Yenidoğan çetesinin “CİMER başvurusu sayesinde” yakalandığını, başta Sağlık Bakanı, “yetkililer,” söyleyip durdular. Mart ayında da magazin faslından bir “CİMER sayesinde evlendiler” haberi çıkmıştı. Antep’te bir genç, ailesi istemeye cesaret edemeyince “devlet büyüklerine” başvurmaya karar verip CİMER’e yazmış, bunun üzerine “Ankara’dan talimatla yetkililer araya girmiş,” “sevenler kavuşmuş” idi.
2006’da BİMER (Başbakanlık İletişim Merkezi) olarak kurulup 2015’te CİMER’e (Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi) dönüşen bu uzviyet, AKP iktidarının medar-ı iftiharlarından biri. Geçen yıl, başvuru sayısının %23 artışla 7 milyon 650 bine ulaştığını açıklamışlardı. 2021’de, Türkiye Halkla İlişkiler Derneği’nin “Altın Pusula Halkla İlişkiler Ödülleri” yarışmasında ödüle layık görüldü. Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi’nin kendisi ve hayırhah akademik yazılar çiziler, CİMER’in “katılımcı yönetim anlayışı,” “iyi yönetişim,” “devletle vatandaş arasındaki ilişkinin güçlendirilmesi” bakımlarından performansını öve öve bitiremiyor.
Bu arada birçok üniversite de RİMER (Rektörlük İletişim Merkezi) adıyla kendi İMER’ini kurdu. Bu rejimde her alandaki yöneticilerin kendi küçük veya orta ölçekli “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” ekolojilerini kurma eğiliminden, bu heveste bilhassa rektörlerin temayüz ettiğinden söz edenler, boşuna konuşmuyor.
***
Ekşi Sözlük’te CİMER üzerine 64 sayfa mütalaa var. Bir uçta “gaz almaktan” başka bir işe yaramadığını söyleyenler var; mesela birisi bir başvuruya anca 3 yıl sonra cevap aldığını, o cevabın da “ilgili birime sevk edildi”den ibaret olduğunu yazmış. Öteki uçta, “Ne demek cimer işe yaramıyor?” diye çıkışıp, “2016 yılında kaldığım yurdun duş başlıkları çok eski olduğunu cimere yazmıştım, bir hafta sonra gelip duş başlıklarını değiştirmişlerdi” şehadetinde bulunanlar var.
Geçen hafta, CİMER’e hakkında mobbing ve taciz şikâyeti yapılan bir dekanın, şikâyetçiler hakkında suç duyurusunda bulunduğu haberini okuduk.[1] Başvuruların esasen ilgili kuruma yönlendirildiğini, yani CİMER’in bir ‘kadıyı kadıya şikâyet etme’ müessesesi olduğunu söyleyen, çok. Eski bir CİMER çalışanı olduğunu söyleyen bir ‘Ekşici,’ “şikâyetlerinizi savcılıklara yapın” uyarısında bulunmuş.
***
Siyaset bilimci Çağlar Ezikoğlu, bir yıl kadar önce İngilizce yayımladığı bir makalede,[2] CİMER’i otoriter rejimin bir aleti olarak teşhis etti. CİMER “şikâyetleri” ve bu şikâyetlere bağlı soruşturmaların hayatın her alanında kurduğu baskıya dikkat çekiyor: Öğrencilerin, hatta öğretim üyelerinin bu nedenle derslerde rahatça konuşamamaları, festival ve eğlence kısıtlamaları gibi bilinen örneklerin yanı sıra, spotify müzik listelerinde “uygunsuz” içeriklere müdahaleden, “Eskişehir’de parkta yoga yapan kadınlar”ın soruşturma konusu olmasına, trans kadın hekim Larin Kayataş’ın CİMER ihbarı üzerine görevine son verilmesine uzanan, birçok örnek var.
Ezikoğlu, bu örneklerle, CİMER’in ihbarcılığı teşvik ettiğini, dahası kurumlaştırdığını, -adeta bir “erk” haline getirdiğini, diyelim-, bu yolla otoriter yönetim ve toplum anlayışını pekiştirdiğini gösteriyor. Gazeteci-youtuber Nevşin Mengü’nün 2019’da yazdığı bir yazıya atfen, “cimokrasi”[3] aktarıyor bu vesileyle.
***
İlk kuruluşunda (BİMER döneminde) ağırlıkla bilgi edinme hakkına hizmet eden CİMER’in, 2015’ten sonra şikâyet-ihbar işlevine ‘adandığını’ söyleyebilir miyiz? Gerçi hâlâ bilgi edinme hakkına hayatiyet kazandırmak için, en azından resmî cevapları ya da cevapsızlığı kayda geçirmek için CİMER kapılarını zorlayan, –“legaliteyi istismar”!– vatandaşlar var. Fakat esas olarak bilgi edinme hakkı, ‘ruhunu’ kaybetmiş, kaybediyor, görünüyor. Keşke, CİMER’in başvuru trafiğini ayrıştırarak inceleyen ayrıntılı bir çalışma yapılsa.
