yakınlığı yok... Semantik şebekesi henüz tamamlanmamış durumda.”

***

Ulus neden acaba Beytambal’ın Beytülmal’la muhtemel alâkasını düşünmemişti? Zira Beytambal kelimesi çok büyük ihtimalle, Beytülmal kavramının bozunmuş hali...

***

Beytülmal, Arapça düz anlamıyla “hazine evi” demek; “kamu malı” veya “devlet hazinesi” anlamına gelir. Modern Osmanlı iktisadı tarihçiliğinin kurucularından Ömer Lütfi Barkan, İslâmiyet'ten önce Arap toplulukları arasında ganimetten ayrılan beşte birlik hisseye Beytülmal dendiğini, İslâmiyette “Müslüman cemaati menfaati namına vakfedilmiş devlete ait topraklara” Beytülmal dendiğini yazar.[4] Beytülmal’a atfedilen etik-politik anlamını, Barkan’ın şu pasajı iyi özetler: “Rakabesi [muhafazası, denetimi] Beytülmale ait bulunan memleket topraklarında herkesin hakkı vardır. Onları bir itibarla yetim malına ve emirilmü’minin’in ma-i Beytülmal üzerindeki tasarruflarını da veli ve vasilerin yetimin malı üzerindeki tasarruflarına benzetmek mümkündür.” Kamu kaynaklarını heba etmemek ve kişisel çıkar için kullanmamayı emreden “Beytülmale el uzatmama” hükmünün temeli budur.

***

Beytülmal kavramıyla, Dr. Hikmet  Kıvılcımlı epey sevişmişti. Fetih ve Medeniyet’te şöyle yazar: “Miri toprağın mülkiyeti ise hiç kimsenin değil, Beytülmal’in, yani tekmil Müslümanlar Topluluğunundur. Miri toprak Padişahın dahi mülkü değildir. Kim çalışırsa onun tasarrufuna girer.”[5] Osmanlı Tarihi'nin Maddesi’nde de, “Beytülmal-i müslimin”in, bir “kamu mülkiyeti kurumu” olduğunu vurgular. Bir tarif de burada yapar: “Kişi olarak hiç kimsenin değil, bütünüyle Müslümanların hep birlikte sahip oldukları ortak mülkiyetleri, orta malı”dır. [6]

Kıvılcımlı’nın, çevresindekilere sağlıklarına dikkat etmelerini öğütlerken bedenimizin de beytülmale ait olduğunu söylediği bilinir. Yani sağlığımıza özen göstermekte kamu yararı vardır…

Ancak Kıvılcımlı, ilk İslâmiyet’in ilkel sosyalizm örneği olarak gördüğü koşullarında kamu mülkiyetini kurumlaştıran Beytülmalin, “yüzlerce yıllık saltanat soysuzlaştırması” içinde yozlaştığına da dikkat çeker. Osmanlı düzeni içinde “lügat manasıyla kontrol (“rakabe”) sözde genel ‘beytülmalindir.’ Fakat, beytülmalin fiilen kontrolü sıfıra düşmüştür.”

***

Beytülmal kavramını tarifinde “kamu malı” veya “devlet hazinesi” tanımlarını aktarmıştım ya. Oradaki veya, kritiktir. Yine Kıvılcımlı’yla devam edelim. O, şu ikazda yalın ve billur ikazda bulunur: “Kamu ile devlet'i aynı şey sayıyorlar. Oysa kamu: Topluluğun tümüdür; Devlet: Topluluğun dışına ve üstüne fırlamış bir egemen sınıf avadanlığıdır.”[7] Kamuyu devletin tasallutundan kurtarmak, özgürlükçü sosyalizmin temel bir davası…

***

İşte, Kıbrıslıların beytülmal kavramında, “beytambale kalsın” lânetlemesinde, kamusal olanın devletin tasallutuna girmesine dair bir popüler tarihsel sınıf bilinci (veya bilinç-dışı) gelmiyor mu kulağınıza? Beytülmalin, yani kamu kaynağının, yani kimseye mülk olmayıp herkesin müşterek varlığı olanın artık kamusal fayda ifa etmekten çıkmış olmasına, çünkü o varlığa kamu adına devlet tarafından el konmuş olmasına kahreden bir söz…  Devlet hazinesinin yitik müşterekler, devletin yitik kamu olduğuna dair bir bilincin (veya bilinç-dışının) ifadesi. O kaybı çaresizlikle kabullenerek ama lânet ederek… Bir sun’i denge uğrağı, bu. Beytambal, yaman bir sun’i denge sözü, değil mi aslında?

Kısacası, beytülmalin beytambala kalması, diye bir mesele var! Bütün dünyada, insanlığın müşterekleriyle ilgili bir mesele…


[1] Ulus Baker, Yüzeybilim: Fragmanlar, İstanbul 2021, s. 471-472.

[2] Mehmet Hasgüler, Kıbrıslılık, İstanbul: Agora Kitaplığı, Aralık 2008, s. 48-55.

[3] https://www.yeniduzen.com/turkiyenin-gormek-istedigi-kktc-buysa-beytambal-galsin-18753yy.htm

[4] Ömer Lütfi Barkan, Türkiye’de Toprak Meselesi, Gözlem Yayınları, İstanbul 1980,  s. 137-138, 232.

[5] https://radikalhareket.files.wordpress.com/2015/12/hikmet-kivilcimli-osmanli-tarihinin-maddesi.pdf

[6] Hikmet Kıvılcımlı: Osmanlı Tarihinin Maddesi, Sosyal İnsan Yayınları, 2007, s, 109, 284, 419, 560.

[7] age., s. 334.