HDP ve Sol-Sosyalist İttifak
Cuma Çiçek

Seçime dokuz ay kala HDP, Emek Partisi (EMEP), Türkiye İşçi Partisi (TİP), Emekçi Hareket Partisi (EHP), Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP) ve Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF) bir araya gelerek Emek ve Özgürlük İttifakı'nı kurdular.[1]

HDP’nin sosyalistlerle geliştirdiği ilişkiler, kurduğu ittifaklar çoğu zaman Kürt sokağında tartışma konusu oldu, oluyor. Toplumsal temsil gücü zayıf olan Türk sosyalistlerinin Kürt siyaseti üzerinde asimetrik bir ağırlığa sahip oldukları yönünde ana-akım Kürt siyasetinin dindar-muhafazakâr ve liberal taraftarları arasında yaygın bir kanaat var. 2013-2015 Çözüm Süreci’nin başarısızlıkla sonuçlanmasının faturasını Türk sosyalistlerinin HDP üzerindeki etkisine bağlayan geniş bir kesim bulunuyor. Bu kesimlere göre, HDP’nin Erdoğan’ın başkanlık arayışlarını desteklememesinde, Demirtaş’ın “seni başkan yaptırmayacağız” açıklamasını yapmasında, yine 7 Haziran seçimleri sonrası HDP’nin AK Parti’ye kapıları kapatmasında da Türk solunun etkisi belirleyiciydi. Kürt siyaseti geleneğinden gelmeyen sosyalistlerin toplumsal temsil güçleriyle orantısız bir şekilde parti içinde ve mecliste temsil edilmeleri söz konusu itirazların yaygınlaşmasını sağlayan en önemli nedenlerden biriydi. Bu eleştiriler görece haklı olsa da ana-akım Kürt siyasetinin sol geleneğini yeterince dikkate almıyor, sol etkiyi içte değil dışta arıyorlar.

Tarihsel İlişkiler

Ana-akım Kürt siyasetinin sosyalist sol ile kurduğu ilişkinin uzun bir geçmişi var. Osmanlı modernleşmesi kapsamında gerçekleşen merkezileşmeyle birlikte Kürt mirlikleri (beylikleri) büyük oranda ortadan kaldırıldı. Kürtlerin yerel iktidar yapılarını kaybetmesiyle birlikte toplumsal alanda liderliği büyük oranda dini liderler ve aşiret ağaları devraldılar. Nitekim, Osmanlı son dönemi ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında Kürt itirazına büyük ölçüde şeyhler ve seyitler liderlik etti. Bununla birlikte, Dersim’deki büyük kıyımdan sonra Kürt itirazı büyük oranda ezildi ve yeniden canlanması 20 yıllık siyasi sessizlikten sonra, 1960’lı yıllarda mümkün oldu.

1960 sonrası Kürt itirazının ana taşıyıcı aktörleri geçmişten farklı olarak dini liderler değil, Kürt soluydu. Bu canlanışı sağlayan iki ana kaynaktan biri Irak Kürdistan Bölgesi’nde Molla Mustafa Barzani liderliğindeki Kürt hareketi iken, diğeri Türkiye’de 1960 sonrası oluşan görece siyasal özgürlük alanı ve bunun içinde yükselen Türk soluydu. Burada Türkiye İşçi Partisi’ni (TİP) özelikle anmak gerekir. Kürt solunun içinde olgunlaştığı ve geliştiği ana siyasi alanlardan biriydi TİP. Nitekim TİP’in Kürt meselesine sahip çıkan tutumu[2] daha sonra kapatılma gerekçelerinden biri oldu.

Yol Ayrımı

1970’li yıllarla birlikte Kürt solu Türk solundan yollarını ayırarak bağımsızlaştı ve radikalleşti. Türk solu 1980 darbesi sonrası devlet şiddetiyle büyük oranda ezilip siyasal alandan tasfiye edilirken Kürt solu 1990’lı yıllarla birlikte yeniden canlandı ve bir kitle hareketi ortaya çıkardı. Bugün HDP’nin temsil ettiği ana-akım legal Kürt siyasi geleneği 1990 yılında SHP’den ihraç edilen bir grup milletvekilinin kurduğu Halkın Emek Partisi’yle (HEP) başladı.