***
CİMER’in 12 Mart 1971 rejiminden kalma meşhur deyimle “sayın muhbir vatandaş”ı baş tacı ettiğine, gerçekten ihbarcılığı kurumlaştırdığına şüphe yok.
12 Nisan 2022’de Şanlıurfa’da düzenlenen bir satranç turnuvasında, bir yarışmacıyı haksız yere diskalifiye ettiği ileri sürülen başhakem CİMER’e şikâyet edilmiş. Elbette orada bir haksızlık, bir yanlış karar olabilir; fakat CİMER, bir müsabakada kaybeden, bir işte yetersiz olan, bir kurumda kuralları beğenmeyen herkese de, kendini “mağdur” olarak düşünme ‘fırsatı’ ve buradan bir ihbar çıkartma ilhamı veriyor. Ekşi Sözlük’te bir öğretmenin yazdıkları, vecizdir: “veliye çocuğunuz ödev yapmıyor yapsın sınıfa uyum sağlasın diyorsun o cimere yazıyor. forma alın diyorsun cimere yazıyor. kitap alalım diyorsun cimere yazıyor. çocuk okulda düşüyor cimere yazıyor.”
“Cimer hafiyesi” diye bir sosyal tipten söz edenler var. Bolca ihbarda bulunmanın, informel bir CV kazanımı olduğunu ‘ummak isteyenler’ de çıkabilir, neden olmasın.
***
Ezikoğlu makalesinde, dışlanmaya uğrayan vatandaşların, CİMER’i çare olarak görmediğini saptıyor. Aktardığına göre, Eşit Haklar İçin İzleme Derneği’nin 1531 kişiyi kapsayan araştırması, bunların sadece %5,3’ünün CİMER’e başvurduğunu ortaya koymuş. “Suyla çalışan musluk” adlı Ekşi Sözlük müellifi, CİMER’in işe yaramadığını söyleyenlere karşı çıkarken, burada bir makbul vatandaş inşasının söz konusu olduğunu isabetle teşhis etmiş: “kısaca, sayın ekşiciler, cimer, makbul vatandaşların makbul olmayan vatandaşları veya kurumları şikayet edip sonuç alabilecekleri bir mecra, yani işe yarıyor, ama sizin değil.”
***
CİMER’in, otoriter rejimi tahkim etmeye yaramanın yanı sıra, popülist tarz-ı siyasete çok uygun bir uzviyet, bir ‘organ’ olduğunu düşünüyorum. Adı üstünde, vatandaşların doğrudan en yukarısı ile, yani riyaset/reislik ile, lider/reis ile irtibat ve iltisak kurma zehabına, zannına hitap ediyor. Her türlü çözümün, çarenin ‘orada,’ en yukarıda, liderde olduğu inancını besliyor.
‘Organ’ dedik ama aslında organ-olmayan bir organdır. Kurum-olmayan bir kurumdur. Yine popülist tarz-ı siyasete uygun olarak, kurumkırımı[4] yeniden üreten bir kurum-olmayan-kurumdur; kurumların yerleşik (kurumsal) mekanizmalarını bypass eden, onlara paralel hat çeken bir mekanizmadır. Kurumsal mekanizmaların işlemezliği kabulünü çoğaltan bir mekanizma…
Hissedilen CİMER’in (hissedilen hava durumu misali), başka deyişle yerleşik CİMER algısının, yasama-yürütme-yargıyı birbirine dolayan, topak hale getiren bir algı olduğunu ekleyelim buna. CİMER, tasavvurlardaki yargı-yürütme-yasama mefhumlarını ‘ortaya karışık’ hale getirmeye yarıyor. Ki bu da popülist tarz-ı siyasete uygundur.
***
“CİMER’i kaldıracağız” vaadini, şayet atlamadıysam, muhalefette sadece Türkiye Değişim Partisi’nden işitmiştik. Kaldırmak ya da esaslı bir ‘ıslah’?… Her halükârda, muhalefetin bunu bu rejimin tipik bir ‘görünümü’ olarak mesele etmesi beklerdik ve hâlâ bekleriz.
[1] https://www.gazeteduvar.com.tr/dekani-cimere-sikayet-eden-veli-ve-ogrenciler-ifadeye-cagirildi-haber-1739892
[2] https://onlinelibrary.wiley.com/doi/10.1111/issj.12485
[3] https://www.duvarenglish.com/columns/2019/12/04/instead-of-democracy-a-cimocracy