Bir süredir toplumsal yaşamın devamı demek olan insan hareketinin[1] hızlandırdığı salgını konuşuyoruz. İnsanın hareketi, salgının yayılmasının temel sebebi, ne var ki insanın toplumsal yaşamı da (diğerleri bir yana, en azından ev-iş yeri arasındaki) harekete bağlı. Buna rağmen, evde kal çağrıları -ülkeler ve hatta gruplar arasında farklar olsa da- büyük ölçüde kabul gördü. Fakat hükümetler ekonomik gerekçelerle insan hareketini tümüyle sınırlandıran bir uygulamayı hiçbir şekilde gündeme getirmedi. Bu yüzden insanların birçoğu istese de evde kalamadı.[2] [3] Böylece, süregelen kesişimsel sosyal bölünme hatları[4] bir kez de evde kalanlar-kal(a)mayanlar çarpanına göre ayrıştı. Evde kal(a)mayanlarla evi olmayanların[5] [6] yanı sıra evde kalanlar için de evin anlamı[7] özellikle bugünlerde üzerinde durulmaya değer bir konu. Salgının ilk günlerinde yapılan evde kal çağrıları bugün yerini yeni normale bırakmış olsa da yeninin odağında yine evin bulunacağını ileri sürmek mümkün. Ev, öteden beri gündelik yaşam döngüsünün[8] merkezî muhiti ve salgında da bu merkezî mahal olma sıfatını kaybetmedi. Üstelik sadece başını sokacak evi olanın değil, evden uzak veya evsiz olanın da önüne büyükçe bir tadilat planı sererek.
Salgın, bir yandan evin tanıdık bildik anlamlarını yeniden hatırlamaya zorladı bizi, diğer yandan alışıldık olandan vazgeçmeye. Evin kime ne ifade ettiği ve bu anlamların salgın sürecinde hangi açılardan ne derece değişmekte olduğunu betimlemek acil bir ihtiyaç. Bundan sonraki her değişme halini ve değiştirme eylemini anlayıp açıklamak için evle ilişkimizi hesaba katmak gerektiği açık. Salgında, inkâr götürmez çıplaklıkta yüzümüze çarpan gerçeklerden biri, evde kal parolasının herkes için geçerli bir işleme dönüşmediği oldu. Diğer yandan yeni normalin de evle ilişkimiz bağlamında ele alınması önemli bir sosyopolitik ve etik görev. Çünkü ev, bir süredir, iyi ve kötü deneyimlerin aynı nesneden kaynaklandığı[9] bir orta mahal olarak varlığını iyice hissettiriyor.
Kımıldamadıkça varlığı fark edilmeyen her şey gibi evin varlığı da evle beraber/eve göre hareket etmek zorunda kalınca belirginleşti. Salgın sırasında ev, durağan ve sezilmez bir hacim olmaktan çıkıp beş duyudan fazlasına hitap eden[10] işlek bir yoğunluk edindi. İnsanlar evlere çekildikçe büyüyen bu kütlenin merkezkaçına kapılmayan kalmadı. Bir an önce eve kavuşmaya can atanın da, can havliyle evden kaçmaya tutuşanın da ilk meselesi oldu veya ev hep ilk meseleydi de salgın bu önceliği aciliyete çevirdi. Evin, önceleri pek üzerinde durulmamış, zihinde her an canlı tutulmasına gerek duyulmamış anlamları, davranış hiyerarşisinde öne çıkan gündelik hayat faaliyetleri[11] ev imalatı kalıplara dökülerek cisimleşti. Ev, karşılamaktan kimin sorumlu olduğu belirsiz bırakılmış taleplerin muhatabı edildi. Çapı daralırken çevresinin genişlemesi istendi.[12] Geçirgenliği azalırken esnekliğinin artması arandı. Tehditkâr ve değişken dış cepheye karşı, güvenli ve durağan bir iç mevzi ısmarlandı.
