Özgür Taburoğlu “Issız ve Gaddar Adamlar” yazısında nesne ilişkileri perspektifinden bu iki insan türünün daha çok erkeklerde nasıl görüldüğünü çok çarpıcı bir şekilde ortaya koymuş. Yazıda ıssız adamlar ete kemiğe bürünürken, bir parçası oldukları “kaçan kovalanır” döngüsüne de değinmiş. Yazıda bahsettiği dramda bu ıssız adamın karşısında bir kadın olsaydı nasıl bir oyun çıkardı ortaya?
Her kadın ıssız bir adamdan hoşlanabilir, onu sevebilir, hatta ona âşık bile olabilir. Ama bazı kadınlar bu adamdaki ısrarcı ıssızlığı fark edip uzaklaşabilirken, bazıları sürekli hareket eden ışığa çekilen pervaneler gibi onun peşine düşerler. Issız adamla pervane kadın arasındaki dans böylece başlar.
Issız erkeklerle ilişkiyi çekici görmeyen kadınların Clarissa Pinkola Estes’in anlattığı gibi şaşmayan kuvvetli içgüdüleri vardır. Reddedildiklerini hissettiklerinde dağılmadan uzaklaşıp yollarına devam edebilme yetileri de yerindedir. Onlar ikaz işaretlerini fark edebilir. Kendilerine verdikleri değer, ıssız bir adamın onları beğenip sevmesi ile ilişkili olmadığı, kendi içlerinde bir yerde var olduğu için bu ıssızlıktan bir bağ oluşmayacağını anladıklarında dansı terk edebilirler. Bu işaretler, ıssız adamın kendini dünyanın merkezinde görmesi veya empati yoksunu yorumları veya ilişkiyle ilgili samimi sorulara verdiği dolambaçlı cevaplar olabilir. Bir saat hayranlık uyandıracak derecede düzgün bir şekilde kendilerini ifade etmiş olsalar bile konuşmalarının içeriği duygulardan yoksun ve kaçak cevaplarla doludur örneğin. Hele konu ilişki ve bağlanma ile ilgiliyse, bu sorular onlarda büyük tedirginlik yaratır ve kaçma ihtiyaçları tetiklenir.
Pervane kadınlar ise bu dansta çok korunmasızdırlar; üstelik ıssız adamda buldukları onlara çok tanıdık gelmesine rağmen. Tanıdıktır çünkü bu ilişkilenme biçimiyle erken çocukluk döneminde tanışmışlardır. Bu dans, sevgi diye bildikleri bir şeyi anımsatır onlara. Oradaymış gibi olan ama aslında mevcut olmayan, duygularının meşruluğunu sık sık sorgulatan, onu çok iyi besleyip duygusal olarak aç bırakabilen, onu korkuları ile yalnız bırakabilen, hatta onun duygusal ihtiyaçlarına karşılık vermektense kendi duygusal ihtiyaçları ile hareket eden ve onu olduğu haliyle kabul etmeyerek eleştiren anne-babalarını. Hem fiziksel hem duygusal olarak güvende hissetmek için bakım verenlere muhtaç bebek “İhtiyacım olduğunda yanımda olacak mısın?” sorusuna cevap ararken sık sık tutarsızlıklarla karşılaştığında kendisi de desteğe, duyarlı bir ilgiye ve değer görmeye hakkı olmadığına veya bunlar için mücadele etmesi gerektiğine inanmaya başlar. Aynı zamanda sakinleşmeyi ve sivri duyguların gelip geçici doğasını da öğrenemez. Bu duygular ona çok yıkıcı gelir. Bakım verenlerin ne zaman ne yapacaklarından emin olmadığı için de şaşkın, hatta insanların genel olarak güvenilir olup olmadığı konusunda kafası karışık bir hal alır. İhtiyaçlarını karşılatabilmek için onlara daha fazla yapışan veya onların dikkatini protestolarla çekmeye çalışan yöntemler uygulamayı dener.
