Hükümet yetkililerinin “aşırı sol ve sağdan çapulcular” dediği, La Haine (Protesto) filminin yönetmeni Mathieu Kassovitz’in “aptallar sürüsü”, “beş para etmezler”, “zontalar” diye Twitter’dan horladığı[1] “aşağı Fransa” halkı 17 Kasım’dan itibaren sokaklara döküldü. Eylemler Priscillia Ludosky adlı Fransız bir kadının akaryakıt fiyatlarına yapılan zammı protesto eden imza kampanyasına dayanıyor. 29 Mayıs'ta başlayan imza kampanyasına yaklaşık 870 bin kişi katılmıştı.[2] Kimdi bu Porsche’ları yolun ortasında parça parça eden, Dior mağazasını yağmalayan, asla alışveriş edemediği lüks bir mağazanın vitrinindeki mankene -tanınma ve eşitlenme talebinin sembolik manada oldukça “manidar” ifadesi olan- kendi giydikleri sarı yeleği giydirenler?
Marie Lemoine, Fransa’da yaşayan 62 yaşında bir sınıf öğretmeni. Erdoğan’ın “Fransa’daki terör olayları” diye nitelendirdiği, egemenlerin gözünden gören Akit gibi gazetelerin “Sarı yeleklilerin arkasında hangi güçler var?” diye gördüğü[3] eylemlerin içinde yer alıyor. “Biz,” diyor, “Fransa’nın yoksullarını temsil eden sarı yeleklileriz [gilets jaunes]” (protestoların ve protestocuların adı, otomobillerde bulundurulması zorunlu olan fosforlu sarı yelekten geliyor). Devam ediyor: “Dişsizler [sans-dents] diye tabir edilen, orta ve düşük gelirli ezilenleriz, hor görülenleriz.”[4] Akaryakıt zamlarına karşı Paris ve Fransa’nın farklı 2.000 noktasında sosyal medya üzerinden örgütlenen, yolları trafiğe kapatan, bazı yerleri ateşe verip polisle çatışmaya giren, resmî rakamlara göre 280.000 kişiye OHAL sopasını da gösteren Macron, Twitter üzerinden “Vatandaşlara, gazetecilere ve politikacılara saldıran, onları tehdit edenlere yazıklar olsun,” mesajı vermiş. Macron’a göre sokakları zapt edenler nankör ve eylemlerin “meşru bir öfkenin barışçıl ifadesiyle” uzaktan yakından bir ilgileri yok.[5] Macron’a yakın bazı isimler sokaktakileri aşırı sağcı militanlar diye tanımlayıp Le Pen’in destekçileri olduğunu söyledi. Sendikalar ve sivil toplum örgütleri başlangıçta eylemleri sahiplenmedi ve onaylamadı. Yalnızca Boyun Eğmeyen Fransa’nın lideri Jean-Luc Mélenchon açık destek sundu. Bu arada, gözaltına alınan kişilerin çoğunluğu taşrada oturan genç erkeklerden oluşuyor[6] ve geçtiğimiz hafta gerçekleştirilen pek çok anket, eylemcilere halktan desteğin %70-80 civarında olduğunu gösteriyor.[7]
Fransa’da akaryakıt fiyatları son bir yılda yaklaşık yüzde 23 oranında artış göstermiş. Bunun temel nedenlerinden biri ise Macron yönetiminin “daha temiz çevre ve yakıt” politikası kapsamında dizelde litre fiyatını artırması. Bu da demek oluyor ki dizeldeki artışa bağlı olarak “temiz çevre” politikasının maliyeti, alt sınıfların omzuna yüklenecek -“… çevre dostu politikaların en büyük yükü toplumun en fakirleri tarafından ödenecek” diye yazmış Annabelle Timsit.[8] Yani, toplu ulaşımın zayıf olduğu taşrada, çeperde yaşayanlar, işlerine arabalarıyla gidip gelmek zorunda kalanlar tarafından.
Bir parantez açarak söylemek gerekiyor ki eylemciler çevre dostu politikalara, küresel ısınma karşısında alınan önlemlere karşı değiller. Söz konusu politikaların maliyetinin, haklı olarak, neden çevreyi en çok kirletenlerin değil de kendi omuzlarına yüklendiğini sorguluyorlar.