Kürt muhalefetinin SHP’den koparak HEP’i kurması Kürt alanını/sahasını[3] daha da özerkleştirdi. İç çözümün konuşulduğu 1990’lı yıllarda Kürt muhalefetiyle sosyal demokrat güçler arasında ilişkilerin korunması Türkiye’nin Kürt meselesinin seyrini değiştirebilirdi. Buna karşın, SHP Kürt muhalefetini içerecek sosyal-demokrat bir çizgiden hayli uzaktı. Öte yandan, 1990’lı yıllarda çatışmaların şiddetlenmesi, yıllık can kayıplarının dört binleri aşması, sokak infazlarının yaygınlaşması, köy yakmaları ve zorla göçertmeleri içeren büyük yıkımlar ve kayıplar legal Kürt siyasetini daha da radikalleştirdi.

İşin doğrusu daha HEP’in kuruluşunda sadece Kürtlerden oluşan bir partiden ziyade karma ve kapsayıcı bir yapılanma öngörüldü. Ancak bu başarılamadı ve 1990’lı yılların kanlı tablosu içinde HEP hızla Kürtleşti, Türk sahası ve Kürt sahası arasında köprüler kurmak daha da zorlaştı.

Sosyalist İttifaklar

Ana-akım Kürt siyaseti HEP ile başlayan köprü kurma siyasetini geçen 30 yıl boyunca sürdürdü. Ancak bu köprü kurma siyaseti çoğunlukla sosyalist sol camia ile kurulan dayanışma ve seçim dönemlerinde sağlanan ittifaklarla sınırlı kaldı.

3 Kasım 2002 seçimlerinde Demokratik Halk Partisi (DEHAP) Emeğin Partisi (EMEP) ve Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP) ile ittifak içinde seçimlere girdi. 2004 yerel seçimlerinde DEHAP, Sosyal Demokrat Halk Partisi (SHP), Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP), Emeğin Partisi (EMEP), Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP) Demokratik Güç Birliği İttifakı’nı kurdu. İttifak siyaseti 2007 seçimlerinde Bin Umut Adayları adıyla sürdü, 2011 seçimlerinde ise “Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku” çatısı kuruldu.

Yaklaşık 25 yıllık ittifak siyaseti HDP’yle kalıcı bir kurumsal yapıya büründü. HDP’nin kendisi bir tür partiler ve örgütler koalisyonu olarak kuruldu. Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), Devrimci Parti, Devrimci Sosyalist İşçi Partisi (DSİP), Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP), Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP), Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP) ile Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (YSGP) olmak üzere 7 partinin ve 30 siyasi yapının yer aldığı Halkların Demokratik Kongresi’nin (HDK) siyasal partisi olan HDP’nin ana kitlesini esasında Kürtler oluşturuyor.

Daha HEP’in kuruluşunda yoğun biçimde tartışılan ve başarısız olan Türk sahası ve Kürt sahası arasında köprü kurma siyaseti tüm ısrarlara rağmen geçen 30 yıl içinde sağlanamadı. Tüm iddialara ve çabalara rağmen HDP geleneğinin ittifak siyaseti başarısız oldu. Zira, bu ilişki ne ana-akım Kürt siyasetini güçlendirdi ve büyüttü ne de sosyalist harekete anlamlı bir katkı sundu. Kürt ve Türk sahası arasında ne düzeyde köprü kurduğu ise ortada.

1990’lı yılların başlarına kadar uzanan barış siyaseti bugün hâlâ Türkiye sahasında bir karşılık bulmuş değil. ÖDP ile bir dönem merkez bir sol parti yaratma çabası umut yaratsa da ne bu girişim ne de diğer girişimler geçen yıllar içerisinde bir kitle hareketi ortaya çıkardı. Birçok sol-sosyalist parti kurumsal olarak var olsa da gerçek anlamda sol-sosyalist bir kitle partisi Türkiye sahasında bugüne kadar ortaya çıkmadı.

Sol-Sosyalist İttifak Ne Kadar Mümkün?

Bu noktada, HDP dışında bir barış hareketi, sol-sosyalist bir kitle partisi ortaya çıkmadan söz konusu ittifak siyasetinin bir yenilik oluşturma potansiyelinin çok zayıf olduğunu belirtmek gerekir. Bu zayıflığın birçok nedeni bulunuyor. Her şeyden önce Kürt meselesinin ortaya çıkardığı kayıplar ve yıkımlar ile yakılan köprüler ana-akım Kürt siyasetinin Türkiye muhalefetine öncülük etmesini imkânsız kılıyor. Buradaki ısrar farklı seçeneklerin de önünü tıkıyor.

Öte yandan, Türkiye’de sol-sosyalist siyasetin toplumsal zemini çok zayıf. Kısa vadede böylesi bir siyasetin yükselmesini beklemek gerçekçi değil. Bu konuda, ana-akım Kürt siyaseti dışında, orta ve uzun vadeli bir siyasal konumlanma ve büyük bir toplumsal mücadele olmaksızın bir dönüşümün ortaya çıkması kolay değil.