Tanıma sığmayan ve hayatın hemen her noktasına değen bir nesneyle ilişkilenmelerimizi tek hamlede kavrayıp açımlamak zor. Hele de evin, konuttan başlayıp ülke, yurt, coğrafya, toprak, hatta ulus-devlete “genişleyebileceği”[13] ve böyle bir genişlemenin “dağılma ve yersizliğe” varabileceği göz önüne alındığında. Öte yandan bu güçlük, evi cümlelere sıkıştırmak yerine imgelere serpmeyi deneme imkânı veriyor. Ev, bir orta mahal.[14] Nasıl ki benlik, hayatın bize değen/bizim değdiğimiz parçalarının birer deneyim halinde yaşanmasının kişisel mahali ise, ev de gündelik hayatın kişisel, fiziksel ve sosyal mahali.[15]
Kapının içinde, kişinin birincil sosyal birimiyle (bazen sadece kendisiyle), eşyayla ve mekânla, kapının dışında diğer herkesle ve kentsel mekânla yaşanan hayatın yeniden işlenme alanı ev. Hanehalkının, içeride veya dışarıda, kesişen veya kesişmeyen, bazen sadece teğet geçen yaşantılarının çetelesinden örülen bir devirdaim. Çalışanın işyeriyle, okuyanın okuluyla, seyyahın menziliyle ve eğlenenin müdavim mekânıyla ilişkisi de bu orta mahalden uzayıp bu orta mahale uzanan döngüler.[16] Salgınla birlikte, bu orta mahalden dışarı ve içeri doğru gerçekleştirilen döngüler kırıldı.[17] Artık sevilen insanlarla ve mekânlarla sosyal bağlar kurmanın zorlaştığı[18] bir dönemdeyiz. Ev, hayatın olağan sahnesi olma özelliğini yitirdi.[19] Evin kenarı köşesi ve eşyası bir dekor gibi yerinde durduysa da senaryo akışı kesildi. Oyuncuların, yani hanehalkının hareketini verip sözünü söyleten ve kayda alan yönetmen, senarist, kameraman sete gelemez oldu. Fiziksel mekân, zihinsel mekân ve toplumsal mekânın birliği hasar aldı. Evin kapısı içeriye doğru dört duvar bir konuta açılırken, dışarıya doğru mahalle veya şehir, hatta ülkeye değil, bütün dünyaya açıldı. Orta mahal, orta mahal olmaktan çıktı. Dünyanın engin bilinmezliğinde, bir yeraltı sığınağına indirgendi.
Ne var ki salgın oldu diye filme ara vermek hiç düşünülmedi. Sete uygun dekor yerine dekora uygun setler tasarlandı. Önceden çalışılmış diyalogların yerini doğaçlamalar aldı. Evi orta mahal yapmanın şartı olan evden uzayıp eve uzanan döngüler sanal âlemde bulunan malzeme ve olanaklarla derme çatma kuruldu. Sanal üyeler hanehalkı ilişkilerine dahil edildi. Hane dışı çalışma, eğitim, seyahat, ziyaret ve eğlence hane içine taşındı. Gündelik hayatta mahalle veya kentin üstlendiği rolü ev üstlendi. Eve işyeri, eğlence yeri, eğitim kurumu gibi işlevler eklendi. Temelinin kaldıramayacağı yeni katlar çıkıldı. Orta mahal hiç kaybedilmemiş gibi yapıldı. Hiç kaybedilmeyecekmiş gibi.[20]
Biz bu az popüler konuya meylederek, evin anlamının nasıl bir dönüşüm geçirmekte olduğuna bu haneler zaviyesinden ve yaşayanların deneyimleri rehberliğinde bakmaya çalıştık.[21] Yazının bundan sonraki kısmı, ayrıntılı analizlerini yayımlamaya hazırlandığımız bir saha çalışmasının ortak kesenini yansıtıyor. Derlediğimiz verilere dayanarak öne süreceklerimizin bir kısmı sağduyuyla da sezilebilecek vargılar.