Mesele yalnızca akaryakıt zammı değil, elbette. Macron’a ve genel olarak siyasetçilere karşı güvensizlik, kamu yararı güden harcamaların faturasını -varlıklarını halk yerine onlara borçlu olduğunu düşündüklerinden olsa gerek- milyarderlerin önüne koymaktan korkan politikacılar ve onların tesis ettiği adil olmayan düzene pasif veya aktif isyan günümüz toplumlarını tanımlayıcı hale geldi. Eylemciler Macron’un halktan bu denli kopuk olmasına anlam veremediklerini söylüyor; sokakta Macron’a oy verip pişman olanlar da var. Eylemcilerin bazılarının ellerinde "Macron bize aptal muamelesi yapma" yazan dövizler var. Bu aptal yerine koyulma, güvensizlik ve öfke, bardağı taşıran son damla olan zamlardan daha öncesine, Macron’un özel yetkisini kullanarak dikte ettiği birtakım düzenlemelere de dayanıyor. Fehim Taştekin, BBC Türkçe’deki yazısında[9] bunları dört başlık altında topluyor:
“Maaşlardan vergi kesintisi yüzde 37,3'ü bulurken Macron büyük şirketlere vergi indirimi yaptı. En şok edici olanı 1 milyon 300 bin euronun üzerinde varlığı olanlar için konulmuş Servet Vergisi'ni kaldırmasıydı. Buna ilaveten işten çıkartmaları kolaylaştıracak ve çalışanların tazminat haklarını budayacak şekilde çalışma yasasında reforma gitti. Dar gelirli ve öğrencilerin bel bağladığı kira yardımlarında kesinti yaptı.”
Macron’un, yoksulluğu hemen her zaman insanların kendi beceriksizliği olarak gören neoliberal rasyonaliteyle birleşmiş kibri de öfkeyi körüklüyor. Buna dair hemen akla gelen birkaç örnek: “Bir gezi sırasında işsizlikten yakınan bir gence, ‘Şu sokakta karşıya geçsem size iş bulurum!’ demesi (meali: Fransa’da yüzde 10 oranındaki işsiz nüfusun çoğunluğu aslında çalışmak istemediği için işsiz), ekonomi bakanıyken grevdeki bir sendika işçisine ‘Üzerinizdeki tişörtle beni sindiremezsiniz, çalışırsanız sizin de takım elbiseniz olur’ diye nasihat vermesi…”[10]
42 yaşında Paris’te yaşayan Idir Ghanes, bilgisayar teknisyeni ve işsiz. Hiçbir siyasi partiye güvenmediğini, halkla ve onun sorunlarıyla ilgilenecek bir parti ortaya çıkmadan da bir şeylerin değişeceğine inanmadığını söylüyor. 66 yaşında, Lyon’da yaşayan emekli marangoz Bruno Binelli, sağcı olmadığı halde seçimlerde genellikle Ulusal Cephe’ye oy verdiğini söylüyor. Bunu da, bakın işler olması gerektiği gibi gitmiyor ve böyle devam ederse en sonunda aşırı sağı iktidara getireceğiz mesajını vermek için yaptığını ifade ediyor (seçmen aklından, davranışından bahsedilip durulur ya, bu da ilginç bir örneği işte!). “Ama,” diyor ve şöyle bitiriyor: “Bizi dinlemiyorlar. Macron hiçbir şeye kulak vermiyor.”[11] Ne diyordu, 2016 ABD Başkanlık Seçimleri’nden hemen önce Indiana’dan bir seçmen (Jamie Walsh): “İnsanlar öfkeden deliye dönmeden önce, daha ne kadar onlara salak ve acınası varlıklar olduğunu söyleyebileceğinizi düşünüyorsunuz?”[12] Kimsenin yoksullarla ilgili konuşmadığından, kimsenin yoksulluktan bahsetmediğinden yakınarak…
Eylemciler temel olarak görmezden gelindiklerini ve yönetenlerin “gündelik” sorunlara karşı kayıtsız kalıp kendi gündemleriyle kendilerini meşrulaştırdıklarını -bir diğer ifadeyle varlık nedenlerini unuttuklarını- ve kendilerini o gündemler üzerinden dayattıklarını düşünüyor.