Öyle ki pervane kadınlar güvenli bağ kuran erkekleri çekici bile bulmayabilirler. Bu onlara sıkıcı gelir. Issız adama kendini sevdirme gayesinde ise bir meydan okuma vardır. Âdeta geçmişe meydan okumak isterler. Bu sefer kendimi sevdireceğim derler. Bu sefer o tatlı onayı alacağım. Bu sefer bana bağlandığını hissedeceğim. Bu sefer farklı olacak. Bunu almak için peşine düşeceğim. Eğer bu sefer bu ıssızlıkta yalnız kalmaz ve hak ettiğim sevgiyi görürsem, işte o zaman sevilmeye değer olduğuma ben de gerçekten inanabileceğim. Çünkü onların gözünde ıssız adamlar değerli, kendileri ise değersizdir. Ama bu John Bowlby’nin ortaya koyduğu gibi kaygılı bir ilişkilenme biçimidir. Issız adamın peşinde pervaneye dönen kadın, yakın olmaya uğraştıkça ıssız adam daha da korkar ve uzaklaşır. O uzaklaştıkça pervane kanatlarını daha kuvvetli, hatta yırtıcı bir şekilde çırpar. Daha çok uğraşır ve hem kendisi hem de adam büyük bir yalnızlık ve sonunda yorgunluk içinde bu dansı tekrar edip dururlar.
Pervane kadın artık ıssız adamı gayesi edinmiştir. Anne-babasına sırtını döndüğünde hâlâ arkasında duracaklarından hiçbir zaman emin olamadığı için oyun oynamakta zorlanan çocuklar gibi, bu kadın da dış dünyayı keşfetmekte zorlanır. Zihni ıssız adamla meşguldür. Onu idealize eder. Kendini iyi hissetmek için ona ihtiyacı vardır. Zihnini terk edilme korkusu kaplamıştır. Diğer kadınlardaki ikaz işaretlerinden farklı işaretlere karşı hassaslaşmıştır. Adamın nötr davranışları, değişken ruh halleri, belli ses tonu ve bakışları, kaşının bir biçimde oynaması bile reddedilmeye işaret edebilecek uzmanlık alanları olmuştur. Ama bu işaretler karşısında yürüyüp gidemedikleri gibi korkuyla ıssız adamın daha çok üzerine giderler. Bu da kendi kendini gerçekleştiren bir kehanete dönüşür ve yok olma korkuları tetiklenen ıssız adamın uzaklaşması ile pervane kadınlar yapayalnız hissederler.
Bu kadınların kendilerini güvende hissetmek için tutarlı bir sevgiye ve ilgiye ihtiyaçları vardır. Sözlerin tutulmasına, bağlılıkların sağlam olmasına, özenli bir yaklaşıma ihtiyaçları vardır. Bu ıssız adamın konuşmayı bilmediği bir dildir. Issız adamın ihtiyacı olan mesafeyi ona, reddedilmiş hissetmeden verebilmek de pervane kadınların bilmediği bir manevradır. Bu yorucu dansa nasıl olur da sık sık çekilirler? Issız adamların bu pervaneler de olmasa belki kayda değer ilişkileri olmayacağı için. Bütün ıssızlıklarının ardında en nihayetinde her insan gibi onların da bağ kurmaya ihtiyaçları olduğu için. Issız adamlar duygularını göstermeseler bile pervane kadınların yılmadan onların peşine düşmesi, her ikisi için de yorucu ama rahat hissettikleri bir ilişkilenme biçimidir.
Bu dansta, birbirlerinin en iyi bildiği adımları tetiklerler. Issız adamın uzaklaşmasını gerektirecek bir pervanesi ve pervane kadının peşine düşmesini gerektirecek bir ıssız adamı olur. Ta ki ışık görülemeyecek kadar uzaklaşıp, gece kelebeği kanat çırpamayacak denli yorulana dek.