Salgınla beraber evin bildiğimiz ev olmaktan çıktığını, pek çok insanın ev idealinin parçalandığını, mecazın gerçeğe en yaklaşan kipiyle evin zemininin kaydığını, duvarının çatladığını söyleyebiliriz. Ev bir yanıyla güvende olmakla ilgili, rahatlık ve aşinalık çağrıştıran bir tasavvur[22], diğer yanıyla kayıp, yalnızlık, sınırlandırılma, uzaklaştırılma, yalıtılma, hatta terk edilme gibi birkaçı bir anda üst üste yığılabilen olumsuz çağrışımlara sahip bir muhayyile. Şimdilerde buna bir de can sıkıntısının hafifsenemeyeceği ve belirli koşullara özgüleştirilemeyeceği bir daralmanın faili olmak eklendi. Evvel eski güvenli, rahat, aşina olunan[23] yerden beklenenler misliyle arttı. Evin bu beklentileri ne derece karşıladığı ise tartışmalı. Ev, bu dönemi tek başına geçirmek zorunda kalan bazıları için yalnızlık ve belki de bununla baş edememe, kalabalık olanlar içinse sükûnetin kaybı, tartışma ve stres gibi yeni anlamlar kazandı.
Salgından önceki ev de çoktandır o eski ev değildi. Mahalin mecazının tiyatrodan dizi setine evrilmesi bir buçuk[24] kuşakta tamamlanmıştı. Dışarıdan tarifeli seferlerle aktarılan sosyal, kültürel ve ekonomik faaliyetlerin, en önemlisi serbest zaman etkinliklerinin evden çıkmadan ve hiçbir tarifeye bağlı kalmadan evde gerçekleştirilebilir hale gelmesi, evi, personanın eşikte bırakılabileceği bir paydos durağı olmaktan molasız persona üretme atölyesine çevirmişti. Günü, saati ve bilet sayısı belli bir sinema, tiyatro, konsere gitmek veya açılış-kapanış saatine göre alışveriş etmekle bütün bunların hepsini evden yapabilmenin etkisi bir kez de evin anlamını değiştirme bakımından incelenmeli. Televizyondan haftada bir dizi bölümü beklemekle, bir dizinin birkaç sezonunu bir gecede izleyebilmenin, izleyenin algı dünyasını nasıl şekillendirdiği kadar bu imkânların temerküz ettiği mekânı ne olarak algıladığı da önemli.
Algı parametresinde bir buçuk kuşakta gerçekleşmiş eve dair bu kökten değişimin çizdiği dünyayı anlamadan, davranış hiyerarşisinde[25] değişiklik gerektiren salgın veya başka herhangi bir yaygın olumsuzluğun davranış paradigmasını değiştirip değiştirmeyeceğini öngöremeyiz. Eğer insanlar salgını aynı davranış kümesinin elemanları[26] [27] arasında geçici sıra değişiklikleriyle atlatabileceklerine kanaat getirirlerse, bu performansı başarıyla icra edip bir an önce eski dizi setlerine dönmek isteyeceklerdir. Öte yandan, davranış kümesinin kendisini değiştirmeden bu belayı savuşturamayacaklarına hükmetseler bile, yaşamın deneyimlenmesi ihtiyacı ortadan kalkmayacağı için, şu an evlerinde kurulu dizi setinden vazgeçmelerini mümkün kılacak başka bir orta mahale taşınmanın yolunu soracaklardır. Bu müstakbel orta mahalin kapı numarası bilinmese de olur, fakat iyi kötü yol tarifinin verilmesi şarttır. Hiçkimse nereye taşınacağını bilmeden evinden çıkmaz. Gidecek yeri var mı, yok mu belli olmayan insanların, velev ki salgından kırılıyor olsun, davranış paradigmasında değişim beklemek, psikoloji disiplinine göre, boşuna beklemektir.
[1] Politik felsefeci olan Thomas Nail’e (2015) göre çalışma zamanı, trafik akışı, teknoloji kullanımı gibi vehçelere sahip olan insan hareketi, sosyal olarak örgütlenmiştir. Nail, T. (2015). The figure of the migrant. U.S.: Stanford University Press.