Görmezden gelindiklerini, duyulmadıklarını…
Görmezden gelinmek, görülmemekten farklı; tanınarak dışlanmak gibi… Dolayısıyla talepler, görülme ve tanınma talebini de aşıyor, görülmeye rağmen kayıtsız kalınmaya karşı bir öfkeye, hınca dönüşüyor. Kaşlar çatılıyor, sokakları kirletiyor denenler sokakları kirletiyor olmaktan utanmıyor artık; temizleyen de biziz nasıl olsa diye düşünüyorlar. Yoksulluğu utanç kaynağı haline getirip apolitikleştirenlere, yoksulluğun nedeninin insanın kendi beceriksizliğinde görülmesi gerektiğini vaaz edenlere inat yoksulluğunu dile getirmekten utanmayarak politikleşen öfkeli bir kitle var ve siyaseten artık daha fazla görmezden gelinmeyi kabul etmiyorlar.
Zenginlerin Başkanı’nı[13] zor günler bekliyor çünkü bir dahaki seçimlerde karşısında, Le Pen’e veya Melenchon’a karşı uyararak aşırı uçlara savrulmamaları gerektiğini nasihat edebileceği, demokratik kaygılarla kendisine oy vermeye hevesli “seçmen”leri bulamayacağı açık.
[1] Alican Tayla, “Bu Fransa hangi Fransa?”, Bir + Bir, 30 Kasım 2018, https://birartibir.org/siyaset/190-bu-fransa-hangi-fransa. “Büyük” yönetmen, bir başka tweetinde de şöyle buyurmuş: ““Gülünçsünüz, çünkü mücadeleniz sapına kadar burjuva ve hiçbir anlamı yok.” Cezayir asıllı Fransız gazeteci Mohamed Sifaoui de benzer şeyler söylemiş: “Bu vurdu kırdıyı yapanlar en varlıksızlar değil.”
[2] “'Sarı Yelekliler' kim? Fransa ikiye mi bölündü?”, Euronews, 1 Aralık 2018.
[3] “Sarı yelekliler kim? Sarı yeleklilerin arkasında hangi güçler var?”, 1 Aralık 2018, https://www.yeniakit.com.tr/haber/sari-yelekliler-kim-sari-yeleklilerin-arkasinda-hangi-gucler-var-555867.html
[4] “Paris protest: ‘People are in the red. They can’t afford to eat’”, Guardian, 24 Kasım 2018, https://www.theguardian.com/world/2018/nov/24/paris-fuel-tax-protest-macron-france-poverty
[5] “Macron Inspects Damage After ‘Yellow Vest’ Protests as France Weighs State of Emergency”, The New York Times, 1 Aralık 2018, https://www.nytimes.com/2018/12/01/world/europe/france-yellow-vests-protests-macron.html
[6] “Fransa'da yolları kapatan 'Sarı Yelekliler' kimdir, ne istiyorlar?”, Euronews, 26 Kasım 2018.
[7] “Macron Inspects Damage After ‘Yellow Vest’ Protests as France Weighs State of Emergency”.
[8] Gonca Tokyol, “Fransa'da neler oluyor? | ‘Biz, sarı yelekliler; onların 'dişsizler' dediği yoksullarız, bizler ezilenleriz’”, T24, 26 Kasım 2018, http://t24.com.tr/haber/fransada-neler-oluyor-biz-sari-yelekliler-onlarin-dissizler-dedigi-yoksullariz-bizler-ezilenleriz,757594
[9] Fehim Taştekin, “Sarı Yelekliler: 'Fransız Baharı' mı 'faşizmin ayak sesleri' mi?”, BBC Türkçe, 1 Aralık 2018, https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-46405041
[10] Alican Tayla, “Bu Fransa hangi Fransa?”.
[11] “Paris protest: ‘People are in the red. They can’t afford to eat”.
[12] “The view from Middletown: 'Trump speaks to us in a way other people don’t'”, Guardian, 27 Ekim 2016, https://www.theguardian.com/membership/2016/oct/27/middletown-trump-muncie-clinton
[13] Cole Stangler, “’Yellow Vests’ Against the ‘President of the Rich’”, Jacobin, https://jacobinmag.com/2018/11/yellow-vests-fuel-prices-france-protests