Sol-sosyalist siyaset bir yana Türkiye’de sosyal-demokrat siyasetin de zemini zayıf. HDP dışındaki toplumsal kesimlere baktığımızda, muhafazakâr camia içinde sosyal-demokrat bir damarın olduğu söylenebilir. Bununla birlikte AK Parti deneyimi özellikle son yıllarda bu damarı önemli oranda kuruttu. Bu damarın söylemlerinin taşıyıcı aktörü bugün esas olarak DEVA Partisi. Bununla birlikte, DEVA’nın bugüne kadar aldığı toplumsal desteğin çok sınırlı kalması bu alandaki potansiyelin güçlü olmadığını gösteriyor.

CHP içinde de bir sosyal-demokrat damar var. Parti gövdesi ve tabanı içinde bu damar bugüne kadar sınırlı düzeyde etkili oldu. Öte yandan Kemal Kılıçdaroğlu’nun liderliğiyle birlikte bu kesimin söylemleri parti içinde daha etkili olmaya başladı. Özellikle temsil düzeyinde sosyal-demokrat damarın güçlendiği söylenebilir. Bununla birlikte, Kürt meselesi örneğinde görüldüğü üzere sosyal-demokrat kanadın parti içindeki gücünün de limitleri bulunuyor.

Türkiye’de sol-sosyalist solu büyütebilecek olası toplumsal hareketlere baktığımızda da ne yazık ki umut veren bir tablo ile karşı karşıya değiliz. Ne güçlü bir işçi hareketi ne de köylü hareketi bulunuyor. Ağır ekonomik krize rağmen dikkate değer bir toplumsal itirazın ortaya çıkmaması bunu teyit ediyor. Öte yandan, Avrupa’da son yıllarda güçlenen yeşil harekete benzer bir toplumsal hareket de kimi dönemsel mobilizasyonlara rağmen ortaya çıkmış değil.

Bu konuda tek istisnayı kadın hareketi, feminist hareket oluşturuyor. Türkiye’de güçlü bir kadın hareketi, feminist hareket var. Sevda Alankuş hocamızın yakın zamanda yaptığı bir saha araştırmasında bir katılımcıdan aktardığı gibi “feminizm bugünün solu”, her türlü ayrımcılığa karşı olan feminist düşünce günümüzde çevrecilikle birlikte sol düşünceyi temsil ediyor.[4] Çoğulcu bir niteliğe sahip olan feminist hareketin daha da büyümesi ve kapsayıcı bir sol siyasete öncülük etmesi mümkün. Bununla birlikte, Kürt meselesi, laiklik-dindarlık etrafında oluşan toplumsal yarılmalar feminist hareket içinde de aşılması zor duvarlar inşa etmiş durumda ve bu durum toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılıklar dışında kalan sahalarda kadınların kolektif eyleme kapasitesini dikkate değer düzeyde düşürüyor.


[1] Deklarasyonun detayına şu linkten erişebilirsiniz: https://www.gazeteduvar.com.tr/emek-ve-ozgurluk-ittifaki-deklarasyonu-aciklandi-haber-1582368

[2] TİP’in 4. Kongresi'nde aldığı ve Kürt meselesine sahip çıktığı kararı için bkz.: https://tustav.org/yayinlar/sureli_yayinlar/emek_70/emek_sayi_07.pdf, s. 7-8.

[3] Kürt alanı” (espace kurde) ya da “Kürt sahası” (sphere kurde) konseptlerini Jean-François Pérouse’tan ödünç alarak kullanıyorum. Bu konseptler Kürt mobilizasyonunun degişken ve akışkan olan coğrafi, kültürel, ekonomik ve politik sınırlarına dikkat çekiyor. Pérouse, Jean-François, “Reposer la ‘question kurde’”, içinde, Semih Vaner (Der.), La Turquie (Paris: Fayard, 2005), s. 357-387. Kavramlar üzerinden “zamanımızın hegemonik zihniyet dünyasını keşfe çık(an)” Tanıl Bora son Birikim yazısında Türkiye’de sıklıkla kullanılan “saha” kavramını ele aldı. Ayrıntılı bir okuma için bkz. https://birikimdergisi.com/haftalik/11132/saha

[4] Barış gazeteciliği, feminizm ve sol hakkındaki değerlendirmeler için bkz. https://www.youtube.com/watch?v=XjR8XjQVY7g&t=2144s