[2] Zaric, C. H. (2020, 9 Mayıs). “Pınar Öğünç: Salgının herkesi eşitlediği halüsinasyonu usandırdı”. Evrensel. https://www.evrensel.net/haber/404243/pinar-ogunc-salginin-herkesi-esitledigi-halusinasyonu-usandirdi
[3] Öğünç, P. (2020, 22 Mayıs). „Son söz niyetine: Pandemi zayiatı“. Gazete Duvar. https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2020/05/22/son-soz-niyetine-pandemi-zayiati/
[4] Etnik kökenden cinsiyet kimliğine, politik kanaat çevrelerinden kültürel cemaatlere, özel güçlüğü bulunanlardan yaşamını refakatçisiz sürdüremeyecek olanlara dek sayısız çapraz grup.
[5] Özdemir, U. (2010). “Evsizlik ve evsizlere genel bir bakış“. Toplum ve Sosyal Hizmet, 21(2), s. 77-88.
[6] Nida, H. (2020, 21 Şubat). “Ailevi sorunlar, ekonomik durum, işsizlik… Sokağın kalıcı sakinleri: Gizli evsizler”. Euronews-Türkiye. https://tr.euronews.com/2020/02/21/issizlik-ekonomi-ailevi-sorunlar-turkiyede-gizli-evsiz-sayisi-artiyor-video-izle
[7] Sixsmith, J. (1986). “The meaning of home: An exploratory study of environmental experience”. Journal of Environmental Psychology, 6(4), s. 281-298.
[8] Lefebvre, H. (1968/2016). Modern dünyada gündelik hayat (4. Basım). İstanbul: Metis.
[9] Klein, M. (1999). Haset ve şükran (Çev. O. Koçak ve Y. Erten). İstanbul: Metis.
[10] Algı felsefesinde çokluduyulur (coenaesthesis), algı psikolojisinde çokluduyusal (multisensory perception) olarak ele alınan karmaşık-bütüncül duyu (sense). Örnek çalışmalar için bkz. 1. Carlisle, C. (2008). “Daniel Heller-Roazen: The Inner Touch: Archaeology of a Sensation”. Philosophy in Review, 28(5), s. 336-339. 2. Fuchs, T. (1995). “Coenaesthesie. Zur Geschichte des Gemeingefühls”. Zeitschrift fuer klinische Psychologie, Psychopathologie und Psychotherapie, 43, s. 103-112. 3. O'Callaghan, C. (2019). A multisensory philosophy of perception. Oxford University Press.
[11] Lefebvre’e (1981/2010) göre gündelik hayat homojenleşme, parçalanma ve hiyerarşikleşme bileşenleri olan bir şemaya tabidir. İnsanların tekrarlanan faaliyetleri gündelik hayatı homojenleştirir. Bunlar içinde doğrusal olarak tekrarlanan işler (aynı el-kol hareketleri, aynı kelimeler vb.); yasaklarla dolan aralıklar; tek-tipleştirilmiş gündelik hayatın içinde temel işlevlerin parçalara ayrılması (yemek, uyumak, giyinmek, üremek vb.); yüksek denen işlevlerin (okumak, yazmak, yargılamak ve değerlendirmek, tasarlamak, yönetmek vb.) bölünmesi ve programlı bir şekilde zamana paylaştırılması gibi döngüsel süreçler ve zamanlar ile doğrusal süreç ve zamanlar arasında yani tekrarlananın çok farklı iki kipliği arasındaki iç içe geçmeler bulunur. Lefebvre’in gündelik hayat açısından önemli gördüğü insani ritimler, biyolojik, psikolojik ve toplumsal zaman çizelgelerine (organizmanın ve saatin zaman birimine) bağlıdır.
[12] Lefebvre’e (1968/2016) göre, çalışma hayatını her daim örgütlemiş olan kapitalizm, post-modern dönemde özel hayat üzerindeki denetimini muazzam ölçüde genişletmiştir.
[13] Blunt, A., & Dowling, R. (2006). Home. New York: Routledge.
Gürbilek, N. (2020). İkinci hayat-kaçmak, kovulmak, dönmek üzerine denemeler. İstanbul: Metis.
[14] Cowan, H. (2020-April 27). ”Home is where the front door is: Corona homemaking in the UK”. https://disruptiveinequalities.com/2020/04/27/home-is-where-the-front-door-is/
[15] Sixsmith (1986), evi deneyimin üç modu olarak ayırd eder: Kişisel, fiziksel ve sosyal ev. Bu Lefebvreci şemadaki fiziksel (algılanan), zihinsel (tasarlanan) ve toplumsal (yaşanan) mekân ayırımına denk düşer (bkz. Elden, 2019). Elden, S. (2019). ”Mekân siyaseti vardır çünkü mekân siyasal bir şeydir: Henri Lefebvre ve mekânın üretimi”. Ö. Kulak ve S. Torlak (Der.) Önce mekân vardı. İstanbul: Sosyal Dayanışma Derneği.
[16] Lefebvre’in (1981/2010) gündelik hayatın döngüselliklerine koşut bir şekilde. Lefebvre, H. (1981/2010). Gündelik hayatın eleştirisi III: Moderniteden modernizme (gündelik hayatın meta-felsefesi) (2. Baskı). İstanbul: Sel.
[17] Boccagni, P., & Brighenti, A. M. (2015). ”Immigrants and home in the making: Thresholds of domesticity, commonality and publicness“. Journal of Housing and the Built Environment, 32(1), s. 1-11. doi:10.1007/s10901-015-9487-9
[18] Baumeister, R. F., & Leary, M. R. (1995). “The need to belong: Desire for interpersonal attachments as a fundamental human motivation”. Psychological Bulletin, 117, s. 497-529.
Kyle, G. T., Jun, J., & Absher, J. D. (2014). “Repositioning identity in conceptualizations of human-place bonding”. Environment and Behavior, 46(8), s. 1018-1043.
[19] Goffman, E. (1956/2009). Günlük yaşamda benliğin sunumu. İstanbul: Metis.
[20] Kendi orta mahalini bu sayede keşfettiğini veya keşfedebileceğini söyleyenler de oldu. Doğrudur. Bu halin, evin mi yoksa kişinin kımıldanışıyla mı zuhur ettiği ise müstakilen incelemeye değer.
[21] Düzen, N. E., & Gezici Yalçın, M. (2020). “Meaning of home during COVID-19 pandemic”. the Psychology of Global Crises: State Surveillance, Solidarity and Everyday Life Conference. The American University of Paris, 20-30 Mayıs, online konferans, https://www.aup.edu/psychology-global-crises
[22] Hage, G. (1997). “At home in the entrails of the West: Multiculturalism, ‘ethnic food’ and migrant home-building”. H. Grace, G. Hage, L. Johnson, J. Langsworth, & M. Symonds, Home/World: Communality, identity and marginality in Sydney’s West. Sydney: Pluto Press. Boccagni, P. (2017). Migration and the search for home: Mapping domestic space in migrants’ everyday lives. UK: Palgrave Macmillian.
[23] Gerçekleşmiş olması gerekmez. Güvenli, rahat, aşina olunması arzulanan, amaçlanan demek daha yerinde olur.
[24] Buradaki buçuk, bir önceki kuşaktan yetişebilenler veya alışkanlıkları(nı) değiş(tir)enlerdir.
[25] Davranış hiyerarşisi olgusunun görgül tanımları için bkz. Barto, A. G., Konidaris, G., & Vigorito, C. (2013). “Behavioral hierarchy: exploration and representation“. Computational and robotic models of the hierarchical organization of behavior (s. 13-46). Springer, Berlin, Heidelberg.
[26] Lunn, P. D., Belton, C. A., Lavin, C., McGowan, F. P., Timmons, S., & Robertson, D. A. (2020). „Using Behavioral Science to help fight the Coronavirus“. Journal of Behavioral Public Administration, 3(1). https://doi.org/10.30636/jbpa.31.147
[27] Bavel, J. J., Baicker, K., Boggio, P. S., Capraro, V., Cichocka, A., Cikara, M., ... & Drury, J. (2020). “Using Social and Behavioural Science to support COVID-19 pandemic response“. Nature Human Behaviour, s. 1-12.